Tarihi Türk evinin penceresindeki Yin ve Yang bize ne anlatıyor?

Türkiye iki gündür İstanbul Sütlüce’deki kayarak tuz buz olan dört katlı binanın şaşkınlığını yaşıyor. Arşiv görüntüler için: (https://www.youtube.com/watch?v=mZf3I7vLSlcAslında)

Aslında neye şaşıracağını şaşırmış durumdaki bir toplumda buna şaşkınlık da denemez ya…

Neyse…

Geleneksel mimariden koptukça bir tür Müteahhitler federasyonuna dönüşen Türkiye’de belediyelerden parlamentoya, köşe başını tutanların büyük kısmı doğrudan ya da dolaylı olarak bir şekilde ‘inşaat’ sektörüyle ilintili.

‘Usta’ kavramının içinin boşaltılıp, adeta argo bir mecaz haline getirildiği bir dönemdeyiz. Bu yüzden nerede bir incelik görülürse ateş edilerek yok ediliyor…

Antalya/Elmalı’da Sinan Ümmi Sokak’ta bir kaç yıl önce görüntülediğim bir evin ahşap pencere kapaklarına, bundan yaklaşık 100 yıl kadar önce büyük bir incelikle ‘Yin ve Yang’ simgesini işleyen Usta’nın inceliği bugün daha çok sızlatıyor içimizi.

Yaşamın işleyişini anlatan tarihin en eski öğretilerinden biri olan bu düalist felsefenin bundan yüz yıl kadar önce Elmalı’nın taş sokaklarında soluklandığını bilmek, dahası evin, mekanın sokağın her köşesine nakşedildiğine tanıklık etmek çarpıyor insanı.

Bu toprakların büyüsü böyle böyle aktarılıyordu binlerce yıldır…

Şimdi büyü bozulur oldu…

Yeri göğü betona, sokağı meydanı granite, çeliğe ve cama kesen ‘proje’ insanları doldurdu her yanı. Ah bir de yerli ve milli diye diye yapmasalar bütün bunları!

Bir süre önce Elmalı’ya gittiğimde Sinan Ümmü Sokağa uğrayıp o eski evin pencere kapaklarını aradı gözlerim. Yerinde yoktu. Meydan düzenlemesi yapılmış, o eski ev yıkılmıştı…

Yin ve Yang’ın o bitmeyen döngüsünde kötü ve çirkin, iyi ve güzel olana galip gelmişti…

Tıpkı Sütlüce’de olduğu yerde kayıp, gözlerimizin önünde tuz buz olan o şaşılası bina gibi bu kadim coğrafyanın geçmişi de geri dönülmez biçimde tüm iyi ve güzel değerleriyle kayıp gidiyor…

Geriye ceza gibi, kekre ve acı bir tanıklık kalıyor…

Gerçekte yitip giden koca bir coğrafyanın insanı çarpan, içinde büyüdüğümüz, iliklerimize kadar işleyen ve kimliğimizi oluşturan masalı değil mi?

Önceki haberler

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.