Burdur’da Türk Ocağı

Atatürk ve Türk Ocakları

Türk Ocaklarının milletleşmeye katkıları

KıvılcımHaber ülkede ve ilde seri röportajlarına devam ediyor.

Daha önce MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Âdem Korkmaz ile yapılan söyleşimiz çok geniş KıvılcımHaber okur ve izleyicileriyle buluşmuştu. Bu röportajımız aynı zamanda Yenigün gazetesi okuyucularıyla da buluşmuştu, gazetenin değerli Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni, deneyimli gazeteci Kürşat Tuncel’in beğenisi sonucu. Şimdi de gene ilimizin önemli bir değeri olan, Türk tarihinin son 100 yılına damgasını vurmuş, Osmanlı devletinin tarihe karışmaya yüz tuttuğu son çeyreğindeki o debeleniş yıllarında, Türk’ün o tarihinden gelen kurucu hasletinin yeniden ortaya çıktığı, küllerinden yeniden doğduğu yılların kültürel, psikolojik, toplumsal, moral destek bulduğu örgütlerden, Milli Mücadele’nin kan ve ateşi içinde verdiği ve genç Cumhuriyet’in inşasındaki destekleri takdire şayan örgütlerin başta geleni Türk Ocakları Burdur Başkanı MAKÜ Öğretim üyesi Doç. Dr. Himmet Büke ile yaptığımız röportajı KıvılcımHaber okuyucu ve izleyicilerinin bilgi ve ilgisine sunuyoruz.

1. Sizi tanımakla başlayalım. Kendinizi tanıtır mısınız?

                Doç. Dr. Himmet Büke. 1985 Denizli doğumluyum. 2012 yılından beri Mehmet Akif Ersoy Üniversite (MAKÜ’de) Öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım. MAKÜ’de Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Doç. Dr. Öğretim üyesi olarak çalışmaktayım. Evliyim. 3 çocuğum var. 4 yıldır Burdur Türk Ocağı Başkanlığını yürütmekteyim.

2. Başında bulunduğunuz dernek, 20. Yüzyıl Osmanlı’sının ilk çeyreğinde “cemiyet –Ocak-“ olarak kurulmuş, tarihsel bir dernek. Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış, yakılıp yıkılmış bir ülkenin ilk kuruluş yıllarında dernekleşmiş milli ve demokratik bir kitle örgütü. Ancak kamuoyu bu detaylar hakkında fazla bilgiye sahip değil. Tarihsel geçmişini anlatır mısınız?

                Türk Ocaklarının kuruluşu 20’inci yüzyılın başlarına denk gelir. 1900 yıllarını hemen başıdır. 1900 yıllarının başları Osmanlı Devletinin çeşitli buhranlarla boğuştuğu bir dönemdir. Gerek Kuzey Afrika, gerek Balkanlarda gerekse Kafkaslarda ciddi anlamda savaşlara girmiş, bu savaşların bazılarını kaybetmiş, bir yandan insan kayıplarına uğramış, ekonomik anlamda ciddi anlamda ciddi problemlerle yüzyüze kaldığı bir dönemdir. Türk Ocaklarının kuruluşu aslında 1900’lü yılların başında başlar. Balkan savaşlarıyla Balkanlardaki topraklarımızın elden çıkmasıyla dönemin aydınların devletin bu gidişatına bir çözüm aramak isterler. Türk ocaklarının kurulması fikrinin asıl sahibi gençlerdir. Askeri Tıbbiye’de okuyan 190 genç Türk Ocaklarının temelini atmıştır. İlk buluşmalar İstanbul Karaca Ahmet Mezarlığında başlamıştır. Burada toplantılar yapan gençler devletin ve memleketin gidişatı hakkında görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Türk Ocaklarının kuruluş çekirdeğini burada toplantılar yapan 190 Tıbbiyeli genç oluşturmuştur. 1911 yılına gelindiğinde Osmanlı aydınları arasında farklı düşünce akımları ortaya çıktı. Devletin ayakta kalabilmesi ve bekası için bir kısım aydın Osmanlıcılık akımını, bir kısmı âdemi merkeziyetçilik akımını, diğer bir kısmı Türkçülük fikrini, bir diğer kısmı Batıcılık fikrini savunuyordu. Türk Ocaklarının kuruluşuna damgası vuran gençler Türkçülük akımı etrafında toplananlardır. Ömer Seyfettin’lerin de başını çektiği Genç Kalemler dergisi bu anlamda önemli bir rol oynamıştır. Genç Kalemlerde yayınlanan dönemin önemli aydınlarının yazıları belirleyicidir. 1911 yılında bu dergide yayınlanan Yeni Lisan makalesi çok önemlidir. Bu yazıda Türkçemizin yabancı sözcüklerden nasıl arınacağının, yabancı etkisinden nasıl kurtulunulacağının reçetesi sunulmuştur. Ardından bu süreç bir teşkilatlanma aşamasına girdi. İlk Genel Başkan Ahmet Ferit Tek’tir. Daha sonra gelen Hamdullah Suphi Bey 19302lara kadar Genel başkanlığı götürüyor. Yardımcılığını Yusuf Akçura yapıyor.

