Provokasyonlara dikkat edilmezse telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşırız

Dün akşam saatlerinde İdlib’e intikal eden Türk askeri konvoyuna yapılan topçu saldırısı sonucu 6 Mehmetçiğimiz şehit, 7 Mehmetçiğimiz ise yaralandı.

TSK’ne, milletimize ve şehit Mehmetçiklerimizin ailelerine başsağlığı, yaralı Mehmetçiklerimize acil şifalar temenni ederiz.

Genel olarak Suriye coğrafyası, özel olarak İdlib çok karmaşık ilişkiler yumağı haline geldi.

Suriye’de hesabı olan uluslararası kuvvetlerin bir şekilde İdlib’te varlığı bulunmaktadır.

Öncelikle İdlib’in bir Suriye toprağı olduğu, orada Suriye devletinin ve Esad’ın egemenlik haklarının bulunduğu gerçeğini kabul etmek şarttır.

Küçümsemek için “Rejim kuvvetleri” dedikleri Suriye ordusunun İdlib’te hâkimiyet kurma çabalarının, İdlib’te yuvalanmış teröristleri oradan defetme mücadelesinin meşru olduğunu benimsemekle işe başlamalıyız.

Suriye’deki yabancı kuvvetler, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayamaz.

Suriye’nin toprak bütünlüğünü, Suriye devleti ve Suriye Silahlı Kuvvetleri sağlar.

2014’ten önce İhvan-ı Müslimin hevesi yüzünden Suriye’de Amerikan çıkarlarına yaptığımız hizmetler ayağımıza dolaşmış durumda.

Sonraki süreçte ABD gemisinden inip Türkiye gemisine binince ve Türkiye’nin “mecburiyetleri” öne çıkınca, sırtımızı Astana sürecine dayayarak yaptığımız Fırat Kalkanı ve Barış harekâtlarının Suriye’nin toprak bütünlüğünü parçalayan ABD-İsrail koridorunu önlemesi Suriye devletinin vatan bütünlüğünü sağlama hamlelerine katkıda bulundu. Rusya ve İran ile Astana sürecini devam ettirmeli, Suriye’nin vatan bütünlüğünü sağlamasına katkıyı sürdürmeliyiz.

Bunun için, İhvan kibrini bir kenara atarak, Suriye devletiyle doğrudan ilişkileri alt düzeylerden üst düzeylere çıkarmalı, Esad’a el vermeliyiz. Bunun için şartlar vardır ve Türkiye’nin mecburiyetleri, devlet aklı zorlamaktadır.

Umman Denizi’nden Karadeniz’e kadar uzanan cephede ülkemiz tehdit altındadır.

Bu saflaşmada kuvvetler şöyle mevzilenmiştir.

Bir yanda ABD, İsrail, Suudi Arabistan, BAE, Yunanistan, Ukrayna, PKK/YPG, DAEŞ, Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) düşman safları oluşturuyor.

Diğer yanda Türkiye, Suriye, İran, Rusya, Irak, Abhazya, Azerbaycan, Katar ve Libya’nın Yasal Hükümeti dost kuvvetleri oluşturmaktadır.

Bu somut cepheleşmeyi Karadeniz’den Umman Denizi’ne kadar bütünsel olarak değerlendirmez de münferit parçalarda farklı stratejiler uygularsak altediliriz, yeniliriz.

Ukrayna, ABD, İsrail saflarındadır; Türk Akımı karşıtı ve Kırım politikasında ABD işbirlikçisi bir pozisyonu vardır.

Suriye’deki dünkü kışkırtma hamlesinin tam da Ukrayna ziyareti öncesine denk gelmesi uyarıcı olmalıdır.

Sü uyur, düşman uyumaz.

ABD ve İsrail, Batı Asya’da yenilmiştir.

Tek çıkarları, Türkiye ile Rusya ve İran’ın arasına kama sokmak, Astana sürecini sabote etmektir.

ABD-İsrail fitnesini boşa çıkarmak, Türkiye’nin elindedir ve binlerce yıllık devlet aklının gereğidir.

Bunun da yolu, Suriye devletine ve Esad’a doğrudan el uzatmaktır.

Aksi takdirde Türkiye’nin başına önüne geçilmez belalar sararız.

[3d-flip-book mode="thumbnail-lightbox" urlparam="fb3d-page" 
id="12654" title="false" lightbox="dark"]
Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.