Fransız tarihçi Todd: “Batı’nın hakimiyeti sona erdi”

Fransız antropolog, demograf, sosyolog ve siyaset bilimci ve “Tarihçi ve Batı’nın Yenilgisi”, “Son Düşüş: Sovyet Küresinin Ayrışması Üzerine Bir Deneme”, “İdeolojinin Açıklaması: Aile Yapısı ve Sosyal Sistemler”, “İlerlemenin Nedenleri: Kültür, Otorite ve Değişim”, “Modern Fransa’nın Oluşumu: İdeoloji, Politika ve Kültür” gibi birçok kitabın yazarı Emmanuel Todd, siyaset bilimci Glenn Diesen’in programında Batı’nın içinde bulunduğu durumu, AB’nin Ukrayna savaşı ısrarını, savaşın gidişatının Avrupa ve dünya düzenini nasıl şekillendireceğini değerlendirdi.

‘AVRUPA BİRLİĞİ PROJESİ BÜTÜNÜYLE ÖLMÜŞ BİR PROJE’

Aydınlık gazetesindeki habere göre, Todd, Avrupa Birliği hakkındaki görüşlerini ve Birliğin savaş ısrarının nedenini, “Avrupa Birliği’nin giderek ne kadar kırılgan olduğuna ve ordusu olmadan, makul ölçekte bir savaş yürütme imkânı olmadan savaş çığırtkanı bir oluşuma dönüşmesine gerçekten şaşırıyorum… Benim değerlendirmeme göre, bu savaş takıntısı ve aslında çoktan kaybedilmiş bir savaşı sürdürme ısrarı, Avrupa Birliği projesinin bütünüyle ölmüş olmasından kaynaklanıyor. Elitlerimiz, gerçi ‘elit’ kelimesi bu insanlar için fazla yüce bir tanım olabilir, Avrupa Birliği’ne olan inançlarını kaybettiler. Geleceğe dair hiçbir vizyonları kalmadı. İşte tam böyle bir anda onlar için savaş bir çözüm gibi görünüyor.” şeklinde değerlendirmektedir.

‘AVRUPA’NIN SAVAŞ TAKINTISI’

Todd, Avrupa’nın içinde bulunduğu kriz durumuna işaret ediyor. Avrupa’nın içinde bulunduğu boşluğun değerlerin çökmesiyle ilişkili olduğunu belirtiyor:

“Stratejik boşluğun arkasında gerçekten de sizin işaret ettiğiniz şey yatıyor olabilir: Değerlerin çökmesiyle geride hiçbir şey bırakmayan bir boşluk.”

Todd, Avrupa’nın önde gelen liderlerinin Suriye’de cihatçıları ve Nazi unsurlarını destekleyebildiğini ancak hemen sonrasında Avrupalı liderlerin ‘değerlerden’ bahsettiğini gündeme getiriyor ve başta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron olmak üzere Atlantikçi liderlere göndermede bulunuyor:

“Çok karamsar olmak istemem ama bugün Avrupa’ya baktığımda şunu görüyorum: Suriye’de cihatçıları desteklemek konusunda hiç tereddüt etmiyoruz. Açıkça Nazi olan unsurları bile destekleyebiliyoruz. Savaşa takıntılı bir hâle gelmiş durumdayız. Artık diplomasiye inanmıyoruz. Ve hemen bir sonraki cümlede, değerlerimizin ne kadar harika olduğundan söz ediliyor. Burada, yalnızca GSYH’daki düşüşe indirgenemeyecek daha derin bir sorun var.”

‘BATI’NIN HAKİMİYETİ SONA ERDİ’

Emmanuel Todd, Batı hegemonyasının artık sona erdiğine, işlerin artık eskisi gibi olmadığına dikkat çekiyor. Todd, ABD-Çin eksenini de analizine dahil ederek “Belki de insanlar için işlerin artık eskisi gibi olmadığını, Batı’nın hakimiyetinin sona erdiğini anlamak zor. Belki de insanlar bu bilgiyi sindirmek için zamana ihtiyaç duyuyorlar. Belki de onlara çok sert davranmamalıyız, çünkü biz çok güçlü olmaya alıştık ve şimdi nadir toprak elementleri konusunda ABD’ye ambargo uygulayabilecek olanların Çinliler olduğunu ve oyunun bittiğini anlıyoruz. Belki de uyum sağlamak için biraz zamana ihtiyacımız var.” değerlendirmesinde bulunuyor.