Türk Ocaklarının kuruluş amacı, “Türklerin millî terbiye ve ilmî, içtimaî, iktisadî seviyelerinin terakki ve ilâsıyla ırk ve dilinin kemâline çalışmaktadır.” Yani “biz Türk toplumunun milli terbiyesine çalışacağız, toplumsal, ekonomik, ilmi anlamda Türk milletinin yükselmesini sağlayacağız, diğer yandan da milletleşmesine, Türkçemizin kemaline, yani olgunlaşmasını, ilerlemesini sağlayacağız” diyorlar.  Burada baktığımızda Türk Ocaklarının amacının Türk milletinin gerek kültürel olarak gerek ekonomik olarak gerek dil anlamında gelişmesini sağlamak olduğu açıktır. Milletleşme sürecini hızlandırmak olduğu açıktır.

Türk Ocaklarının 1920’lere kadar Osmanlı ülkesinde 30 şubesi oldu. Ziya Gökalp’ın ciddi anlamda hizmetleri vardır bu süreçte. Bu arada İttihat ve Terakki Partisi ile temas sağlanıyor. Burada Enver Paşa gibi, Rauf Orbay gibi isimlerin ciddi anlamda katıları bulunmaktadır.

Türk Ocaklarının 1923 yıllarına kadarki süreçte, Birinci Dünya savaşı sonrası Milli Mücadele sürecinde de aktif bir rol oynadı. Cumhuriyet’in ilanından sonraki zaman ise Türk Ocaklarının asıl parlak dönemi diyebiliriz. Mustafa Kemal Atatürk Türk Ocaklarını ciddi anlamda desteklemiştir. Latife Hanım Türk Ocaklarının fahri başkanlığına seçilmiştir. Celal Bayar Türk Ocaklarının Umumi kâtipliğine (Genel sekterliğine) seçilmiştir. Bu süreçte Türk Ocakları hızla büyümüş, Anadolu’nun birçok yerinde temsilcilik ve şubeler açmıştır. Cumhuriyet Devrimi’nin Anadolu’nun içlerine kadar yayılması, örneğin Latin alfabesinin halka öğretilmesi ve yerleşmesi konusunda çok ciddi anlamda katkıları olmuştur. Bu arada Atatürk de Türk Ocaklarının gelişmesi için çok büyük oranda destek çıkmış, örneğin İstanbul Türk Ocağı binası için 3 bin 55 lira yardımda bulunmuştur.  

