
AYLİN KUM
Eski Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 22 Kasım’da sosyal medya hesabından bir bildirge yayınladı.
CHP’yi ele geçirmiş yolsuzluk çetelerine meydan okuyan, CHP’nin Atlantik planları içine konumlanmasını eleştiren bir çağrıydı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleri, CHP içindeki vatansever kuvvetleri sevindirirken, CHP Yönetimi’ne hâkim Atlantikçi çizgiyi rahatsız etti. Çağrının ardından “AK Parti’nin adamı oldu!” suçlamalarıyla bu kararlı duruşu karalamaya kalktılar. Elbette sadece Kılıçdaroğlu’nu hedef almadılar. CHP içinde Kılıçdaroğlu gibi düşünenlerin önünü kesmek esas amaçtı.
BU KAVGA BAŞKA BİR KAVGA
CHP’nin devrimci köklerinden uzaklaşması ve Atlantik Sistemi ile bütünleşmesi yeni bir olay değil. CHP’nin kurultaylarında uçuşan sandalyeler, aday pazarlıkları, koltuk kavgaları ve daha niceleri, CHP’nin sistemle bütünleşmesini gözler önüne seriyor.
Son 10 yıl içinde CHP içindeki siyasi kavgalar, “Ben daha iyi Amerikancıyım!” kavgasıydı. Amerika’ya kendini ispat yarışıydı. Fakat bugünkü kavga farklı bir zeminde.
CHP’nin içindeki milli eğilimler bu zamana kadar hep bastırıldı, partiden tasfiye edildi. Zamanla partinin içi boşaltıldı. En nihayetinde CHP, Rand Corporation raporunda görüldüğü gibi, ABD’nin iktidar planlarının merkezine oturan, Türkiye’nin Atlantik Sistemi ile çelişkisinde Türkiye’nin karşısında duran bir konuma geldi. Fakat buna rağmen CHP kitlesinde ‘CHP’yi şu kişi kurtaracak’ umudu hiçbir zaman bitmedi. Ancak yanlış tam olarak da buydu, hep program ve strateji değil kişiler kurtarıcı olarak görüldü. Aslında sorun CHP’nin Atlantikçi siyasetleriydi.
CHP’nin kendi içindeki alternatifler gittikçe daha Amerikancı, Batıcı bir konuma oturdu. İmamoğlu ve Özel ile devam eden süreçte CHP, kendi içindeki en Atlantikçi unsurların kontrolüne girdi.
Özellikle geçen yıldan beri CHP’de yine sular durulmuyor. Yolsuzluk ağı ortaya çıkarılıyor, CHP’nin cumhurbaşkanı olmaya hazırlanan adayı ‘suç örgütü lideri’ olarak yargılanıyor. İddianame ortada, İmamoğlu’nun kendisi dahil kimse iddialara doyurucu yanıtlar veremiyor.
Bugün yeni bir dünya kuruluyor, Atlantik Sistemi son buluyor, Türkiye’deki çelişkiler derinleşiyor, sorunlar büyüyor, sistemin bunalımı derinleşiyor. Bu nesnel durum, CHP’nin öznel durumuyla da birleşince, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından temsil edilen itirazlar, aynı zamanda milli ve Avrasyacı bir temele oturuyor. CHP içindeki Atlantik Sistemi’ne itiraz, İmamoğlu-Özel yönetimine olan itirazla birleşiyor.
Kılıçdaroğlu ve Özel-İmamoğlu arasındaki çekişmenin koltuk kavgası, çıkar çatışması gibi sistem içi rekabetin dışına çıktığı gözüküyor. Bu kavga CHP içindeki millî-gayri millî kavgasına dönüşüyor. Böyle bir ortamda Kemal Kılıçdaroğlu yayınladığı video ile CHP’yi nasıl yöneteceğini anlatıyor. Özgür Özel Türkiye’yi Batı merkezlerine şikâyet ederken; Kılıçdaroğlu ABD-İsrail tehditlerine karşı konumlanalım diyor. Dolayısıyla bugün, CHP içindeki kavgalar Türkiye’den yana olmak veya olmamak temeline yürüyor. Özel’in programı Batı’ya entegre, Kılıçdaroğlu’nun programı Batı ile mücadele olarak şekilleniyor.
KILIÇDAROĞLU NEYE İŞARET ETTİ
CHP devrimci köklerinden kopunca parti içi eleştiri, özeleştiri gibi kavramlar da yok oldu. CHP’ye eleştiri yapmak AK Partili olmakla özdeşleştirildi. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin bir önceki dönem genel başkanıydı, cumhurbaşkanı adayıydı, ancak partisini eleştirdiği için AK Partili olmakla suçlandı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları bazı çevrelerde “Erdoğan’ın CHP’yi bölme oyunları” olarak adlandırıldı.
Peki Kılıçdaroğlu ne söyledi de AK Partili oldu?
Siyaseti temiz tutmak ve hesap sormak CHP’nin görevidir, demek mi AK Partili olmak?
İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek için CHP’yi göreve davet etmek mi AK Partililik?
“Cumhuriyet Halk Partisi; rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleriyle anılamaz, bir araya gelemez. Üzerinde iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz. Derhal arınmalı ve yoluna devam etmelidir.” ifadeleri taşlanacak değil, sahip çıkılacak bir açıklamadır.
