Çanlar kimin için çalıyor?

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine tam 30 gün var.

Herkes kimin ve hangi güçlerin kazanacağı konusunda fikir yürütüyor ve kafa yoruyor.

Seçimlere 2 ittifak grubu ve 8 parti giriyor:

AKP, MHP ve BBP’nden oluşan Cumhur İttifakı, CHP; İyi Parti, Saadet Partisi ve Doğruyol Partisi’nden oluşan Millet İttifakı ile Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR’ın) desteklediği Vatan Partisi (VP)…

Siyasi tablo böyle bir görüntü veriyor ama…

Aslında seçime iki kuvvet giriyor:

Atlantik yanlıları ile karşıtları…

Hangileri Atlantikçi, hangilerinin Atlantik karşıtı olduğu söylemlerinde, tutumlarında gizli…

Kimisi açıkça istikametinin Batı olduğunu belirtiyor.

“Yönümüz kesinlikle Batı olacak!”

(Muharrem İnce, Fox TV, 16 Mayıs 2018).

Kimisi gizli saklı iş çeviriyor.

***

Ülke seçime doğru değil sanki felakete doğru hızla yol alıyor gibi.

Seçim yaklaştıkça ekonomik çalkantı artıyor; dolar aldı başını 5 liraya, Euro 6 liraya yelken açtı.

Gırtlağına kadar borçlu şirketler kara kara düşünüyor.

Birçoğu açıklanmamış iflasını yaşıyor. Birçoğu almış sermayesini yurt dışına kaçmış. Bu gerçek, Cumhurbaşkanının esip gürlemesinden ve Küçükkaya’nın haberlerinden anlaşılıyor.

Hükümet çaresiz, seyrediyor.

MB’ndan zamanı geçmiş treni kaçırmış etkisiz müdahaleler geliyor.

***

Dünün gerçekleri, bugünü ve yarını anlamamızı ve yol haritası oluşturmamızı sağlar. Tarihi gerçeklere baktığımız zaman ne görüyoruz? Devalüasyonların hükümetleri tarihe gömdüğünü…

Devalüasyon milli paranın değerinin yabancı paralar karşısında düşmesiyse, 2017 yılına 3,81 lirayla girilirken, 2018 yılına 3,76 lira seviyelerinde giren dolar, önceki gün 4,96 lirayı test etti; MB’nın gecikmiş müdahalesiyle 4,78 liraya geriledi.

Bu açık ve seçik bir devalüasyon, Türk parasının değer yitirmesi değil de nedir?

***

Şimdi bir de tarihi gerçeklere bakalım:

7 Eylül 1946 tarihinde, Başbakan Recep Peker paranın değerini düşürdü, devalüasyon oranı yüzde 53…

İktidardan düştü.

4 Ağustos 1958 tarihinde Başbakan Adnan Menderes paranın değerini düşürmek zorunda kaldı; devalüasyon oranı yüzde 60…

Hükümeti yıkıldı.

10 Ağustos 1970 tarihinde Başbakan Süleyman Demirel paranın değerini düşürdü; devalüasyon oranı yüzde 40…

Hükümeti yıkıldı.

24 Ocak 1980 tarihinde, Başbakan Süleyman Demirel paranın değerini düşürdü; devalüasyon oranı yüzde 35…

İktidarı kaybetti.

5 Nisan 1994 yılında Başbakan Tansu Çiller paranın değerini düşürdü; devalüas­yon oranı yüzde 50…

Hükümeti yıkıldı.

19 Şubat 2001 tarihinde, Başbakan Bülent Ecevit paranın değerini düşürdü; devalüasyon oranı yüzde 50…

Sonucu hepimiz biliyoruz; Hükümet ortakları DSP, MHP ve ANAP’ı halk sıfırladı.

***

Şimdi anlaşıldı mı çanlar kimin için çalıyor.

Ekonomiyle gelenleri ekonomi götürecek.

Çünkü yaşanan büyük bir devalüasyon…

Tarihi gerçekler böyle diyor: devalüasyon affetmez…

Ama sonra ne olur bilemem!

Muhalefete bakıyoruz; şekilsiz…

Hiçbir program, siyaset ve ilkeleri yok.

Günübirlik konuşuyorlar.

Türkiye’nin temel meseleleri hakkında hiçbir çözüm önerileri bulunmuyor.

Hatta bir kısmının yönü bile yok! İçinde bulunduğumuz şartları hakkında fikir sahibi değiller.

Hatta denebilir ki, akıntıya kürek çekiyorlar.

Ekonomi siyaseti belirler denilmiştir.

Ülkenin ticareti Batı’dan Doğu’ya kaymış; en büyük dış ticaret ortağı Avrasya’da bulunuyor; Rusya, Çin, Almanya…

Cumhurbaşkanı adayı hala “yönümüz kesinlikle Batı olacak!” diyor.

Hala çağdaş uygarlığı çöken “Batı”da sanıyor.

***

Ülkede olduğu gibi ilimizde de parti tabanlarında ozmos gidiş gelişinin hızlandığı bir dönem yaşıyoruz.

Köylerde bu sefer iş değişik…

Köylüleri ekonomi biraz etkilemiş, uyandırmış gibi…

Kesinlikle AKP’ye oy yok ama “CHP’ye de vermeyiz” havasındalar.

AKP’nin birinci sıra adayının 5. Dönemi, insanları bıktırmışa benziyor.

Dedik ya; değişikliğin manivelası bizde ekonomidir.

Mehter marşıyla değil, bizde iktidarlar ekonomiyle gelir, ekonomiyle giderler. Mehter Marşı’nın yerini ekonomi almıştır.

***

Köylü niye “CHP’ye oy yok” diyor?

İktidar hedefi yok!

Öyle olunca güven veremiyor.

16 yıldır girdiği her seçimi kaybediyor.

Muhalefette yatak sarmış durumda.

İktidar hedefi yok, ama iktidar yıkmaya çalışıyor.

Sağa sola oy peşkeş çekiyordu, şimdi de milletvekili peşkeş çeker oldu.

“Demokrasi” adına…

Kumpasa kumpas…

Hasmın yöntemini hasmına karşı kullanma beceriksizliği…

Halk bu durumda güven duyar mı?

O da bakıp gördü ki, bu yol çıkmaz bir sokak…

Profil değiştirmeye başladı.

Yani ozmos…

CHP tabanı İyi Parti’ye akıyor.

AKP tabanı, Saadet Parti’ye, İyi Parti’ye, Vatan Partisi’ne akıyor.

MHP tabanı zaten toptan İyi Parti’de… Vatan Partisi’ne geçen de var.

***

İyi Parti’nin birinci sıra adayının CHP tabanındaki sempatisi izlenmeye değer bir yeni siyasi oluşum bence.

Doktora da CHP tabanında şiddetli bir tepki olduğu belirtiliyor.

CHP’de kiminle konuştuysam bu izlenimi edindim.

Özellikle son yıllardaki parti içi mücadeleler ve bazı dostlar biraz “istihzalı” söylemlerle ansalar da fay hatlarının depremler üretmesinin CHP tabanında büyük rahatsızlık yarattığı çok açık.

İzliyoruz.

Bekleyip göreceğiz.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.