3. Derneğinizin toplumsal, demokratik ve kültürel işlevlerinden bahseder misiniz?

Türk Ocakları şu anda dernek statüsündedir. 1954 yılında Bakanlar Kurulu’nun aldığı bir kararla             “kamu yararına çalışır dernek” durumuna geldi. Türk Ocakları, Türkiye’deki en eski sivil toplum kuruluşlarından bir tanesidir. En eskisi Kızılay malım. Türkiye’nin farklı bölgelerinde bulunan şubeler, genel merkezle koordineli bir şekilde faaliyetlerini sürdürür. 100 yılı aşkın süredir devam eden ve adı da Ocakbaşı Sohbetleri olan bir programı var. Ocakbaşı Sohbetleri haftada bir gün yapılır. Ocakbaşı Sohbetlerinde belirlenen konular için ildeki ve çevre illerdeki akademisyenleri, konunun uzmanları davet ediyoruz. Konularda yelpaze oldukça geniştir. Bu konuların içeriği sağlık, toprak, ziraat, ekonomik, toplumsal vs. olabiliyor. Aklınıza gelebilecek her konuda burada haftada bir gün konusunun uzmanlarınca akademisyenlerce kültürel faaliyet yapılıyor. Gençlerin akademik anlamda yetişmeleri için destekler sağlıyoruz. Geçmiş yıllarda İngilizce kursları vardı. Matematik kursları vardı. Osmanlı Türkçesi kursları var, devam ediyor. Üniversiteli gençlere de faydalı olmaya çalışıyoruz.

Programlarımızın hepsi halka açıktır. Programdan birkaç önce sosyal medya marifetiyle duyuru yapıyoruz. Bunun yanısıra konferanslar düzenliyoruz. Mesela geçmiş yıllarda Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Hanımı burada misafir ettik. Gene Cumhuriyet’in ilanının 100’üncü yılı münasebetiyle Kazım Karabekir Paşa’nın kızı Timsal Karabekir’i burada misafir ettik. Ocakbaşı programına katılımlar her hafta değişiyor.

4. Sanırım 1934 yıllarında derneğin kapatılma niyetleri üzerine bir grup derneğe sahip çıkarak başka bir mecrada yeniden örgütleme çabasına giriyor. Bu konuyu biraz açar mısınız?

Türk Ocaklarının resmi kuruluşu 1912 yılına tekabül eder. Bu kapanış hadisesi 1931’de cereyan ediyor. Kapatılma olayı doğru değil; 1931 yılında olağanüstü bir kongreyle kendini feshediyor. Bu gelişmede dönemin farklı siyasi koşulları etkilidir. Olaylara bugünden bakarsak yanılırız. Her olayı kendi ekonomik, siyasi ve toplumsal şartları içinde değerlendirmek lazımdır. Bugün geçmişte yaşanan bir olay hakkında şöyle olsaydı daha iyi olmaz mıydı gibi yaklaşım ve yorum doğru olmaz. 1931’de Türk Ocakları bütün mal varlığı ile birlikte kendini feshetmiş, mal varlığı dönemin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası’na devredilmiştir. 1954 yılında Türk Ocakları Hamdi Suphi Tanrıöver tarafından tekrar açıldığında bu mal varlığı geri alınmaya çalışılmış, ancak bu, Ocak kendi kendini feshettiği için mümkün olmamıştır. 1931 yılında Türk Ocaklarının kendi kendini feshetmesiyle ilgili olarak Ruşen Eşref Ünaydın Atatürk’ün, “milletlerin tarihlerinde bazı devirler vardır ki, muayyen maksatlara erişebilmek için maddi manevi ne kadar kuvvet varsa hepsini biraraya getirmek ve aynı istikamete sevketmek lazımdır” dediğini aktarır. Feshetme olayından sonra yeni kurulan Halkevleriyle devam ediliyor.

1930’larda yeni kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası nedeniyle çok kısa bir dönem içinde çeşitli sıkıntılar yaşanmıştır. Türk Ocakların içinden Serbest Fırka’ya geçenler oluyor, Rauf Orbay gibi, Reşit Galip gibi, Kazım Karabekir gibi, Ahmet Emin Yurdakul gibi… Türkiye’de çok partili sisteme geçiş denemesi süreci içinde oluyor bu gelişmeler.

