DENEME- Asıl tehlike ABD Güdümlü İsrail’den geliyor

Gerileyen ve çöken ama hala hatırı sayılır kuvvette bir dünya hegemonyacısı olan terörizmin başı ABD güdümlü terör devleti İsrail, sonunda dişini gösterdi ve gerçek hedefini ilan etti. “Arzı mevut” hurafesinin esas ve nihai hedefinin Türkiye olduğu başından belli olmakla beraber menzil yaklaştıkça görüş alanına girdi ve somutlaştı. Bu durum, Suriye’de Esad yönetiminin yıkılması ve Suriye Arap Cumhuriyeti devletinin darmaduman olması sonucu ülkenin güneyinin, Başkent Şam’a 15 km yaklaşma menziline kadar İsrail tarafından işgal edilmesinden sonra birden gündeme düştü. Türkiye ile İsrail karşı karşıya gelmişti ve temel çıkarları çelişiyordu. 

2016-2021 yılları arasındaki MOSSAD Başkanı Yossi Cohen 2019 yılında, “İsrail için Türkiye, İran’dan daha büyük bir tehdittir.” demişti. 16 Eylül 2021’de Jerusalem Institue for Strategy and Security (JISS) adlı İsrail kuruluşu, “21. yüzyılda İsrail (ve komşuları) için en büyük engel Türkiye” başlıklı rapor kaleme almıştı.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: “İSRAİL’İN HEDEFİ BİZİM VATAN TOPRAKLARIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Ekim 2024’te Meclis’te yeni yasama yılının açılışında yaptığı İsrail yönetimini hedef aldığı konuşmada, “İsrail saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır. Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerinedir.” saptamasını yaptı.

Bu saptamaya uygun bir iç cephe politikası uygulanıp uygulanmadığı tartışmasına girmeden belirtelim ki, İsrail’in ana hedefinin İran olduğunu söyleyip duran bizim Ortadoğu uzmanlarımız bu yakıcı sözü ya unutmuşa benziyorlar ya da hışım gibi üzerimize gelen İsrail heyulası karşısında Türkiye’nin sorumluluklarını örtbas etmenin telaşı içerisindedirler. Aksi takdirde görev çıkacak, İsrail ve ABD karşıya alınmak zorunda kalınacaktır.

İsrail’in Türkiye aleyhtarlığına sayısız örnek ve kanıt bulunmaktadır.

Türkiye’nin F-35 projesinden çıkarılması İsrail baskısı sonucudur. Çünkü kendisinden daha kuvvetli bir hava gücü istememektedir Batı Asya’da.

Son yıllarda İran’a yönelik hazırlıklar peşinde değildir İsrail. Bunun yerine Yunanistan’a yığınak yapmaktadır ABD ile birlikte. Bilindiği gibi ABD, Ege adalarını ve Yunanistan sahillerini silahlarının namluları ülkemize çevrilmiş askeri üslerle donattı. İsrail, basına yansıdığı kadarıyla Ege Denizi’nde birkaç ada bile satın alma girişiminde bulundu.

Kıbrıs, Mısır, Fransa, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin arasında İsrail’in öncülüğünde kurulan, Doğu Akdeniz bölgesindeki hidrokarbon gaz kaynaklarının çıkartılması ve pazarlanması üzerine tasarlanmış bir proje olan EastMed Gaz Forumu ya da kısaca EastMed de denilen Doğu Akdeniz Gaz Forumu ( EMGF veya EGF’den) Türkiye’nin dışlanması bir İsrail çalışmasıdır.

ABD, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Fransa ve Yunanistan’la birlikte Doğu Akdeniz’de yaptıkları Nemesis ve Noble Dina adlı intikam tatbikatlarında doğrudan Türkiye’yi hedef aldı, silah gösterdi.

Yedi yıl önce Rusya, Suriye, İran ile birlikte püskürttüğümüz Barzani’nin bağımsızlık referandumunun ana sponsoru da İsrail’dir.

Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerindeki PKK/YPG gibi terör örgütlerinin ipleri CİA-MOSSAD’ın elindedir.

BOP ve Arz-ı Mevud hurafesinin özünde Kürdistan adıyla 2. İsrail devletçiğinin kurulması bulunmaktadır.

