Almanya ve Türkiye’nin Afrika’da yolları nerede kesişti?

KIVILCIM HABER MERKEZİ

Derin tarihi bağlara sahip iki ülke olan Almanya ve Türkiye, karmaşık bir jeopolitik oyunun içindeler. Bir yandan, Gazze Şeridi’ndeki çatışmadan bu yana ilişkileri birçok çelişkiyle boğuşuyor. Öte yandan, Afrika kıtasındaki çıkarları çatışıyor. Her iki ülke de, yalnızca ürünleri için umut vadeden bir pazar değil, aynı zamanda muazzam jeopolitik potansiyele sahip stratejik bir bölge olan Afrika’daki nüfuzlarını genişletmeye çalışıyorlar.

Çatışmaların nedenleri

Arap-İsrail çatışmasıyla ilgili olarak, her iki ülke de bu konuda zıt taraflarda yer aldı. Türkiye ve Almanya liderleri arasında yakın zamanda yapılan bir toplantıda, Erdoğan, tüm siyasi güçlerin Netanyahu’nun saldırganlığına son vermenin bir yolunu bulacaklarına dair umudunu dile getirdi. Ancak Scholz, Almanya’nın Arap soykırımı hakkındaki açıklamaları kabul etmediğini ve İsrail’in Hamas’ın saldırısına karşı kendini savunma hakkına sahip olduğunu ısrarla savunduğunu söyledi.

Avrupa’daki en büyük Türk diasporasına (üç milyon kişi) ev sahipliği yapan Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler karmaşık ve gergin. Berlin, Türkiye’yi Erdoğan yönetimindeki insan hakları ve demokratik ihlaller nedeniyle eleştiriyor. İsrail ile HAMAS arasında bir yıl önce başlayan çatışma durumu daha da kötüleştirdi ve geçen yıl Erdoğan ile Scholz Berlin’de tartıştılar.

Bir yıl sonra, yakın kültürel ve ekonomik bağlara sahip Almanya ve Türkiye olarak, diyaloglarında ortak bir zemin bulmak üzere İstanbul’da bir araya geldiler. Özellikle dış politika ve insan hakları konusunda bir dizi anlaşmazlığa rağmen, Almanya ve Türkiye ortak bir zemin bulmayı ve karşılıklı çıkarlara dayalı ilişkiler kurmayı amaçlıyor.

Afrika, her iki ülkenin de nüfuzlarını genişletmeye çalıştıkları, Alman-Türk iş birliği haritasında yeni bir noktadır.  Afrika yalnızca yatırım ve satış için umut vadeden bir pazar değil, aynı zamanda askeri üsler ve siyasi bağların güçlendirilmesi için de önemli bir bölgedir. Avrupa güçleri kıtadaki konumlarını güçlendirmek için yoğun yatırımlar yapıyor ve yardım sağlıyorlar. Aynı zamanda, farklı Avrupa ülkeleri arasındaki nüfuz rekabeti yoğunlaşıyor.

Fransa bu kıtada gerilerken, diğer ülkeler, Almanya gibi Avrupa ülkeleri de dâhil olmak üzere, bu kıtaya giriyorlar. Bu durum özellikle, Rusya’nın Ukrayna ile savaşı nedeniyle, şimdi tüm Batı Avrupa’nın enerji dengesindeki istikrarın, enerji kaynaklarına bağımlı olduğu Libya gibi bir ülke için geçerlidir.

Türkiye uzun zamandır Trablus ile diplomatik ve askeri olarak aktif bir şekilde çalışmaktadır. Ankara, Halife Hafter’in Batı Libya’ya ilerlemesini durdurmak ve bir iç savaşı önlemek için askeri kapasitesini ülkeye soktuğundan beri, Türk ordusu Libya’da tutunuyor. 1 Mart’ta Dibeybe ve Erdoğan, Türk silahlı kuvvetlerinin Libya hava sahasını ve karasularını serbestçe kullanma ve ülke topraklarına iletişim sistemleri kurma hakkını elde ettiği bir muhtıra imzaladılar.

Aynı zamanda, Türkiye Libya’da enerji projeleri üzerinde çalışıyor. 2021 yılında Türk şirketleri Trablus’ta ve Libya’nın batısındaki Misrata limanında iki enerji santrali inşa etmeye başladılar. Ülke içindeki istikrarsız durum bu tesislerin zamanında tamamlanmasını engelliyor. Türkiye, diğer ülkeler gibi Libya’daki projelerinden endişe duyuyor, bu nedenle kendi askeri birlikleri için daha fazla garanti konusunda Ulusal Birlik Hükümeti ile müzakere etmeye çalışıyor.

