
Bu, sadece belge sahteciliği değildir; devlet kurumlarında, akademide ve kamuda, ahlakın ve torpile dayalı sistemin çöktüğünü gözler önüne sermektedir
Alper Akgündüz
TGB Antalya İl Başkanı
24 Ocak kararlarıyla Türkiye’ye giren neoliberal sistem, aşkı, mutluluğu, arkadaşlığı ve bütün insani ve toplumsal değerleri alınıp satılan bir metaya dönüştürdüğü gibi eğitimi de parasal bir hizmet hâline getirdi. Ancak diploma skandalı, eğitimin ya da sağlığın ticarileştirilmesinin çok ötesinde vahim bir durumu gözler önüne seriyor.
Süreç Nasıl Başladı?
Üst düzey kamu görevlilerinin elektronik imzaları kopyalanarak sahte e-imzalarla kamu sistemlerine izinsiz erişim sağlandı; sahte üniversite diplomaları, mezuniyet belgeleri ve not değişiklikleri gibi işlemler yapıldı. Bu sahtecilik ağı, yükseköğretim sistemindeki akademik unvanlardan kamu personeli atamalarına kadar birçok alanı etkiledi ve binlerce sahte belgeyle hem kamuyu hem de akademik sistemi derinden sarstı.
Ağustos 2024’te sahte e-imzalar kullanılarak kamu sistemlerine giriş ve belgelerde usulsüzlükler tespit edildi. BTK, YÖK ve MEB gibi kritik kurumların daire başkanlarının elektronik imzaları kopyalandı, kamu sistemlerine sızıldı. Sahte diplomalar, sürücü belgeleri ve diğer resmî evraklar organize bir suç şebekesi tarafından hazırlandı; bu belgeler 250 bin TL’den başlayıp milyonlarca liraya satıldı. Ödemeler arasında kripto paralar da yer aldı. Bunlar arasında, 6 Şubat depremlerinde yaşamını yitiren vatandaşlarımız adına diplomaların başkalarına tahsis edilmesi ve notların haksız yükseltilmesi gibi ahlaksızlıklar da vardı. Akademik terfilerde ve görev atamalarında yolsuzluklar yapıldı. Devletin dijital güvenlik altyapısı zayıflatıldı, kurum çalışanlarının bireysel zaafları kullanıldı. Sahtecilik, dijital devlet sistemlerinin temelini sarsacak kadar ileri boyutta gerçekleşti.
Bu büyük sahtecilik skandalı, sadece belge sahteciliği değildir; devlet kurumlarında, akademik dünyada ve kamuda güvenin, ahlakın ve torpile dayalı sistemin çöktüğünü gözler önüne sermektedir.
Bir tane bile uluslararası yayını olmayan kişiler akademik kadrolara alındı; oysa uluslararası yayınlarda evrakta sahtecilik yapılamaz. Bilim yuvası üniversitelerimizin değeri, torpille ve adam kayırmayla aşağı çekildi.
Peki Neden?
Güçlü bir devlet ve sağlıklı bir toplum, üreten ve millî bir ekonomik temel üzerine kurulur. Sıcak paraya dayalı, küresel finans sistemiyle bütünleşmiş bir ekonomide üretim geri plana itilir. Bu ekonomik düzen üzerine kurulan sistemde ise devlet de toplum da yozlaşır. Toplumsal çıkarın, kamuculuğun yerini bireysel çıkar, yağmacılık, kısa yoldan para kazanma sevdası, yolsuzluk, rüşvet ve torpil alır.
Üretmeyen bir ülkede para kazanmak için illegal yollar tercih edilir. Borsa ve rantla büyük vurgunlar yapılır. Kasadaki para verimsiz sektörlere harcanır. Uyuşturucu, kumar ve evrakta sahtecilik gibi alanlar güçlenir. Yolsuzluk başlar; adam kayırmaların, liyakatsizliklerin sonu gelmez.
Kısa süreli kazançlar ve kimileri için kısa süreli zevkler, bugünümüzü ve geleceğimizi derinden etkiliyor; devlete büyük bir darbe vuruyor. Böyle bir ortamda çalışmak, emek vermek, çabayla bir yerlere gelmek “enayilik” hâline geliyor. Emek vermeden birilerinin kazanç elde ettiği ve sistemin de buna kendi içinde meşruiyet kazandırdığı bir durum oluşuyor.
Tükettiren Sistemden Nasıl Kurtulabiliriz?
Herkesi ve her şeyi tüketmeye iten çürümüş sistemi, bilim üretmesi gereken üniversitelerimizden uzaklaştırmak için yapılması gereken yegâne şey; devlet içindeki ahlaki bozulmayı, liyakatsizliği ve torpili bitirmektir. Kamuculuktan ve devletçilikten uzak düzen sürdükçe bu gibi olayların sonu gelmeyecektir. Bireysel ve kamusal zaaflara boyun eğmeyecek bir düzen yaratmalıyız.
Hem evrakı hazırlayan hem de hazırlatan yargılanmalı; kamudaki görevlerinden uzaklaştırılmalıdır. Siber güvenlik sistemleri geliştirilmelidir. Bu durum, gençlerin geleceğe dair kaygılarını artırmakta ve ülkesine olan güvenini sarsmaktadır. Güveni sağlamanın yolu, yukarıdaki adımları atmaktan geçer.
Üretimin ve üreticinin baştacı edildiği, millî hasılanın verimli sektörlere harcandığı; üniversitelerimizin torpilin değil bilimin merkezi olduğu, hak edenin hak ettiği yerde olmasını sağlayan millî devleti güçlendirmek gerekmektedir.
Unutmayalım, öncelikle bu bir sistem meselesidir. Bu sistem içinde birçok parti iktidar oldu, yerel yönetimleri kazandı. Başbakanlar, cumhurbaşkanları, vekiller, bakanlar, belediye başkanları değişse de düzen bir şekilde varlığını sürdürdü.
Bu sebeple, önceliğimizi aynı sistem içindeki partiler arasında seçim yapmaya değil; bu düzeni değiştirmeye vermeliyiz. Mevcut neoliberal düzeni ekonomik, siyasal, askeri ve kültürel düzlemde değiştirmeliyiz. Biz gençlere düşen de şikayet etmek veya yurt dışına çıkmak değil; Atatürk Türkiyesi’ni kurmak için mücadele etmektir. Bu düzeni değiştirecek ve yarım kalan Kemalist Devrim’i tamamlayacak bir iktidar, bütün sorunlarımızı kökten çözecektir.

- BİR DİPLOMA NE KADAR?
- Özgür Özel, AK Parti Kuruluş Yıldönümü hediyesini açıkladı
- Vatan Partisi Aydın İl Başkanı Çerçioğlu’nun AK Parti’ye geçişini değerlendirdi
- Memurlar pazartesi 81 ilde iş bırakıyor
- İMO: “Depreme Hazırlıkta 26 Yıl Kaybettik”
