​İthal et isyanı

AKP Hükümeti’nin tüketiciyi koruma adına ette ucuzlama sağlamak için ithal et uygulaması, et ithalatı lobisinden başka hiçbir kesimi memnun etmedi.

İthal et önce kasapları, derken besicileri, sonra perakendeciyi vurdu…

Kasapların memnuniyetsizliği cirolarının düşüşünden…

Besiciler, batmaktan korku içindeler.

Et ithalatı yüzünden kasap ciroları yarı yarıya düşen yerli marketler ise, haksız rekabete isyan ediyor.

Ülkemizde 7 Kasım 2017 tarihinde başlayan, bakanlığın satış iznini sadece iki market zincirine verdiği ithal et, yerli marketlerin et bölümünü çökertti. İstanbul Perakendeciler Derneği Başkanı Ramazan ulu, ciroların yarı yarıya düştüğünden yakınıyor.

Ette ucuzlama amacıyla ithal et uygulamasının üzerinden bir buçuk ay geçti ancak et fiyatlarında birkaç liralık çok küçük bir düşüş oldu.

ÜSTÜNER, “ELDEN GELEN ÖĞÜZ OLMAZ, ÖĞÜN OLSA DA KARIN DOYMAZ!” DİYOR

Burdur veteriner Hekimler Odası (BVHO) Başkanı, 20’nci dönem Burdur Milletvekili Kazım Üstüner’e ithal itle fiyatları ucuzlatma girişimini sorduk.

-İthalat yoluyla ucuz et uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tarım ve hayvancılık ülkesi olan ve her zaman 780 bin km yüzölçümü olmakla öğündüğümüz büyük Türkiye’mizin bugün ithal politikalarıyla ne hale getirildiğini görüyoruz. Daha dün Bakanlar Kurulu kararı gereğince fasulye, nohut, barbunya gibi tarım ürünlerinde gümrük vergisi sıfırlandı. Bu demektir ki bunlar da yurt dışından getirilebilecek. Daha önce de biliyorsunuz kasaplık besi hayvanı, et ve son aşamada da lob et (yani kemiğinden ayrılmış) neyin eti olduğu biraz zor tespit edilebilecek riskli bir ithalat kararı alındı. Sözümona tüketicilerimiz ucuz et yiyecek diye ülke hayvancılığı ve üreticilerimiz feda edilmektedir. Güzel bir atasözümüz var; elden gelen öğün olmaz, öğün olsa da karın doyurmaz! Gerçekten de Türkiye’nin bir an önce üretim ekonomisine geçmesi gerekiyor. İthalatın bir çözüm olmadığı defalarca denendi ve görüldü ki çözüm değil. Sanırım seçim öncesi tüketici oyların ı alırım umuduyla eti biraz olsun ucuz yedirebilmek maksadıyla büyük şehirlerde bir iki market aracılığı ile et dağıtılıyor.

HÜKÜMET, GERÇEKTEN HALKIN UCUZ ET

YEMESİNİ İSTİYORSA, YÜZDE 8 OLAN KDV’Yİ 1’E DÜŞÜRSÜN!

Eğer gerçekten yönetenler halkımızın daha ucuza et yemesini düşünüyorlarsa, öncelikle et başta olmak üzere et, süt, yumurta gibi hayvansal protein kaynağı olan besin maddelerine uygulanan yüzde 8 KDV’nin yüzde 1’e düşürsünler.

İthal et olgusu son derece yanlıştır. Bira an önce ulusal bir hayvancılık politikası üretmemiz gerekir.

-Yabancı ülkelerin hayvan üreticilerini desteklemek gibi bir durum sözkonusu şu anda.

ÜRETİCİMİZ HAKSIZ BİR REKABETLE KARŞI KARŞIYA

Aynen öyle. Üreticimiz tamamen haksız bir rekabetle karşı karşıya. Üreticimiz bu gidişle –ki et ithalatının 3 yıl süreceği söyleniyor- son derece yanlış bir program bence. Bir an önce ithalattan vazgeçilerek özkaynaklara dayalı hayvancılık-tarım politikalarına dönmemiz gerekmektedir.

-Peki, mevcut hükümet üretim ekonomisine geçebilir mi sizce?

ÜRETİM EKONOMİSİNE GEÇMEK İÇİN

İNSAN KAYNAĞIMIZ VAR; BU GEÇİŞE BİR BAKIMA MAHKUM!