İSRAİL-TÜRKİYE ÇATIŞMASININ KAÇINILMAZLIĞI SAPTAMASI

Türkiye’nin Suriye’deki yeni iktidar odağı ile ilişkileri sıklaştıkça, kamuoyunda Suriye’nin yeni ordusunun Türkiye tarafından eğitileceği ve Türkiye’nin Suriye’de (örneğin Palmira’da) askeri üs kuracağı haberleri yayılınca İsrail’in etekleri tutuştu. Gelen haberlere göre, Netanyahu ardardına güvenlik toplantıları düzenlemeye başladı. Toplantılarda yapılan tartışmaların odağını, Türkiye’nin Suriye’de artan nüfuzunun İsrail için doğrudan bir güvenlik riski taşıdığı saptaması oluşturmaktadır. Bu toplantılarda, Türkiye’nin PKK/YPG’ye karşı yaptığı hazırlıklarının ve Öcalan’ın PKK’ya “silah bırakma ve kendini feshetme” çıkışının Suriye’nin doğusunda yarattığı kritik durumun, Türkiye ile İsrail arasında silahlı bir çatışmayı kaçınılmaz kıldığı saptanmaktadır. Türkiye’nin Suriye sahillerinde halkla doğrudan temas kurmaya başlamasının İsrail’e doğrudan stratejik bir tehdit olduğuna inanılıyor.

NAGEL KOMİTESİ RAPORUNUN

SAPTADIKLARI, YAKIN BİR GELECEĞİN AYNASI GİBİ

AA’nın, The Jerusalem Post gazetesine dayandırdığı haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun talimatıyla (İsrail hükümeti tarafından) ulusal güvenlik stratejilerini belirlemek üzere kurulan bir danışma organı olan Nagel Komitesi, İsrail’e yönelik stratejik tehdit üzerine çalışan bir İsrail kuruluşudur. Bu komite, 2025 yılı başlarında yaptığı toplantıda, “İsrail’in Türkiye’yle doğrudan çatışmaya hazır olması” saptamasını yaptı. Başbakan Binyamin Netanyahu komitenin hazırladığı raporla ilgili, “Orta Doğu’da köklü değişikliklere tanık oluyoruz. İran uzun zamandır en büyük tehdidimizdi ancak arenaya yeni güçler giriyor ve beklenmedik durumlara karşı hazırlıklı olmalıyız. Bu rapor bize İsrail’in geleceğini güvence altına almak için bir yol haritası sunmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu. Komitenin saptamaları arasında Türkiye açısından dikkati çeken başka noktalar da bulunmaktadır. Bunların başta geleni, Türkiye’nin kadim Osmanlı nüfuzunu geri kazanma hırsına kapıldığı, bunun İsrail’le gerilimin artmasına ve muhtemelen çatışmaya dönüşmesine yol açabileceği uyarısında bulunmasıdır. Ayrıca Suriye ile Türkiye arasında kurulacak ittifakın İsrail’in güvenliğine yeni ve güçlü bir tehdit olduğu ifade edilmektedir.

“İRAN’DAN DAHA TEHLİKELİ”

İsrail basını Türkiye tehdidiyle çalkalanıyor. Türkiye ile muhtemel bir çatışmaya İsrail kamuoyu oluşturulmaya çabalanıyor.

Aydınlık gazetesinin, Makor Rishon adlı İsrail gazetesinde çıkan Dr. Ran Bartz imzalı analizine dayandırdığı haberinde ise, “Şii ekseninin çöküşüyle oluşan boşluk, İran’dan bile tehlikeli olabilecek Sünni bir blokla dolduruluyor. Bu blok, Türkiye öncülüğünde hareket ediyor ve İran’ın bölgesel statüsüne ulaşma hedefinde. Ancak kritik fark: İsrail’e çok daha yakın bir konumda.” ifadeleri yer aldı. Analiz eski MOSSAD Başkanı Yosi Cohen’in 2020 yılında söylediği “İran’ın gücü kırılgan; asıl tehlike Türkiye’den!” sözlerini hatırlattı.

İSRAİL, TÜRKİYE İLE YATIP TÜRKİYE İLE KALKIYOR BU GÜNLERDE

Basından öğrendiğimize göre, Başbakan Netanyahu 2 Nisan günü güvenlik yetkililerini, “Türkiye’nin Suriye’deki varlığını” konuşmak üzere toplantıya çağırdı. Geçen hafta ise güvenlik şeflerinin Suriye gündemli toplantısında “Türkiye’nin bölgedeki artan etkisi” ele alınmıştı. Bu toplantılar, Colani’nin (Ahmet Şara’nın) Türkiye ile sıkı ilişkileri, Türkiye’ye Suriye’de askeri üs kurma yetkisi verilmesi haberleri üzerine yapılmaktadır. Dananın kuyruğu da eğer YPG/SDG Şara ile anlaşarak Suriye devletinin bir parçası haline gelmekten geri durması (Öcalan’ın çağrısına ayak uydurmaması, ABD ve İsrail’in çizgisinden gitmesi) halinde Mehmetçiğin muhtemel YPG/SDG varlığını ezme harekâtıyla (Demir Yumruk’la) kopacaktır.

TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI KADİM HASIMLARI BİLE BİRLEŞTİRMEKTEDİR

Bugünlerde Türkiye aleyhtarlığı kadim hasımları bile bir araya getirebiliyor. Tarihin iki birbirine düşman devleti olan Yunanistan ve İsrail Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtlığında birleştiler. Ortak projelerde bir araya geldiler. İsrail Suriye’de, Yunanistan da Ege’de Türkiye ile boy ölçüşemeyince Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hak ve menfaatlerine alenen göz diken stratejik işbirliğine gittiler. Aydınlık, Yunan gazetesi Ekathimerini’ye dayandırdığı haberinde,  Yunan yönetiminin, İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan arasında kurulması planlanan ve Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanı Sınırlandırma Anlaşmasıyla kesişen bölgede su altı elektrik kablosu projesini yeniden başlatmaya karar verdiğini yazdı. İsrail de donanmasıyla koruyacakmış. Fransa ise bölgede İsrail-Yunanistan projesi için ihtiyatlı bir donanma varlığı bulundurmayı kabul etmiş. İsrail saldırganlığı, fundamentalist (köktendinci) ve ırkçıdır. Batı Asya için ABD güdümlü stratejik bir istikrarsızlaştırma (destabilizasyon) unsurudur. Lübnan ve Suriye’de barış, istikrar ve refah bakımından Türkiye öncülüğündeki gelişmeler bu değerlerin düşmanı olan, istikrarsızlıktan beslenen İsrail’i ruhen rahatsız etmektedir.

İsrail’in, Güneyde Dürziler, sahillerde Aleviler, Türkiye-Suriye sınırında Kürtler, kuzey Halep ve Lazkiye’de Türkmenler ve Orta Suriye’de İsmaillilerden oluşan özerk bölgeler talebi, Suriye’ye gömülmesine sebep olabilir.

Bütün bu gelişmeler ve olgular, İngiliz Muhipler Cemiyeti üyelerini ya da Wilson ilkeleri peşinde koşan Amerikan mandacılarını aratmayan başta Özgür Özel olmak üzere bizim Batıcı mandacılarımızın kulağına küpe olsun!

İSRAİL’DEN TÜRKİYE’YE MESAJ BOMBARDIMANI

İsrail’i gurk tavuk gibi kabartan gelişmeler Türkiye’nin Suriye ile işbirliği çabalarıdır. Türkiye bu işbirliğini Ürdün, Irak ve Lübnan’ı da kapsayacak şekilde genişletme çalışmaları da yapmaktadır. İşte İsrail’i kudurtan ve Türkiye’yi baş tehlike saydırtan etken bu gelişmedir.

Suriye’nin orta yerinde bulunan ve Türkiye’ye askeri üs kurması için verileceği söylenen T-4 Hava Üssü son iki haftada İsrail tarafından üç kez vuruldu.

İsrail, Türkiye’nin İHA/SİHA ve hava savunma sistemleri konuşlandıracağı ifade edilen T-4 üssüyle birlikte beş noktayı da vurdu. Jerusalem Post gazetesine konuşan bir İsrailli yetkili, saldırının “Türkiye’ye üs kurmayın!” uyarısı olduğunu doğruladı.

DIŞİŞLERİ Bakanı Gideon Saar “Ankara, kendi himayesinde bir yönetim için her şeyi yapıyor, yalnızca Suriye’de değil Lübnan’da da olumsuz rol oynuyor.” dedi. Basındaki bir analizde ise “Erdoğan’ın Türkiye’si artık ruhen NATO müttefiki değil. İslamcı haydut bir devlet.” denildi.

KÖKTENDİNCİ VE IRKÇI İSRAİL, BÖLGEMİZİN GÜVENLİĞİ İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT

Son zamanlarda üstüste İsrailli bakanların Türkiye’yi hedef alan açıklamalarına bizim Dışişleri Bakanlığı’ndan da bir açıklama geldi. Yapılan yazılı açıklamada, “Bölge ülkelerinin toprak bütünlüğüne ve milli birliğine kast eden saldırılarıyla İsrail, bölgemizin güvenliği için en büyük tehdit haline gelmiştir.” denildi.

