
Asgari ücret tartışmaları yoğun bir şekilde gündemi işgal etti.
Asgari Ücret Saptama Komisyonu’nda yapılan pazarlıklar ücretin belirlenmesinde temel teşkil ediyor.
Komisyonun yapısı burada belirleyici olmaktadır.
Komisyon, 5’şer üyeyle temsil edilen işçi+ işveren+ hükümet sacayağından oluşmaktadır.
İlk bakışta adil gibi görünen yapıda çok derin bir adaletsizlik yer almaktadır.
Şimdiye kadarki uygulamalarda emekçi üyeler sadece konu mankeni işlevinde bulunmuşlardır. Asgari ücreti, işverenle hükümet üyeleri belirlemiş, işçi üyeler sadece meşruiyet rolü oynamıştır.
Bunu geç de olsa işçi kesimi temsilcileri farkettiler.
Asgari ücret pazarlığı bu yıl, Ergün Atalay’ın akıllı politikası sonucu masada sadece hükümet ve işveren arasında yapılmaya çalışıldı.
Atalay, bu durum hakkında, “Geçen yıl asgari ücret açıklayacakları zaman yarım saat önce bizi çağırdılar. Diyorlar ki ‘gel asgari ücreti açıklayacağız.’ Ne oldu? ‘Bilmiyoruz.’ Kaç para? ‘Bilmiyoruz.’ Gel diyorum, gel. Git diyorum, git. Öyle olur mu? Yahu biz konu mankeni miyiz? Biz de masadan kalktık.” dedi.
“Biz konu mankeni miyiz” diyen Atalay masaya dönüş şartlarını sıraladı: ‘Kira, gıda, ulaşım ve eğitimdeki kayıplar telafi edilmeden bu masada olmayız.’
İşçisiz rakam konuşan hükümet ve işveren durumun vahametinin farkına vararak Bakanı Türk İş’e gönderdi. Belirlenecek rakamın meşruiyeti için işçi kesimini ikna etmeye çalıştı ama Atalay direndi.
Sonuçta işçi kesimi temsilcilerinin ne haklı oldukları ortaya çıktı.
Kendilerinin katılmadığı komisyonca asgari ücretin net 28.075 lira olarak belirlenmesi karşısında açıklama yapan Ergün Atalay, “Bugün bakanlıktan bir yazı geldi, dediler ki saat 18.00’de komisyon toplanacak. Bu sene bize gelen 3. yazı bu. Biz 3 yazıya da cevap vermedik. Bugünkü rakamı gördükten sonra ne kadar haklı olduğumuzu, nasıl katılmamamız gerektiğini gördük.” dedi.
Yani işçi, kesimi kendilerini komisyonda “konu mankeni” olarak kullanan işveren ve hükümet kesiminin oyunlarını bozdu.
Asgari ücret konusunda çeşitli kesimler çok farklı düşünmektedir.
Aslında birçok görüş iki temel çizgide toplanabilir:
İlki 1980’lerden bu yana uygulanan ve bilinçaltlarına kadar sinişmiş olan neoliberal anlayıştır. Diğeri ise gerçekçi-halkçı anlayıştır.
Türkiye’de ekonomik buhran karşısında iki çizgi mücadelesi bütün haşmetiyle sürüyor.
Ücretli kesim son 4 yılın yüksek enflasyon ortamında reel alım kuvvetinin eridiğinden şikayet ediyor.
Mevcut enflasyon oranının üstünde bir artış beklentisi ve mücadelesi içinde bulunuyor.
Sanayiciler, üretim maliyetlerinden dolayı ihracatta rekabet edemediklerini ileri sürüyorlar.
İşgücünü de en büyük maliyet unsuru olarak göstermektedirler.
İş gücü maliyetlerinin daha düşük olduğu Mısır’a taşınmalarla gündeme gelen tekstil sektörü verilen en büyük örnek.
Patron kesiminin bu neoliberal teoriye dayanan maliyet artışı görüşü bilimsel bir içeriği yoktur. Gerçekçi de değildir.
