
Türk milleti, son 170 yıla dört devrim sığdırmış ender milletlerdendir; şimdi de, 40 yılı aşkın süredir sürdürülen ve duvara gelip toslayan, hükümetin bile ‘sürdürülemez’ olduğunu söyleyerek üretime başlayacaklarını ilan ettiği yeni bir devrimin, Üretim Devrimi’nin eşiğindedir
19. yüzyılın ortalarından itibaren başlayan milli demokratik devrim sürecimiz, 1876 ve 1908 devrim ataklarının ardından vatan savunması yatağında 23 Nisan 1923 hamlesiyle zirveye ulaşmıştır.
Osmanlı Devleti’nin 19. Yüzyıl tarihi, Batı kapitalist emperyalizmince sömürgeleştirilme tarihi sayılabilir. Uğursuz 1838 Balta Limanı Antlaşması’yla başlayan sömürgeleşme süreci, 1919 Türk Kurtuluş Savaşı’yla durdurulmuştur.
Abdülmecit’e karşı mücadele etmek ve meşrutiyeti ilan etmek amacıyla kurulan Fedailer Cemiyeti, milli demokratik devrimimizin ilk teşkilatlanma çıkışıdır. Bu demokratik hareket, mutlak monarşiye (feodal padişahlık rejimine) karşı demokratik mücadeleye atılan Yeni Osmanlıların ayak tapırtıları, hürriyet mücadelesinin habercisiydi.
MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM SÜRECİNİN İLK HAMLESİ: 1. MEŞRUTİYET
1865 yılında teşkilatlanarak mücadeleye atılan Yeni Osmanlılar, 1838 yılında İngilizlerle yapılan ve imparatorluğun sömürgeleşmesi sürecini başlatan Ticaret Antlaşması ve Tanzimat hareketine karşı çıkarak, Meşrutiyet’in ilanını savundu. Batı ticaret kapitalizmi Osmanlı topraklarına girerek yaptığı yatırımlarla bir yandan Osmanlı kapitalizminin kendine bağımlı olarak gelişmesini sağladı, diğer yandan yerli sanayiyi felcederek iflasına, halk kitlelerinin fakirleşmesine neden oldu. Yüzyılın ikinci yarısında kitlelerin mücadelesi de gelişti. Bundan ivme alan Yeni Osmanlıların mücadelesi sonucu milli demokratik devrim sürecimizin ilk atılımı patlak verdi. 1876 Meşrutiyeti ilan edildi.
MECLİSİ PADİŞAH KAPATTI
Ancak Padişah Abdülhamid, Meşrutiyete fazla tahammül edemedi; 1877-78 Osmanlı-Rus harbini bahane ederek Meclisi süresiz kapattı, devrimi akamete uğratarak 30 yıllık istibdat dönemini başlattı.
Bu dönemde koyu istibdada rağmen aydınların mücadelesi sürdü. Ayrıca 1789 İhtilali Batı’sından gelen milliyetçi cereyanlar, çok milletli Osmanlı ülkesini yangın yerine döndürdü. Yunanlar, Bulgarlar, Arnavutlar gibi farklı milliyetlerin isyanları devleti sarstı.
Abdülhamid döneminde hürriyetçi mücadeleler yükseldi. 19. yüzyılın sonlarına doğru bu mücadeleler içinden Jön Türk (Genç Türk) hareketi tarih sahnesine çıktı. Genç Türk hareketinin başından itibaren milliyetçi ve uzlaşmacı diye ikiye bölünmesi istibdat mücadelesine damga vurdu. Milliyetçi grubu 1889 yılında, Mustafa Kemal’in de sonradan katılacağı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni örgütleyerek mücadeleye atıldı. İttihatçı harekete, 1789 Fransız Devrimi’nden dünyaya yayılan hürriyetçi ve eşitlikçi fikirler yön verdi. Abdülhamid’in ağır baskı ve zulmü bu hareketin çığ gelişmesini bastıramadı.
