İstanbul Sözleşmesi, bir hayat tarzı ve toplum modeli dayatıyor

İstanbul Sözleşmesi’nin bir toplum ve hayat modeli dayattığını ve bu modelin kabul edilemeyeceğini dile getiren Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’ten önemli açıklamalar geldi.

Ülkede kadın cinayetleri ve kadına şiddet fırtınası cereyan ederken diğer yandan da “İstanbul Sözleşmesi uygulansın!” kampanyası yürütülüyor. CHP, HDP, İYİ Parti, AK Parti’nin bir kesimiyle liberaller bu kampanyanın yürütücüleri. İstanbul Sözleşmesi sanki sihirli bir değnek, Türkiye’ye değdirdin mi, kadına şiddet ve kadın cinayetleri şıp diye duruverecek! Böyle bir algı operasyonu yürütüyorlar.

Ancak işin gerçeği öyle değil!

İstanbul Sözleşmesi 2011 yılından beri Türkiye’de yürürlüktedir. Ama kadına şiddet ve kadın cinayetleri artarak sürüyor.

Bu konuda gerçeği olgularda aramak gerekir.

Doğu Perinçek: İstanbul Sözleşmesi’nin dayattığı hayat tarzını reddediyoruz!

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ulusal Kanal’da Çıkış Yolu programında gündemi değerlendirdi. Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur’un sorularını cevaplayan Doğu Perinçek, İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin partisinin aldığı karara ve gündemdeki tartışmalara değindi.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’YLE EŞCİNSELLİK DAYATILIYOR’

İstanbul Sözleşmesi’nin dayattığı toplumu tarif eden Doğu Perinçek, “İstanbul Sözleşmesi şu şekilde takdim ediliyor. Televizyonlarda, radyolarda sanki kadına dayak bu sözleşme ile önlenirmiş, sanki bu sözleşmeyi imzalamazsak Türkiye’de kadına şiddet serbest olacakmış. Sözleşmenin başlığı kadına şiddeti önleme sözleşmesi ya sanki sihirli değnek geliyor, dokunuyor Türkiye’ye ve kadına şiddet, dayak kalkıyor” dedi. 2011 yılında Ak Parti Hükümeti’nin CHP, MHP ve o zamanki adı BDP olan, Meclis’teki PKK –yani HDP ile birlikte oybirliğiyle imzaladıkları bu sözleşmenin 9 yıldır Türkiye’de yürürlükte olduğunu belirten Perinçek, “hani nerede o sihirli değnek, niye dokunmadı Türkiye’ye? Niye cinayetlerde bir azalma yok? Bir kere bu sözleşmenin kadını dayaktan koruyan hiçbir özelliği yok. Tam tersine kadını kenara iten, kadını süren, kadını kafese kapatan bir toplum modelini dayatıyor. Bu sözleşmenin en önemli özelliği kadınla ilgili değil, Türk milletine kadınıyla erkeğiyle Edirne’den Kars’a, Hakkâri’ye kadar bir toplum modeli dayatıyor. Çürümüş, erkek ve kadın cinsiyetlerinin ortadan kalktığı, eşcinselliğin normalleştirildiği ve bunun da adına toplumsal cinsiyet, cinsel yönetim özgürlüğü deniyor sözleşmede” diye konuştu.

NEREDE EŞCİNSELLİK VARSA ORADA KADIN KAFESTEDİR

SGBTİ gençliği

Eşcinselliğin olduğu yerde kadınların kafeste olduğunu ifade eden Perinçek, “nerede kadın kafesteyse orada erkek erkeğe ilişki göreceksiniz, eşcinsel ilişki göreceksiniz. Eşcinsellikle kadının aşağılanması arasında tarih boyunca bir beraberlik var. Nerede görüyoruz bunu? Eski Yunan kölecilik toplumunda, Eski Roma toplumunda, Orta Doğu’nun aşırı baskıcı, feodal toplumlarında. Şimdi de Washington’un temsil ettiği Batı’nın çürümüş emperyalist-kapitalist toplumlarında… Tüm buralarda neyi görüyoruz? Aşırı sınıfsal baskı, zorbalık” değerlendirmesinde bulundu.

KADININ MUTLU OLMADIĞI BİR TOPLUMDA ERKEK MUTLU OLABİLİR Mİ?

İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerinde toplumsal cinsiyetin 15-20 yerde geçtiğini, toplumsal cinsiyeti açıklarken, “kadın-erkek cinsiyetinin yanında (yani doğal cinsiyetin yanında tanımladığı”nı ifade eden Doğu Perinçek sözlerini, “zaten tanımlarken de adını toplumsal cinsiyet olarak tanımlıyor. Ben herkesin anlayacağı şekilde onu tanrıların cinsiyeti diye söylüyorum. Toplumsal cinsiyet dedikleri bizim kadın ve erkek diye bildiğimiz cinsiyetin dışındaki cinsiyet tarifleri. Onlar da ne oluyor? Alfabenin harflerinden L, G, B, T, İ diye tanımlanıyorlar. Yani (L) Lezbiyen kadın kadına, (G) Gay erkek erkeğe, (B) Biseksüel iki cinsiyetli yani hem eşcinsel hem normal, (T) Transseksüel yani cinsiyetini değiştirmiş. Aslında bu İ, Q diye devam ediyor. İstanbul sözleşmesinde hem eş hem partner tabiri var. Bu da eşcinseller için. İşte bu partnerler eşcinsel ve bakıyorsunuz bunlar toplu olarak evlatlık aldıkları çocuklara tecavüz ediyorlar. Onların ideoloji ve felsefesine göre bu normal oluyor, çünkü eşcinsellik tercih edilen bir hayat. E, o zaman o çocuklara da eşcinselliği tercih ettiren bir hayat, denklemler geçerli hale geliyor. Yani bu bir reklam. Kadına şiddeti önleme diye söylendiği için biz de kadına vurgu yapıyoruz ama kadının yanında erkek de gidiyor. Yani, kadının mutlu olmadığı bir toplumda erkek mutlu olabilir mi?” şeklinde sürdürdü.

Gelecek nesilleri tehdit eden LGBTİ sapkınlığı: Onur Yürüyüşü

‘CUMHURİYET VATANDAŞINI SAVUNUYORUZ’

İstanbul Sözleşmesi’ni Vatan Partisi olarak tüm Türk milletine anlatacaklarını bildiren Vatan Partisi lideri, “biz İstanbul Sözleşmesi’ni Türk milletine anlatmayı son derece önemli buluyoruz ve dayattığı hayat tarzını reddediyoruz. Emperyalizmin toplumsal modeli bizim için kurtuluş değil. Biz sınıfsal eşitliklere doğru ilerleyen, sömürünün ve baskının kalktığı, dolayısıyla kadın-erkek arasında da eşitliğe doğru ilerleyen ve kadın üzerindeki bütün baskıların ortadan kalktığı ve buna temel olan yani kadına şiddete ve baskıya temel olan bütün ilişkilerin, kültürel ilişkilerin, bir takım olumsuz anane ve geleneklerin töre adı altında kadını ve kız çocuklarını haksız durumlara sürükleyen o törelerin kalktığı bir cumhuriyet kültürünü, bir cumhuriyet vatandaşını savunuyoruz. Bunu da erkek-kadın el ele yaratılması için Vatan Partisi olarak görevlerimizi üstlenmiş durumdayız” dedi.

‘6284 İLE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ BİRLİKTE SAVUNMAK MÜMKÜN DEĞİL’

Doğu Perinçek, “İstanbul Sözleşmesi giderse 6284 sayılı kanun da gider” iddiasına açıklık getirdi. Perinçek, “İstanbul Sözleşmesi giderse 6284 sayılı kanunumuz da gider gibisinden endişeler çok yanlış. Bu tamamen İstanbul Sözleşmesi’ni korumak için getirilen bir tezdir. Doğru değil. 6284’e sahip çıkıyoruz. O Türkiye’nin toplumsal kadın mücadeleleriyle kazandığımız toplumsal hak ve hukuku düzenlemektedir. İstanbul Sözleşmesi ise Batı’nın Türkiye’ye dayattığı bir sözleşmedir. İkisi birbirinden ayrıdır. 6284 sayılı kanuna dokunamazsınız! Hayır, tam tersine 6284 ile İstanbul Sözleşmesini birlikte savunmak mümkün değil. 6284’ü siz kalkacaksınız LGBTİ’ler, lezbiyenler, gayler vs. Batı’nın müfettişleri, zabıtaları Washington ile İstanbul Sözleşmesi’ni savunacaksınız. Aynı adamlarla 6284 sayılı kanunu savunmaya kalkarsanız 6284 sayılı kanuna en büyük kötülüğü yaparsınız; çünkü bu milleti karşıya itersiniz. 6284 sayılı kanunun kalkanı olarak İstanbul Sözleşmesini getirmek 6284’e yapılacak en büyük cinayet, en büyük suikast” ifadelerini kullandı.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN KANUN İLE AYRILABİLİRİZ’

Perinçek, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur’un “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi için ne yapması gerekiyor? Bir hukuki düzenlemeye mi gerek var burada?” sorusunu,

“kanun ile olur bu. Şimdi kanunla uluslararası sözleşme imzalandığı zaman kanunların üzerinde bir düzleme çıkıyor çünkü bizim Anayasamızın 90. maddesine göre uluslararası sözleşmelerin anayasaya aykırılığı kabul edilemiyor. Mesela diyelim İstanbul Sözleşmesi bizim aile ile ilgili hükümlerine aykırıdır diye Anayasa Mahkemesine dava açamıyoruz çünkü sözleşmelerin anayasaya aykırılığı iddia edilemiyor. Bu durumda sözleşmeden nasıl çekileceksiniz? Ancak kanunla çıkılabilir. Bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve Hükümet kararıyla bu sözleşmeden çıkılmaz ama belki iki kademeli bir şey yapılabilir. Önce Bakanlar Kurulu bir karar alır, ondan sonra bunu Meclis’e getirir ve Meclis’ten de onaylatarak çıkabilir” diye cevapladı.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.