Asgari ücretin yeterli derecede artırılmaması durumunda patronları hangi tehlike beklemektedir? Düşük asgari ücret, patrona düşük maliyet şeklinde yansımaz. Aslında bilimsel olarak düşünülürse burada düşük asgari ücret yetersiz iç talep demektir.
Oysa Yatırım bankacısı, Aydınlık Gazetesi yazarı Serhat Latifoğlu’na göre, iç piyasanın tıkanması, resesyon (durgunluk) ve talep yetersizliği firmaları iflaslara sürüklediği istatistiki bir gerçektir. Bu tehlike maliyet artışının tetiklediği iflas tehlikesinden çok daha yüksek bir olasılıktır.
Latifoğlu’na göre, “asgari ücrete zam yapılmadığında, hane halkı harcanabilir geliri düşer ve bu durum tüketim talebini daraltır; küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) kapasite kullanımını azaltmak zorunda kalır. Ücret artışının yarattığı talep canlılığı, stokların nakde çevrilme hızını artırır, nakit akışını rahatlatır ve işletme sermayesi ihtiyacını azaltır. Bu durum, özellikle KOBİ’lerin finansman yükünü hafifleten önemli bir kaldıraçtır.” (*1)
PİYASAYI CANLANDIRMAK MAAŞ VE ÜCRETLERE ARTIŞLA OLUR
1871 yılında feodal parçalanmışlığı altederek Alman birliğini sağlayan Şansölye Bismark’ın ilk yaptığı iş iç piyasayı canlandırmak için halkın alım gücünü yükseltmek amacıyla maaş ve ücretlere olağanüstü zamlar yapmış, halkıyla birlikte Alman kapitalistlerinin de gözdesi olmuştur. Yüksek ücret politikası, piyasadaki durgunluğun önüne geçer. Canlı bir alışveriş piyasası yaratır. Ayrıca gelecek düşünce ve endişesi olamayan mutlu emekçinin çalışma verimliliği, iş kalitesi yükselir, üretkenliği artar. Mutlu insanın çalışması daha şevkli, daha dikkatli, iş değiştirme eğilimi daha az olur. Bu durumun bilançolara yansımasının oldukça yüksek olduğu uzmanlarca belirtilmektedir.
Bu görüş neoliberal zihniyetlere ters gelir. 50 yıllık neoliberal uygulama bizim patronların beyinlerinde neoliberal yatak yapmıştır. Zihin süreçleri neoliberal görüşlere göre işlemekte olduğundan aşırı tutucudurlar. Başka görüşlere kapalıdırlar. Bu sebeple de buhrandan hiç kurtulamamaktadırlar. Çünkü neoliberalizm sürekli buhran doğurur, sürekli tıkanma yaratır.