Genç Türkler’in işbirlikçi kanadına Prens Sabahattin önderlik ediyordu. Bu kanat, İngiliz emperyalizminin himayesinde bir Türkiye amaçlıyorlardı. 1902 yılında Paris’te toplanan 1. Osmanlı Liberalleri Kongresi’nde Prens Sabahattin önderliğindeki uzlaşmacı grup, Osmanlı Devleti’nde Meşrutiyet’in ilanı için Avrupa devletlerinin müdahalesini istediler. Günümüzde AK Parti iktidarına karşı mücadelede halka dayanmak yerine, yabancı devletlerin elçiliklerine devletimizi şikâyet eden ve onlara çağrılarda bulunan, seçimlere yönelik çalışmalarda ABD, İngiltere gibi emperyalist devletlerin büyükelçileriyle balık lokantalarında toplanan, Türkiye düşmanı ne kadar alçak varsa onlarla hemhal olanların o zamanki Prens Sabahattin gibi örnekleri de yabancı devletlerin Türkiye’ye müdahalesini talep ediyorlardı.
2. MEŞRUTİYET, BİR HÜRRİYET VE DEMOKRASİ DEVRİMİYDİ; MECLİS AÇTI
Bu arada 20. yüzyılda ülkemizle kaderi etki-tepki ilişkileri içinde birleşen Rusya Çarlığı’nda 1905 Devrimi patlak verir. Rusya’daki 1905 hareketi, temel insan hakları ve demokrasi için mücadele eden İttihat ve Terakki hareketini ve halk kitlelerini geniş ölçüde etkiledi.
Anadolu’da olduğu gibi, Osmanlı topraklarının her karışında yaşayan halk kitleleri Abdülhamid iktidarının ağır baskısına rağmen şiddetli mücadeleleri ivmelendi. 1908 2. Meşrutiyeti, bu mücadelelere dayanarak zafer kazandı. Abdülhamid, sonunda pes etti; Balkanlar’da İttihat ve Terakki’nin orduya dayanarak ilan ettiği Meşrutiyeti kabul etmek zorunda kaldı. Meclis-i Mebusan’ı açtı. Anayasayı yeniden yürürlüğe koydu.
Türk devrimi, halkın demokratik mücadelesinin bir ürünüydü. Dünya Mazlum Milletlerinin demokratik, hürriyetçi ve antiemperyalist mücadelelerinin bir parçasıydı. Asya’da “büyük fırtınaların yeni bir kaynağı” olarak doğdu. Ülkede bir hürriyet ve demokrasi rüzgârı esti.
Osmanlı’da bu olaylar cereyan ederken dünya emperyalistleri arasında kızılca kıyamet kopmaktaydı. “Dünya hammadde pazarları üzerindeki paylaşım rekabeti ve çelişkisi öyle bir noktaya geldi ki, dünya 20’inci yüzyıla tef gibi gerilerek girdi. Emperyalist devletler, İngiltere, Rusya ve Fransa’nın oluşturduğu “İtilaf” ve İtalya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu ile Almanya’nın oluşturduğu “İttifak” diye iki bloğa bölündü.
İtalya savaş başladıktan sonra İtilaf devletlerine geçti. Osmanlı Devleti de İttifak devletlerine katıldı.” (*1)
PADİŞAH MECLİSİ DAĞITTI
1. Dünya Savaşı’nın konusu Osmanlı topraklarının paylaşımıydı. Osmanlı topraklarının paylaşımını barışçı yollarla yapamayan emperyalistler birbirine girmişlerdi. Kısacası 1914 savaşı, emperyalistler açısından bir paylaşım, Osmanlı topraklarını paylaşma savaşıydı; Osmanlı devleti açısından ise bir vatan savaşıydı.
İkinci Meşrutiyet Meclisi, 16 Mart 1920 tarihinde İngiliz emperyalistleri İstanbul’u işgal edince Padişah da 11 Nisan 1920 günü Meclis’i dağıttı.
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ, MİLLİ DEMOKRATİK
DEVRİMİMİZİN DORUĞUDUR; CUMHURİYET’İN KURULUŞUDUR
Bu kez ülke Meclissizliğe 12 gün sabretti.
Devrim, Anadolu’da Mustafa Kemal önderliğinde başlamıştı.
23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi adıyla tarih sahnesine çıktı.
