
“Biz sapına kadar Kemalist ve sapına kadar 27 Mayısçıyız. Atatürk ve 27 Mayıs devrimini savunmak devrimci aydının namus borcudur. Atatürkçü ve 27 Mayısçı olmayan bir devrimci ile alışverişimiz yoktur. “ Uğur Mumcu
“Bugün 27 Mayıs’ı yapanlar utanıyor. “ Kemal Kılıçdaroğlu
(CHP Genel Başkanı olarak Zaman gazetesine yaptığı ilk ziyaret.)
“27 Mayıs demokrasi tarihimizin kara lekesidir merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarını rahmetle yadediyorum.” Meral Akşener
“Menderes demokrasi kahramanıdır 27 Mayıs demokrasinin katledilmesidir.” Ekrem İmamoğlu
5 Mayıs 1960 günü 555K parolasıyla 5. ayın 5’inci günü saat beşte Kızılay’da toplanan gençlik ve halk Demokrat Parti iktidarına karşı bir eylem düzenlemişti. 27 Mayıs İhtilaline giden süreçte gençlik hareketlerinin önderleri Türkiye tarihinde hep siyasetin içinde yer aldılar. Onlardan biri olan, 555K eylemini ıslığı ile başlatan Ceyhan Mumcu Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde beyaz saçlı bir gençti. Yanında okul arkadaşı Altan Öymen vardı. “Dağ başını duman almış” marşı ile başlayan yürüyüşü polis coplarla güçlükle dağıttı. 27 Mayıs 1960 devrimi 1940-1980 küçük Amerika sürecine karşı isyanla başlamış bir ihtilaldir. Türkiye’nin 1945 sonrasında CHP iktidarı zamanında küçük Amerika sürecine girmesi ile 1924 anayasasının devrimci karakteri fiilen bozulmuştu. Kurtuluş Savaşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi 20 Nisan 1924 Anayasasını ilan etmiş, Kemalist Devrim Meclisi 1937’de Anayasaya Altı oku yerleştirmiş, Toprak Kanununu kabul etmişti. 1945’de yasalaşan Toprak Kanunu uygulanmamış, Atlantik merkezli bir anayasa fiilen yürürlüğe girmişti. 1950’de Küçük Amerika programıyla iktidara gelen Demokrat Parti 1957 yılında meclis yetkilerini ele geçirerek 1924 Anayasasını etkisiz işlevsiz hale getirdi. 27 Mayıs 1960 Devrimi ve 1961 Anayasası Türkiye’yi özgürleştirmek le beraber Atlantik sisteminin dışına çıkamadı ve Kemalist Devrimi tamamlayamadı.
27 Mayıs devrimi Atatürk devrimine bağlılığını bildirmiş ama Atatürk Devriminin temel programı ve devrimciliğini anayasadan çıkarmıştır. CHP’nin iktidar olduğu bu yıllarda bağımsızlık ilkesi önemini kaybetmiştir. Milliyetçilik konusu ise maalesef kurucu mecliste CHP oylarıyla reddedilmiştir. Komisyon 61 Anayasası’nın özgürlük, hukuk devleti kavramını ve emekçi sınıfları siyasete katmış ama Atatürk devrimlerini tam manası ile ortaya koymamıştır. Anayasa kurulu üyelerinden Mümtaz Soysal ise ulusçuluğun reddedilmesini eleştirmiş, Devlet Başkanı Org. Cemal Gürsel ve MBK üyesi Suphi Karaman bu konuda mücadele etmişlerdir. (Bu mücadelelerle anayasanın başlangıç bölümüne ilave edilmiştir.)
Emekçi sınıfının özgürlüklerini sağlayan 61 Anayasası demokratik seçim sistemini yeniden işler hale getirmişti. Fakat Atlantik sisteminin dışına çıkamamıştı. Menderes ve arkadaşlarının idam kararları da haklı demokrasi mücadelesinin haksız duruma geçmesine sebep olmuştu.
