
Bakanlığı ve eğitim sistemini tarihinde görülmedik derecede içinden çıkılmaz hale getiren, iç cephenin sağlam tutulmasının mecburiyetini dayatan vatan savaşı şartlarında Atatürk ve Cumhuriyet gibi milli birliğimizin biricik temellerine saldıran düzenlemelere imza atan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın emir telakki ettiği “tek adam”ın bir sözüyle kaldırılan TEOG sisteminin yerine getirilen yeni sınav sistemi hakkında yazılı bir açıklama yapan Eğitim İş Burdur Şube Başkanı Erkan Putgül, “40 gün düşünerek getirilen Liseye geçişte ‘niteliksiz sistemi’nizi kabul etmiyoruz” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı, İsmet Yılmaz döneminde gerçekten de tarihinde görülmedik derecede altüst edilmiştir. Atatürk’süz müfredatlar devreye sokuluyor. CİA casusluk örgütü ABD/ FETÖ’den temizlendiği söylenen Bakanlık bu kez de Menzilciler denen tarikata teslim ediliyor. “İlim, ilim” diye diye bilimsel gelişmenin doruğu olan Darvin teorisi müfredattan çıkarılıyor. Ders kitapları bilimsel ve pedagojik içerikten yoksunlaştırılarak birtakım dinsel figür ve hurafelerle dolduruluyor. Laik, demokratik, milli ve bilimsel eğitim hedef tahtasına oturtuluyor. Araştırma şirketlerine göre, vatandaşların sorunlarının v e kaygılarının başına eğitim oturuyor. Bu gelişmeler de Türkiye’nin Ege’den ve güneyden kuşatıldığı, milli güvenliğimizi ve vatan bütünlüğümüzü tehdit eden ABD’nin PKK, PYD, IŞİD ve FETÖ gibi enstrümanlarıyla ölümüne bir savaşa tutuştuğu süreçte cereyan ediyor. Atatürk’ün dediği gibi, vatan savaşının vuku bulduğu şartlarda kazanmanın yolu iç cepheyi sağlam tutmak olduğunu bilmiyor mu yöneticiler? Bu şartlarda iç karartan hamleler de durmak bilmiyor. Son olarak TEOG, “iki ayyaş” diye diye, “tek adam yönetimi” diye diye oluşturduğu mertebeye oturan “tek adam”ın bir sözü emir telakki edilerek kaldırıldı. 6 hafta düşünüldükten sonra, tamamen İmam Hatip dürtüsüyle hazırlandığı çok net olan “adrese dayalı yerleştirme” sistemi diye bir ucube ortaya atıldı. Ortalık gene tozduman oldu.
“Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla herhangi bir bilimsel çalışma, altyapı hazırlığı olmadan bir anda kaldırılan TEOG’un yerine 51 gün sonra var olan eşitsizliği daha artıracak bir liseye geçiş sistemi getirilmiştir” diyerek konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Eğitim İş Şube Başkanı Putgül, düşüne düşüne getirdiğiniz bu mu dercesine “kabul etmiyoruz” şeklinde tepki gösterdi.
“ADRESİN KADAR OKU!” SİSTEMİ
Bakan Yılmaz’ın “müjde” diye sunduğu yeni sistem hakkında, “Eğitim Bölgesi Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi”, “Veli Tercihli Yeni Kayıt Sistemi”, “Velinin Tercihine Bağlı Serbest Kayıt Sistemi” gibi adlar bulsa da sistemin “adresin kadar oku!” sistemi olduğunu vurgulayan Putgül, “artık liselere geçişte sadece 600 okul için merkezi bir sınav olacağı, bunun dışında kalan tüm okullara öğrencilerin ikametgâhlarına göre yerleşeceği belirtilmiştir. Her öğrencinin adresine yakın 5 okulu tercih edeceği ve bu tercihlerden birisine yerleştirileceği” şeklinde değerlendirmede bulundu. Putgül açıklamasına, “yani öğrencilerin yaklaşık yüzde %92’si adrese dayalı kayıt sistemi ile yerleştirilecektir. Öğrencilerin sadece yüzde 8’i, Bakan’ın tabiriyle ‘nitelikli’ okullara gidebilecektir” şeklinde devam etti.
