
Akıllı milliyetçilik damarımızın son gerçekçiliği
Jeopolitiğin temel yasası: “Küresel kuvvetlere karşı küresel kuvvetlerle cevap verilir”
Denge politikası çıkışı mı akıllı milliyetçilik hamlesi mi
ABD-İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs İttifakına Karşı Türkiye, Rusya, Çin ve İran İttifakı

Türkiye, her zamankinden zor ve meşakkatli bir sürece girmiştir.
ABD güdümlü ve Yunanistan destekli İsrail Siyonizmi’nin Türkiye’ye karşı saldırgan tutumu giderek daha somutlaşmakta, ete kemiğe bürünmekte, daha görünür hale dönüşmektedir. İsrail de Türkiye ile cepheden savaşmanın ne demek olduğunu bilmektedir. Bu nedenle kendine ittifaklar örmektedir. Dünya savaş cephesinin odağı Doğu Akdeniz’de muhtemel bir bölgesel savaşın içine ABD’yi de çekmeye çalışmakta, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı askeri üssüne çevirmektedir. MOSSAD Başkanı Yossi Kohen, “Türkiye, Doğu Akdeniz’de stratejik istikrar için farklı türde bir meydan okuma oluşturdu. İran’ın gücü kırılgan, Türkiye daha büyük tehdit” demişti. Jerusalem Post gazetesinin bir etkinliğinde konuşan İsrail Diaspora ve Antisemitizmle Mücadele Bakanı Amihay Şikli, Türkiye, Suriye ve Katar’ı “yeni şer ekseni” olarak nitelendirdi ve “Bu yeni İran’dır.” dedi. Bebek katili, soykırımcı Netanyahu, Kudüs üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve Türkiye’yi tehdit etti. Bu anlayış İsrail devlet politikasıdır. Türkiye’yi Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de kendilerine baş düşman kabul etmektedirler.
BİRKAÇ YIL İÇİNDE SAVAŞ TÜRKİYE’NIN KAPISINDA, UFKUNDADIR
Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye’nin kuzeyi ve Filistin, dünyadaki çelişme ve çatışmanın odağıdır. Bölgesel bir savaş tehlikesi burada oğul çıkarmakta, ağlarını örmekte, nem toplamaktadır. Yanlış Suriye politikamız nedeniyle Esad devrildikten sonra İsrail’le, Suriye’nin, güney topraklarında fiilen, kuzey topraklarında YPG-SDG aracılığı ile vekaleten komşu olduk. Bölgesel savaş çıkacaksa işte burada, Suriye’nin kuzeyinde ve Kıbrıs üzerinden çıkacaktır. Ve baş hedef de Türkiye olacaktır. Birkaç yıl içinde savaş Türkiye’nin kapısında, ufkundadır.
SAVAŞ KAPIDA AMA İÇ CEPHE DARMADUMAN
Buna karşılık AK Parti Hükümeti’nin seçimlerden bu yana 2 yıldır uyguladığı Londra ve New York tefecilerinin ardında sıcak para peşinde koşan neoliberal ekonomi politikaları toplumda memnuniyetsizliği derinleştirmiştir. Halkın hayatını zora sokmuştur. Emeklinin soluğu kesilmiş, bitkin duruma düşmüştür. Çiftçi üretemez durumda, köyünü terketmektedir. Sanayinin çarkları giderek küflenmeye başlamıştır. İşçi, memur aybaşını zor getirmektedir. Bun karşılık bütçede faiz giderleri 1,5 trilyona doğru yol almakta, alınterimiz, göz nurumuz, ürettiğimiz katma değerimiz yerli ve yabancı tefecilerin kasalarına akmaktadır. Anamuhalefet cephesindeki mahkeme süreçlerinin siyasi iktidarın köpürtmesi nedeniyle giderek derinleşmesi ve yaygınlaşması sonucu “turuncu kalkışma” ihtimallerinin gündemde sıcaklığını koruması, iç cephede zafiyet yaratmaktadır. Oysa dış tehdit yaklaştığı şartlarda Atatürk’ün dediği gibi iç cephemin sağlam tutulması hayati önemdedir.
TÜRKİYE, İTTİFAK POTANSİYELİNİ HAREKETE GEÇİRMEK MECBURİYETİNDEDİR
Türkiye’nin karşısındaki düşman cephesi çok kuvvetlidir. İsrail, ABD, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’dan oluşan “şer cephesi” Türkiye’yi hedef alan savaşın taşlarını adım adım döşemektedir. Karşımızdaki olağanüstü kuvvetler olağanüstü ittifak kuvvetleriyle defedilebilir ya da caydırılabilir. Bu basit bir savaş taktiği ve stratejisidir. Bölge jeopolitiğimizin kurduğu reel gerçeklik, somut denklemdir. Türkiye’nin en yakıcı ihtiyacı ittifak potansiyelini sürüncemeye bırakmadan hemen ve behemehâl harekete geçirmektir.
MHP GENEL BAŞKANI BAHÇELİ’DEN “TRÇ İTTİFAKI” ÖNERİSİ
Yılın başlarında PKK konusundaki “terörsüz Türkiye” adını verdikleri, özünde ikinci milletleşme süreci olan, toplumla ve devletle bütünleşme sürecinin fitilini ateşlemesi gibi, önceki gün yaptığı açıklamayla Türkiye’nin savaş karşısındaki yakıcı ihtiyacını, ilaç gibi bir öneriyi dillendirdi. Türkiye’nin ittifaklar potansiyeline parmak bastı ve 200 yıllık Türk milliyetçiliğinin son akılcı realizmi olarak “TRÇ ittifakı” çağrısında bulundu.
Bahçeli, önceki gün bir çıkış daha yaparak kuvvetli bir düşmanla savaş kapısına dayanmış Türkiye’nin acil ve yakıcı ihtiyacını ortaya koydu. “Kudüs düşerse tarih düşer, İslam zaafa uğrar. Kudüs düşerse Ankara kaybeder, İstanbul kavrulur. Buna da kimsenin hakkı yoktur. Bunu da hiç kimse yapamayacaktır.” diyen Bahçeli, “Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek ‘TRÇ’ ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir.” ifadelerine yer verdi.
Bahçeli’nin PKK konusundaki çıkışı gibi Türkiye’nin ittifaklar potansiyeli konusundaki son hamlesi de kamuoyuna bomba gibi düştü ve küresel yankıları oldu. Amerikancıları, İsrail yandaşlarını, neoliberal tayfayı müthiş rahatsız etti. ABD ve İsrail’i endişelendirdi. Çünkü namluları Türkiye’ye çevrili olan ABD, İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan ittifakının oluştuğu Doğu Akdeniz’de çok yakın bir gelecekte, birkaç yıl içinde tutuşacak olan yangını söndürecek olan mekanizmaya işaret etti. Bahçeli’nin önerisi hem saldırıya verilecek cevabın etkili yöntemini hem de genişleyerek küreselleşme ihtimaline set imkanını taşımaktadır. Yani savaş ve barış ilişkilerindeki ya devrim savaşı önler ya da savaş devrimlere yol açar temel denklemindeki temel meselelere çözüm olacaktır. Yani Türkiye Rusya, Çin ve İran ittifakını sağlayarak Doğu Akdeniz’e küresel bir kuvvet yığarsa savaşı önleyebilir ya da çıkan savaşın dünya savaşına dönüşmesini engelleyebilir.
Bahçeli, “haydut ve deccal devlet”, “yüzyılın soykırım suçuyla yeryüzü lanetlisi olarak serpilmiş ve sivrilmiş (…) Siyonist barbarlık” diye nitelediği İsrail’e karşı sözün, lafın, kınamanın bittiği noktaya gelindiğini belirterek, somut eylemlere geçilmesi gerektiğini belirtmek, bu kapsamda Türkiye’nin ittifak potansiyelinin harekete geçirilmesini istemektedir. Aslında kendisi siyasi iktidar ortağı durumundadır. Yani icra organıdır. İstemeyecek, ifa etmesi lazımdır.
Son derece gerçekçi ve Türkiye’nin ihtiyacını tam olarak karşılayan önerisini hayata geçirmek için harekete geçmesi gerekmektedir. Belirttiği ittifakları gerçekleştirmek için ilgili taraflara öncelikle güven verici değişiklikleri ve temel adımları atmak gerekmektedir. Öncelikle NATO’dan çıkmak, Atlantik başkentlerinde sıcak para peşinde koşmaktan vazgeçmek, neoliberal ekonomi politikalarını terkederek üretim odaklı ekonomi modelini başlatmak lazımdır. Hepsinden önemlisi İsrail’e silah taşıyan İncirlik üssünün ve istihbarat ve bilgi taşıyan Kürecik Radar Üssünün Mehmetçiğin kontrolüne alınması mecburiyettir. Bu adımları atmayan Türkiye, ittifak yapılacak o ülkelerin güvenini kazanamaz.
YALPALAYAN TÜRKİYE’NİN GÜVENİLMEZLİĞİ
Ukrayna’daki ikili tutumumuz, bir yandan Rusya’ya diplomatik ilişkileri canlı tutarken diğer yandan Ukrayna’ya silah satışlarımız, sattığımız SİHA’ların Rus ordusunun canını yakması, Batı yanlısı açıklamalarımız, Batı’da bile artık Rus toprağı olduğu kabul görmüşken kraldan çok kralcı pozlarında hala Kırım’ın Ukrayna toprağı olduğunu söyleyip durmamız, daha dün Suriye’deki Batı’yla iş birliği politikamız karşısında hangi güven ortamında Rusya bizimle ittifak kuracak?
