İşçi ve memurun hakkını alması sistemin değişmesine bağlıdır

Vatan Partisi Merkez İşçi Sendika Bürosu Başkanı Hüseyin Karanlık, memurların toplu sözleşme sürecinde hükûmet tarafından verilen tekliflerin enflasyon ve refah kayıplarını karşılamadığını belirtti. Karanlık, “Sistem değişmeden memur da işçi de hakkını alamaz” dedi.

Memur TİS sürecinde AK Parti Hükümeti’nin tutumu tartışılmaya devam ediyor.

AK Parti Hükümeti, ülkenin dört bir yandan silahlı kuşatma altına alındığı, iç cephenin sağlam tutulmasının her zamankinden daha elzem hale geldiği şartlarda geçen haftalarda 600 bin kamu işçisine aldığı tutumu memur ve memur emeklilerine de takındı. Uyguladığı neoliberal ekonomi politikaları gereği yerli yabancı tefecilere faiz yetiştirebilmek için iç piyasayı daraltma, ücret ve maaşları baskılama, faizleri yüksek tutup dövizi baskılama uygulamalarını sürdüreceğini açık etti.

Memurların toplu sözleşme görüşmelerinde imza için dün son gündü. Uzlaşma sağlanamazsa Kamu Görevlileri Hakem Kurulu devreye girecek ve Kurulun vereceği karar ise bağlayıcı olacak.

Hükûmetin zam teklifini kabul etmeyen memurlar, ülke genelinde iş bırakarak önceki gün meydanlara çıktı. Ankara’daki mitingde konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Enflasyon hedefleri tutmuyor, açıklanan rakamlar gerçekleri yansıtmıyor. Biz sadaka değil alın terimizin karşılığını istiyoruz.” demişti. Ardından akşam saatlerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında düzenlenen görüşmede açıklanan Bakanlığın son teklifindeki yüzde 1 artış beklentileri karşılamadı. Teklif, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın tarafından “komik” olarak nitelendirildi ve reddedildi.

AK Parti Hükümeti memur ve emekliye sefalet zammı önermişti.

Bu kapsamda Vatan Partisi Merkez İşçi Sendika Bürosu Başkanı Hüseyin Karanlık, sürece ilişkin yaptığı değerlendirmede, hükûmetin ekonomik programının emekçilerin kayıplarını karşılamadığını ve yoksullaşmayı derinleştirdiğini vurguladı.

Ulusal Kanal’da Sıla Kemahlı Altınbaş’ın sunduğu Günaydın Türkiye programına katılan Hüseyin Karanlık, memurların toplu sözleşme sürecine ilişkin, “Aslında beklenen oldu. Kamu işçileriyle ve işçi sendikalarıyla yakın dönemde yapılan sözleşmede olduğu gibi, memur sendikaları ve kamu çalışanlarıyla ilgili sözleşmede de hükûmetin tutumu değişmedi. Çünkü hükûmetin izlediği program değişmedi. Emperyalist merkezlerden ve içerideki tefecilerden borç almak için faizler yüksek seviyede kalırken, enflasyonu bastırmak için işçi, memur, çiftçi ve emekli ücretleri baskılanıyor.” dedi.

Memurlarla yapılan toplu sözleşme sürecinde de AK Parti Hükümeti’nin katı tutumunu sürdürdüğünün görüldüğünü, çalışanların beklentisinin, “enflasyon ve pahalılıktan doğan kayıpların giderilmesi ve üzerine yüzde 10 refah payı verilmesi” şeklinde olduğunu vurgulayan Karanlık, “Bu son derece makul bir talepti. Ancak hükûmet, bu beklentilerin yanından bile geçmedi. İlk teklifte 2026 için yüzde 10+6, 2027 için yüzde 4+4 zam öngörüldü. Tepki büyük oldu; memurlar alanlara çıktı, iş bırakma eylemleri yapıldı. Vatan Partisi de memurlarla sahadaydı.” ifadelerine yer verdi.

‘NE İŞÇİ NE MEMUR KAYBINI TELAFİ EDEBİLİYOR’

Sendikalaşma seviye ve kalitesi bakımından oldukça ileri durumlar ortaya çıkmakla birlikte memurların grev hakları olmadığı için, yani üretimden gelen kuvvetlerini kullanamadıklarından masada pasif olarak oturmak zorunda kaldıklarının altını çizen Karanlık, “İşçilerin ise yasal olarak grev hakkı var ama Cumhurbaşkanı kararnameleriyle bu hak da fiilen engelleniyor.” dedi.