İşgal ettiği topraklardan çekilmesi gerektiği belirtilen açıklamada, İsrailli bakanların ifadelerinin ülkemize yönelik provokatif açıklamalar olduğu, “içinde bulundukları ruh halini” yansıttığı, köktendinci ve ırkçı İsrail hükümetlerinin saldırgan ve yayılmacı politikalarını yansıttığı ifade edildi. 

İçişleri Bakanlığı açıklamasının devamında şu ifadelere yer verildi:

“İsrailli Bakanların, Türkiye’yi hedef alarak, Gazze’de işledikleri soykırımı, Filistin halkına karşı sürdürülen topyekûn savaşı, yerleşimci terörünü, Batı Şeria’yı ilhak niyetini, Suriye ve Lübnan’a saldırılarının arkasındaki yayılmacı emellerini gizlemeleri mümkün değildir.”

“Bölge ülkelerinin toprak bütünlüğüne ve milli birliğine kast eden saldırılarıyla İsrail, bölgemizin güvenliği için en büyük tehdit haline gelmiştir. İsrail bölgede stratejik destabilizatör olarak hem kargaşaya neden olmakta hem terörü beslemektedir.

“Dolayısıyla, tüm bölgede güvenliğin tesisi için İsrail öncelikle yayılmacı politikalarından vazgeçmeli, işgal ettiği topraklardan çekilmeli, Suriye’de istikrarın tesisine yönelik çabaları baltalamayı bırakmalıdır.

“Uluslararası toplumun İsrail’in giderek artan fütursuz saldırganlığına engel olunması bağlamındaki sorumluluğunu üstlenmesi önem taşımaktadır.”

YAKLAŞAN SAVAŞ TEHLİKESİ KARŞISINDA

SAĞLAM TUTULMASI ZORUNLU İÇ CEPHEDE DURUM NE?

Bugünlerde tarihte örnekleri çok olan stratejik tehlikeyi Türkiye de yaşamaktadır. Timur tehdidi yükselirken Yıldırım Bayezid’in muhtemel ittifak potansiyellerini kısa vadeli çıkarlar için parçalaması gibi, Baycu Noyan kumandasındaki Moğol ordusu yaklaşırken ardardına hatalı kararlar veren ve ittifak imkânları sağlayan çevre askeri ve siyasi kuvvetlerine karşı saldırgan politikalar uygulayan Selçuklu hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev gibi, siyasi iktidar yaklaşan İsrail tehdidine karşı uygun hareket ediyor mu?

Ekonomide neoliberal uygulamalar halkın soluğunu kesiyor.

Muhalefetin “demokrasi” ve “hürriyet” aradığı Londra ve New York’tan sıcak para dileniyor. Türkiye, aslında “kaynar para” olan sıcak paraya esir edilmiş durumda. Yapılan itirazlar karşısındaki salladıkları “paramızı çekeriz, ekonominizi çökertiriz” tehditlerini, İBB’deki yolsuzluk olaylarında uygulamaya soktular. Olan MB’nın birkaç yıldır biriktirdiği rezervlerine oldu; 29 milyar dolar yurt dışına uçup gitti.

“ASLOLAN İÇ CEPHEDİR”

Büyük Atatürk’ün dediği gibi, “Asıl olan iç cephedir. Bu, bütün milletin oluşturduğu cephedir. Dış cephe, ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe mağlûp olabilir; fakat bir memleketi yok edemez. Memleketi temelinden yıkan iç cephenin çökmesidir.”

Ama biz ne yapıyoruz ufukta yakıcı tehdit hızla üzerimize gelirken?

İç cephe darmaduman…

İşi gücü bıraktılar, esas tehlikeyi unuttular; siyasi iktidarla muhalefet İBB üzerinden birbirlerinin boğazına sarıldı. Üç yıl sonraki seçim üzerinden halkı tef gibi gerdiler. Sorumsuzca Türkiye’yi provokasyona, turuncu kalkışmalara hazır hale getirdiler.


İsrail iyice azıttı hedefinde Türkiye var

İsmet Özçelik

Esad düştükten sonra İsrail cesaretlendi.

Suriye’de iyice pervasızlaştı.

Sürekli bombalıyor.

Hedefinde Türkiye de var.

Abarttığımı düşünmeyin.