Yeni sistemin açıklarını ve doğuracağı kötü sonuçlar şu şekilde sıraladı:
1- Bakan’ın dediğine göre; 90 dakikada, 60 sorulu bir sınav yapılacaktır. Bu sınavda çocuklara 8.sınıf temel dersleri ağırlıklı olmak üzere 6.ve 7. sınıf temel derslerinden, bütün müfredattan sorular sorulacaktır.
3 yıllık eğitimin 60 soruda ölçülmesi bilimsel olarak yanlış ve ölçme değerlendirme ilkelerine aykırıdır. Ders başına neredeyse 2 soru düşmektedir. Üstelik bu 60 sorunun hangi kıstaslara göre hangi ders ve konulardan seçileceği belli değildir.
2- Bakan’ın sınavla öğrenci alacak liseler için “nitelikli” tanımını kullanması, bu okulların dışında kalan, okulların yüze 90’ının “niteliksiz” olduğunu ve çocuklarımızın bu niteliksizliğe mecbur bırakılacağını sonucunu doğurmaktadır. Nitelikli 600 okul hangi kritere göre belirlenecektir?
3- Bakan, “eğitim bölgeleri” oluşturacaklarını, çocukların okullarına dair 5 tercihi bu bölgelere göre seçeceğini açıklamıştır. Bu bölgelerin hangi kriterlere göre ve ne zaman oluşturulacaktır? Kendi bölgesinde çocuğuna kontenjan da bahane edilerek sadece imam hatip lisesi gösterilen bir veli, bu “eğitim bölgesi”ni kime şikâyet edecektir?
4- Sadece 600 okulun sınavla öğrenci alacak olması, başarılı çocukların arasındaki yarışı kızıştıracak ve pedagojiye aykırı olarak onların üstündeki yükü, stresi artıracaktır.
5- Bu sistem, Kavimler Göçü gibi Öğrenciler Göçü’ne yol açacak, velileri ve öğrencileri ekonomik durumlarına göre ayrıştıracaktır.
Bakan Yılmaz, “Okul türlerine göre hiçbir öğrencimizi, istemediği bir başka okul türüne yerleştirmeyeceğiz” demiştir. Ancak fen liselerinin 33 bin, sosyal bilimlerin 10 bin, Anadolu liselerinin 340 bin olmak üzere toplam kontenjan sayısı 380 bindir. Bu okulların tümü adrese dayalı öğrenci alsa dahi 1.2 milyon öğrencinin yaklaşık 800 bini imam hatip ve meslek liselerine yönlendirilecektir.
-Ekonomik durumu iyi olanlar, çocuklarını özel okula göndererek bu sistemden kurtulabilecektir. Bu sistemle birlikte özel okul oranının hızla artacağı da açıktır.
– Ekonomik durumu orta olanlar, çocuklarının eğitimi için ‘iyi’ okulların olduğu semtlere taşınacak, bütün bir hayatını değiştirecektir.
-Ekonomik durumu kötü olan yurttaşlar ise “eğitim bölgesi” dayatmasına maruz kalacak, bu sistem eliyle gelecek imam hatip dayatması başta olmak üzere birçok uygulamaya boyun eğecektir.
Milli Eğitim Bakanlığı’na soruyoruz;
- Defalarca sorduk, yine soralım, yeni sistemle ilgili tüm görüşme taleplerimiz bakanlıkça görmezden gelinirken, hangi kurum, üniversite ve eğitimcilerle ne zaman değerlendirmeler yaptığınızı açıklayacak mısınız?
- Bir eğitim sistemine akşamdan sabaha müdahale etmeyi hangi bilimsel referanslarla açıklıyorsunuz?
- Eğitim sistemindeki değişikliklerde toplumsal uzlaşı sağlayarak karar almak sorumluluklarınız içinde değil mi?
