Önce olayın öncesine bakalım.
Olayın öncesinde büyük hatalar ve bedeli ağıra patlamış politikalar var.
2011’de emperyalistler Suriye’nin üzerine çullanınca onların yanında yer aldık. Başbakan Davutoğlu bu politikanın baş mimarlarındandı. Politikalarında “komşularla sıfır sorun”, “stratejik derinlik” gibi filozofik sloganlar kullandı. Dönemin Amerikan Dış İşleri Bakanı ve ABD Başkan adayı Bayan Clinton’la çak oynuyordu. Emevi Camisinde ikindi namazı kılmayı amaçlayanlar bile vardı.
BOP’UN İLK AŞAMASI BARZANİSTAN, İKİNCİ AŞAMASI ABD-İSRAİL KORİDORU
ABD, kuzey Irak’ta kurduğu kukla Kürt oluşumunu yaşayabilmesi için Suriye’nin kuzeyinden bir koridorla Akdeniz’e bağlama sevdasına düştü. BOP’un birinci aşaması Barzanistan ise ikinci aşaması Amerikan-İsrail terör koridoruydu. Önce ülkesi yangın yerine döndürülmüş Esad’ın isyancı terör gruplarıyla uğraşması fırsat bilinerek, Suriye’nin kuzey sınırları boyunca yaşayan Kürt unsurlar harekete geçirildi. Suriye PKK’sı olan PYD kullanılarak, bu yörede yaşayan Arap halk göçe zorlanarak etnik bir temizlik yapılarak Haseke, Ayn El Arap ve Afrin kantonları ilan ettirildi. Başbakan Davutoğlu, PKK/ PYD’nin lideri Ebu Müslim’i Ankara’ya çağırarak kırmızı halılarla karşıladı. Ardından kantonların birleştirilmesi yoluyla koridora son şeklinin verilmesine sıra geldi. Bu son aşama, dünya kamuoyunu ikna etmek ve BM’yi kandırmak amacıyla IŞİD’e işgal ettirilmiş toprakların, PYD güçlerince kurtarılması ve oraya yerleşilmesi şeklinde işleyen bir yöntemle gerçekleştirilmeye çalışıldı. Bir Suriye toprağı olan ve kanton adını “Kobani” diye koydukları Ayn el Arap’ta bunun pratiğini yaptılar. PKK/ PYD güçleri IŞİD’le savaşta perişan olunca Türkiye’yi ayağa kaldırdılar. “Türkiye PYD güçlerini niye kurtarmıyor” diye Güneydoğu’nun altını üstüne getirdiler
“BİJİ SEROK OBAMA”
SLOGANLARIYLA PYD’YE YARDIM GÜÇLERİ TÜRKİYE’DEN GEÇTİ
Davutoğlu Hükümeti, PKK’nın Suriye kolu olan PYD’yi IŞİD’in elinden kurtarmak için adeta çılgınlar gibi çırpındı. Kuzey Irak’tan Barzani’nin silahlı Peşmergelerini Türkiye toprağından geçirerek PYD’ye yardıma gönderdi. Güneydoğu illerinden açılan koridordan geçerken silahlı Peşmerge güçleri, çılgınlar gibi gösteriler yapıldı. “Biji Serok Obama” sloganları atıldı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kılıçdaroğlu, TBMM’ne Ayn El Arap’ta PYD’yi kurtarmak için teskere çıkarılmasını teklif edecek kadar kendinden geçti.
Bu da tamamen ABD dayatması olarak tarihe geçti.
SİLAH BIRAKMAMIŞ PKK İLE MÜZAKERE MASASINA OTURULDU
Aynı yıllarda ABD kara gücü bölücü terör örgütü PKK ile masaya oturulmuş, müzakere yoluna düşülmüştü. Oysa silah bırakmamış terör örgütüyle müzakere değil mücadele edilirdi. Açılım politikası, “analar ağlamasın” algı operasyonlarıyla birlikte uygulandı. Ve terörden bıkıp usanmış kamuoyunda da belli bir karşılık gördü.
AÇILIM TAM BİR ABD DAYATMASIYDI; BEDELİ AĞIR OLDU
Açılım da tam bir ABD dayatması olarak tarihe geçti. Bedeli çok ağır oldu. Terör örgütü kazdığı hendeklere gömüldü ama birçok şehit ve yakılmış yıkılmış kentler olarak kucağımızda kaldı.
