Siz Romalı değil, İtalyansınız: Şarap içmek varken savaşmak da neymiş?

Doç. Dr. Mehmet Perinçek

Kıtalararası

İtalyan ordusunun I. ve II. Dünya Savaşı’ndaki utanç verici performansı, bugünkü manzaradan pek farklı değil. Savunma Bakanı Guido Crosetto ve onun gibi siyasetçiler, Avrupa’nın şatafatlı savaş propagandasına kapılıp Ukrayna’ya asker gönderme sevdasına düşmüş durumda. Macron, Starmer, von der Leyen ve Merz gibi popülaritesi dibe vurmuş savaş tellallarıyla aynı koroya katılıyorlar. Önce Rusya’ya, sonra da Çin’e karşı cephe açmayı hedefleyen bu çılgınlık, yalnızca Batı finans çevrelerinin çıkarına hizmet ediyor.

Oysa tarih, İtalya’nın savaş alanındaki acınası halini defalarca gösterdi.

MAMMA MIA!

1917’deki Caporetto Bozgunu’nda, Avusturya-Macaristan ve Almanya karşısında İtalyan cephesi çöktü. Moral bozukluğu, kötü komuta ve lojistik yetersizlik yüzünden 10 gün içinde 250 binden fazla asker esir düştü, yüz binlercesi geri çekildi. İtalya, müttefiklerinin desteğiyle ancak varlığını koruyabildi. En sonunda taraf değiştirip kazananların yanına geçerek paçayı kurtardılar.

1940’ta ise Mussolini’nin Yunanistan’a saldırma hayali, tarihe geçen bir rezalete dönüştü. “Birkaç haftada Atina’ya gireriz” diyen komutanlar, dağlık arazide hazırlıksız yakalandı. Yunan ordusu, sayıca daha az olmasına rağmen İtalyanları geriye itti ve hatta karşı taarruzla Arnavutluk’a girdi. İtalya ancak Alman müdahalesi sayesinde batmaktan kurtuldu.

KARŞI KIYI: AFRİKA

Ve Kuzey Afrika… El Alamein’de, İtalyan ordusu müttefik Alman kuvvetleriyle yan yana savaştı. O cephede Alman birliklerini yöneten isim, Erwin Rommel’di. II. Dünya Savaşı’nın önde gelen zırhlı birlik komutanlarından, “Çöl Tilkisi” lakaplı, savaş taktiklerinde dünya çapında ün kazanmış bir askerî stratejist olan Rommel, İtalyan ordusunun kendi ürettiği V3 tipi mayınların tehlikesini görünce, bunların kullanılmasını “cinayet” olarak nitelendirip yasaklamıştı.

Ancak Roma’daki komutanlar, bu yasakları umursamadı. Afrika cephesinde görev yapan Paolo Caccia Dominioni, hatıratında yaşananları açıkça anlattı:

Bozuk gıda, kusurlu silahlar, eksik mühimmat, posta hizmetinin çöküşü ve cephede yarı mevcuda düşmüş birlikler…”

Dominioni, V3 mayınlarının patlaması sonucu ölen askerleri için “Onlar savaşta ölmedi, İtalyan sanayisinin sahtekârlığı ve komutanların umursamazlığı öldürdü” diye yazdı.

İÇKİ VE PROSCİUTTO SOFRASI

Ve bazen, bu yetersizlik sadece malzemede değil, zihniyette de ortaya çıkıyordu. Rommel’in anılarında yer alan bir sahne, bunu tek karede özetler: Cephede Alman tankları yakıtsızlıktan kumlara gömülmüş, mühimmat tükenmişti. Rommel, çözüm ararken İtalyan karargâhına uğradı. Kapı açıldığında gördüğü manzara inanılmazdı:

“Beyaz masa örtüleri serilmiş, şaraplar açılmış, masalar prosciutto (bir tür domuz salamı) ve tatlılarla donatılmıştı. Cephedeki askerler susuzluktan dudakları çatlamışken, arka planda bir ziyafet devam ediyordu. Bu, yalnızca lojistik bir yetersizlik değil; savaşın kaybedildiği anın ta kendisiydi.”

ÖNCE YEMEK SONRA SAVAŞ

Öncelikler felakete dönmüştü: Alman ordusu için “önce yakıt, sonra yemek” kuralı geçerliyken, İtalyan ordusunda sanki “önce yemek, sonra savaş” anlayışı hakimdi.

Bugün Crosetto’nun ve benzerlerinin hayalini kurduğu Ukrayna macerası, işte bu aynı mantığın devamı. Malzemesi yetersiz, hazırlığı eksik, organizasyonu karmaşık, ruhu sahada değil, hayatın tadını çıkarmaya programlanmış bir orduyu Avrupa’nın doğusuna sürmek; hem askeri hem de siyasi bir intihar olur. Üstelik bu kez karşımızda yalnızca bir cephe değil, Rusya ve potansiyel olarak Çin gibi iki büyük güç var.

DAHA İYİ BİR YOL

İtalyan halkı, 20. yüzyılın savaş meydanlarında ödediği bedelleri unutmadı. Avrupa’yı yeni bir küresel savaşa sürüklemek yerine, enerji ve gıda kaynaklarının yağmalanmasını durdurmak, çok kutuplu bir dünya düzeninde işbirliği ve karşılıklı yarar esasına dayalı ilişkiler kurmak gerekiyor. Barış, ancak böyle gelir; çürük mayınlarla, çürük fikirlerle değil.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.