Türkiye’de faşist kimdir?

PKK ve bir kısım “sol”un iddia ettiği gibi AK Parti iktidarı faşist bir diktatörlük mü?

Epeydir Türkiye üzerinde bir “faşizm” hayaleti dolaştırılıyor.

PKK ve bir kısım “sol”un iddia ettiği gibi AK Parti iktidarı faşist bir diktatörlük mü?

Faşizm nedir?

Her otoriter yönetim faşist midir?

PKK ve DEM ile onların yemliğinden beslenen bir kısım “sol” (sahte sol) gruplar yıllardır kendilerine göre bir faşizm tanımı geliştirdiler. Burada öncelikle kendilerinin bölücü ve yıkıcılıklarına imkân vermeyenleri “faşistlik”le suçluyorlar.

“Faşist AKP” diyen de var.

“Faşist blok” diyen de…

Daha eski dönemler için TİKKO gibi bir kısım o biçim “sol”cu örgüt tarafından İngiliz emperyalizminin güdümünde patlak veren, Cumhuriyeti yıkmaya yönelik Kürt isyanlarını bastıran Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Hükümetleri “faşistlik”le suçlanıyor, Cumhuriyet Hükümetleri için “faşist diktatörlük” ibaresi uygu görülüyor.

Güncel boyutunda ise PKK ve o biçim “sol”a göre;

FETÖ darbesinin ve PKK’nın silahlı ayrılıkçı ve yıkıcı eylemlerinin bastırılması harekâtı faşist faaliyetlerdir.

PKK’nın Güneydoğu’da kazdığı hendeklere ve ilan ettiği özerklik çukuruna gömülmesi, devletin kendine yapılan isyanı ezmesi faşist bir uygulamadır.

197 okulun yakıldığı, 269 kamu binasının tahrip edildiği, 1731 ev ve işyerinin yağmalandığı ve 1230 aracın da zarar gördüğü, 46 canın öldüğü Kobani olaylarını bastırmak faşistliktir.

Sur’da Kürt vatandaşların kılına zarar gelmemesi için devletin en seçkin 793 subayını ve polisini şehit verdiği hendek olaylarının bastırılması, kurtarılmış bölge ilan edilen Sur’un kurtarılması faşist faaliyettir.

Sınır boylarında Türkiye Cumhuriyeti aleyhine gerçekleştirilen silahlı örgütlenmelerin dağıtılması, 24 Ağustos 2016 Fırat Kalkanı, 20 Ocak 2018 Zeytin Dalı, 18 Ekim 2019 Barış Pınarı harekatlarıyla ülkemizin ve milletimizin bölünmesine yönelik girişimlerin bertaraf edilmesi Türk devletinin su katılmadık faşist uygulamalarıdır.

PKK, FETÖ ve hempaları, “Cumhur İttifakı”“faşist blok” ifadesiyle nitelemektedir.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komitesi, 31 Mart 2024 yerel idare seçim sonuçlarına ilişkin yaptığı değerlendirmede “AKP-MHP-Ergenekon faşist bloğu” diye nitelediği AK Parti iktidarının aldığı yenilgiden bahsetmektedir. (5 Nisan 2024/ Haber Politika)

Terör hükümlüsü eski HDP Genel Başkanı Selahaddin Demirtaş, “biz bu faşist bloğa mecbur muyuz?” diye sorgulamaktadır. (HDP Genel Merkezi videosu/ 3 Kasım 2016)

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Emek ve Özgürlük İttifakına yazdığı açık mektubunda “faşist blok” nitelemesini sürdürmektedir. (Halkların Demokratik Kongresi @HDK_KONGRE/ 18 Mart 2023)

PKK, DEM ve onun çöplüğünde nemalanan o biçim “sol”un faşizm nitelemelerinin gerçek yüzünü açığa çıkarabilmek için faşizm kavramının tarihsel zemini, toplumsal ve sınıfsal mahiyetini, siyasi ve ideolojik içeriğini ortaya koymak lazımdır.

