“Tayyip yapmışsa tukaka” anlayışının dayanılmaz hafifliği

Savunma Sanayimiz son dönemde her samimi vatanseverin gururlanacağı harikalar yaratıyor, destanlar yazıyor. Ama kimi çevreler ülkedeki şiddetli siyasi kamplaşmalar yüzünden sevinemiyor. Malum AK parti ve “Tayyip” dönemi! Adamlar salt “Tayyip” düşmanlığından dolayı milli vicdanları körelmiş, vatanlarının ve milletinin başarılarından rahatsızlık duyuyorlar. Geçenlerde emekli bir öğretmen arkadaş anlatmıştı. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü için penceresinden bayrak asmış gururla. Komşusu da asmış. Kendisi gibi emekli öğretmen olan eşi komşusuna ateş püskürmüş; “AK Parti bayramı”nda bayrak asmış diye! Ardından kendi pencerelerinden de bayrak asılı olduğunu görünce kocasına demediğini bırakmamış. Arkadaş ne kadar anlatmaya çalıştıysa nasıl beynine girildiyse, ne kadar bonzai içirildiyse bir türlü ikna edememiş. 15 Temmuz Günün de AK parti ve “Tayyip bayramı” haline getirdiler ya; diyecek söz bulamıyoruz! Memleketin hali perişanı böyle işte! İsrail ve ABD ile kapışmamız an meselesi haline gelmesine rağmen iç cephe böyle nasıl sağlam tutulacak anlayamıyorum.
Savunma Sanayimizin aslında uzun bir geçmişi var. 1964’lerde Johnson Mektubu’na kadar varan, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra uygulanan ambargoda ateşlenerek günümüze uzanan adım adım gelişen bir başarı hikayesi… Tamamen AK Parti dönemine ait olmayan uzun tarihi bir sürecin başarısı… Ancak yerlilik oranının yüzde 80’lere yükselmesi son dönemde gerçekleştiği de bir gerçek. Kısacası kim ne derse Türk mühendisliğinin, demir dağlarını eriten Demirci Kava’ların torunları olarak selamlıyoruz, gurur duyuyoruz.
Bu kapsamda KıvılcımHaber okuyucu ve izleyicileri için Serdar Aliçavuşoğlu’nun Aydınlık Gazetesi’ndeki köşesinde yayınladığı makalesini buraya alıyoruz.

Kınından çıkan Türk savunma sanayii: Teknoloji ile yazılan bağımsızlık destanı

Serdar Aliçavuşoğlu

“Demirden dağları eriten demirci ustalarının torunları, çelikten iradeleriyle dünya sahnesinde Türkiye’nin adını altın harflerle yazdırıyor.”

IDEF 2025: MİLLİ İRADENİN TEKNOLOJİK ZAFERİ

Savunma sanayiimizin gurur tablosu IDEF 2025, Türk mühendisliğinin ulaştığı çağ atlatan seviyeyi tüm dünyaya ilan etti. Türk halkının dimağına “Biz yapamayız!” algısını yerleştiren emperyalizmin sesi tarihin tozlu sayfalarında kaybolurken, yerini “Biz yaptık!” nidaları aldı. Türkiye bu fuarda sadece silah sergilemekle kalmadı; dostlara güven, düşmanlara ise net bir mesaj verdi:

Türk halkının kılıcı kadar aklı da keskin! Umut ve güvenle ayrıldığımız Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’ndan bazı bilgi ve yorumlarımızı okuyucuyla paylaşmak istiyoruz:

DOĞU AKDENİZ’DE ELEKTRONİK ÜSTÜNLÜK: KORAL-200

Türkiye, ASELSAN’ın milli gururu KORAL-200 Elektronik Harp Sistemi ile Doğu Akdeniz’de dengeleri kökten değiştiren stratejik bir güç haline geldi.

Düşman radar ve iletişim ağlarını etkisiz hale getirerek hava savunma sistemlerini devre dışı bırakan KORAL-200, SİHA’larımıza ve füzelerimize operasyonel harekât alanı açıyor.

ABD ve İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki Ağrotur ve Dikelya üslerinden yürüttüğü sinyal istihbarat faaliyetlerinin, KORAL-200’ün devreye girmesiyle etkisiz hale geleceği şüphe götürmüyor.