“Düşük ücret stratejisi, uzun vadede rekabet gücünü çürüten dinamikler yaratır: eğitim yatırımlarını azaltır, beyin göçünü artırır, işgücü niteliğini düşürür ve teknoloji yatırımlarını geciktirir. Dolar bazında yüksek asgari ücret ise işgücünü güçlendirir, verimlilik artışı sağlar ve daha kaliteli üretim ile marka değeri oluşturur. Ücretler dövizle finanse edilmediği için dolar cinsinden asgari ücretin yükselmesi devlet bütçesi veya firma bilançoları için belirleyici bir sorun değildir. Asıl unsur ülkenin gerçek kaynak kapasitesidir. Asgari ücretin yükselmesi iç talebi artırarak kapasite kullanım oranlarını yükseltir, birim maliyetleri düşürür ve firmalara ölçek ekonomisi kazandırır. Bu dinamikler, ihracatçıların rekabet gücünü düşürmek yerine artırır.” (*1)
BİR KAMU DÜZENİ VE SOSYAL POLİTİKA MESELESİ: ASGARİ ÜCRET
Sosyal politika uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, asgari ücret artışının, üretim maliyetlerini doğrudan artırdığı tezinin hatalı olduğunu belirtiyor. Çelik, Asgari ücretin, “bir pazarlık ücreti” olmadığını, “aksine bir kamu düzeni ve sosyal politika meselesi” olduğunun altını çizerek, “Bu nedenle, asgari ücret düzeyi ile çeşitli sektörlerde yaşanan operasyonel sorunlar birbirinden ayrı ele alınmalıdır. ‘Asgari ücret artışının üretim maliyetlerini doğrudan ve yıkıcı şekilde artırdığı’ tezi eksik ve hatalı bir yaklaşımdır.” değerlendirmesinde bulunuyor. (*2)
Gerçekten de ülkemizde 50 yıldır genel geçer bir teori olarak gündemimize yapışıp kalmış olan serbest piyasa ekonomisinin teorisi neoliberalizm akımının tezleri işverenlerimizden devlet adamlarımıza kadar çok geniş bir kesimin bilinç altına yerleşip kalmıştır. Patronların her dönem ‘rekabet edemiyoruz’ şikayetleri tüm zamanların genel geçer yakınması olmuştur. Eskiden Çin ve Doğu Avrupa ülkelerindeki düşük ücretleri örnek gösterirlerdi. Epeydir oralarda ücretlerin yükselmesi dolayısıyla sesleri kesilmişti. Çin, açlığı ortadan kaldırmasının ötesinde mutlak fakirliği yenen bir ülke olarak dikkat çekmektedir. Şimdi Mısır gibi ülkeler gündemin baş köşesine yerleşti. Gerçekten de tekstil sektörünün önemli bir kısmı Mısır’a taşındı. Tersaneler de Romanya ve Bulgaristan yolcusu oldu.
Prof. Dr. Çelik düşük ücretin bir gerekçe olamayacağını belirterek, “‘Düşük ücretle rekabet’ bahanesinin bir sonu yoktur; bugün Mısır olan odak noktası, yarın Suriye ya da başka bir ülke olabilir. Asgari ücret, çevredeki en kötü örneğe göre belirlenemez. Bu ücret bir taban sınırdır; sektörel bazda bir pazarlık veya farklılaştırma konusu yapılamaz.” uyarısında bulunmaktadır.
Asgari ücret tartışmaları bütün haşmetiyle devam ederken son sözü gene Latifoğlu’na bırakalım:
Yeni liberal tezler talebi baskılama üzerine bina edilmiştir. Ve “1960’larda geliştirilen ‘Şok Doktrini’nin bir uzantısıdır. Bu doktrin gelişen ülke ekonomilerini Batı’ya bağlamış, bağımsızlıklarının önüne set çekmiş, ekonomik ve toplumsal kaos yaratmıştı. Bu konuda uyanık olunmalıdır. Neoliberal politikalar sona erdirilmeli ve bürokrasi, iş dünyası ve akademideki uzantıları tasfiye edilmelidir. Tam bağımsızlık yolunda ilerleyen Türkiye’ye neoliberal gömlek dar gelmektedir.” (*1)
| Kaynak: (*1) Serhat Latifoğlu, Asgari ücret artışı rekabeti güçlendirir, Aydınlık, 19 Aralık 2025 (*2) Prof. Dr. Aziz Çelik -Video 23 Aralık 2025 Not: Bu yazı asgari ücret tartışmaları devam ederken yazılmıştı. Salı akşamüzeri ücret açıklanınca yazıyı güncelleyerek okuyucumuzu bilgilendirme amacıyla yayınlıyoruz. |

- Asgari ücrette büyük hayal kırıklığı
- KKTC Antalya Konsolosundan Başkan Kılınç’a ziyaret
- YEMEK BORUSU KANSERİNİN 6 BELİRTİSİNE DİKKAT!
- Kumluca’da üreticilerden kitlesel eylem
- 22 Aralık 1919: Hacıbektaş’ta Cumhuriyet aklı! Tekkeler ve tarihsel gerçek