MALİ SERMAYENİN EN ŞOVEN, EN GERİCİ

VE EN EMPERYALİST (SALDIRGAN/TERÖRİST) UNSURLARI

Faşizm, belirli toplumsal, ekonomik ve siyasi şartların bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan siyasi bir akım ve yönetim biçimidir. Tarihin her döneminde ve her toplumunda faşizm yoktur. 2. Dünya Savaşı arifesinde 1930’larda İtalya ve Almanya’da siyasi iktidara hâkim olan Mussolini ve Hitler rejimleriyle tarih sahnesine çıktı. Tarihsel kökleri, 1. Dünya Savaşı sonucunda yenilen ve şartları çok ağır, Alman milletinin vicdanını yaralayan, aşağılayıcı barış şartlarına, İtalyan milletinin ise Fransız ve İngiliz rakiplerince aldatılmasına kadar uzanır.

Faşizmin herkes tarafından benimsenen bilimsel tanımı ise 3. Enternasyonal ve Genel Sekreteri Georgi Mihaylov Dimitrov tarafından yapılmıştır. Dimitrov 2 Ağustos 1935 tarihinde 3. Enternasyonal’in 7. Kongresine sunduğu raporda faşizmin tanımını, “Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist unsurlarının açık terörist diktatörlüğüdür.” (*1) şeklinde yapmıştır.

TANIM, AYNI ZAMANDA DEMOKRATİK CEPHE İTTİFAK FORMÜLÜ

Burada 3. Enternasyonal ve Genel Sekreteri Dimitrov, 2. Dünya Savaşı cepheleşmesini, bu saflaşmadaki faşizmi yenilgiye uğratacak kuvvetler ittifakının formülünü de ifade etmekteydi. Bu tanıma göre emperyalist ülkelerin tamamı faşist karakterde sayılmıyordu. Yani 6 yıl süren ve 80 milyon insanın öldüğü 2. Dünya Savaşı’na katılan altı emperyalist devletin tamamı da faşist sayılmıyordu. Mali sermayenin “en şoven, en gerici, en emperyalist, en saldırgan (terörist)” olanları faşist kategorisine sokuluyordu. Bunlar da dönemin terminolojisine göre Mihver Devletleri adını almıştı. Kaldı ki bunlar ittifak halindeydiler zaten. Diğer emperyalist devletler Müttefik Devletler olarak tanımlanıyordu ve bunlar (İngiltere, Sovyetler Birliği, ABD, Çin ve Fransa) barış cephesinde sayılıyordu. Dünya demokrasi kuvvetlerinin strateji ve siyasetlerinin belirlenmesini sağlayan faşizmin tanımındaki stratejik mevzilenmenin uygulanışı, yani en geniş antifaşist (demokratik) cephenin inşası savaş cephesinin, Mihver devletleri (Hitler Almanya’sı, Mussolini İtalya’sı ve Hirohito Japonya’sının) altedilmesini, dolayısıyla faşizmin yenilmesini sağlamıştır.

Dünya Demokrasi Cephesinde yer alan ülkelerdeki faşist partilerin konumlanması da Dimitrov’un tanımındaki stratejik içeriğe göre anlam kazandı. Yani Mihver odaklarının işbirlikçisi en şoven, en gerici ve en saldırgan kesimleri de faşist cephe içinde değerlendirildi. Bunlar Hitler işbirlikçileri, İspanya’da Franko, Portekiz’de Salazar, Ukrayna’da Ukrayna Milliyetçileri Örgütü (OUN) liderleri, Romanya’da Ion Antonescu (İyon Antonesku) rejimleriydi. Bu faşist diktatörler işgal altında devrimci, antifaşist vatanseverlerin üzerinde terör estirdiler.

2. DÜNYA SAVAŞI’NI MÜTEAKİBEN FAŞİZMİN

AĞABABASI HİTLERİN ÇİZMELERİNİ GİYEN ABD EMPERYALİZMİ OLDU

1945’te Avrupa’nın ortasına Hitler ve Mussolini, Pasifik’in karanlık derinliklerine Hirohito’nun gömülmesinden sonra Hitlerin kanlı çizmelerini ABD giydi. Bundan sonra faşist kuvvetler Amerikan işbirlikçisi olarak değerlendirildiler. Kore’de Syghman Ree (Saymın Rui), Endonezya’da Suharto, Vietnam’da Diem (Diyem), Arjantin’de Videla, Filipinler’de Marcos, Şili’de Pinoşe Amerikan emperyalizmi güdümünde kanlı faşist diktatörlükler kurdular.   