“KORAL-200, vatan topraklarının elektronik bekçisi olarak bölgede mutlak üstünlük sağlayacaktır.”

TAYFUN BLOK-4: STRATEJİK CAYDIRICILIKTA ÇIĞIR AÇAN SİSTEM

ROKETSAN’ın geliştirdiği TAYFUN Blok-4, Türkiye’nin balistik füze teknolojisinde ulaştığı zirveyi temsil ediyor. 1.000+ km menzil ile stratejik derinliğe sahip, Mach 5+ hipersonik hıza ve terminal seviyesinde manevra kabiliyetine sahip olan TAYFUN Blok-4, Ankara-Tel Aviv arası mesafeyi ulaşabilir hale getiriyor. Bu durum terör devleti İsrail’i şimdiden rahatsız etmekte ve kara kara düşündürmektedir.

TAYFUN, sınırları aşan Türk teknolojisinin somut göstergesidir.

HAVADA DEVRİM: ANKA-3 VE KIZILELMA İKİLİSİ

TUSAŞ’ın ANKA-3’ü ve BAYKAR’ın KIZILELMA’sı, geleceğin hava muharebe konseptini yeniden tanımlıyor. Gizlilik odaklı tasarımıyla düşman hava savunmalarını alt edebilen, insansız çalışma yeteneğine sahip ve TCG Anadolu’dan operasyon yürütebilen ANKA-3 ve KIZILELMA, TSK’ya senkronize harekât yeteneğiyle benzersiz taktik avantaj sağlamaktadır.

DENİZLERDE MİLLİ GÜÇ: MİLDEN VE ULAQ

AIP sistemiyle Doğu Akdeniz’de sessiz devriye yapabilen MİLDEN Denizaltısı ve otonom suüstü savaş aracıyla kıyı güvenliğini sağlayan ULAQ SİDA ile denizlerimiz ve kıyılarımız daha güvenli hale gelecektir.

KARA KUVVETLERİNİN ZIRHI

Yapay zekâ destekli atış kontrolüyle dünyanın en iyi tanklarından biri olan ALTAY T3 ve tanksavar füzelerine karşı yüzde 90 başarı oranı yakalamış PULAT APS göğsümüzü kabartıyor.

UZAYDAKİ TÜRK VARLIĞI: ŞİMŞEK ROKETLERİ

Şimşek-2 ile, 700 km irtifaya ulaşıp uzay sınırını zorlayarak mikro uydu fırlatma kabiliyeti için altyapı çalışmalarının başlaması uzaydaki varlığımız için umut veriyor.

NÜKLEER GÜÇ: TÜRKİYE’NİN TAM BAĞIMSIZLIK YOLUNDAKİ SON KALE

Türkiye’nin savunma sanayiindeki ilerleme, artık nükleer teknoloji alanında da kendini göstermektedir. Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile başlayan bu süreç, uranyum zenginleştirme çalışmalarıyla stratejik bir boyut kazanmalıdır. Nükleer silahın jeopolitik önemi, küresel düzeyde söz sahibi olmamızdır. NATO’nun nükleer paylaşım politikasına alternatif olabilecek nükleer yeterlilik, küresel ve bölgesel dengeler için de mutlak caydırıcılık unsuru olacaktır. Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın “Yerli uranyum kaynaklarımızın değerlendirilmesi için çalışmalar tüm hızıyla sürüyor” açıklaması ve TAEK’in (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) nükleer teknoloji alanındaki Ar-Ge çalışmalarındaki ilerleyişi dikkate değerdir. Enerjide dışa bağımlılığın sonlandırılması, savunmada mutlak caydırıcılık elde etme ve küresel siyasette söz sahibi olmanın yolu biraz da buradan geçmektedir…

Tam Bağımsızlık Yolunda Kararlı Adımlar Atan Türk savunma sanayii yüzde 20 olan yerlilik oranını yüzde 80’lere taşımanın, 60’tan fazla ülkeye ihracat yapar hale gelmenin, jeopolitik dengeleri yeniden şekillendirmenin gururunu yaşayan tüm savunma sanayii fedailerini tebrik ederiz.

“Bu bir teknoloji yarışı değil, tam bağımsızlık mücadelesidir. Türk mühendisleri, şehitlerimizin emanetini en iyi şekilde taşımaya ant içmiştir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.