
“Paris’teki feministler olarak, sesimizi tecavüze ve femisitlere karşı yükseltmek için #LasTesis’in Şili’den yaptığı çağrıya cevap veriyoruz! Suçlu olan ben değilim, elbiselerim ya da olduğum yer. Tecavüzcü sensin, polis, adalet sistemi, devlet, toplum!”
Feminizm kadını kurtarmak iddiasıyla ortaya çıkan bir akım; dünyadaki feminist pratiklere bakıyoruz; boşverin kadını kurtarmayı tam tersine kadını feminizmden kurtarmak gerektiğini düşünüyoruz, özellikle Türkiye’de. Yani dünyada ve ülkemizde kadının kurtuluşu, kadının feminizmden kurtulmasıyla başlar.
Feminizm, kadın hareketindeki “Mor Zehirlenme”dir. Kadın hareketine Batı’dan gelen emperyalist ideolojik zehirlenmeye bu ad veriliyor. Özellikle 1980’lerden beri bu böyle ülkemizde. Devrimci kadın hareketi, feminizme karşı mücadele içinde yükselecektir.
Feminizm denen kadın hareketi, Türkiye’ye Batı’dan 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle birlikte girdi.
Faşist darbeler döneminde 1971 ve 1980’lerde devrimcilik bastırıldı, hapislere tıkıldı.
Türk kadınına Beyoğlu ve Kordon’da gelişen Mor Çatı’da yuvalanan feminizm dayatıldı.
Türk kadını, kısır bir kadın-erkek çelişkisine mahkûm edildi.
Erkek düşmanlığı ile kurtuluş umudu aşılandı.
Tarlalarda, fabrikalarda, alanlarda erkek arkadaşıyla mücadele geleneği Atatürk Cumhuriyet’inden gelen Türk kadınına, birdenbire mücadele yoldaşını potansiyel bir tecavüzcü ve kadın katili görme eğilimi dayatıldı.
Kadına gerçek düşman karartıldı. Devlet, polis, toplum, kıyafetleri, “durduğu yer”, kurumlar düşman gösterilmeye başlandı. Böylece feminizm, biraz da anarşizm kokan bir hareket haline geldi.
Ortak yanları olsa da Batı kadınının gündemi farklı, bizim kadının gündemi farklıdır.
Türk kadın hareketine Batı’nın empoze ettiği birinci gündem tecavüzdür; ikincisi cinayettir.
Oysa ülkemizde kadının öncelikleri farklıdır.
Türkiye gerçeği çok farklıdır.
Bu gerçeği tahlil etmeden yapılan hareketler taklitten öte gitmez.
“Muhalefet milletvekilleri, Türkiye parlamentosunda #LasTesis protestosuna katıldı. İçişleri Bakanı’na, Türkiye’nin bu küresel protestoya katılmak için dokunulmazlık ihtiyacınız olan tek ülke olduğunu söyleyerek cevap veriyorlar. Milletvekilleri, bu dokunulmazlığa sahip olduklarından, tüm kadınlar adına protesto yapıyorlar!”
Türkiye gerçeğine baktığımız zaman “Üç feryat”ı görürüz. (Perinçek)
Birinci feryat (Türk kadınının birinci gündemi), Hacire ananın HDP merdivenlerinde başlattığı Diyarbakır analarının çocuklarını PKK’dan kurtarma çabasıdır.
Burada çocukları PKK tarafından dağa kaldırılan anaların feryadıyla çocukları vatan savaşında şehit olan anaların feryadı içiçe geçiyor, çakışıyor.
Türkiye gerçeğinde kadının ikinci gündemi, çocuğunu zehir baronlarına kaptıran ananın feryadıdır.
Üçüncü gündem maddesi de kadın cinayetleridir; Özgecan cinayeti, Emine Bulut cinayeti…
Mor Çatı’da yuvalanan feminizm bu feryatlara kulağını tıkıyor.
Devleti, polisi, kurumları hedef alıyor.
[3d-flip-book mode="thumbnail-lightbox" urlparam="fb3d-page"
id="12654" title="false" lightbox="dark"]
- Kifayetsiz muhteris yöneticinin ülkesine ve halkına verdiği zarar
- Jandarma yangına yönelik devriye atıyor
- Erdoğan’dan çiftçiye yeni kredi paketi müjdesi
- Cuma’da ders gibi hutbe: “Kamu hakkı dokunulmazdır”
- Yazarımız, Sagalassos’ta tarihi dokudaki tahribatı altı maddede gösterdi
- Hükümet krizin yükünü emekçinin sırtına yükleme kararından vazgeçmiyor
- GÜNAH HARİTAMIZ
- Antalya Valiliği Mermerli Plajı Restorasyon İhalesinde skandallar bitmek bilmiyor