

PKK liderliğinin açıklamalarında, tereddüt ifadeleri, şüpheler ve şartlar ön planda. İdeolojik ve siyasi gerekçeler, tekraren dile getiriliyor. Tarihsel tartışmalara odaklanma tutumlarından vazgeçmiyorlar. Bugün bir örneği ele alalım. Beyanlarda, Kurtuluş Savaşı’nın hem emperyalizme karşı mücadele tarihi hem de Türk ve Kürt birlikteliği açısından önemini hafifletmeye yönelik dokunmalar göze çarpıyor.
Halbuki Abdullah Öcalan, 1999 yılında DGM’ye sunduğu ilk savunmada şöyle demişti:

“Ortak ulusal kurtuluşun başını şüphesiz devlet tecrübesi askeri deneyim, milli bilinç gelişkinliği itibariyle Türk tarafı çekiyordu. Kürt tarafı bunu tabiî buluyor ve temel bağlı yedek güç olmaktan ne rahatsız oluyor ne de endişe duyuyordu. Ortak tarih, devlet ve ülke, din anlayışı bunun temelinde yatıyor, ulusal kurtuluş aşamasının da ortak gelişeceğine kuşku duyulmuyordu. Burada. bazı aydınlarca iddia edildiği gibi kandırma ve kandırılma pek yoktur… Kürt tarafını bu dönemde işbirlikçi saymak tarihi hatadır.” (A. Öcalan, DGM’ye sunduğu ilk savunma. Kürt sorununda Demokrasi ve Barış Manifestosu, Mem yayınları, Ekim 1999, 1. basım, s.40)
Öcalan, Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek’le yaptığı tüm görüşmelerde birliğin tarihsel zeminine sürekli vurgu yaptı. (Öcalan’la Görüşmeler kitabı. Kaynak Yayınları) Sadece yazılarında değil bu fikirlerini mahkeme savunmalarında da kayda geçirdi. Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihli açıklamasında da süreci ilerletecek anahtar kelime ‘bütünleşme’ydi. Bütünleşme süreci, cephede bütünleştiğimiz tarihi süreçleri hatırlatmayı gerektirir. PKK liderleri her konuşmalarında ‘Önderlik’ kelimesini kullanarak, övgü dolu sözlerle Öcalan’a sadakat vurgusu yapıyor. ‘Önderlik’in aldığı tavrın önemi belirtiliyor, her konuşmada altı çiziliyor… Peki ‘Önderlik’in yukarıdaki görüşleri 12. Kongre’de ele alındı mı veeleştirildi mi?
Aksi tezler mi kabul gördü? Hayır. Görüldüğü gibi tarihsel hakikatleri dile getirmek de bir ‘önderlik’ tavrı.
MİLLİ KUVVETLER CEPHEDE BÜTÜNLEŞİR
Ayrıca Abdullah Öcalan’ın şu açıklamalarını okuyan ‘Apocuların’, Diyap Ağa’yı da saygıyla anması gerekmez mi?
“Gerek son Mebusan Meclisi’nde ve gerekse Mustafa Kemal’in önderlik ettiği Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara toplantı ve kongrelerinde ulusal kuruluş, açıkça Türk ve Kürt ulusal kurtuluşçuluğudur.” (S. 39)
PKK liderliğinin konuşma ve yazılarında Diyap Ağa’nın oynadığı ilerici tarihsel rol neden yer almıyor? Diyap Ağa, Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist saldırganlığa karşı aslanlar gibi dik durmuş bir vatanseverdir. Diyap Ağa Kürt’tür. Anadolu’yu ölümüne savunan Kuvayı Milliye geleneğinin içindendir. Dolayısıyla millî kuvvettir. Millî kuvvetler, cephede bütünleşir. Bu yüzden hem emperyalizme karşı bağımsızlığımızı savunurken hem aynı siperde kan kardeş olurken hem de Cumhuriyet kurup millî egemenliğimizi elimize alırken Türkiye halkları olarak milletleşme sürecini hızlandırdık. Bu süreci Mustafa Kemal Atatürk ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir’ diyerek özetlemişti.

Öcalan’ın bundan 26 yıl önce söylediği gibi; ‘tabiî bir süreç’ içinde hem Türk hem de Kürt olarak, millî bilinç gelişkinliği ve devlet tecrübesi sebebiyle, Anadolu halkları olarak Türk Milleti olduk. Bu gerçekleri bugün dile getirmek en devrimci eylemdir!
Emperyalistlerin/Siyonistlerin bölgede güçlü ulus devlet/millî devlet istemiyoruz tehditleri açık açık dile getirdiği süreçte, en ilerici eylem mazlum milletlerin, halka dayanan, tam bağımsız, güçlü devletini bütünleşerek inşa etmektir.