1949 yıllarında Tek Parti Döneminin sona ermesiyle birlikte İstanbul’da Türk Ocakları yeniden faaliyete geçiyor. 12 Eylül darbesinde tüm sivil toplum kuruluşları gibi Türk Ocakları da kapatılıyor. 1983’te tekrar faaliyete geçiyor. Bugüne geliniyor.

5. Kamuoyunda ocağınız bir siyasi partinin etkisinde olduğu algısı var. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Türk Ocaklarının –gerek hâlihazırdaki gerekse ilk kuruluştaki- tüzüğü gereği hiçbir siyasi partiyle doğrudan bir bağlantı içinde değildir ve siyasete karışmama, siyaset yapmama ilkesi vardır.

Ancak dönemin şartları gereği dönemin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkasıyla ilişkileri vardır. Atatürk’ün partisidir.

Günümüzde ise Türk Ocaklarını yönetenler ve buraya gelenler hiçbir zaman siyaseti konuşmuyoruz. Haftalık sohbetlerde siyaset konuşulmaz. Tabii ki bu şu demek değildir; siyaset yapılmaması ilkesi, milletin ve devletin güncel sorunlarına, bir takım sıkıntılarına dair açıklamalar, görüşler beyan edilmeyeceği anlamına gelmez. Örneğin Burdur Şeker Fabrikası’nın satılmasına karşı açıklamada bulunduk o zaman; bunların kamu tasarrufunda kalması gerektiği yönünde.

Bu nedenle Türk Ocakları, bir siyasi partinin doğrudan yan kuruluşu olmaz. Bu tüzüğe de aykırı zaten. Ama bu bizlerin siyasi görüşü olmadığı anlamına gelmiyor. Ocağa gönül verenlerin, hepimizin belli bir siyasi görüşü var. Farklı siyasi partilere gönül verenler bulunmaktadır Ocak’ta.

Bizim buradaki temel amacımız Türk milletinin ilerlemesi, daha müreffeh bir hayata kavuşması hedefidir. Toplumumuzun daha uygar bir toplum haline gelmesi amacını taşıyoruz. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu ilkelerinin dışına çıkılmaması amacımız da vardır. Anayasamızın ilk maddeleri var. Hassasiyetlerimiz bu çerçevededir. Türk Ocaklarının kapısı herhangi bir yıkıcı, bölücü fikre sahip olmamak kaydıyla herkese, her görüşten vatandaşa açıktır.

6. Son olarak Burdur halkına bir mesajınız var mı?

Burdur’u biz kendi memleketimiz gibi hissediyoruz. Ben 2012 yılında geldim Burdur’a. Buraya geldiğimizde karı koca ve bir çocuğumuz vardı. Şimdi 5 kişi olduk. Dolayısıyla 10 yıldır buradayız. Buralı gibi olduk. Burdur’u seviyoruz. Burdur güzel bir şehir. Kendi iç dinamikleri bakımından dengeli, doğal, tarihi güzellikleri açısından da güzel bir kent.

Türk Ocaklarının Burdur’da ilk kuruluş tarihi 1988 yılıdır.

Cumhuriyet’in ilk yılarında burada bir ocağı var. Daha sonra kapatılmış. Bizim ulaştığımız bilgilere göre Zafer Mahallesi’ndeki Kilise Türk Ocaklarının mülküymüş. Gene Burdur’da bir başka yerde daha mülkü var. Daha sonra bunlar el değiştirmiştir. Kültür Bakanlığı’na geçmiştir.

Biz Burdurluların biraz daha Türk Ocakları’na rağbet göstermesini, sahip çıkmasını istiyoruz.

Ocağımız her zaman açık.

Burada farklı konularda her hafta bir konu üzerinde konunun uzmanlarınca akademisyenlerce Ocakbaşı yapıyoruz.

Bütün halkımızı bekliyoruz.

-Çok teşekkür ederim.

-Ben de teşekkür ediyorum.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.