Bugün sistemin, partiler üzerinden yarattığı yolsuzluk, rüşvet ağına karşı mücadele eden herkesin sahipleneceği açıklama budur. Ancak bu sistemin ekmeğini yeme derdinde olanlar, bu açıklamaya karşı çıkar.
Kılıçdaroğlu’nun yayınladığı videoda en önemli başlık ise ABD ve İsrail’e karşı Türkiye’yi savunma mevzilerinde konumlanma söylemi… Kılıçdaroğlu “Cumhuriyet Halk Partisi, Ortadoğu’da tökezlememizi bekleyen İsrail ve Amerika belasının bertarafı ve devletin âli menfaatleri için sürecin içinde olmak zorundadır. Risk almalıdır ve konuya siyaset üstü bakarak elini taşın altına koymalıdır.” diyor.
Bakın burada ABD ve İsrail’i hedefe koymanın yanı sıra önemli bir cümle var. “Tehditlere karşı konuya siyaset üstü bakalım ve elimizi taşın altına koyalım…” İşte bu cümle Cumhuriyeti kuran iradenin ifadesidir. Atatürk’ün partisinde siyaset yaptığını iddia edenlerin sahipleneceği tutumdur. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun tarif ettiği “konuya siyaset üstü bakalım ve elimizi taşın altına koyalım” tavrı Mustafa Kemal’in, İngiliz emperyalizmini Türk topraklarından atmak için izlediği yola atıftır.
Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamayla CHP’nin ABD’yi görmezden gelen hatta iş tutan tavrına meydan okudu. Kamu kaynaklarını kendi kişisel ikballeri için talan edenlere karşı durdu.
NEYİ SAVUNDUĞUNU SÖYLEYİN SİZE KİM OLDUĞUNUZU SÖYLEYELİM
Vatansever, Atatürkçü kitleye bir çağrıda bulundu. Bu çağrı, mevcut CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e, Ekrem İmamoğlu’na, iktidarı kendi çıkarları için elde etmeyi isteyen yozlaşmış siyasetçilere değildi. Bu çağrı CHP’nin vatansever, CHP Yönetimi’ne tepkili tabanınaydı ve karşılık buldu.
Elbette gözünü Tayyip Erdoğan düşmanlığından başka hiçbir şey görmeyen bazı çevreler de bu bildirgeden sonra harekete geçti. Bildirgeyi sabote etmeye çalışan sahte medya hesapları, gazeteciler, bazı belediye başkanları ve medya kanalları…
Halk TV, Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını yapay zekayla değerlendirdi. Canlı yayında ‘yapay zekâ raporuna göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun videosuna gelen yorumların yüzde 98’i olumsuz, yüzde 1’i olumlu.’ diye yayın yaptı. “Halkın kanalı Halk TV”, yapay zekâ yardımıyla troll hesapların istatistiklerini bilgi diye sundu.
Gazeteci Şaban Sevinç sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Saklanmayı bırakmış, açıktan işbirlikçi olmuş.” diyerek Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı. İşbirlikçi olmasını sağlayan şey CHP’nin şeffaf olmasını istemek mi? CHP’nin ABD-İsrail planlarına karşı konumlanması gerektiğini söylemek mi?
Şaşırmayacağınız bir çıkış da Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından geldi. Mehmet Ali Güller, ‘Kılıçdaroğlu’nun Misyonu ve Cumhuriyet’ başlıklı yazısında, “Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık fiili ‘Erdoğan’ı iktidarda tutma’ dönemi kapanınca ve Özgür Özel yönetiminde CHP birinci partiye dönüşünce Saray düğmeye basmıştı.” ifadeleriyle CHP’nin mevcut durduğu yerden memnuniyetini dile getirdi. Kemal Kılıçdaroğlu da Özel gibi “Erdoğan Türkiye’yi NATO’dan kopartıyor, biz tekrardan Türkiye’yi NATO’ya bağlayacağız” deseydi, o zaman bu arkadaşlar için pek muteber olurdu.
Yine Cumhuriyet gazetesinden Orhan Bursalı ise “Adı AKP’nin ve Erdoğan’ın iktidarına sonsuz destek veren bir eski genel başkan olarak tarihe geçebilir, son videosuyla. Kemal Bey ile Cumhur İttifakı arasında bir fark kalmamış gibi.” diyor.
İşte bu ve sayabileceğimiz birkaç örnek gösteriyor ki gözünü Tayyip Erdoğan düşmanlığına dikmiş bazı çevreler, Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını ‘AK Partili oldu!’ damgasıyla sindirmeye çalışıyor. Bu kişiler Kılıçdaroğlu’na gelen ve gelebilecek desteklerin önünü ‘AK Partili oldu!’ yönündeki algı operasyonuyla dizginlemek istiyor.
CHP’nin içindeki vatansever taban ise bu operasyonlara boyun eğmeyeceğini saptıyor.
CHP kitlesinin önümüzdeki dönemde doğru programda buluşacağı umudunu paylaşıyoruz.

- Perinçek: ‘Muhatap’ kabul etmek PKK ile sözleşme yapmak anlamına gelir
- Kılıçdaroğlu kimleri rahatsız etti
- Emekliler lütuf değil, haklarını talep ediyorlar
- Emekli bir öğretmenin başarı hikayesi
- MAKÜ’de Öğretmenler Günü kutlaması