Bu politikacıların bileceği iş. Ancak ülkemizde insan kaynağımız var. Ülkemiz coğrafi açıdan hayvancılığa, özellikle küçükbaş hayvancılığa çok yatkın. Büyük şansı var bu anlamda. Bunlardan yeterince yararlanılamıyor. Mevcut hükümetin de el mahkûm üretime dönmek zorunda olduğunu düşünüyorum. Yoksa hayvan başına 250 lira destekle, diğer desteklerle hayvancılığı belirli bir yere getirmek mümkün değil. Önce uzun vadeli, tutarlı hayvancılık politikalarını hayata geçirmek gerekir. Eskiden hükümetten hükümete, şimdi bakandan bakana değişen uygulamalarla bir yere varılamaz.

-Geçmiş uygulamalar ortada. 2008’de Türkiye’nin 8 milyar kaybettiği söyleniyor. Sizce 3 yıllık ithalat rejiminin ne gibi sonuçları olabilir?

TARIM-HAYVANCILIK GIDA (YANİ AÇLIK-TOKLUK)

DEMEKTİR; AÇLIK TOKLUK BİR MİLLETİN HÜRRİYETİDİR; BAĞIMSIZLIĞIDIR

Dövizin giderek pahalandığı bir ortamda son 5 yılda Türkiye hayvan ve hayvansal ürüne 8 milyar para ödemiş durumda. Eğer biz yabancı üreticiye giden bu meblağı kendi üreticimize aktarabilmiş olsaydık ülke hayvancılığı çok gelişmiş olurdu.

Tarım hayvancılık demek açlık tokluk meselesidir. Açlık tokluk da bir milletin hürriyetidir. Ülkenin bağımsızlığıdır. Bunu, kişi başına 135 bin dolar milli geliri olan Katar’a ambargo uygulandığında Katar’ın dizlerinin bağı çözüldüğünden anlaşılıyor Açlıkla karşı karşıya kaldı. Bu bağımsızlık unsuruna yöneticilerin çok dikkat etmesi lazım. Ülkeyi gıdada dışa bağımlılıktan kurtarmak lazım. Bir başka örnek Somali 1972 yıllarında Afrika’nın et ihtiyacının yüzde 72’sini karşılarken Dünya Bankası ve İMF politikalarını uygulamaktan dolayı bugün açlıktan birbirini boğazlayan ülke haline gelmiştir. Korsanlık almış başını gitmiştir. Aynı senaryo Türkiye’de de oynanmaktadır. Sanki bugün et, arpa, buğday, mısır gibi tarımsal ürünleri ithal eden Türkiye giderek cari açığı büyüyen bir ülke konumundadır.

***

NİHAT ÜLKÜ’NÜN SÖZLERİ, ÜRETİCİNİN FERYADI

Nihat Ülkü (hayvan yetiştiricisi)

-Hayvancılık ne durumda?

HAYVANCILIK ESKİ KÖTÜ GÜNLERİNE DÖNÜYOR; GİRDİLER ATEŞ PAHASI!

Hayvancılık eski kötü günlerine dönmeye başladı.

-Ne gibi?

Girdilerden dolayı. Saman 750 lira. Yem 55-60 lira. Süt son zamanda hareketlendi ama istikrarlı olacağını tahmin etmiyoruz.

-Et fiyatlarının çok yüksek olduğu söyleniyor.

PİYASADA DURGUNLUK VAR; ÜRETİCİ MALINI NAKİTE ÇEVİREMİYOR

Et fiyatları yük değil. Şöyle yüksek değil. Bir ara 27-28,5 liraya çıktı şu ara 26 liraya düştü. Ama aradığın zaman kesmiyoruz diyor kombinalar. Üreticide böyle bir sıkıntı var. Malı nakite çevirmekte zorlanıyor. Hayvan pazarları çok kötü. Çok durgun. Böyle giderse köylü esnaf çok günler geçirmeye başlayacak.

-Peki, hükümet hayvan üreticisini terbiye etmek için et ithalatı, hayvan ithalatı yapıyor. Bu konuda ne diyorsunuz?