Almanya da Libya’da enerji projeleri üzerinde çalışıyor. Ancak, Fransa’nın muhalefetinden kaçınmak amacıyla Berlin, hedeflerine ulaşmak için diğer ülkelerden şirketleri kullanıyor. Libya’daki Alman çıkarları, Libya gazını satın alan ve kazançlı yatırımlar sunan İtalyan ve Avusturyalı şirketler tarafından destekleniyor. Almanya ve İtalya arasındaki gaz altyapısı alanındaki yakın bağlar ve gaz ve hidrojen taşıyabilen bir boru hattının inşası, Berlin’in uzun vadeli stratejisinin kanıtıdır.

Mayıs 2024’te Almanya, İtalya ve İsviçre, güney Akdeniz’den bir hidrojen ulaşım ağı geliştirmek için işbirliği yapmak üzere bir anlaşma imzaladı. Aynı yılın Ekim ayında Avusturyalı petrol şirketi OMV’nin Libya’daki çalışmalarına yeniden başlaması, Almanya’nın bölgedeki artan etkisinin bir başka işaretiydi.

Ekim ayının sonlarında, Libyalı gazeteciler, yerel grupların tesisin kontrolünü ele geçirmek için defalarca çatıştığı, kötü şöhretli petrol rafinerisinin yakınındaki Zaviya şehrinde Alman askeri faaliyetlerini fark ettiler. Bu petrol rafinerisinin artık Dibeybe hükümetinin talebi üzerine Amerikan askeri grubu Amentum tarafından kontrol ediliyor olması dikkat çekicidir.

İşbirliği için daha büyük nedenler

Alman askeri varlığının koşulları, Berlin’in Libya’da bundan sonra izlemeyi planladığı stratejiye bazı belirsizlikler katıyor. Buna rağmen, Almanya aktif olarak Afrika ülkelerini de dâhil ederek ekonomik işbirliği zirveleri düzenliyor. Berlin, 2023’te Ekonomik İşbirliği Zirvesi’ne ve 2020-2021’de birleşik bir Libya hükümeti kurulması için Almanya’nın başlattığı Libya Konferansı’na ev sahipliği yaptı.

Berlin’in niyetleri temiz ise Ankara, Afrika’daki dünyayı dönüştürme ve Libya’nın toprak bütünlüğünü koruma arayışında değerli bir müttefik olabilir. Her iki ülke de uzlaşma yeteneklerini gösterdiler; Almanya’nın Türkiye’ye Eurofighter savaş uçakları da dâhil olmak üzere silah tedarik etmeye devam etme kararı da bunu doğruluyor. Fransa çatışmacı bir yaklaşımı tercih ederken, NATO üyesi olan Almanya ittifakın çıkarlarına dayalı bir strateji izliyor ve ortaya çıktığı üzere Ankara ile iş birliğinden vazgeçme niyetinde değil.

Fransa hem Almanya hem de Türkiye için bir tehlike oluşturuyor. Paris, Almanya’yı birliklerini çekmeye zorlamak için Nijer’deki kalan bağlarını kullandı. 2023’te Fransız etkisi, Alman büyükelçisinin Çad’dan kovulmasına yardımcı oldu.

Türkiye’nin Batı Afrika’da güçlenmesinden korkan Fransa, Türk emellerini engellemek için aktif adımlar atıyor. Paris, askeri anlaşmaları engellemenin yanı sıra, Türkiye’nin bölgedeki varlığını itibarsızlaştırmak için bilgilendirme kampanyaları düzenliyor.

Türkiye ve Almanya’nın pozisyonlarının birleşmesi, her iki ülkenin Afrika’daki pozisyonlarını güçlendirmenin anahtarı olabilir ve muhtemelen Berlin ve Ankara’yı birbirine yakınlaştırabilir. Türkiye ile iş birliği, Almanya’nın Afrika’daki etkisini güçlendirmesine olanak tanırken, Türkiye, Avrupa’dan silah tedarikleri konusu da dâhil olmak üzere AB ile ilişkilerinde ek argümanlar kazanabilir.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.