Peki Türkiye’de somut durum neydi?

TÜRKİYE’DE FAŞİZM AMERİKAN GLADYOSU’YLA TARİH SAHNESİNE ÇIKTI

Faşizm, Türkiye NATO’ya girdikten sonra “Küçük Amerika” olma sürecinde devletin içine yerleştirilen Amerikan Gladyosu’yla tarih sahnesine çıktı. Bu operasyonel örgütün darbeleriyle ortaya çıktı. Bu Gladyo kâh Seferberlik Tetkik Kurulu oldu, kâh Kontrgerilla oldu, en son girdiği kılık FETÖ Gladyosu’ydu.

İlk gerçekleştirdiği bela 6-7 Eylül olaylarıydı.

Menderes hükümetlerinin işbirlikçiliği Amerikan Gladyosu’na zemin hazırladı.

Demirel hükümetlerinin çaresizliği ve acziyeti Amerikan Gladyosu’na 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri için fırsat verdi. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri faşist darbeleri Demirel hükümetlerine karşı yapıldı. Amerikan Gladyosu, Demirel iktidarını yıktı. 15-16 Temmuz 2016 tarihinde gizli ortağı PKK olan Silahlı Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) kılığına bürünmüş olan Amerikan Gladyosu, bu kez AK Parti Hükümeti’ni ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmeye kalkıştı. Ancak bazı nesnel şartlar sebebiyle kaldırdığı taşı ayağına düşürdü. Başarılı olsaydı CHP-HDP (DEM) soslu PKK-FETÖ hükümetini kuracaktı. Tayyip Erdoğan düşmanlığına kilitlenmiş olanlar FETÖ faşist darbe girişiminin çukuruna savruldular. Kanlı canlı askeri darbeye akıl almaz bir şekilde “Tayyip’in tiyatrosu” bile dediler.

15 TEMMUZ FETÖ DARBESİ FAŞİST BİR DARBE TEŞEBBÜSÜDÜR

15-16 Temmuz’dan sonraki süreçte zindanlara tıkılanlar FETÖ’cü ve PKK’lı teröristlerdir. Mehmetçik ve Türk Polisi PKK’yı kazdığı hendeklere ve ilan ettiği özerklik çukuruna gömdü. Yurt içinde kökünü kazıdı. Fırat Kalkanı Harekâtı, Zeytin Dalı Harekâtı yaptı. Türk Ordusu Afrin’e girdi. En son Pençe Kilit Harekâtıyla Irak’ın kuzeyini temizledi. PKK’yı yurt içinde temizlediği gibi sınır ötesinde de ininden çıkamaz hale getirdi. Bütün bu harekatlar, demokratik ve vatansever niteliktedir.

FETÖ, PKK ve şürekasının faşizm tanımı işte bu zeminde şekil ve anlam kazanıyor. PKK ve FETÖ, kendi hain emellerine karşı savaşanları faşistlikle suçluyor. Onlara göre Türkiye’nin vatan bütünlüğünü, devlet hakimiyetini, üniter devleti savunmak faşistlik oluyor; Türkiye’nin vatan bütünlüğünü tehdit edenler, üniter devleti yıkıp federasyon, konfederasyon kurmayı amaçlayanlar, Türk milletini etnik ve mezheplere parçalamak isteyenler “demokrat” oluyorlar. Yani Amerikan emperyalizminin hedef aldığı milli ve milletlerarası unsurlar faşistlikle damgalanıyor. Bu anlayışa göre, Aybüke öğretmeni katletmek “demokratik”, “devrimci” bir hamledir. Diyarbakır Annelerinin evlatlarına sahip çıkmaları “devrimci dava”ya ihanettir, “faşistlik”tir. Nitekim Diyarbakır’da eylemci annelere “Kürdistan davası”nı hatırlatan HDP’liye “tükürürüm sizin Kürdistan davanıza” diyen Diyarbakır Annesi “faşist hain”dir. Son gelişmeler üzerinden düşünürsek, Öcalan’ın “silah bırakma, PKK’yı feshetme, Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle ve Türk Milleti ile bütünleşme” çağrısı ve Kandil’in buna uyması “faşist” bir teşebbüstür. YPG’nin özerklik ve konfederalizm de ısrarı “demokratik”tir.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.