
Basın İlan Kurumu (BİK’in) uygulamaları, ABD değirmenine su taşıyor
Önceki gün Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel konuyu gazetesindeki köşesine ‘Yerel Basına ABD Kancası’ başlığı ile taşıdı. Dün de Anadolu (anadolugazete.com.tr) adlı internet gazetesinde köşe yazarı ve gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Âdem Yavuz Irgatlıoğlu konuya köşesinde değindi.
Yücel’in aktardığına göre, ABD İstanbul Başkonsolosluğu Basın Ataşesi Alison Brown, yerel basın organlarına ziyaretlerde bulunuyor, hâl hatır hoş sohbetlerden sonra yerel basın organının önüne zokayı atıyormuş; “yerel basını desteklemek istedikleri”ni, “ortak projelere hazır oldukları”nı, “en az 15-20 bin dolarlık destek paketlerinin hazır olduğu”nu belirtiyormuş. Yücel, saptamasını da eksik etmiyor yazının sonunda: “ABD, milli devletlerin altına böyle ‘paketlerle’ dinamit yerleştirir. Aydınlık takipte.”
BİR ZAMANLAR HABERDE BAŞTACI, RESMİ TEMSİLDE GÖRMEZDEN GELİNME
Yeni yasa dijital medyaya en başta “gazetecilik” unvanını verdi. Sarı (Turkuaz) basın kartı imkânı verdi. Yeni Basın Yasası öncesi dijital mecralar pratikte haber olarak değerlendiriliyor, haberde baştacı yapılıyor; ancak temsilde ve resmiyette görmezden geliniyordu. Örgütlü olsa da bu böyleydi. Biz bizzat yaşadık, tecrübeyle sabit bir gerçektir bu görüş. Bununla birlikte 7418 Sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun mevcut yazılı basınla bazı büyük dijital mecraların işine yaradı. Onların şartları zaten BİK’in kriterlerine uygundu. Diğerleri bu kriterlere sahip olmadığı gibi yerine getirmeleri de imkansızdı. Onların kaderine “tık” karşısında başbaşa kalmak düştü. Ayda dört personel ve diğer masrafları iki yıl boyunca cepten karşılayarak ilan hakkını kazanma hakkı kazandı.
YEREL MEDYAYI EKONOMİK SORUNLARI BAŞKA YÖNTEMLERLE ÇÖZMEYE SEVKETMEYİN!
Irgatlıoğlu, Yücel’e başyazısına atfen kaleme aldığı
yazısında BİK’in ölçütlerinin aşırı ağırlığına değinerek yerel medyanın bunları yerine getiremediğini, “tık avcılığı” ile karşı karşıya bırakıldığını, belirtti ve ekonomik sorunlarını “başka yöntemler”le çözmeye yönelirse bu medyadan “ülkeye hayır gelmeyeceği”, bu nedenle yerel medyayı ekonomik sorunlarını başka “yöntemlerle çözmeye sevketmeyen, ‘tık avcılığı’ ile başbaşa bırakmayan uygulamalar”ın gerekli olduğunun altını çizdi. Kısacası BİK’e şartlarını ve ölçütlerini gevşet, yerel medyayı ABD Konsolosunun manipülasyonlarına gelmeyecek şekilde ekonomik şekilde rahatlat demektedir.
MİLLİ GÜVENLİK TEHDİDİ
TÜRKİYE İnternet Gazeteciliği Derneği (TİGAD) Başkanı Okan Geçgel de konu hakkında bir açıklamada bulundu. ABD İstanbul Başkonsolosluğu Basın Ataşesi Alison Brown’ın yerel medya kuruluşlarına yönelik faaliyetini “milli güvenlik açısından tehdit” olarak değerlendirdi. Geçgel yaptığı açıklamada, “Anadolu medyasının tasarruf tedbirleriyle içine itildiği bu ekonomik darboğazdan çıkmasını sağlayacak olan, yine Türkiye Cumhuriyeti hükümetidir. Yerel medyamızı ABD’nin kucağına terk etmek, milli bir sorumluluğu yerine getirmemek anlamına gelir.” dedi.
ABD, devletin yarattığı sorunları devlete karşı kullanmasını çok iyi bilir. Ortalıkta zaten yurt dışından fonlanan bir sürü medya kuruluşu faaliyet yürütmektedir. Hepsi de devlet ve hükümet aleyhtarı yayın yapmaktadır. Bunlar şimdilik büyük kentlerde bulunmaktadır. 81 ilin tamamında birer ikişer Medyascope’un, TELE1’in varlığını düşünün bir kez! Köşeye sıkışmış, ekonomik sorunların altında bunalmış Anadolu yerel medyası için ABD Konsolosluğunun hazırladığı 15-20 bin dolarlık paketler çekici gelebilir. Sen istikrar uygulaması diye yerel medyanın beslendiği kılcal damarları kesersen elin oğlu böyle zokayı uzatır. Unutmayalım bu günlerde turuncu darbenin hedef ülkesi olduğumuzu…