19. yüzyılın ortalarından beri süregelen, Birinci ve İkinci Meşrutiyet Devrimleriyle iki kez padişah ve saltanatla uzlaşarak da olsa büyük atılım yaparak meşruti monarşiyle kesin kurtuluşu olamayacağı pratikte tecrübe edilerek Cumhuriyet Devriminde karar kılan milli demokratik devrimimiz, Büyük Millet Meclisi’nin Ankara toplanmasıyla zirveye ulaştı. Bu eylem, 29 Ekim 1923 tarihinde adını koyup ilan ettiğimiz Cumhuriyet’in fiilen kuruluşuydu, Cumhuriyet Devrimi’ydi. Her ne kadar tarih faraziyelerle uğraşmasa da, burada ‘eğer Mustafa Kemal ve Anadolu Hareketi, Meclis Devrimini yapamasaydı, İstiklal Savaşı’mız da, bağımsızlığımız da gecikebilirdi. Çünkü “İstiklal Savaşı iç cephede Meclisi kurma savaşıdır, saltanata karşı savaştır. İstiklâl Savaşımızın ve Cumhuriyetimizin bütün başarıları, 23 Nisan Devrimine giden yoldaki adımlardır ya da 23 Nisan devriminin açtığı yoldaki ataklardır. 30 Ağustos 1922 zaferinin yolunu açan eylem, 23 Nisan’dır. Ordu, artık Meclisin Ordusudur. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruzda silahlı kuvvetlere, ‘Büyük Millet Meclisi Orduları, ilk hedefiniz Akdeniz’dir’ emrini vermiştir.”
Türk tarihinde Meclis, eşi benzeri olmayan, yüzyıllarca feodal saltanatın, tek kişi hâkimiyetinin sultası altında ezilmiş halkın egemenlik devrimidir. Demokrasinin de zemini olan milli egemenlik, milletin hâkimiyeti Meclis’le sağlandı. Büyük Atatürk, bu sebeple Meclisin açılışını, Cumhuriyetin kuruluşunu Milli Egemenlik Günü olarak tescil etmişti. On yıllarca Türkiye 23 Nisan’ı, Milli Hâkimiyet Günü olarak kutladı.
Ancak 150 yıllık demokratik devrim mücadelesi süreci incelenirse antidemokratik hareketlerin hedefinde herdaim Meclis olmuştur. Çünkü 150 yıllık sürecin ekseni Meclistir. Amerikancı 12 Eylül faşizmi, Meclisi hedef aldı. Milli Hâkimiyet Bayramına tahammül edemedi; 17 Mart 1981 kabul tarihli, 2429 sayılı kanunla adını “23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı” şeklinde değiştirdi. Milli Egemenlik içeriğini, balonlar, kurdeleleri abartarak gölgelendirdi.
12 Mart’ta da, 15 Temmuz’da da hedef Meclisti. 15-16 Temmuz 2016 gecesi, Amerikancı Gladyo FETÖ, devrimle kurulan Gazi Meclisi hedef aldı. Meclisi içinde milletin vekilleri varken bombaladı.
“Türk Devriminin iki yüzyıllık seyrine bakarsak, Demokrasi ve hürriyet mücadelemizin ekseninde Millet Meclisi bulunuyor. Meclis, demokrasinin ve hürriyetin kurumlaşmasıdır. O nedenle demokrasi karşıtı girişimler, hep Meclisi hedef almıştır.
“Hükümetlerin Mecliste kurulduğu, Meclis tarafından denetlendiği, kriz durumlarında çözümün Mecliste üretildiği hükümet sistemi, Türkiyemizin 150 yıllık Anayasa geleneğidir. Hükümetler ile Millet arasındaki bağı oluşturan kurum, Meclistir.”
Güçlü devlet, güçlü meclisle mümkündür. Türkiye’nin önünde, ABD ve İsrail saldırganlığına karşı Meclis eksenli dik duruş gösterecek, Avrasya yolculuğuna kararlılıkla devam edecek, komşularla işbirliği içinde Doğu Akdeniz’de Mavi Vatanımıza kıskançlıkla sahip çıkacak siyasi iktidarlara hayati ihtiyaç vardır.
KAYNAKLAR:
(*) Fatih Özcan/ Yenigün, 30 Ağustos: Bütün Mazlum Milletlerin yüreğini titreten zafer, 30 Ağustos 2022
- Takunyalı Efe’nin çiftliği – 1
- BİR DİPLOMA NE KADAR?
- Özgür Özel, AK Parti Kuruluş Yıldönümü hediyesini açıkladı
- Vatan Partisi Aydın İl Başkanı Çerçioğlu’nun AK Parti’ye geçişini değerlendirdi
- Memurlar pazartesi 81 ilde iş bırakıyor
- İMO: “Depreme Hazırlıkta 26 Yıl Kaybettik”
- TES: “Hükümetin teklifi, masaya değil, alanlara itiyor”
- Memur ve Emekliler Alanlarda
Makalenin Yenigün gazetesinde yayınlanan versiyonu…