- Yeni düzenlemeniz, kız çocuklarının okullaşma oranını olumsuz etkilerken, özel okul ve açık lise uygulamanıza kayıt oranını artıracağı gibi öğrencinin sınava girip girmeme kararı da veliye bırakmaktadır. Bu sorunları çözmek gibi bir düşünceniz var mı, yoksa bir akşam televizyondan emir telakki edeceğiniz cümleler mi duymanız gerekiyor?
5.Okulları kategorize ederken, dünkü söyleminize atıfta bulunup “nitelikli liseler” “niteliksiz liseler” başlıklarını kullanacak mısınız?
6.Bu dahiyane düzenlemelerinizle ne kadar alkış hak ettiğinizi, başta Sayın Müsteşar olmak üzere sıralı bürokratlarınızın performansını puanlamamız sizce nasıl fikir?
Görünen o ki, Milli Eğitim Bakanlığı karar verme yetisini kaybetmiştir. Bir kişi dilek ve temennileriyle MEB’in kararlarını, planlarını değiştirmekte eğitimi yaz-boz tahtasına kolayca çevirebilmektedir.
İlk uyarımız şudur; öğrencilerin dört yıl boyunca emeğini heba edecek bir uygulama söz konusudur ve büyük mağduriyetler yaratacaktır. Bugünden tezi yok akılcı, bilimsel, eşit, toplumun kabul ettiği daha adil bir sistem getirilene kadar bu yıl eğrisi ve doğrusuyla eski sistemle devam edileceği açıklanmalıdır.
Eğitim-İş olarak bir kez daha öneriyoruz; Bakanlığın bundan sonra bu tür davranışlar içerisine girmemesi için bağımsız bir şekilde oluşacak (TBMM aracılığıyla) bir EĞİTİM BİLİM ÜST KURULU kurulmalıdır. Bu kurulun belirleyeceği kısa-orta ve uzun vadeli bir eğitim ana planı (üzerinde uzlaşılmış) topluma güven verecektir. Eğitimde başarı sağlamış ülkelerde olduğu gibi kurulacak ARGE Merkezinde; üniversitelerin Program Geliştirme, Eğitim Teknolojisi, Ölçme ve Değerlendirme uzmanlık alanlarından organik destek alarak bu uzmanlık alanlarındaki strateji belirleme, planlama, uygulamayı izleme ve geliştirme çalışmaları bilimsel bir temele dayandırılmalıdır.
Eğitim sistemimizin en üst danışma organı EĞİTİM ŞÛRASI bütün paydaşların katılımıyla (Şûra katılımcı yönetmeliği eski yapısına dönüştürülerek) acilen toplanmalıdır. Şûranın gündemi “ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş” olmalıdır. Toplanacak bu şûrada ülkemiz tarihinde yapılan sınav şekillerinin tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, sonuçlarının irdelenmesi, çağdaş eğitim sistemlerinin incelenmesi ve toplumsal uzlaşının sağlanması ile oluşacak ve değiştirilmesi düşünülmeyecek seçeneklerin kamuoyu ile paylaşılması zorunluluktur.
Tüm bu hazırlıklar ve alt yapı çalışmaları yapılmadan, sınav sisteminde değişiklik yapılması kabul edilemez.
Yapboz tahtasına çevrilen eğitim sistemi, neredeyse AKP’nin hobisi haline gelen sınav değişiklikleri çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini karartmaya devam etmektedir.
Bu yüzden Eğitim-İş olarak biz, bu keyfi ve gerici uygulamalara karşı itirazları birleştirme gayretindeyiz.
Eğitim-İş olarak bu aniden alınan kararların, askıya alınmasını istiyoruz. Yüreği aydınlık, çağdaş bir ülke için çarpan ve bu özlemin çağdaş, laik, bilimsel, adil bir eğitim sisteminden geçtiğini bilen herkesi change.org internet sitesinde “Sınav değiştirme hobiniz, çocuklarımızın fobisi olmasın” başlıklı imza kampanyamıza destek olmaya çağırıyoruz.