Yavuz Onur KıvılcımHaber’e konuştu

Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Üyesi Eğitim İş Sendikası Burdur Şube Başkanı Yavuz Onur, KıvılcımHaber ve Yenigün’e konuştu

Yüz yıllık memur sendikacılığının bugün geldiği aşamada kamu emekçilerine örgütlenmede önderlik eden eğitim sendikalarının en büyüklerinden biri olan Birleşik Kamu İş Konfederasyonu üyesi Eğitim İş Sendikası Burdur Şubesi Başkanı Yavuz Onur ile genelde kamu emekçileri özelde eğitim emekçileri sendikacılığı ve meselelerini konuştuk.

Darülfünun ve Darülmuallim mezunlarınca 1908 yılında kurulan “Encümen-i Muallim”den beri, TÖS ve TÖB-DER aşamalarından geçerek bugünlere gelen süreç içerisinde kamu emekçileri sendikacılığında öncü rol oynayan eğitim sendikalarının bugünkü örnekleri 1990’lardaki şartlarda çeşitlenerek tarih sahnesine çıktılar.
Kamu görevlilerine yönelik sendika kurma hakkı ilk defa 1961 Anayasası ile düzenlendi. 1965 tarihli ve 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu çıkartıldı. Ancak 1971 yılında Anayasada yapılan düzenlemeyle kamu görevlileri kapsam dışında kaldı. TÖS hâkim sınıfların gözünü korkutmuştu.
Dönemin siyasi şartlarında statü bakımından yasallığı bulunmadığı halde Anayasa’nın 90. Maddesine çerçevesinde ilk örgütlenen eğitim sendikası Eğitim İş ve Eğit Sen öğretmenlerin bölünmesine neden oldu. O dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eğitim sendikalarının kuruluşunu esprili bir şekilde, “Anayasa’da bir delik bulmuşlar, oradan geçerek kurulmuşlardır” şeklinde açıklamıştı. Gerçekten de sıkıntılı bir dönemdi. Eğitim İş ve Eğit Sen Eğitim Sen adında birleşti. Bir süre sonra Eğitim İş ve Eğit Sen’in Eğitim Sen adında birleşerek açtığı kapıdan “eğitim” sözcüğünün başına birer “Türk” adı ekleyerek başkaları da girmeye başladı. Bizde maalesef ekonomik mücadele örgütü olması ve her siyasi eğilimden emekçinin bulunması gereken kamu emekçileri sendikacılığı siyasal yelpazede örgütlendi ve bu süreç bir gelenek haline dönüştü. Yani kamu emekçileri siyasi inançlarına göre kurulan sendikalarda örgütlendiler. Böylece partiler bazında sendikalar kuruldu.
Bugün gelinen aşamada kamu emekçileri sendikacılığı, sendikal statü yasalarının eksik ve yetersizliği nedeniyle “silahsız ordu” gibi üretimden gelen güçlerini kullanmaktan aciz bir şekilde bulunmaktadır. Mücadele adı altında küçük gruplar halinde basın açıklaması yapmaktan öteye gidememektedirler. Siyasi inançlarına göre örgütlendiklerinden dolayı da ayrı ayrı sahaya çıkmakta, tam bir kısır döngü içerisinde bölük pörçük mücadele anlayışı büyük kitleleri de seferber edememektedir.
Bu kapsamda Eğitim İş sendikası Burdur Şube Başkanı Yavuz Onur KıvılcımHaber ve Yenigün gazetesine konuştu.   

Sayın Başkan kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Merhaba, öncelikle 2025-2026 Eğitim öğretim yılında geleceğimizin teminatı gençlerimize, eğitimin gerçek yükünü çeken öğretmenlerimize ve yardımcı hizmetler sınıfındaki arkadaşlarımıza ve yöneticilerimize başarılar ve kolaylıklar dilerim.

Ayrıca Üniversitedeki akademisyenlerimize, öğretim görevlilerimize, memurlarımıza ve yine üniversitelerde yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan arkadaşlarımıza da akademik yılın başlaması sebebiyle görevlerinde kolaylıklar ve başarılar dilerim.

Burdur Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde Tarih öğretmeniyim. 28 yılı tamamladığım meslek hayatımın, 27 yılı sendikal mücadele içerisinde geçti. Yaklaşık 17 aydır da Eğitim İş Burdur Şube başkanlığı görevini yürütüyorum.

  1. Okuyucularımızı kökeni, kısaca düşünsel temeli ve ideolojik formasyonu çerçevesinde sendikanız hakkında bilgilendirir misiniz?

Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, egemenliğini, ulus ve ülke bütünlüğünü, laik düzeni, demokratik ve ulusal eğitim değerlerini korumak ve sonsuza kadar yaşatmak için yola çıkan eğitim çalışanları tarafından 28 Mayıs 1990 tarihinde kurulan Eğitim İş daha sonra Eğit-Sen ile birleşerek Eğitim – Sen adını almıştır. Yaşanan fikri ayrılılar sonrası 17 Ekim 2005 tarihinde yeniden Eğitim -İş olarak yoluna devam etme kararı almıştır.

Eğitim-İş, yüz yıllık sendikal mücadele geleneğimizden ders alarak yoluna devam etmektedir. Bugün Encümen-i Muallim’den, TÖS’ten, TÖBDER’den devraldığımız kültür, birikim ve cesaretle, Köy Enstitüleri ile Fakir Baykurt’un yurtsever ve mücadeleci ruhunu birleştirerek yeniden kurduğumuz Eğitim-İş’imizi, Edirne’den Van’a, Hatay’dan Sinop’a yurdumuzun dört bir tarafındaki eğitim çalışanlarıyla buluşturmayı amaçlıyoruz.   

  1. Mevcut haliyle ekonomik mücadele örgütü kapsamında memur sendikacılığı hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? 8. TİS çerçevesinde AK Parti Hükümeti’nin sefalet zammı teklifi karşısında “memur alanlara itiliyor” diyerek sessizliği seçen bir memur sendikacılığının özelliklerini ve olması gerekenleri açıklar mısınız?

Memur sendikacılığı dünyadaki örneklerine göre daha yeni bir sendikacılık alanı bizde. İşçi sınıfının temsilcisi olan sendikalar daha erken kurulduğu için kazanımları da memur sendikalarına göre daha farklı olmuştur. Ülkemizde TÖS ve Fakir Baykurt önderliğinde memur sendikacılığı farklı bir boyut kazanmış ve milli eğitim çalışanlarının büyük çoğunlukla örgütlemeyi başarmıştır.

Eğitim iş TÖS ve TÖB-DER’den aldığı mirası devam ettirme azmi ve çabası içindedir.

Örgütümüz emek, demokrasi, özgürlük ve üniter yapıya sahip çıkma mücadelesinin hep içinde, hep önünde olmuştur.

Eğitim-İş’in kuruluş gerekçelerinden birisi de yetkin olmayan kadroların eline terk edilen gerici eğitim siyasetinin yarattığı yıkımı en aza indirmek, eğitim çalışanlarını içine düştükleri karamsarlıktan çıkarmaktır. Sendikamızın bu arayış üzerinde yükselen hukuk mücadelesi, soluksuz ortaya koyduğu başarılı çalışmalarla kamuoyunun büyük takdirini toplamıştır.

Yüz yıllık emek ve aydınlanma mücadelesinin “biricik” mirasçısı olduğumuzun bilincindeyiz. Mücadele ruhumuz, ırkçının, bölücünün, gericinin devlete ya da sokağa egemen olduğu her dönemde halkımızın üzerine güneş gibi doğmuştur.

Grevli ve toplu sözleşmeli bir sendikacılığı savunur. Memurun siyaset yapma hakkını savunur.

Sendikalar öncelikle asıl amacın diğer sendikaları sayı olarak geçmek olmadığını anlamalıdır. Sendikal mücadele bir sınıf mücadelesidir ve diğer sendikal mücadele yapanlara karşı değil işverene karşı, memur sendikacılığı özelinde ise her dönemde hükümete karşı yapılır. Sendikalar, hükümetlerin kararları’nı meşrulaştırma yeri değildir, görevi de değildir!

  1. Memur Toplu Sözleşme sürecinde ilk defa mekanizmaya dahil oldunuz. Gerek fonksiyonel olarak gerekse karar süreçlerindeki etkinlikler açısından ne getirip ne götürdünüz? Değerlendirmede bulunur musunuz?

Eğitim İş sendikasının da bağlı bulunduğu Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Türkiye’nin üçüncü büyük konfederasyonu olarak ilk kez TİS (Toplu İş Sözleşmesi) görüşmelerinde sürece dahil oldu ve bu görüşmelerin öncekiler gibi olmayacağını, masada artık memurun gerçek bir temsilcisi olduğu vurgusunu yaptı. 