KENDİ ÜRETİCİYİ DESTEKLEYECEKLERİNE GİDİP

İTHALATLA BAŞKA ÜLKELERİN ÜRETİCİLERİNE DESTEK ÇIKYORLAR

Ellerindeki en büyük silah o zaten. Üreticiyi destekleyip buzağı parasını, dana destekleme parasını inek parasını artıracaklarına gidip gidip yurt dışından ithal et getiriyorlar. Kendi üreticimiz bunun karşısında ezilip gidiyor. Gelsinler Burdur Hayvan Pazarını bir görsünler.  Afyona giden damızlık ineklerin ne kadar olduğunu görsünler. Bu inekler, seneye olmayacak buzağı demek. Dünyaya gelmemiş buzağı demek.

-Yani süt inekleri kesime gidiyor diyorsunuz!

BURDUR HAYVAN PAZARINDAN

AFYONLU CELEPLER KAMYONLAR DOLUSU SÜT

İNEKĞİ GÖTÜRÜYORLAR; SÜT İNEKLERİ KESİME GİDİYOR

Aynen öyle. Süt inekleri kesime gidiyor. Afyon celepleri gelip Hayvan Pazarı’ndan her hafta 8-10 kamyon inek alıp gidiyorlar. Bu da ne demek? Gelecek sene doğmayacak buzağı demek. Bu da ilerdeki damızlık sayısının azalması, hayvan sayısının azalması, gene yurt dışına bağımlı hale gelmemiz demektir.

MAZOT LİKS YATA 1,8 LİRA; ÇİFTÇİYE 4,89 LİRA

Mazot gibi çiftçinin girdilerini bu kadar yüksek tutarlarsa ne yemin önüne geçebilirler ne de samanın önüne geçebilirler. 10 milyon dolarlık yat 1,8 liraya mazot alırken çiftçi 4,89 liraya mazot alıyor.

-Peki, öneriniz ne?

KREDİLERİ, BÜYÜK ÇİFTLİKLER YERİENE KÜÇÜKLERE KULLANDIRSINLAR

Hayvancının desteklenmesi… Hayvancıya kredi vereceğiz diye ucuz bir kredi çıkarıyorlar. Onu da yukarıda 10 bin başlık, 20 bin başlık çiftlikler o nimetlerden faydalanıyor. Köylü bu nimetlerden tam manasıyla yararlanmıyor.

-Kredilerden de büyük çiftlikler yararlanıyor öyle değil mi? Aslında Türkiye’deki hayvancılık aslında küçük ve orta ölçekli hayvancılık.

TÜRKİYE HAYVANCILIĞININ CAN DAMARI KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ HAYVANCILIKTIR

Can damarımız o. Evlerin altındaki küçük besihanelerde 5-10 hayvanın olduğu besihanelerle bu iş yürüyordu. Köylerde hayvancılıktan gelir elde edemeyen gençler gittiler, yaşlılar kaldı. Yaşlılar da besicilik işini artık yapamayacak durumda. Hayvancılık gitgide azalıyor. Büyük çiftliklerin eline kaldı. Onlar da dana fiyatları düşük oldu mu kesmiyorlar, danalarını 2 ay bekletebiliyorlar; güçleri var çünkü. N’oluyor, piyasada dana olmayınca? 2 ay sonra dana fiyatlandığında kesiyorlar.

***

BTB başkanı Yılmaz Başar’a pahalılığı ve et ithalatını sporduk.

5 yıl sonra yeni bir seçim sürecine giren BTB Başkanı Başar KıvılcımHaber’in sorularını cevapladı.

ÜRETİCİYİ İTHALATLA TERBİYE ETMEK GİBİ BİR TABİR VAR ÜLKEDE

GİRDİLER OLAĞANÜSTÜ YÜKSE

Ekonomik sektörler bazında konuyu işlersek; tarım ve hayvancılık noktasındaki durum şöyle: Ben göreve geldiğimde 2013 yılında süt 1,15 lirayken 30 ay geçtikten sonra 1i21 liraya çıktı. Yem de ise torbası 38 liradan 54 liraya çıktı. Yani girdiler devamlı arttı; ürün fiyatı nerdeyse sabit kaldı. Bu da üreticiyi çok zor durumda bıraktı. Hayvancılık kanadında iş bu noktada. Gelinen noktaya baktığınızda da yetmeyen sütten bahsediliyor şu anda. Üretilen süt talebe yetmiyor. Her zaman tarım ve hayvancılık politikasını eleştirmişimdir; eleştirmeye de devam ediyorum. Türkiye’nin tarım ve hayvancılık politikasının biz yeniden yazılması taraftarıyız. Şunu net bir şekilde izah etmek istiyorum; üreticiyi ithalatla terbiye etmek gibi bir tabir var. Son tahlilde etiniz yetmiyor, ithal ediyorsunuz. Şimdi sütümüz yetmeyecek ilerde süt ithal etmeye başlayacağız. Yani üreticiyi ithalatla terbiye etmek yerine üreticiyi rahatlatarak, üretim yapmasını kamçılayarak, üretim yapmasını sağlamak bence daha iyi olur diye düşünüyorum.

-Süt fiyatı yerinde sayınca, yükselmeyince et fiyatları da yükselince süt inekleri de kesime gidiyor.

SÜT İNEKLERİ KESİME GİDİYOR

Aynen öyle. Bir de meseleye dünya coğrafyası açısından bakarsak, dünyada et açığı küçükbaş hayvanla karşılanıyor. Özellikle doğumuzda. Türkiye’ye baktığımızda genelde daha eti ağırlıklı bir tüketim var.

ORTA ASYA’DAN GELDİK; DAMAK ZEVKİMİZ

ASİMİLASYONA UĞRADI; KÜÇÜKBAŞ AĞIRLIKLI TÜKETİME DÖNÜLMELİ

Ama biz Orta Asya’dan geldik. Biz önümüzde sığırları değil koyun ve keçileri sürerek geldik. İnsanlarımızın lezzet algısını değiştirdiler. Bir asimilasyonun eseri oldu; biz de seyirci kaldık. Bu saatten sonra yapılacak en önemli işimiz şu olması lazım: İnsanların küçükbaş eti tüketimini özendirmek ve desteklemek gerekiyor. Gerçi onun da bazı sıkıntıları var. Küçükbaşlar nerelerde otlatılıyorlar? Meralarda, dağlarda; tabiat ananın verdiği nimetlerle daha ucuza yetiştirilirler. Ahırlara kapatamayız küçükbaşları. Son 4-5 yıldır defalarca mera kanununun çıkmasını istedik. Meraların genişletilmesi ve ıslah edilmesi lazım. Bu konuda çalışmalar yetersizdir.

İkinci de dağlarımız keçilere yeniden açılsın! Tabiat ananını böyle bir sirkülasyonu var. Keçi, asla bir mermer ocağı kadar dağa zarar vermez. Bindiğimiz dalı kesmeyelim. Asfaltta keçicilik, koyunculuk yapmak yerine dağlar tekrar küçükbaşlara açılsın!

Başa gelecek olursak ülkemizin et için küçükbaş, süt için büyükbaş yapmaktan başka bir çaresi yoktur. Çıkış yolu tamamen budur.

Köy Koop genel ve Burdur birlik başkanı Yakup Yıldız’a ithal etin getirisini götürüsünü sorduk. Yıldız’ın ağzından çıkan alevler, üreticinin feryadını dillendiriyordu.

-bakanlığın uygulamaya koyduğu, üreticiyi ithal etle terbiye etme ve et fiyatlarını ucuzlatma metodu olarak ithal et programını nasıl değerlendiriyorsunuz?

BİR YANDAN BESİ HAYVANCILIĞINA

KREDİ VE TEŞVİKLER VERMEK DİĞER YANDAN İTHAL

ET ÇELİŞKİDİR. ET AÇIĞI ÖZ KAYNAKLARLA KARŞILANMALIDIR

Bakanlığımızın besi hayvancılığı konusunda almış olduğu bir karar var. Şu ana kadar yapılan yatırımlar, besi hayvancılığında verilen krediler, besi hayvancılığına verilen destekler bir şekilde devam ederken en son Sırbistan’dan 5 bin ton et ithalatının yapılması tamamen çelişkiden başka bir şey değildir. Dolayısıyla bu ülkede bir et açığı var. Ancak bunu telafisi sadece ithalatla değil mevcut hayvan varlığımızı muhafaza etmek bunun yanında besi hayvancılığımıza verilen teşviklerin artırılmasından geçiyor.

BESİ HAYVANCILIĞI YAPAN AİLELER İŞİ BIRAKMA NOKTASINDALAR

Bir taraftan et ithal edeceksiniz, diğer yandan besi hayvancılığını özendirmek isteyeceksiniz. Bu besi hayvancılığı yapan aileler, üreticiler girdi maliyetlerine bakarak işi bırakma noktasına geldiler.

İTHALAT ÇÖZÜM DEĞİL; KENDİ ÖZ

KAYNAKLARIMIZA DÖNELİM, KENDİ ÜRETİCİMİZE DESTEK VERELİM

Biliyorsunuz dünyanın öte ucundan Singapur’dan besi hayvanı getirdik. Nereye kadar sürdü? Bizim yıllardır söylediğimiz olay şu: İthalat çözüm değil, kendi öz kaynaklarımıza dönerek kendi üreticimize destek verecek üretimin bir şekilde artırılması…

ET AÇIĞINI KAPATAN KÜÇÜKBAŞ HAYVAN VARLIĞIMIZ 30 MİLYONLARA DÜŞTÜ

Bu sadece büyükbaş hayvanda değil küçükbaş hayvanda da teşviklerin artırılması lazım. Tabii ki orada da sıkıntılar var. Küçükbaş hayvan varlığımız son yıllarda 30 milyon civarına düştü. Asıl et açığını kapatan sektör, küçükbaş hayvancılığıdır.

BAKANLIĞIN İTHAL ET UYGULAMASINI

KABUL ETMİYORUZ; DÖKME SUYLA DEĞİRMEN DÖNMEZ!

Bakanlığımızın ithalat konusunu biz benimsemiyoruz. Dökme suyla değirmen dönmez. Piyasada ve kasaplar et fiyatı düşmedi. Belki bazı kesimlerde karlardan fedakârlık yapılmıştır.

ESK’NİN 2 AVM’DE ET ARZI HALKIN ET İHTİYACINI KARŞILAR DURUMDFA DEĞİL

Et ve Süt Kurumu (ESK), yarım kilo, bir kilo vererek ithal gelen hayvanları satış mağazalarında, bir iki tane büyük AVM’de bunu yapması da bize göre halkın gerçek ihtiyacını karşılar durumda değil.

DEVLETİN HAYVANCILIK POLİTİKASI

OLMALI; HER GELEN HÜKÜMET BUNU UYGULAMALI!

Hükümet tarım politikası uyguluyorlar. Aslında devletin bir tarım politikası olması lazım. Hangi hükümet gelirse gelsin bunların sürdürülebilir olması lazım. Yoksa A hükümeti geldi bunu yaptı, D hükümeti geldi bunu yaptı; kısmen teşvik verildi, sonra teşvikler kaldırıldı. En son çıkan 2017 yılı 3’ncü dönem süt teşvik bedellerinde 8 kuruş ödenen süt teşvik primi 4 kuruşa düşürüldü. Çiftliklerde üretilen sütlerde 5 kuruşluk teşvik de 3 kuruşa, sıcak sütte 2 kuruşa kadar düştü. Hem hayvancılığımızı kalkındıracağız diyorsunuz, hem de teşvikleri kesiyoruz. Buna kaynak bulmak gerekiyorsa kaynak var. İthal ettiğimiz ette, diğer ürünlerde dünya devletlerine bir sürü döviz var. Bunlar belli oranlarda değerlendirilerek kendi üreticimize teşvik verilmesi lazım. Yoksa sen 8 kuruşluk teşviki 4 kuruşa düşürürsen, besi hayvancılığı yapan işletmelerin karşısına ithal eti getirirsen bu işin ne tadı kalır ne de tuzu kalır. Bu nedenle birçok işletmeler maliyetler konusunda bu işi bırakma noktasına geldiler. Bakın elektriğin fiyatı belli. Mazot belli. Hayvan besleme maliyetleri çok yüksek. Hayvan tedavisinde ilaçların bedelleri çok yüksek. Bu şartlar altında üretici hayvan besleyecek öyle mi? Herkesin bir muhasebesi var. Bir an önce ithalattan vazgeçip, kendi öz kaynaklarımıza dönüp, üreticiyi değişik kalemler adı altında teşvikler vererek gerek süt hayvancılığı olsun gerek besi hayvancılığı olsun gereken destekler sağlanmalıdır.

-Yani süt üretim ekonomisi diyorsunuz…

Tabii ki…

 

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.