
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda yaptığı basın toplantısında, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “1 Kürt, 1 Alevi cumhurbaşkanı yardımcısı olsun!” önerisine ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Perinçek, Bahçeli’nin anayasadaki Türk tanımını tartışmaya açtığını söyledi.

Bahçeli, “Terörsüz Türkiye” sürecini başlattı.
Ardından Öcalan, örgütü feshetme ve silah bırakma çağrısı yaptı.
Doğru ve Türkiye gerçekleriyle örtüşen “Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk Milleti’yle bütünleşme” stratejisini ortaya attı.
Bu tarihi gelişme olağanüstü önemdeydi.
Ülkede ve dünyada büyük yankı uyandırdı.
ABD ve İsrail bu gelişmeye cepheden karşıydı.
Baltalama faaliyetlerine giriştiler.

Baltalama sürecin başlatıcısından da geldi.
Hem de üç sefer.
İlki 22 Ekim 2024 tarihinde…
İlki “Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun!” çağrısıydı.
İkincisi 20 Mart 2025 tarihinde…
“PKK kongresini Malazgirt’te toplasın!” çıkışıydı.

Üçüncüsü de 21 Temmuz 2025 tarihinde basına kapalı parti toplantısında…
“1 Kürt 1 Alevi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olsun!” talebiydi.
Gazeteci İsmail Saymaz basına sızdırınca kızılca kıyamet koptu.
Devlet makamlarını etnik ve mezhepsel olarak tanımlama cüreti gösteren bu çıkış karşısında Cumhurbaşkanlığı andı içmiş olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başka bütün kesimlerden tepki gelmiştir.

Bu kapsamda Ahmet Arslan’ın Aydınlık Gazetesi’ndeki haberine göre, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda bir basın toplantısı düzenleyerek, kamuoyunda tartışılmaya devam eden MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “1 Kürt, 1 Alevi cumhurbaşkanı yardımcısı olsun!” önerisine cevap verdi. |


Dr. Perinçek, “Devlet Bahçeli’nin niyeti ne olursa olsun, devlet makamlarının etnik ve mezhepsel olarak tanımlanması, sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Milletinin temellerine mayın döşeme yolunu açar.” dedi.

İŞTE KONUŞMASINDAN ÖNE ÇIKANLAR!
“Üç gün önce bazı basın organlarında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin MHP Merkez Yürütme Kurulu toplantısında, Cumhurbaşkanı Yardımcılarının etnik ve mezhepsel kimliklere göre belirlenmesini değerlendirmeye sunduğu yolunda haberler yayınlandı. Biz Vatan Partisi olarak, bunun uydurma olduğunu düşündük ve ciddiye almadık.
Ne var ki, dün (21 Temmuz 2025 günü) Devlet Bahçeli imzalı açıklamalarda bu haber doğrulandı.
Devlet Bahçeli’nin niyeti ne olursa olsun, devlet makamlarının etnik ve mezhepsel olarak tanımlanması, sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Milletinin temellerine mayın döşeme yolunu açar.
Böyle bir yola girilmesi, Türk Devletiyle ve Türk Milletiyle bütünleşme sürecine de zarar verir, dolayısıyla Terörsüz Türkiye amacıyla uyumlu değildir.
Ayrıca devlet makamlarını etnik ve mezhepsel olarak tanımlayan bir Türkiye, Suriye’de de devleti ve milleti bölen tertiplere teslim olur.
ABD VE AVRUPA PATENTLİ AJANDA
Cumhuriyetimizin bütün anayasalarına göre, ‘Türk Devletine vatandaşlıkla bağlı olan herkes Türk’tür.’
Etnik ve mezhepsel kimlikler, tarihî ve toplumsal gerçeklikler olarak vardır, ancak hukukî bir içerik taşımazlar.
TÜRK MİLLETİ SORUYOR
Devlet Bahçeli, öyle görülüyor ki, Anayasa gündemine kendi ajandasını getirmektedir. Ancak bu ajandanın patenti ABD ve Avrupa emperyalistlerindedir.
Bu koşullarda, Van’dan Edirne’ye kadar Türk Milleti’nin soruları şunlardır:
-Anayasamızda Türk dışında bir vatandaş kimliği bulunmadığı halde, kimin “Kürt” ve kimin “Alevî” olduğu nasıl belirlenecektir?
-Cumhurbaşkanının kimliği ne olacak? Keyfî olarak “Kürt” ve “Alevî” diye tanımlanacak vatandaşlarımız, Cumhurbaşkanı olamayacak mı?
-Hangi Cumhurbaşkanı, Anayasayı ve Türk Devriminin birikimini hiçe sayarak, bölücü kavramları devletin doruğuna taşıyacak? O Cumhurbaşkanı ABD’den mi, Avrupa’dan mı, yoksa İsrail’den mi ithal edilecektir?
-Cumhurbaşkanlığı kurumu, Kürt-Türk ve Alevî-Sünnî diye bölününce, Bakanlar Kurulu n’olacak. Kaç “Kürt’, kaç “Türk”, kaç “Alevî”, kaç “Sünnî” bakan olacak ve hangi bakanlıklar, hangi kimliğe tahsis edilecektir?
-Meclisteki milletvekillerinin kaçı “Türk”, kaçı “Kürt”, kaçı “Sünnî”, kaçı “Alevî”, kaçı “Arap”, kaçı “Hıristiyan”, kaçı “Rum”, kaçı “Ermeni” vb olacaktır?
-Komutanların, Valilerin ve Vali Yardımcılarının, Emniyet Müdürü ve Yardımcılarının, kamu görevlilerinin etnik ve mezhepsel kimliklerini belirlemek için, hangi küresel merkezlerden hangi işaret beklenmektedir?
Bu sorular, altından kalkılamayacak sorulardır.
Devlet makamlarını etnik ve mezhepsel kimliklerle tanımlayarak girilen yolun teşrifatçısı ABD, refakatçısı Avrupa, mızıkacısı da İsrail olur.
CUMHURBAŞKANI YEMİNİNE SADIK MI
Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, devlet makamlarını etnik ve mezhepsel olarak tanımla tartışması karşısında sessiz kalamaz.
Cumhurbaşkanı, Türk Milleti önünde Cumhurbaşkanı yemini etmiştir.
Cumhurbaşkanı, yeminine bağlı mıdır, yoksa yeminini çiğneyecek midir, açıklamalıdır.
KİMLİK KARTLARINI DEĞİŞTİRECEK GÜÇ VAR MI
Cumhurbaşkanının ve yardımcılarının etnik ve mezhepsel olarak tanımlanabilmesi için, öncelikle vatandaşlarımızın kimlik kartlarının değiştirilmesi ve kimlik hanesine ABD ve Avrupa emperyalistlerinin uzun yıllardır dayattıkları etnik ve mezhepsel tanımlar yazılması gerekecektir. Bunun anlamı, Türkiyemizin iki yüzyıllık Devrim ve Anayasa birikiminin yıkılmasıdır.
Ne herhangi bir partinin gücü ne de Batılı emperyalistlerin gücü, Türkiye’nin Kurucu Hukukunu çok kimlikli yapmaya yetmez. Bu tür Anayasa planları ve tertipleri varsa, onlar teslim olmuş zihinlerde kalmaya mecburdur ve tarihin çöplükleri dışında bir yer bulma şansları da yoktur.
Türk kavramını silmeye ya da bu kavrama ortaklar oluşturmaya kalkanların kendilerine silahlı bir güç bulmaları gerekiyor. Çünkü Türk Milleti kavramı, Anayasalarımızın temeline emperyalizme karış silahlı mücadeleyle konmuştur.
Vatan Partisi’nin Programında belirtildiği üzere, Türk de biziz, Kürt de biziz, Sünnî de biziz, Alevî de biziz, hepimiz Türk Milletiyiz.”