AKP’nin uyguladığı bu politikaların sürdürülmesi mümkün müydü?
Türkiye Cumhuriyeti, masa başında cetvelle sınırları çizilmiş bir devlet değildi. Her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış bir devletti. Hamuru yüzbinlerce şehidin kanıyla yoğrulan Türkiye’yi bölüp parçalamak için ABD’nin misliyle kan dökmesi gerekecekti.
MİLLETİN VE DEVLETİN TARİHTEN GELEN
DİNAMİKLERİ HAREKETE GEÇTİ (TOROSLARDA TÜTEN YÖRÜK ÇADIRLARI)
Ayrıca milletin tarihten gelen dinamikleri de vardı.
Sonunda Türkiye’nin nesnel zorunlulukları, mecburiyetleri hükmünü yürüttü. Dünün en Amerikancı unsurlarını bile önüne katıp sürükleyerek vatan savunması mevzisine soktu.
Açılım da, Suriye politikası da mezbele çukurunu boyladı.
Atatürk’ün ünlü öngörüsü olan “Toroslarda Yörük çadırlarından duman tütmeye” devam ediyordu.
Bir yandan PKK’nın azgınlaştığı, diğer yandan PKK/ PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde Fırat’a kadar olan arazide kantonları birleştirerek Fırat’ın batısına geçme hamleleri yapmaya başlaması, yukarda sözünü ettiğimiz Türkiye’nin “devlet aklı”nı, tarihsel nesnel dinamiklerini ya da mecburiyetlerini harekete geçirdi.
24 Ağustos 2016 tarihinde Cerablus sınırında konuşlanmış askeri kuvvet harekete geçti. Önce Fırtınalar gürledi. IŞİD (DEAŞ) ve PYD mevzileri vuruldu. Fırat’ı geçmeye kalkışan ve Türkiye’nin kırmızıçizgisini çiğneyen PYD güçleri perişan edildi.
Ardından da askeri kuvvetler Suriye’ye girdi. Ve hızla Suriye derinliklerinde önüne çıkan IŞİD (DEAŞ) unsurlarını temizleye temizleye ilerledi.
IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ, TÜRKİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜDÜR
Vatanseverler, Irak’ın toprak bütünlüğünün Türkiye’nin toprak bütünlüğü olduğu tezini, Irak’ta Amerikan işgali başladığında ve kuzey Irak’ta federe bir Kürt devleti kurulmaya başlandığında söylemişlerdi. Başlangıçta bu oluşum engellenmeye çalışılmıştı. Eşref Bitlis planı diye anılan bir proje için çaba gösterilmişti. Bu plan uygulanabilseydi belki de bugün Barzanistan olmayacak ve bugünlere ulaşan tarihsel süreç başka bir mecrada akacaktı. Ancak bunu sezinleyen ABD’nin, Jandarma Genel Komutanı Bitlis Paşa’yı bir uçak kazası süsüyle katlettiği basında yazıldı çizildi.
SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ, TÜRKİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜDÜR
2011’lerde vatanseverler, Suriye birdenbire ülke çapında cehenneme döndürülünce ve AKP Hükümeti Amerikan çıkarları ve dayatmaları doğrultusunda hareket etmeye başlayınca gene Türkiye’nin toprak bütünlüğünün Suriye’nin toprak bütünlüğünden başladığını söyledi ve hükümeti uyardı.
Süreç yukarda belirtildiği gibi hızla ilerledi.
FIRAT KALKANI OPERASYONU, TÜRKİYE’NİN BEKA SORUNUDUR
Fırat Kalkanı operasyonu Türkiye’nin beka sorunudur. Türkiye “olmak ya da olmamak” şartlarındadır. Türkiye bölünme, parçalanma sorunuyla karşı karşıya kalmıştır ve 24 Temmuz 2015 tarihinde giriştiği vatan savaşı sınır ötesine taşınmıştır. Türkiye’nin vatan savaşı, kuzey Suriye’deki terör koridoru denen Amerikan-İsrail (Kürt) koridorunun önlenmesine bağlıdır ve Fırat Kalkanı operasyonunun görev ve işlevi de tam olarak budur. Fırat kalkanı operasyonu, kuzey Suriye’deki terör koridorunu engelleyerek ABD/ PYD’nin federasyon ilan etmesini önleyecektir. Dolayısıyla aynı zamanda Türkiye’nin toprak bütünlüğü anlamına gelen Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacaktır. Nitekim Türk devlet yetkilileri de harekât başladığında amacın tamamen bu olduğunu dünyaya ilan etmişlerdir. Ve “aklın yolu birdir” denilmiştir; son zamanlarda AKP’li yetkililer de eskiden beri vatanseverlerin tekrar edip durduğu “Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür” denklemini dillendirmeye başladılar.
TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜN VE BÖLGE
BARIŞININ BİRİCİK TEMİNATI VE BÖLGEDEKİ KAN VE
ATEŞİ DURDURACAK BİRİCİK ÇIKIŞ YOLU BATI ASYA BİRLİĞİ
Türkiye’nin mecburiyetleri, bölgemizdeki emperyalist abanmayı önleyecek ve birliği ve kalıcı barışı sağlayacak biricik çare olan Batı Asya Birliğinin yollarını açtı. Ergenekon, Balyoz operasyonlarıyla kolu kanadı kırılmış, 15 Temmuz Amerikan 5’nci kolu FETÖ’cü darbe girişimiyle iyice sarsılmış ve yıpranmış, takatten düşmüş sanılan ve bu nedenle büyük çaplı operasyonlara girişemeyeceği düşünülen Türk ordusunun 24 Ağustos 2016 tarihinde Amerika’yı şaşkınlığa uğratan ve ne yapacağını şaşırtan Fırat Kalkanı operasyonu, Rusya ve İran ile temas halinde, Suriye’nin dolaylı oluruyla başlatıldı. Mehmetçik Cerablus’ta IŞİD’e vurdukça, PYD’ye vurdukça bölgesel güçler ve aktörler arasındaki birlik ilerledi; vurdukça derinleşti ve güçlendi.
TÜRKİYE’NİN BEKA SORUNU OLAN KORİDORU KESMENİN KAPISI EL BAP’TIR
Askeri uzmanlara göre, Türk ordusunun Fırat Kalkanı harekâtının esas amacı olan koridoru kesmesinin kapısı El Bap’ta açılıyordu. El Bap’a kadar derinliğine ilerlemeyen harekât koridoru engelleyemezdi. Bu nedenle IŞİD’in oldukça berkittiği El Bap’ın işgal edilmesi gerekiyordu. Telaşa kapılan ABD, YPG ile Rakka operasyonunu erteleyerek çeşitli yerlerden en deneyimli IŞİD militanlarını El Bap’a yönlendirdi. El Bap civarındaki çarpışmalar bu nedenle birdenbire şiddetlendi. 16 şehit birden verdik. El Bap’ta 16 şehit olayı, 45 şehit verdiğimiz 12 Aralık polise Beşiktaş saldırısı, 15 şehit verdiğimiz 17 Aralık askere Kayseri saldırısı ve ardından 19 Aralık Andrey Karlov suikastı ve son olarak yılın son günü yılbaşı eğlencesindeki sivil halkın otomatik uzun namlulu silahla taranarak 39 vatandaşımızın katledilmesi zincirin son halkası aslında. Şaşkınlık ve çaresizlik içindeki ABD’nin ne kadar alçakça işler yapabileceğinin işaretleri olarak tarihe geçtiler. Halkta can güvenliğinin ortadan kalktığı algısı yaratarak ülkeyi yönetilemez hale getirmek, kaos ortamı yaratmak ve hükümeti kaos ortamında düşürmek amaçlı bu olayların tek merkezden, CİA merkezinden yönetildiği çok net.
ATLANTİK UŞAĞI “BATAKLIK KOROSU” YİNE SAHNEYE FIRLADI
El Bap’tan 17 şehidimiz gelince, “bataklık korosu” “ne işimiz var El Bap’ta” diye sormaya başladı.
Ayn koro, Kilis ve diğer güney illerimize IŞİD füzeleri düşerken de can alırken de “niye girmiyoruz Suriye’ye?”, “IŞİD’i niye vurmuyoruz?” diye soruyordu.
Bunların dingili kırık unsurlardır; düğmelidirler. Düğmelerine basıldı mı böyledirler. Aynı düdüğü öttürürler. Bozguncudurlar.
El Bap’ta ne işimiz var?
El Bap, öyle bir stratejik (‘Babı Ali’dir ki) Türkiye’nin kapısıdır. Türkiye’nin güvenliğinin, toprak bütünlüğünün, milletin birlik ve dirliğinin kapısıdır.
İleride Mehmetçik’in binlercesini şehit vermemek için şimdi Mehmetçik orada kanını döküyor.