Lübnanlı gazeteciye “medeniyetsiz”, “hayvan” diyen Barrack mı?

Bölgede sömürge valisi edasıyla dolaşıp duran, Lübnan asıllı bir aile kökeninden gelen ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack Lübnan’da gazetecileri ve insanları aşağılayarak, “Medenice davranın, hayvanca değil. Bu bölgenin sorunu da bu.” dedi.
Lübnan’da çeşitli temas ve ziyaretlerden sonra düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin üstüste sorularıyla karşılaşınca Barak hakarete başladı ve “Bekleyin bekleyin bekleyin. Farklı kurallar dizimiz olacak… Lütfen bir anlığına sessiz olun. Size bir şey söylemek istiyorum. Bu toplantı kaotik, hayvani bir hal almaya başlarsa çeker gideriz. Olup biteni öğrenmek istiyorsanız medeni davranın, nazik olun, hoşgörülü davranın, çünkü bölgede olup bitenlerle ilgili sorun bu. Morgan (Ortagus) ve benim burada bu deliliğe katlanmamızın ekonomik olarak faydalı olduğunu mu düşünüyorsunuz? Sizin nezaketiniz, ilginiz ve düşünceli sorularınız doğrultusunda size yanıtlar vereceğiz. Eğer çalışmayı bu şekilde sürdürmek istemiyorsanız, gideriz.” dedi.

Batılının iyileşmez illeti, Batı dışı dünyanın insanını küçümsemesi, insan yerine koymamasıdır.
Kendilerini bu dünyanın en medeni insanları olarak görürler. Diğerlerine, Asya, Afrika ve Latin Amerika haklarına hayvan muamelesi yaparlar.
Bu haleti ruhiye, 2 asırdır dünya hegemonyası peşinde koşarak 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde Osmanlı, Çin ve İran dışındaki bütün Mazlum Milletleri sömürgeleştirmelerinin yarattığı bir üstünlük psikolojisi olarak bilinç altlarına sinişmiştir.
Ancak meseleye içinde bulunduğumuz şartlar açısından değil de tarihi bir perspektiften bakacak olursak Batı’nın foyası ortaya çıkar.
En dip noktadan başlayalım.

Devlet kurma ile medeniyet ikiz kardeştir. Avcı-toplayıcı ilkel insan belirli bir ekonomik-toplumsal gelişme aşamasından sonra üretim sürecinde artı ürün biriktirmeye başlaması ve buna el koyan bir klan şefinin ortaya çıkmasıyla birlikte medeniyetin de devletin de zemini oluşur. Bu oluşumun dünyada ilk kez ortaya çıktığı yer Asya bozkırlarıdır. Ve kök atalarımız antik Türkler (Öntürkler) insanlık tarihinde bu toplumsal ve siyasi oluşumu beceren ilk etnisite olmuştur. Semih Güneri, Raşonyi, Koppers, Doğu Perinçek, Laypanov-Miziyev, Bahtiyar Aydın başta olmak üzere ünlü tarihçi ve bilim insanlarının saptadığı gibi, MÖ 4. bin yıllarda (günümüzden 6.000 yıl önce) Hazar ve Kara Denizlerden Kingan Dağlarına kadar uzanan bozkırlarda vahşi at sürülerini evcilleştirmeye başlayan Öntürk atalarımız İskit/Sakalardır.
Atın evcilleştirilmesi, göçebeliğin en ileri ve yüksek aşaması olan atlı çoban kültürünün dinamiğidir. Atlı çoban kültürünü ilk defa Öntürkler yaratmış ve geliştirmişlerdir. Diğer kavimler atın evcilleştirilmesini, dolayısıyla devlet kurmayı ve medenileşmeyi Türklerden öğrenmişlerdir. Örneğin zirai üretimde ve medeniyet süreçlerinde oldukça ileri gelişme aşamalarına ulaşmış ama devlet kurmada beceriksiz Ön Asya toplumlarında atın evcilleştirilmesi Öntürklerden 1500-2000 yıl sonraya denk düşer. (*1) Bu bakımdan Türklerin devlet kuruculuğu meşhur ve önemlidir. Kafesoğlu’nun saptadığı gibi, Batılılar yakın zamanlara kadar devlet kuruculuğunun tarım toplumlarında mümkün olduğu tezine saplandıklarından atlı çoban kültürünü yaşayan Öntürkler’in medeniyetsiz ve devlet kurmada beceriksiz olduklarını iddia etmişlerdir. Bu nedenle “at sırtında devlet yönetilmez” anlayışına saplanmışlardır. (*2) Ama araştırmalarının sonucunda atlı çoban kültürü gerçeğini öğrenince atalarının mezarlarında at kemikleri aramaya başlamışladır. Çünkü devlet kuruculuğunun da medeniyetin de kökeninde atın evcilleştirilmesi, atlı çoban kültürü bulunmaktadır. Tarihçi Roşanyi’nin dediği gibi, atlı çoban kültürünün Batılılara, Öntürkler İskitler-Sakalarla komşu olan Önhintcermenler aracılığıyla geçtiği de son saptanan tarihi hakikatlerdendir.
Medeniyeti ve devlet kuruculuğunu öğrendikleri insanların torunlarına tepeden bakan, onları hayvanlarla bir tutan Batılı zırtapozlar asla iflah olmaz embesiller ve müptezellerdir. Pantolon giymesini bile Öntürklerden öğrenen Batılı zırtapozların bütün zenginlik ve servetlerinin temeli mazlum halkların, Afrikalı kölelerin kanı ve emeğidir.
Lübnanlı gazetecilere “hayvan” diyecek kadar hayvanlaşanların atalarının Amerikan yerlileri Azteklere, İnkalara, Mayalara, Kızılderililere yaptıkları soykırım unutulmuş değildir. Avrupa medeniyeti, Amerika kıtasının keşfi ve fethiyle birlikte yerlilerin binlerce yılda oluşturdukları medeniyet bir yandan darmaduman edilirken bir yandan da gaspedilerek Avrupa’ya oluk oluk akıtılan altın ve gümüşle kurulmuştur.
500 yıllık Atlantik-Batı medeniyetinin kuruluşunda baştan sona milyonlarca köle emeği ve kanı vardır. Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının kanı ve emeği vardır.
Kim vahşi ve kim hayvan?

Lübnanlı gazeteciler ve Ortadoğu halkları mı yoksa Paris’teki bir müzede bulunan sömürge dönemine ait Fransız birlikleri tarafından öldürülen Madagaskar kralı Toera ile Sakalava etnik grubuna mensup iki kişiye ait üç kafatasını, Fransa’ya götürülmelerinden 128 yıl sonra geçenlerde Madagaskar’a iade eden Fransız emperyalistleri mi medeni ve insan? (*3)
Kaynaklar:
(*2) İbrahim Kafesoğlu 2003:33 /Akt. Salih Özçamca, Türklerin Göçebeliği Hakkında Birkaç Not, s.178
(*3) Le Mond Gazetesi
- Sahel’den Akdeniz’e uzanan tehdit
- Boubon İmparatoru’nun dönüşü
- 200 bin kamu emekçisi iş bıraktı
- Kamu emekçilerinden uyarı eylemi
- Genel Sağlık İş’in iddiası: Tıp Fakültesi’nde adrese teslim kadro seçimi