Keza Çin’in toprak bütünlüğünü hedef alan ABD’nin Sinciang Uygur Özerk Bölgesi üzerindeki provokasyonuna çanak tutmamız, ayrılıkçı Uygur unsurlarına ev sahipliği yapmamız, hükümet çevrelerinde CIA’nın Uygur politikalarının dillendirilmesi Pekin’in güvenini sarsmamış mıdır? Suriye’de içinde ayrılıkçı birçok Uygur teröristi barındıran HTŞ’ye desteğimiz Çin’de endişeyle izlenmektedir.
Oysa ittifaklar politikasının zeminini karşılıklı güven, bağlılık ve sadakat oluşturur.
200 yıllık milli demokratik devrim sürecimiz öyle sanıldığı gibi düz bir çizgide bir sabun üzerinde kayarcasına ilerlemedi. Eşyanın tabiatına uygun bir şekilde dalgalar halinde gelişen bir süreç yaşadık. Bizdeki ve bütün Mazlum Dünyadaki demokrasi mücadelesi sürecinin özü, emperyalizme karşı milliyetçi, feodalizme karşı demokratik bir nitelik taşıdı. Dalga kabardığı zamanlarda akılcı gerçekçilik (rasyonalist realizm) özelliği öne geçti; sürecin doruklarını yaşadık, 1876, 1908, 1920-23, 1960 ve 2016 gibi devrimler yaptık. Dalga geri çekildiğinde de doruklardaki köpükleri sindirmeye çalıştık.
Bugün Türkiye’de 200 yıllık milli demokratik devrim sürecinin yeni bir hamlesine şahit oluyoruz. İşte bu kapsamda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son çıkışı “TRÇ ittifakı” hamlesi, akılcı Türk milliyetçiliğinin son gerçekçiliği değerindedir. Ülkede ve dünyada derin yankılar uyandırmıştır.
Her çevre kendi meşrebine göre bir tepki göstermiş, Türk ve Türkiye dostları sevinçle karşılamış, Türk’e ve Türkiye’ye düşmanlık besleyenleri endişelendirmiş, telaşa sürüklemiş hatta korkutmuştur.
Ülkedeki Amerikancılar hop oturup hop kalkmaktadır ancak ABD’den henüz bir tavır gelmemiştir. Mandacıların (Sivas Kongresi’ndeki ABD mandacılarının günümüzdeki temsilcilerinin) derinden gittikleri belirtilmektedir. “Formalite kurultay”da bile herhangi bir renk göstermediler ama deneyimli gazeteci İsmet Özçelik’in belirttiğine göre, ilişkide bulundukları ve görüştükleri yabancılara, “Bahçeli açıkça itiraf etti. Size karşı Rusya ve Çin’le ittifak istedi. Biz iktidar olursak siz de kazançlı çıkarsınız.
Bizi desteklemelisiniz” diye yaltaklandıkları ileri sürülmektedir.
“TRÇ İTTİFAKI”YLA “YENİ BİR KÜRESEL DÜZEN” İNŞA EDİLEBİLİR
İttifakla “yeni bir küresel düzen”in inşa edebileceğini belirten MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, TRÇ’nin “sahip olduğu potansiyel”le, yani 1, 640 milyarlık nüfusla küresel beşeri varlığın yüzde 20’sine, 26,5 milyon km2’yi aşan toprak büyüklüğü ile küresel arazinin yüzde 20,46’sına, 22,27 trilyon dolar GSYİH’le küresel miktarın yüzde 19,57’sine, 4, 256 trilyonluk mal ihracatıyla küresel ihracatın yüzde 17,42’sine, 488 milyar dolar askeri harcamayla küresel harcamanın yüzde 17,96’sına, 3, 490 milyon asker mevcudiyetiyle küresel mevcudiyetin yüzde 16,9’una eşit potansiyeline “üç ülkenin ayrı ayrı sahip olduğu bölgesel ve küresel potansiyel” eklendiğinde ortaya çıkan müthiş tablo, “yeni küresel finans sistemini inşa, yeni küresel rezerv para birimine sahip olma, yeni küresel savunma alanı ve doktrini oluşturabilme kudreti, yeni ve daha adil bir küresel sistem kurma irade ve hedefi başlıklarının da hayata geçirilebileceğini, böylelikle küresel barış ve istikrarın tesisi için insanlık adına alternatif ve huzurlu bir dünya inşasının tesis edilebileceğini göstermektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Eski CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, T24’te yazdığı ve Bahçeli’nin görüşleri ve Türkiye’nin geleceğine ilişkin önerileri birbirine yakın önemli saptamalar yaptığı makalede,
“… Bugün geldiğimiz noktada küresel şirketler adeta yeni bir imparatorluk kurmuş durumda. 2024 itibarıyla dünyanın en büyük 500 şirketi 41 trilyon doları aşan gelir elde ediyor… Bu devler sadece ticareti değil, siyaseti de şekillendiriyor… Hatta artık diğer ülkelerin seçim süreçlerine bile etki edebiliyorlar.” değerlendirmesinde bulunarak, Türkiye’nin bu şartlarda “İlk adım” olarak “İç cepheyi sağlamlaştırması”, “ikinci adım” olarak “dışarıda çok boyutlu açılım…” yapması gerektiğinin altını çizdi.
Devamında ise Kılıçdaroğlu, “… Küresel sermaye ulus devletlerin üzerine gölge gibi düşüyor. Mevcut düzen çatırdıyor, yeni bir düzenin ayak sesleri duyuluyor. Böylesi dönemlerde tarihin hızı artar. Önümüze hem büyük tehlikeler hem de benzersiz fırsatlar çıkar. Türkiye’nin yapması gerekenler bellidir. Unutulmamalı ki talih, yalnızca hazırlıklı olanlara güler. Hazırlıksız yakalananları ise tarih, acımasızca silip atar.” ifadelerini kullandı.
Açıklamanın, Cumhurbaşkanı’nın ABD gezisinde elini güçlendirmek için yapılmış olabileceğini belirten İYİ Parti Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu, cepheden karşı çıkarak, “Beni ilgilendiren tarafı şudur. Çin’de de Rusya’da da otokrasi hüküm sürüyor. Hangi benzerlik bizi Çin ve Rus ortaklığına yönlendiriyor, Türkiye’nin düşünmesi lazım.” dedi.
Kırım ayrılıkçısı, “Kırım Tatar Türk halkının lideri” olarak lanse edilen Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Türkiye’yi ziyaret ederek bir dizi temas ve görüşmelerde bulunduğu sırada “Türkiye-Rusya-Çin” ittifakı çıkışı yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi hedef aldı. “Artık Türk Milliyetçiliği böyle mi olacak? Oradaki Türkleri düşünmüyor musun?” diyen Kırımoğlu, NATO’ya övgüler yağdırdı.
Bahçeli’nin önerisi için “Bu bir uygarlık seçimidir, bu bir program seçimidir, bu bir stratejik seçimdir.” diyen Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, “Doğu Akdeniz’de ABD, İsrail, Yunanistan, GKRY ittifakı oluştu. Namlular Türkiye’ye dönük. Türkiye, kendi özgücünün dışında Doğu Akdeniz’e kuvvet yığmalı. O kuvvet Rusya, Çin ve İran’dır. Bu, dünya savaşına kadar gidebilecek boyuttaki savaşı önlemede önemli bir tercihtir.” değerlendirmesinde bulundu.
Ana akım ve sosyal medyadaki tepki ise içler acısı…
Bu konuyu Aydınlık Gazetesi’nden Nadir Temeloğlu enine boyuna araştırdı.
İktidar yanlısı basın organları genelde Türkiye’nin geleceği için böylesine hayati ve stratejik bir çıkışı ya görmedi ya da görmek zorunda kalanlar kıyıda köşede “TRÇ İttifakı”nı perdeleyerek küçücük verdiler. Mesela Türkgün haberi manşetten gördü ve “Kudüs’ü kaderine terketmeyeceğiz” başlığı ile verdi ama ittifak önerisi perdeledi. AA, sosyal medya hesabında ittifak önerisinin yer almadığı kısır bir haber olarak yayın yaptı. Çoğu gazetede haber birinci sayfalarına çıkamadı. Hükümet yanlısı gazetelerde sağ yanlarda küçük haber şeklinde yer bulabildi. Bir kısmında ittifaka değinilmeden sadece Kudüs haberi olarak yansıtıldı. Birgün, habere daha geniş yer ayırdı. Ancak olumsuz bir tutumla yayın yaptı. “Çin ve Rusya ile ittifak çıkışı” başlığı atıldı ama haberde “En iyi seçenek TRÇ’ymiş!” şeklinde burun kıvırarak, küçümseme pozlarında verildi.
Medyascope, “İkinci S-400 vakası” şeklinde nitelediler.
CNNTürk’te gazeteci Abdülkadir Selvi, “Bu açıklama Beyaz Saray’da görüşme masasına oturan Erdoğan’ın elini güçlendirir.” diye yorumladı.

- Atatürk, mason ve Siyonist işbirlikçisi miydi?
- TGB’den Türk Gençliğine çağrı: “Birinci vazifeye atıl TGB’ye katıl!”
- Antalya Vatan Partisi’nden Trump ve Barrack’ın küstahlığına sert tepki
- BM’de dünyaya KKTC’yi tanıma çağrısı
- En iyisi Eskimolar gibi emeklileri beyaz ayılara ikram edin!