Israrla vurgu yaptığımız konulardan biri de 2012 -2013 yıllarını kapsayan 1. Toplu Sözleşmeden başlayarak imza altına alınan kararların mevzuata işlenerek kalıcı hale getirilmesi için yasal düzenlemelerin yapılmasıdır. Her toplu sözleşme sürecinde aynı konuların konuşularak uzlaşılan madde sayısının abartılması zaman kaybından başka bir şey değildir.

       TİS sürecinin sadece bir ay içerisinde ve ağustos ayında yapılmasının yanlış olduğunu vurgulayarak, görüşmelere dikkat çekmek ve taleplerini dillendirmek amacıyla ülkenin dört bir yanında basın açıklamaları yaptı.

               Maaş artış oranı ile ilgili Hükûmet’in ilk teklifi sonrası önlüklerini giyerek eylemlilik sürecini başlattı. Bu zamana kadar olmayan bir şey oldu ve Birleşik Kamu İş’in bu tepkisi üzerine Memur Sen ve Kamu Sen başta olmak üzere KESK ve diğer konfederasyonlarda iş bırakma kararı aldı. Diğer konfederasyonlar da bizden aldıkları cesaretle ya da bizim mücadelemiz karşısında, kendi sessizliklerini tabanlarına açıklayamayacakları için eylem kararları aldılar.

       Uzlaşma sağlanamayınca Hakem Heyetine gitmek yerine konunun gerçek muhatabı hükümeti sorumluluk almaya davet ederek saraya yürüme kararı aldı. Tabi buna izin verilmedi ama zam oranları ile ilgili sorumluluğun kimde olduğunu göstermesi bakımından sembolik bir öneme sahipti.

  • 8. Dönem Memur Toplu Sözleşmesi hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Maalesef istediğimiz verimlilikte olmadı. Neden istenilen verimlilikte olmadığı konusunda kamu çalışanları olarak kendimizi sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. TÜİK’in gerçeklikten uzak olan, halkın hissettiği gerçek enflasyon oranınından çok daha düşük bir zam oranına imza atıldı.

Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasını sona erdiremedik. Devlet ek ders ücreti karşılığında ücretli öğretmen çalıştırarak asgari ücretin de altında ödeme yapmaktadır. Bu uygulama kamu adına utanç kaynağıdır.

Onlarca daha sorun konusunda (Emeklilik katsayısı, kamu çalışanlarının yemek, barınma ve kreş hakkı, Gelir vergisinin sabitlenmesi vb.)  maalesef elde var sıfır.

Ancak Birleşik Kamu-İş’in varlığı eğitim çalışanlarının tümü için bir umut kaynağı olmuştur. Artık bilmiyorum, duymadım yok! Sorunların, halının altına süpürülmesine, görmezden gelinmesine müsaade etmeyeceğiz. Sendikacılığın siyasi bir alana sıkıştırılıp o konfor alanı içinde sendikal mücadele yapılamasına müsaade etmeyeceğiz. Kamu çalışanlarının emek ve hak arama mücadelesinde önderlik yapacak, sorumluluk üstlenecek bir konfederasyonları ve sendikaları var artık.

  • Kısaca mevcut dünya konjonktürü ve bunun içindeki Türkiyemizin durumu hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?

21. yy. başlarından itibaren insan hakları ihlallerinin ve emek sömürüsünün zirve yaptığı bir süreç yaşıyoruz. Tek adam rejimlerinin, totaliter rejimlerin parlatıldığı, taşeron terör örgütleri ile devletlerin hizalanmaya çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Ama ben Türkiye adına umutluyum. Umutlu olmak zorundayız. Yüz yılı aşan demokrasi denemelerimiz, deneyimlerimiz bu süreci atlatmamızı sağlayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin gücü kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından halka dayanan ve emperyalistlere boyun eğmemekten gelir. Türkiye Cumhuriyeti içinde bulunduğu coğrafyanın olumsuz etkilerine ve onlarca yıldır verilen yanlış siyasi kararlara rağmen hala gelecek güzel günlere inanan bir halkın dirayeti ve duruşu ile bunu başaracaktır.

  • Başta öğretmenler olmak üzere memur kitlesine ve halkımıza bir mesajınız var mıdır?

Millet Mekteplerinden başlayarak eğitim çalışanları modern cumhuriyetin aydınlanmacı tarafı ve önderi olmuştur. Doğru bir sendikal örgütlenme ve emek mücadelesi ile hedefimiz olan muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak hayal değil. Mesleki itibarımızı geri almak, eğitimi bilimsel ve laik temellere oturtmak için Eğitim İş ve Birleşik Kamu-iş’ e bağlı sendikalar çatısı altında örgütlenelim. Tüm okuyuculara iyi günler dilerim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir