Süreci okumak doğru istikamet tayin etmede belirleyici bir başlangıçtır. Eğer birçok çelişkiden oluşan gelişmenin gidişatını doğru ve bilimsel olarak saptayamazsanız sağa sola savrulmaktan kurtulamazsınız. Bu sebeple milli ve evrensel şartları iyi gözlemlemek ve kavramak şarttır.
Daha 20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde gerileme ve çökme emareleri görülmeye başlanan Batı uygarlığının bu gidişatı yüzyılımızda artık daha somut, daha gözle görülür hale geldi. Artık neo liberal uygulamalarıyla öne çıkan Atlantik uygarlığı tarihin çöp sepetine atılma süreci iyice ivmelenmiştir. Bugün çağdaş uygarlık paylaşımcı, kamucu, insancıllığı ile öne çıkan yükselen Avrasya uygarlığıdır. Türkiye de Atlantik zincirlerinden kurtulma, Avrasya’daki yerini alma sürecine girmiştir. Bu süreç özellikle 2014’ten sonra Ergenekon’dan çıkış ve FETÖ’nün başının ezilmesiyle birlikte iyice hızlanmıştır. Bunu Atlantik aktörleri de net bir şekilde görmektedir. Türkiye’nin milli çıkarlarının Avrasya’da olduğunu yazıp çizip durmaktadırlar.
Atlantik uygarlığının bugünkü çöken gerileyen baş aktörü olan ABD dünyanın her yerinde olduğu gibi bölgemizde ve Türkiye’de de kaybetmekte, yenilmektedir. Bu gelişmeyi ilkokul çocukları bile görmeye başladı artık. 1970’lerin ve 1980’lerin Türkiye’sinde ABD etkisiyle günümüzde ABD etkisi arasında dağlar kadar fark olduğunu, artık ABD’nin Türkiye’de ve bölgemizde eski oyun kuruculuğunu, eski ali kıran baş kesiciliğini, bir sözü iki edilmez durumunu kaybettiğini sokaktaki sıradan vatandaş bile görmeye başladı artık.
Ama bununla birlikte ABD hala hegemonyacı kuvvet olarak karşımızda durmaktadır.
ABD’de oyun çoktur.
Kolay kolay vazgeçmez.
Yenilen köpeğin yenilgiye doymaması durumunu yaşamaktadır.
Bu sebeple hala hesaba katılması gereken bir kuvvettir.
Düşmanı küçümseyen kaybeder.
Güneyimizde Mehmetçik karşısında kaybettikçe, koridoru dağıldıkça yeni oyunlar kurmayı sürdürmektedir.
Irak’ta ve Suriye’de patlayan ve kitlesel katliamlara sebep olan bombaların arkasında aranması gereken parmak ABD’nin parmağıdır.
İşte bu seferki başyazımızın konusu, deneyimli gazeteci İsmet Özçelik’in bu konudaki yazısı oldu.
Iraklı dostlarla karşılaştım.
Saddam döneminden tanıdıklarım.
Devlette önemli görevleri vardı.
Şimdi ticaretle uğraşıyorlar.
Yolları Türkiye’ye düşmüştü.
Irak’ı konuştuk, eski günleri andık.
Bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyorlar.
Irak’ta yaşananlarla ilgili anlattıkları şöyle:
GÖSTERİLER
“2003 öncesinde petrol 18 dolardı.
Buna rağmen ekonomi bu kadar kötü değildi.
Bugünkü gibi elektrik, su sorunu yoktu.
2003 sonrası petrol fiyatları 140 dolara kadar çıktı.
Saddam döneminin 7 katı.
Şu anda 60 doların üzerinde.
Saddam döneminin üç katı
Ama elektrik, su sorunu bile çözülemedi.
Halk da isyan etti.
ABD’NİN KURNAZLIĞI
Irak bu hale 2003 işgalinden sonra geldi.
Yaşananların sorumlusu ABD
Ama onlar bunu gizlemeye çalışıyor.