Her şey çok açık.

Nasıl mı? Anlatalım:

MÜSTAKBEL TÜRK ÜSSÜ

Türkiye Suriye’de yeni adımlar attı.

Yönetimle temasa geçti.

Palmira’da bir üs kurmak için anlaştı.

Olay yabancı ajanslarca dünyaya duyuruldu.

T4 Askeri Üssü (Tiyas) Türkiye’ye verilecek.

İsrail rahatsız oldu.

Fiilen engelleme çabasına girdi.

19 Mart’tan beri üç kez vurdu.

Üssü kullanılamaz hale getirdi.

ERDOĞAN’A MESAJ

Saldırılar sonrası yapılan açıklamalar…

İsrail Savunma Bakanı Katz.

Yeni Suriye yönetimini tehdit etti:

“Düşman güçlerin Suriye’ye girmesine izin verirseniz, ağır bedel ödersiniz.”

İsrail Ordu Radyosu:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir uyarı” dedi.

Hatta bunu “birinci amaç” olarak duyurdu.

Devlete yakın diğer yayın organları…

Onlar da aynı şeyleri tekrarladılar:

“Ankara ve Erdoğan’a mesaj veriyoruz.

Suriye’de askeri üs kurmayın.

İsrail faaliyetlerine müdahale etmeyin.”

GEREKÇELERİ

Gerekçelerini de şöyle açıkladılar:

“Türk üssü potansiyel tehdit. Üssün Türk hakimiyetine girmesi İsrail’in hava etkinliğini kısıtlayacak. Üs Türkiye’ye geçerse, Türk hava savunma sistemleri ve İHA’larının varlığı, İsrail’in bölgeye hava saldırısı düzenlemesini engelleyecek.”

Askeri bir yetkili de şunları söyledi:

“T4 Askeri Üssü’nü hedef alarak bir mesaj gönderdik: Havada operasyonel özgürlüğümüze yönelik hiçbir tehdide izin vermeyeceğiz.”

ÇATIŞMA KAÇINILMAZ

İsrail’de peş peşe toplantılar yapılıyor.

Bu toplantıların bazılarına ABD de katıldı.

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Michael Erik Kurilla ve İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir ve üst düzey komutanların katıldığı toplantı 10 saat sürdü.

Türkiye’nin T4’ü almasının engellenmesi…

Bunun için alınacak önlemler konuşuluyor.

Netanyahu bu süreci bizzat yönetiyor.

Bu hafta yine Amerika’da olacak.

Trump’la bu konuyu da ele alacaklar.

ABD-İsrail ortak planları devrede.

Bu arada ABD de boş durmuyor.

PKK/PYD’ye silah sevkiyatı sürüyor.

Önceki gün 52 araçlık bir konvoy bölgeye geldi.

DOĞU AKDENİZ’E YIĞINAK

Eş zamanlı olarak başka gelişmeler de var.

ABD bölgemize yığınağını artırdı.

Kritik merkezlerden biri Diego Garcia.

B-52’lerin görüntüleri sızdırıldı.

Ortadoğu’daki diğer üsleri…

Saldırı amaçlı faaliyetler…

B-52’ler, B-2’ler, A-10’lar, F-15E’ler, F-35’ler…

Sadece buralar değil.

Doğu Akdeniz de hareketli.

GKRY’ye getirilen silahlar…

Bölgede KKTC’yi hedef alan tatbikatlar…

Yunanistan’daki üslere takviyeler…

Hedef İran gibi sunuluyor.

Ama hedeflerden biri de Türkiye.

TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER

Türkiye zor bir dönemden geçiyor.

Ekonomik kriz en büyük sorun.

Sıcak para ile günü kurtarma çabaları…

ABD ve Batı ise her şeyin farkında.

Türkiye’nin sıkışmışlığını kullanıyorlar.

Buna rağmen ABD’den umut bekleyenler var.

Çaresizlik hat safhada.

Kontrolsüz, hesapsız kitapsız hamleler…

Amerikancı kanat durmuyor.

Rusya, Çin, İran düşmanlığını körüklüyor.

Muhalefetin hali evlere şenlik.

NATO’ya bağlılık, Batı’ya biat ediyor.

İngiltere’den yardım dileniyor.

Türkiye’de son dönemde yaşananlar.

Bütün bu gelişmelerden bağımsız düşünülemez.

Pusuda bekleyenler tetikte.

Herkesin çok dikkatli olması gereken bir dönem.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.