Graham’ın Gümrük Vergileri, Türkiye ve Rusya

Şenol Aktemir

ABD Senatörü Lindsey Graham, Rus enerji ihracatına karşı bir saldırı görüntüsü altında, Rus petrolü, doğal gazı, petrokimyasalları ve uranyumu ithal eden ülkelere yüzde 500’lük şaşırtıcı bir gümrük vergisi öneren kışkırtıcı bir yasa tasarısını açıkladı. Yasa tasarısı, görünüşte devam eden Rusya-Ukrayna çatışması sırasında Moskova’nın savaş fonunu boğmak için tasarlanmış olsa da asıl hedefin Washington’ın gündemiyle giderek daha fazla ters düşen bir NATO müttefiki olan Türkiye gibi görünüyor. Temmuz 2025’te sunulan Graham’ın önerisi, Türkiye ekonomisini istikrarsızlaştırma, ABD-Türkiye ilişkilerindeki gerginliği artırma ve Ankara’yı Rusya, Çin ve İran gibi alternatif küresel güçlere yaklaştırma tehlikesi oluşturuyor. Bu yasa tasarısı, Rusya’yı izole etmek şöyle dursun, NATO’yu parçalama ve koruduğunu iddia ettiği ittifakları zayıflatma riski taşıyor.

Bölgesel enerji dinamiklerinde kilit bir aktör olan Türkiye, Graham’ın cezalandırıcı tarifelerinin çoğunu göğüslemek durumunda. Ülke, Mavi Akım ve Türk Akımı gibi boru hatları aracılığıyla yılda 40 milyar metreküpten fazla Rus doğal gazı ithal ediyor ve bu da hem iç ihtiyaçlarını hem de Avrupa için bir doğal gaz ticaret merkezi olma hedefini besliyor. Bu ithalat, Türkiye’nin enerji güvenliği için kritik öneme sahip ve hem hanelere hem de sanayiye enerji sağlıyor. %500’lük bir tarife, enerji fiyatlarının önemli ölçüde artmasına neden olacak ve çelik, çimento ve tekstil gibi endüstrileri ezici üretim maliyetleriyle tahrip edecek. Zaten kalıcı bir sorun olan enflasyon, Türk ailelerini ve işletmelerini zorlarken, Merkez Bankası’nı da agresif bir parasal sıkılaştırmaya zorlayacak. Dalgalanma etkileri, Türkiye’nin ihracat rekabet gücünü aşındırabilir ve iş kayıplarına yol açarak zaten kırılgan olan ekonomiyi daha derin bir çalkantıya sürükleyebilir.

Ancak Graham’ın tasarısı yalnızca ekonomik bir saldırı değil; aynı zamanda kişisel bir kan davasının ağırlığını da taşıyor. Senatörün Türkiye’ye karşı uzun süredir devam eden düşmanlığı belgelenmiş durumda. 2019’dan beri, özellikle Suriye’deki askeri operasyonları ve Rus S-400 füze sistemleri satın alması nedeniyle Ankara’ya karşı yaptırımları savunuyor. 2019’da Trump’ın önceki döneminde Graham, Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması için baskı yapmakla tehdit etmişti ve bugün de bu tavrını sürdürüyor gibi görünüyor. Başta YPG olmak üzere terörist gruplarla olan yakınlığı, gizli amaçlarına dair şüpheleri daha da körüklüyor. Graham’ın, Türkiye topraklarına yönelik ölümcül saldırılara karışan terör örgütü lideri Azad Simi gibi tartışmalı isimlerle olan bağları, niyetlerine karanlık bir gölge düşürüyor. Simi’nin 2018 ve 2022 yılları arasında Graham ve ABD yetkilileriyle Suriye’de yaptığı görüşmeler, Türkiye’ye düşman aktörlerle rahatsız edici bir ilişki örüntüsünün altını çiziyor.

Bu gümrük vergisi önerisi, yıllardır süregelen çıkar çatışmaları nedeniyle zaten gergin olan ABD-Türkiye diplomasisi için kritik bir dönemece denk geliyor. Türkiye, tahıl koridoru anlaşmalarına arabuluculuk ederek ve hem Batılı hem de bölgesel güçlerle ilişkileri dengeleyerek NATO’da kilit bir oyuncu olarak ortaya çıktı. Ancak Graham’ın tasarısı bu hassas dengeyi bozma tehdidinde bulunuyor. Bu hamle stratejik olarak da ters tepebilir ve Türkiye’yi, boru hatları ve nükleer enerji projelerinde zaten iş birliği yaptığı Rusya ile enerji ve jeopolitik bağlarını derinleştirmeye zorlayabilir. Graham’ın planı, Moskova’yı izole etmekten ziyade, istemeden de olsa Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu güçlendirebilir.

Bu yasanın daha geniş kapsamlı etkileri ekonominin ötesine uzanıyor. Türkiye’nin stratejik önemi -Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasında köprü olması- onu yaşamsal bir NATO üyesi kılıyor. Ancak Graham’ın eylemleri, dar siyasi hedefler uğruna ittifakı feda etme isteğini gösteriyor. Gümrük vergisi önerisi, Ankara ve Washington arasındaki güveni zedeleyebilir ve Türkiye’nin çıkarlarıyla giderek çelişen bir NATO’daki rolünü sorgulamasına yol açabilir. ABD baskıcı önlemlerini daha da yoğunlaştırdıkça, Türkiye Rusya veya İran gibi bağımsız güçlerle daha derin bağlar kurarak daha fazla güvenlik ve ekonomik istikrar elde edebilir. NATO’nun kısıtlamalarından etkilenmeyen bu ülkeler, Ankara’ya enerji güvenliği ve bölgesel nüfuz için alternatif yollar sunuyor.

Özellikle Rusya, ikna edici bir ortak olarak duruyor. Enerji iş birliğinin ötesinde, Moskova ve Ankara, ticaretten savunma projelerine kadar pragmatik bir iş birliği geçmişine sahip. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi, Türkiye’ye altyapı ve ticaret ağlarını genişletme fırsatları sunarken, İran’ın yakınlığı ve ortak bölgesel endişeleri daha yakın bir uyum sağlayabilir. NATO’dan ayrılmak, cesur bir hamle olsa da Türkiye’yi ittifakın kısıtlayıcı politikalarından kurtarabilir ve daha özerk bir dış politika izlemesine olanak tanıyabilir. Böyle bir değişim, yalnızca Graham’ın ekonomik saldırganlığını dengelemekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’yi çok kutuplu bir dünyada egemen bir güç olarak konumlandıracaktır.

Graham’ın gümrük vergisi tasarısı, Rus saldırganlığını dizginlemek için bir araç olarak sunulsa da kişisel ve siyasi husumetlere dayanan daha derin bir gündemi ortaya koyuyor. NATO’nun güney kanadı için kritik bir ülke olan Türkiye üzerindeki orantısız etkisi, senatörün gerçekte kimin çıkarlarına hizmet ettiği sorusunu gündeme getiriyor. Graham’ın önerisi, Türkiye’nin ekonomik istikrarını ve NATO’nun birliğini tehdit ederek, Ankara’yı Batı’nın taleplerinden ziyade egemenliğini önceliklendiren ortaklıklara itme riski taşıyor. Türkiye için ileriye giden yol, sözde müttefiklerden gelen cezalandırıcı önlemlere katlanmaktan değil, stratejik hedeflerine saygı duyan bağımsız güçleri kucaklamaktan geçiyor olabilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.