Halkın tepkisini İran’a yönlendirme peşindeler.
Bunun için de her riski alıyorlar.
Hiçbir masraftan kaçınmıyorlar.
Ajanları göstericilerin içinde
İran düşmanlığı yapıyorlar.
PARALAR NEREYE GİDİYOR
Irak’ın ciddi bir petrol geliri var.
Temel sorunlarımız çözülebilir.
Ama paralar uçuyor.
Bir kısmını işgalciler;
Bir kısmını da yöneticiler iç ediyor.
İhalelerde rüşvet yüzde 50’lere kadar çıktı.
Yöneticilerin körfez ülkeleri bankalarındaki hesapları patladı.
GÜVENLİK
En önemli sorunlardan biri güvenlik
Devlet otoritesi kalmadı.
Bırakın geceyi, gündüz bile can güvenliği yok.
Halk Saddam dönemini mumla arıyor.”
SURİYE’DEKİ PATLAMALAR
Konu Suriye’ye geldi. Fırat’ın doğusunda yaşananları;
IŞİD’i, PKK/PYD’yi konuştuk.
Tel Abyad’ta, Resulayn’da, …
Kalabalıklar içinde patlatılan bombaları değerlendirdik. Önce gülümsediler…
Sonra Irak’ta yaşadıklarını aktardılar:
CAMİLERİN BOMBALANMASI
2003’te Saddam devrildi.
Halkta ABD’ye karşı büyük öfke oluştu.
Bağdat’ta iki önemli cami vardır.
Biri Şiilerin gittiği Kazımiye Camisi.
Diğeri Sünnilerin gittiği Hanif Cami.
Cuma namazı sonrası Hanif Camisinden çıkan kalabalık yürüyüşe geçer, Kazımiye Camisi’nden çıkanlarla birleşir ve ABD’yi protesto ederdi.
Kalabalık giderek artıyordu. ABD ürktü. Sonra camilerde bombalar patlamaya başladı.
Bir Şiilerin camisi, bir Sünnilerin camisi hedef alındı.
Arkasından mezhep kışkırtması başlatıldı. Her patlamada onlarca kişi öldü.
Ama ABD’nin umurunda değildi.
Onların derdi Şii, Sünni işbirliğini dağıtmaktı.
HALK HEDEF ALINDI
Sonra sıra pazar yerlerine, kalabalık caddelere geldi.
Halk doğrudan hedef alındı.
Kargaşa yaratıldı.
Sonra IŞİD piyasaya sürüldü.
Halkın, ABD’ye tepkisi bastırıldı.
SURİYE’DE DE AYNI
Suriye’de yaşananlar da aynı.
Cerablus, Afrin müdahalesi.
ABD’nin hesaplarını bozdu.
Akdeniz’e ulaşacak koridor kesildi.
Son harekât umutlarını tam bitirdi.
Irak’taki taktik orada da devrede.
Kalabalık yerlerde patlamalar.
Kitlesel ölümler, korku salma girişimleri…
“Kara güçlerini” ayakta tutma;
Halkın Şam yönetimine yönelmesini engelleme;
ABD’ye tepkisini önleme amaçlı.
Kullanılan önemli değil;
Asıl fail önemli.
Yaşananlar Türkiye’ye de tehdit.
IŞİD’e dikkat.”
Anlattıkları böyle.
Tecrübe konuşuyor..!
[3d-flip-book mode="thumbnail-lightbox" urlparam="fb3d-page"
id="12654" title="false" lightbox="dark"]
- Hizbullah’a düşmanlık yapan ‘Müslümanlar’ın hayali
- Vali Bilgihan’ın Bucak ziyareti
- Saadet, Gazze için meydanlarda
- Emeklilerin TÜİK öfkesi
- Yağmanın yeni adı orman parkı!
- Atatürk savaşı göze almıştı
- Hükümet kafasını kuma gömdü; ama eylemlerinin giderek yükselten işçi kararlı
- Vatan Partisi’nden boykot çağrısı