‘ABD ÇİN’LE BAŞ EDEMEDİ’

Batılı ulusların bu durumu tersine çevirmesi için neler yapılması gerektiği sorulduğunda Todd, soluğu korumacılık fikrinde alıyor:

“Bir dönem, Avrupa’nın ya da ABD’nin korumacılığa yönelmesi konusunda oldukça militan bir tavrım vardı. Korumacılığı teşvik etmeye çalışmak aslında kolektif bir eylem biçimi. Çinliler bunu yıllardır uyguluyor, başka ülkeler de öyle.”

Batı medeniyeti için kriz durumunun tersine çevrilmesi hakkında umutsuz olduğunu ifade eden Todd, ABD’nin Çin’le istediği gibi baş edemediğini belirtiyor:

“Durumun tersine çevrilmesine gelince, doğrusu umudumu kaybettim. Ukrayna’daki başarısızlığı görüyoruz. ABD’nin Çin’in gelişimini kontrol etme ya da durdurma konusunda yetersiz kaldığını görüyoruz.”

‘UKRAYNA’NIN BÜTÜNÜYLE ÇÖKÜŞÜ’

Fransız yazar Ukrayna için yaklaşan çöküşün çanlarını çalıyor. Todd, “Ancak önümüzde hala beklememiz gereken, çok büyük sonuçlar doğuracak bir olay daha var: Ukrayna’nın bütünüyle çöküşü. Norveç’te, ABD’de ya da Almanya’da medyanın ne yaptığını bilmiyorum ama Fransa’da medya sanki paralel bir gerçeklikte yaşıyormuş gibi haber yapıyor. Pokrovsk çevresindeki durumu kabul ediyorlar ama yaklaşan çöküşün büyüklüğü ekranlarda hiçbir şekilde görünmüyor.” tespitinde bulundu.

‘GERÇEK ORTAYA ÇIKACAK’

Tüm bunlar bittiğinde gerçek olanın Atlantikçi medyada olandan farklı olduğunun anlaşılacağını ifade eden Todd, sonrasında ne olacağı konusunda kaygılı olmadığını ifade ediyor:

“O zaman geldiğinde, zihniyetler yeniden tanımlanacak ve psikolojik ile sosyolojik değişimler gerçekleşecek. Gerçeklik herkesin üzerine kendini dayattığında göreceğiz. Sonrasında ne olacağı konusunda özellikle kaygılı değilim. Tüm bu Rusya’nın Avrupa’yı işgal etme fikrinin çılgınlığı, sonsuz Rus tehdidi ya da Çin’in kaçınılmaz yükselişi gibi tartışmaları yaşadık.”

Ukrayna’daki savaşın Rusya zaferiyle sonuçlanacağını düşünen Fransız tarihçi, sözlerini noktalarken tüm devletlerin politika yapıcılarını meşgul eden doğurganlık oranlarına da değiniyor:

“Ukrayna’daki savaş sona erdiğinde, ki bir gün Rusya zaferiyle sona ereceğine inanıyorum, her yerde zayıf devletler olacak. Amerika Birleşik Devletleri’nde dahi doğurganlık oranları çöktü. Daha da ilginci: Çin’in doğurganlık oranı şimdilerde kadın başına 1,1 çocuk.”

Todd ayrıca, ABD’nin teknik açıdan Çin’i geride bırakamayacağını ifade ediyor:

“Çin’deki yenilikçilik yakında ABD’yi geçebilir, ama sadece bir süreliğine. Sonrasında, her yerde olduğu gibi, Çin’de de bir kriz yaşanacak. Bu durum Rusya için de geçerli; doğurganlık oranı kadın başına 1,5 çocuk.”

‘ABD SİSTEMİNİN ÇÖKÜŞÜ BARIŞ DÖNEMİNİN KAPISINI AÇAR’

Emmanuel Todd son olarak konuşmasında Amerika Birleşik Devletleri’nin sistem dışına itildiği bir senaryoda bir barış dönemi açılabileceğini, insanların sorunlara çözüm bulabileceği bir dönemin ortaya çıkabileceğini vurguluyor. Todd, “ABD’yi resmin dışına ittiğimiz düşünülürse, ABD sisteminin çöküşü insanların sorunlar üzerine düşünebileceği, çözüm bulabileceği ve yeni düşünce sistemleri oluşturabileceği, harika bir barış dönemi açabilir.” görüşünde.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir