İmamoğlu olayı yolsuzluğun ötesinde bir millî güvenlik konusudur

Bu operasyon, AK Parti ile CHP arasındaki basit bir iktidar-muhalefet çekişmesi, Tayyip Erdoğan ile Ekrem İmamoğlu arasındaki ‘kişisel iktidar kavgası’ da değildir. FETÖ sözde ‘Ilımlı İslam’ hareketiydi. İmamoğlu-Özel hareketi FETÖ’nün bir başka versiyonu olan sözde ‘Ilımlı Atatürkçülük’ hareketidir İmamoğlu olayı yolsuzluğun ötesinde bir millî güvenlik konusudur

HÜSYİN KARANLIK -Vatan Partisi MYK Üyesi

İmamoğlu İstanbul’daki ilk seçim kampanyasını Fener Rum Patrikhanesinden başlatmamış mıydı?

Son söyleyeceğimizi baştan belirtelim: İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli yürütülen Ekrem İmamoğlu operasyonu bir “çıkar amaçlı yolsuzluk, rüşvet, şantaj, irtikap, ihaleye fesat karıştırmak” operasyonu değildir. Bu operasyonda hedef olan başta İmamoğlu olmak üzere etrafındaki yakın çevresi, bu işe yalnızca “kişisel çıkar sağlamak, yasa dışı yollarla zengin olmak” amacıyla girmiş değillerdir.

KİMLER ARASINDAKİ İKTİDAR KAVGASI?

Bu operasyon, AK Parti ile CHP arasındaki basit bir iktidar-muhalefet çekişmesi, Tayyip Erdoğan ile Ekrem İmamoğlu arasındaki “kişisel iktidar kavgası” da değildir.

Evet. Ortada bir iktidar kavgası var, hem de kıran kırana! Ama bu kavga AK Parti ve CHP gibi iki sistem partisi arasındaki bir çekişmeden ibaret değil, Batı emperyalist sistemi adına Türkiye’nin millî devletini ele geçirmek isteyen küresel güçlerin alelacele giriştikleri bir iktidar teşebbüsüdür.

‘ILIMLI İSLAM’ VE ‘ILIMLI ATATÜRKÇÜLÜK’

İmamoğlu, Londra başta olmak üzere Batı merkezlerini komşu kapısı yaparak emperyalist dünyaya bağlılık, toplumumuza da “bakın Batı dünyası benim arkamda” mesajları vermiyor muydu?

Yürütülen operasyon da bir devlet operasyonudur! AK Parti operasyonu değil. Tıpkı Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’ne karşı yürütülen mücadele gibi.

FETÖ, Amerika’ya bağlı, bir sözde bir “Ilımlı İslam” hareketiydi. İmamoğlu-Özel hareketi ise FETÖ’nün bir başka versiyonu olan sözde “Ilımlı Atatürkçülük” hareketidir. Evet AK Parti hükûmeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu devlet operasyonunun arkasındadır, hatta Erdoğan başındadır. İmamoğlu ve CHP ile Erdoğan ve AK Parti arasında iktidar muhalefet çekişmesi tabiî ki söz konusudur. Ama şeklen öyledir, temelde ise operasyonun öznesi ve itici gücü devlettir. Ama olaya asıl karakterini veren, rengini belirleyen devletin “bir beka sorunu” olarak soruşturmayı açtığı ve yürüttüğü gerçeğidir. Nitekim hatırlanacağı gibi soruşturma başlangıçta yolsuzluk ve rüşvet gerekçesiyle birlikte, hatta ondan da önce, PKK terör örgütü ile işbirliği ve ortaklık olarak başlatılmıştı.

YOLSUZLUK, RÜŞVET VAR AMA NE AMAÇLA?

Kimse gözünü kapamasın ya da göz göre göre inkâra kalkmasın. Tabiî ki “yolsuzluk, rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma, kişisel çıkar sağlama vs.” olayda bunların hepsi var. Ve tabiî ki, başka belediyelerde de var. Özellikle AK Parti’nin elindeki belediyelerde ve diğerlerinde, hatta bakanlıklarda, kamu kurumlarında da yolsuzluk, rüşvet vb. olayları yaygın. Bütün sistem çürümüş. Rüşvet ve yolsuzluk vaka-i adiye haline gelmiş. Ama konuya yalnızca bu görüntüden bakarsak yanılgıya düşeriz. Onun ötesinde bir durum söz konusudur.

