
Devlet adamı niteliğinden nasibini almamış olanlar, neoliberaller, PKK/HDP kuyrukçuları ve “apolet sökücüler” 2 Mehmetçiğimizin donarak şehit olmasını fırsat bilerek gene savaşan ordumuza çullandılar.
Savaş ve savaş alanı hakkında zerrece bilgisi ve algısı olmayanlar savaş ve savaşçı hakkında ahkâm kesmeye bayılıyorlar. Görevleri devlete ve orduya çakmak ya! Fırsatı kaçırmıyorlar. Savaşan ordunun morali bozulur mu diye düşündükleri yok.
Emekli Astsubay, uzun yıllar terörle sıcak savaşın içinde bulunmuş, ölümle burun buruna yaşamış, yanıbaşında ve kucağında birçok silah arkadaşı şehit düşmüş, Aydınlık yazarı ve Vatan Partisi Genel Başkan yardımcısı Oktay Yıldırım şöyle yazıyor böyleleri için:
“Sürekli birilerine fatura çıkarma takıntısı olanlar ve Türk Ordusu’na çakmak için bunu fırsat bilenler hemen başladılar: “O Mehmetçiklerimiz niye dondu?” Bunu PKK/HDP ile işbirliği yapan Kılıçdaroğlu soruyor.
“HDP’ye “Kürt siyasal hareketi” diyen Akşener ise anne rolüyle: “Askerlerimizin üşümesini bile istemem” buyurmuşlar.”
Bu tiplere savaş ve savaş alanı gerçeklerini ve devlet adamlığı hasletlerini anlatmanın gerekli olduğunu vurgulayan Yıldırım, savaşmanın “bale yapma”ya benzemediğini, ayrıca “bale yaparken bile sakat kalınabileceği”ni, “felç ounabileceği”ni belirtiyor; “bu iş dağda savaşmaktır, ölüm hep yanı başınızda gezer” diyor.
Savaş alanı ve savaş pratiklerini ise şöyle anlatıyor yıldırım:
“Devre arkadaşımız Selman bir yardan aşağıya düşüp şehit olmuştu, Özel Kuvvetlerde idi… Bir başka kardeşimizin başı helikopterin dönen pallerine çarpmıştı, Kayseri Komandonun aslanlarından biriydi. Çığ altında kalanlarımız oldu, Şırnak-Görmeç’telerdi o sırada, bir tek izinde olanlar kurtulmuştu. Gabar’a diz çöktüren, Ali Boğazı’nı çelikten pençeleriyle sıkan Bolu’nun aslanlarıydı hepsi.
“Mesela omuzundan vurulup, helikopter gidemediği için kan kaybından şehit olan güleç yüzlü Selim üsteğmeniydi Kayseri Komando’nun.
“Ya da… Ensesinden giren kurşun, suratını dağıtarak çıktıktan sonra şehit olduğu için morga konulan, ama son kez yüzünü görmek isteyen arkadaşları tarafından ayağı titrediği için yaşadığı fark edilerek kurtarılan kahraman Muhittinimiz vardı. Hâlâ hayatta ve fişek gibi.
“Yani bunların hepsi olasıdır ve hiç birinin bir sorumlusu/suçlusu yoktur.”
“Burası savaş alanıdır, en olmayacak işler olur, orada gezenler de güvercin yavruları değil, dünya harp tarihinin en amansız savaşçıları, o dağların yeleli bozkurtlarıdır. O yola, bütün bu olasılıklara hazır çıkarlar.”
Ardından devlet adamı hasletlerini sıralıyor:
“Devlet adamı ise savaş alanlarındaki en olmayacak hadiseleri bile halkına ve savaş alanındaki askerlere cesaret verecek şekilde karşılayan kişidir. Ellerini dizlerine vurarak ağlayandan, ya da fırsat bu fırsat deyip kendi ordusunun yakasına sarılandan devlet adamı olmaz.”
“Tarihinde Kuvay-ı Milliye olan bir partinin liderinin gün gelip kendi ordusunun yakasına yapışmasına da kaderin cilvesi denir galiba.”
Yıldırım sözlerine, “hayatında savaş alanı görmemiş adamlar, konuşmasa olmaz mı bu konularda, biraz sussalar olmaz mı? En azından o savaş alanını bedeniyle onurlandıran kahramanların anısına hürmeten” diye yakınmalı talepte bulunuyor.