
Dünyada ve ülkede gelişmelerin şakası yok. Hem dünya, hem de Türkiye çok kritik günlerden geçiyor.
Dünyayı ateşe vermeye kararlı gözüken ve her hamlesi yenilgiyle sonuçlanmasına rağmen bölgemize çullanmasını sürdüren ABD’de Neoconlar Trump’ı esir alarak gene yönetime çöreklendiler.
Bu şartlarda bölgenin en önemli ve en güçlü ülkesi olan Türkiye’nin şartlarının ikircikli politikaya tahammülü bulunmamaktadır. Denge gözettiği belirtilen Abdülhamit politikaları zamanında olduğu gibi şimdi de Türkiye’ye toprak kaybettirir.
Ülkeyi yöneten AKP Hükümeti’nin, şimdiye kadar 3 yıldır ülkemizi başarıdan başarıya koşturan bölge merkezli dış politikadan sapma lüksü bulunmamaktadır. Özçelik’in dediği gibi, “mecburiyetleri var. Bir an önce (ekonomide, siyasette, dış politikada) gerekeni yapmazsa Türkiye’yi felakete sürükler (…) Gerilim yükseliyor. Hızla alınması gereken önlemler var. Ancak AKP’nin derdi başka. Koltuktan kalkmamanın yollarını arıyor.”
AKP, ülkede olduğu gibi Burdur’da da gerilim politikasını sürdürüyor. Sanki gerilimden, insanları düşmanlaştırmaktan besleniyor izlenimi veriyor. Ama vatan savaşı veren cephedeki Mehmetçiğe, gerilimle parçalanmış cephe gerisinden moral bozukluğu pompalanırsa sonu felaket olur.
14 şeker fabrikasının satışa çıkarılması akıl karı değil. İşçiler, hop oturup hop kalkıyorlar. Geçen hafta Doğuş temsilcileri fabrikaya incelemeye gelince, emekliliği gelmiş işçiler ayağa kalktı; fabrikanın duvarlarında “Doğuş defol”, “Şeker Vatandır, Vatan Satılmaz”, “Bizi satanı Biz de Satarız” sloganları yankılandı. Dün Saadet Partisi Genel Başkanı geldi ilimize partisinin İl Divan toplantısına katılmak üzere. Salona giderken konvoyunun önünü kesen işçilerdeki isyan ateşi, aynı sloganlarla harlanıyordu. Bu harlanma, AKP’yi de yakar vatan savaşı veren ülkenin soluğunu da keser; ceremesi AKP’ye kalır.
Bu şartlarda AKP il yönetimi ne yapıyor?
Gerilimi biraz daha yükseltmek için elinden geleni arkasına koymuyor. Şeker Fabrikası’nın satılması sürecinin olayları patlak verdikçe, kamuoyunun dikkatlerini başka alanlara çekmek için durmadan Belediye Başkanlığı’na saldırıyor. Seçimlere bir yıldan fazla zaman var. Şimdiden çalışmalara başladılar. Zamanın aleyhlerine işlediğinin farkındalar. Ancak araştırma şirketlerinin “erken seçim felaket getirir” uyarıları sebebiyle seçime de karar veremiyorlar. Kısacası ellerindeki iki ucu pislik bulaşmış bir değnek…
Hem birlikten sözetmek hem de içeride gerilimi artıran uygulamalar mümkün değildir. Elin ağzı kese değil ki, büzesin! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu deyiverir. Eğer birlikse ülkede ve ilimizde gerilimin derhal ve behemehâl acilen düşürülmesi gerekir. Halkı rahatsız eden gelişmeleri perdelemek için gereksiz iğnelemelerden, saldırılardan, geçmiş eleştirilerinden vazgeçmek mecburiyettir. Siyasi ilişkiler normalleştirilmesi gerekir. Günde günaşırı elde kırmızı bir kurdele ile gerilim politikası hayra alamet değildir. Eski dönemlerde olduğu gibi klasik politika yapılacak şartlar yok ülkede. Çok kritik ve nazik bir dönemden geçiyorsak eğer -ki herkes bunu kabul ediyor- o zaman o şartlara uygun yöntemleri uygulayacaksın. Aksi takdirde ordu sınır boylarında dünyanın en süper devletiyle vatan savaşına tutuştuğu bir dönemde insana “bozguncu”, “vatan haini” deyiverirler. Önce evine sahip olacaksın. Sonra evin içinin tasarımı ile uğraşacaksın. Gelmiş binlerce kilometre Atlantik ötesinden; evinin bir kısmını, birkaç odasını başkasına vermeye çalışıyorlar. Sen ona sahip olmaya çalışacakken, kaldırmışsın, düşmanın ekmeğine yağ çalarcasına cephe gerisini zayıflatıcı çalışmalar içindesin. Olmaz! Tabii ki bunun karşısında ülkede “muhalefet de ucuz polemiklerden kaçınmalı. Halk içindeki çelişmelerle, düşmanla çelişme ayrılmalı.”
İşçilerden sonra şimdi sahaya çiftçiler inmeye hazırlanıyor. Trakya’daki “Şeker Vatandır, Vatan Satılmaz” yürüyüşü, işçi-çiftçi ittifakının eylemi olarak tarihe geçecek.
Daha sonra sahaya besici inecek; ardından nakliyeci inecek… Bu gelişme de ya satıştan vazgeçecek ya da AKP Hükümeti’nin felaketi olacak. Görünen köy kılavuz istemez. Ülkede ve ildeki bütün telaş da bundan…