KÜRESEL MERKEZLERDEN KÖRÜKLENEN KAPSAMLI BİR İKTİDAR PROJESİ

Yakın geçmişe bakalım. İmamoğlu olağan üstü hızlı ve çarpıcı bir şekilde kendine bağlı gazeteciler ordusu kurdu. Televizyon kanalları dâhil medya ağı oluşturdu. Trol çetesi örgütledi. Şahsına bağlı örgüt kurdu. Henüz partisinden bile karar çıkmadan kendini doğuda, batıda, kuzeyde güneyde CHP’nin en yetkili adamı ve rakipsiz Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermeye ve gösterilerine başladı. Bu görevler için gerekli birikim, donanım, deneyim ve kültürden yoksun olduğu besbelli olduğu halde sırf para gücü ve etrafına topladığı reklamcıların parlak sloganlarıyla hedefe varacağını düşledi.

CHP yönetimi “insan hakları ihlali” gerekçesiyle Batı emperyalizminde Türkiye’ye müdahale çağrısında bulunacak kadar düşkünleşti.

BELEDİYE Mİ ‘TURUNCU KALKIŞMA’ ÜSLERİ Mİ?

İmamoğlu, CHP’de Kılıçdaroğlu’nu devirip iktidar tekeli kurmaya para ve medya gücünü kullanarak girişti. Para ve medya gücüyle delege ağırlığı oluşturdu, yetmedi delege satın alma vakaları ayyuka çıktı, mahkemelik oldu.

CHP’nin elde ettiği bütün belediyelere ve parti örgütlerine bölücüleri ve emperyalist merkezlerden fonlanan sahte solcu kadroları doldurdular. CHP belediyeleri Türkiye çapında emperyalizmin “Turuncu kalkışma” üsleri haline dönüştürüldü. Saraçhane ve daha birçok merkezdeki olaylarda gözlendiği gibi yer yer turuncu kalkışma girişimlerine başladılar. İmamoğlu İstanbul’daki ilk seçim kampanyasını Fener Rum Patrikhanesinden başlatmamış mıydı? Ardından Londra başta olmak üzere Batı merkezlerini komşu kapısı yaparak emperyalist dünyaya bağlılık, toplumumuza da “bakın Batı dünyası benim arkamda” mesajları vermiyor muydu? Küresel güç merkezleri de istihbarat raporlarıyla, popüler medya organlarıyla “parlayan yıldız” havası yaratmamışlar mıydı?

Bütün bu faaliyetlerin mali kaynağı nasıl sağlandı? Değirmenin suyu nerden? İşte bu, ülke ölçeğinde örgütlü bir şekilde yürütülen “rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat, vs. vs.” eylemlerinden sağlanmadı mı? Değilse nerden?

İDDİALAR BOŞ DEĞİL!

CHP yönetimi ve arkasındaki medya, İmamoğlu hakkındaki soruşturmanın temelsiz olduğunu, Erdoğan’ın emrindeki polis, yargı mensupları ve bürokratlar aracılığıyla korku, şantaj ve adam satın alma yoluyla yürütüldüğünü ifade ediyor. Bu inandırıcı değil.

Tabiî gerçek yargı sürecinde daha net anlaşılacaktır, ortaya bütün boyutlarıyla çıkacaktır. Ama daha bugünden İmamoğlu örgütünden kırktan fazla itirafçı ve şikayetçi çıkmış olması bile başlı başına bir fikir oluşturmaya yetiyor. Ayrıca çarşaf çarşaf ifadeler, raporlar, bilgi ve belgeler de ortada.

CHP İÇİN TARİHİ FIRSAT YA DA İNTİHAR

Sayın Özgür Özel ve CHP yönetiminin bu aşamada İmamoğlu ve örgütüyle kader birliği halinde olduğu görülüyor. İşi gürültüye getirerek canhıraş bir şekilde soruşturmaları püskürtme çabasındalar. Hatta en vahimi, “insan hakları ihlali” gerekçesiyle Batı emperyalizminde Türkiye’ye müdahale çağrısında bulunacak kadar düşkünleştiler. Kendileri bilir. Ama bu yolda ısrar ederlerse İmamoğlu’nun akıbetini paylaşmaktan da kurtulamazlar.

Ne var ki, CHP’nin tarihsel köklerine ve değerlerine bağlı olduğunu düşünen binlerce CHP kadrosunun ve yüz binlerce üyenin böyle bir mecburiyetleri yok. Önlerine tarihi bir fırsat çıkmıştır. Ya olaya kararlı bir neşter atacaklar, CHP’deki dönüşüm ve başkalaşma sürecini sorgulayacaklar ve böylece CHP’nin kendi özüne dönüşün kapısını açacaklar ya da CHP’nin intiharına ortak olacaklar.

Fanatik Tayyip Erdoğan karşıtlığı gerekçesi yeterli ve inandırıcı bahane olamaz. Erdoğan şöyle veya böyle olabilir, tamam. Peki siz neredesiniz, ne yapıyorsunuz veya yapmıyorsunuz, ona bakın. CHP tarihsel sınav noktasında.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.