Karanlık açıklamasının devamında şu görüşleri ileri sürdü:

“Grev hakkı olmayınca taleplerini masada dayatmak da mümkün olmuyor. Buna rağmen sendikalar olumlu bir adım attı; eylemlerini eşgüdümlü biçimde, aynı zamana denk getirdiler. Böylece kamuoyuna taleplerini daha güçlü bir şekilde yansıtma imkânı buldular. Ancak hükûmetin katı ekonomik programı nedeniyle kamuoyunun duyguları da sonuç doğurmuyor.

‘YENİ TEKLİF ÇOK DEĞİŞMEDİ’

“Memurlardan gelen tepkiler üzerine yeni bir teklif sunuldu: 2026’nın ilk altı ayı için zam oranı yüzde 10’dan 11’e, ikinci altı ayı için 6’dan 7’ye çıkarıldı. 2027 oranları değişmedi. 1000 TL taban artışı da devam etti. Yani ilk teklifle neredeyse hiçbir fark yok. Memurların enflasyondan kaynaklı kayıpları giderilmediği gibi, refah payı da karşılanmadı. Aksine, yoksullaşmayı dayatan bir sistem işliyor. Mevcut durumu korumak bile imkânsız hale getirildi. Hükûmetin belirlediği sözde ‘beklenen enflasyon’ oranlarının dahi altında rakamlar ortaya konuldu.”

“Bu şartlarda grev dışında iş yavaşlatma, alanlara çıkma gibi eylemler devam edebilir. Ancak rakamların biraz daha artırılması bile temelde tabloyu değiştirmeyecek. İşçi sendikalarının sözleşmelerinde, grev hakkına rağmen beklenen olmadıysa, memurlar için de aynı sonuç söz konusu olacaktır.”

‘BORCA DAYANAN EKONOMİK PROGRAM VAR’

Türkiye’de AK Parti Hükümeti’nin çiftçi, esnaf dahil sendikası da olsa işçi ve memurlar toptan değerlendirildiğinde emekçinin gelirinin enflasyon gerekçesiyle baskılanıp aşağı çekildiğini vurgulayan Karanlık, “Bu, emperyalist merkezlerin dayattığı neoliberal programın bir uygulamasıdır. Üretimden gelen imkânların adil paylaşımı yerine, borca dayanan ekonomik program tercih ediliyor. Dolayısıyla bu mesele yalnızca işçi-işveren ilişkisi değil, doğrudan siyasal bir meseledir.” değerlendirmesi yaparak, kökten çözüme şöyle parmak basıyor:

KAYNAK VAR AMA RANTİYECİDE TOPLANARAK EMPERYALİST MERKEZELRE AKIYOR

“Hükûmetin politikalarına karşı, emekçi politikalarını gündeme getirecek bir siyasal müdahaleye ihtiyaç var. Girdiler olağanüstü artarken, ürünler mevcut durumunu bile koruyamıyor. Tarlada kalan, satılamayan ürünler var. Bu sürdürülebilir değil. Kaynak aslında mevcut; ancak kaynaklar bir avuç işbirlikçi rantiyecinin elinde toplanıyor ve emperyalist merkezlere akıyor. Türkiye’nin yurt dışındaki çeşitli bankalarda 500 milyar doları olduğu söyleniyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açıklamasına göre, bankaların kasalarında bir o kadar da külçe altın tutuluyor.

KAYNAKLARI ÜRETİME YÖNELTEN VE ADİL PAYLAŞAN HÜKÜMET LAZIM

“Ama bu kaynakları üretime yönlendirecek bir hükûmet ve siyaset lazım. Hükûmetin yaptırımıyla bu paralar dışarıdan getirilebilir. Üretime yönlendirilecek kaynaklarla artan üretim daha adil bir şekilde paylaşılabilir. Ancak sistem partilerinin hiçbiri böyle bir çözümden söz etmiyor. Tek dile getiren Vatan Partisi. Milli ekonomi programı uygulanabilir bir programdır. Vatan Partisi bunun bütün ayrıntılarını saptamıştır, kadrolarını oluşturmuştur. Bunun dışında çözüm yok.”

Karanlık açıklamasının sonunda sözlerini, “Emekçiler bunun arkasında örgütlenmeli. Partide örgütlenerek siyasal alanda ağırlığımızı koymalıyız. Türkiye yalnızca ekonomik değil, dış tehditler bakımından da bir karar aşamasında. Bu tehditlerden kaçınılamaz; gereğini yerine getirecek davranışlar gösterilmelidir.” diyerek son verdi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.