12 Mart 1971’de gerçekleşen Amerikancı darbe Meclisi fiilen ortadan kaldırdı ve 27 Mayıs Anayasası’nın içini boşalttı.
12 Eylül 1980 darbesi ile de 27 Mayıs Anayasası tamamen kaldırıldı ve gerici 1982 Anayasası yapıldı.
1945’ten sonra Atlantik sistemi ile İsmet Paşa’nın Bakanı Denizlerin idamını onaylayan, Uğur Mumcuları hapse attıran Nihat Erim ile birlikte ortadan kaldırılmıştı.
61 Anayasası özgürlük ve hukuk devleti kavramını sağlamlaştırmış, emekçi sınıflarını siyasete katmış ama Atatürk devrimlerini tam manası ile ortaya koyamamıştı. CHP’nin küçük Amerika süreci ise Türkiye’nin bağımsız ve egemen devlet geleneğini yıkmış, Batı işbirliğinde Atatürk devrimini tasfiye sürecini başlatmış, 1980 Amerikan darbesi ile de Türkiye’yi Erdoğan- Gül-Gülen yönetimine sürüklemiştir.

12 Eylül 1980 ve 15 Temmuz 2015 Amerikan darbeleri ile 27 Mayıs 1960 devrimi birbiriyle karıştırılmamalıdır. 27 Mayıs Halk, öğrenci ve askerlerin birleşerek gerçekleştirdiği milli bir halk devrimidir. Bu güzel ülke her Amerikan darbesi sonucu dramatik sonuçları olan süreçlere girmiş ve her alanda maddi manevi 100 Yıl geriye gitmiştir.
Demokratik olmayan uygulamalara karşı çıkmak tabii ki her vatandaşın görevidir ama demokrasi, barış, özgürlük, adalet kavramı ile kafa karıştırıcı tartışmaların günümüzde Atlantik merkezli olduğu unutulmamalıdır ve ülkeyi parçalama, derebeyliklere ayırma niyetli post modern söylemler olarak kullanıldığı iyi anlaşılmalıdır. Bir takım kalkışmaların darbe mi yoksa ihtilal mi olduğu doğru analiz edilmelidir.

Bu arada yaşadığımız Korona günlerinde tıp, teknoloji, eğitim ve bilimin dini kurumlara olan yatırımlardan daha önemli olduğu gerçeği de ortadadır. Gelecek savaşlarının artık biyolojik savaş olacağı aşikârdır. Bütçe kaynaklarının büyük kısmının İmam Hatip, Diyanet, Kuran Kursları gibi kurum ve kuruluşlar yerine bilim araştırmalarına ve üniversitelere ayrılması gerektiğinin de altını çizelim.
Yalnız ve güzel ülkemizin değerli vatandaşlarının Amerikan demokrasilerinin darbelerinde çare arayan değil, uygarlık seviyesine ve teknolojisine erişmiş, kendi kaynaklarına güvenen, milli birlik ve beraberlik içinde kendi iç meselelerini kendi çözen, çağdaş, ileri medeniyetler seviyesine yükselmiş güvenli ülkelerinde güvenli bireyler olmaları dileğiyle nice mutlu ve sağlıklı bayramlar.
(Kaynak: Türkiye’nin Anayasa Birikimi Doğu Perinçek Kaynak Yayınları)
- Takunyalı Efe’nin çiftliği – 1
- BİR DİPLOMA NE KADAR?
- Özgür Özel, AK Parti Kuruluş Yıldönümü hediyesini açıkladı
- Vatan Partisi Aydın İl Başkanı Çerçioğlu’nun AK Parti’ye geçişini değerlendirdi
- Memurlar pazartesi 81 ilde iş bırakıyor
- İMO: “Depreme Hazırlıkta 26 Yıl Kaybettik”
- TES: “Hükümetin teklifi, masaya değil, alanlara itiyor”
- Memur ve Emekliler Alanlarda