“Basın hürdür” demek yetmiyor

Burdur’da bazı gelişmeler, bazı çevrelerin, bir yandan “hür basın”dan bahsederken diğer yandan hoşnut olmadığı, eleştirel analiz haberler yayınlanması üzerine “bize gene geçirdin!” türü serzenişlerde bulunması, o çevrelerin yılışarak “başlık” önermesi, yayınladığı her açıklamanın istisnasız haber konusu olacağını düşünen bir kısım şahsiyetin de, ilde “bir iki internet gazetesi haricinde yazacak özgür basın kalmadığı” hezeyanına kapılması, dar çevrelerde gazeteciliğin zor şartlarını ortaya çıkardı.

Her konuda lafını budaktan esirgemeyen, açıklamalarında hem nalına hem mıhına vurma özelliğinden dolayı her çevreyi durmadan rahatsız eden, iğneleyen, Hoca Nasreddin’in torunları olarak deyim yerindeyse ilde özellikle karanlıklarda iş görmeyi seven “fincancı …”nın korkulu rüyası olan, son zamanlarda ardardına yaptığı açıklamalarının basında yer bulmamaya başlaması üzerine, “Burdur köpeksiz köy değildir” başlıklı, “bir iki internet gazetesi haricinde yazacak özgür bir basın kalmadığını üzülerek belirterek yine de özgür olmasını arzuladığımız Burdur basınına hitap etmek istiyoruz” diye yaptığı yazılı açıklama Kemal Arslan’ın, birçok yayın organında kızgınlıktan ziyade gülümsemeyle karşılandığı belirtiliyor. “Platform Başkanı”nın, “18 Mart 2018 günü yayınladığımız ve hiçbir basın kuruluşunun yayınlayamadığı basın açıklamamız, Burdur’da Şerif Yılmaz baskısının terör boyutunda sürdüğünün kanıtı olarak değerlendirilebilecek kara bir lekedir, Burdur için!” şeklindeki ifadesinin, aslında amacını çok aşan bir işleve sahip olduğu ifade ediliyor. (Tıklayarak açıklamayı okuyabilirsiniz)  “Yayınlayamamak” sözcüğünü, matbuat dünyasının hakaret olarak algıladığını söylemek abartı olmayacağı ileri sürülüyor.

Bu konuda görüşünü sorduğumuz Cemiyet Başkanı’nın, herkesin konuşma ve ifade hürriyetinin bulunduğunu belirtmesi, medya dünyasının içinde bulunduğu haleti ruhiyenin göstergesidir.

BİGAD Başkanı olarak, kendilerinin bu denli hakaretamiz denmese bile itham söylemlerine muhatap olmalarını hazmedemeyenlerden gelen telefonlar ise, “milletin ortak sesi” olan, “bir milleti aydınlatma ve uyarıda, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, özetle bir milletin hedefi mutluluk olan ortak bir istikamette yürümesini sağlamada (…) başlı başına bir kuvvet, bir okul ve bir rehber” olan “basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası”nın, “yine basın hürriyeti olduğu”nun kanıtı olmaktadır.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.