Bu başlıkla 10 Eylül 2002 tarihli YENİ ŞAFAK gazetesi ekonomi sayfasında yayımlanan aşağıdaki yazı, gazeteci CAN AKSIN’a ait.
Can Aksın, deneyimli ve mesleğinin seçkin temsilcilerinden olan bir gazeteci… Şimdi emekli olarak Ayvalık’ta yaşıyor.
Yazıda, Cumhuriyetin sanayileşme yıllarına ilişkin çok değerli ve tarihe tanıklık niteliğindeki anıları aktarılan ŞAHAP KOCATOPÇU ise, Türkiye’de cam ve seramik sanayinin kurucularındandı. Uzun yıllar Türkiye Şişe Cam Fabrikaları Genel Müdürlüğü ve sanayi meslek kuruluşlarında yöneticilik; 27 Mayıs ve 12 Eylül dönemi hükümetlerinde Sanayi Bakanlığı yapmış bir teknokrattı.
Can Aksın’ın, genç Cumhuriyetin sanayileşme atılımını içinden yaşamış Kocatopçu’nun konuya ilişkin anısını aktardığı yazısı şöyle…
ŞAHAP KOCATOPÇU: “RUSYA’YA VEFA BORCUMUZU ÖDÜYORUZ”
Geçen Cumartesi (6 Eylül 2002 günü) yazımı yazamadım. Özür dilerim. 28 yıllık arkadaşım, Şişecam Genel Sekreteri Dr. Rüştü Bozkurt “Haydi hazırlan Rusya’ya gidiyoruz” dediği için, Rusya’da seyahatteydim. Orada yazı yazmak kolaydı, ama onu gönderebilmek olasılığı hayli zayıftı, onun için sizden bir günlük izin aldım.
Rusya’ya Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları’nın Moskova yakınlarındaki Vladimir kentinin Garohovetz kasabası yakınlarında faaliyete soktuğu Ruscam adlı şişe fabrikasının açılışına gittim.
Uçağa binmek üzere otobüse çıktığımda, bir de baktım karşıdan yıllarca Şişecam’ın genel müdürlüğünü yapan, bakanlıklarda bulunan ve “papyonu ve piposu” ile neredeyse özdeşleşen Şahap Kocatopçu geliyor. Yanında İktisat Fakültesi’nden ağbim Talat Orhon var.
Nasıl sevindim bilemezsiniz. Hemen kalkıp Şahap Bey’e yerimi verdim. Akşam’ın ekonomi yönetmeni olan fakülte arkadaşım Hasan Eriş de ortak ağbimiz Talat Orhon’a yer verdi.
Şahap Bey benim çok eski bir dostum. Eskiden onunla hep Paris’de, bir çeşit çiçek pazarı olan Chatle’da karşılaşırdık. O da, ben de doğayla ve çiçeklerle uğraşmayı çok severiz. Bu kez şans Moskova uçağında bizi buldu.
Tam dertleşecektik ki, Şahap Bey, “Can, biliyor musun bu fabrika ile Rusya’ya vefa borcumuzu ödüyoruz” dedi. Atatürk tarafından Amerika’da okutulan ve Türkiye’ye her alanda büyük katkıları olan Şahap Kocatopçu anlatmaya başladı:
“Türkiye Atatürk’ün önderliğinde kalkınma hamlesi başlatırken, Ruslar 3 tekstil fabrikası kurmak üzere Türkiye’ye Rijov adlı bir başmühendis gönderdi. Rijov fabrikaları kısa sürede kurup Rusya’ya geri döndü. Kurduğu fabrikalar çok başarılı olmuştu. Bu yüzden kendisi hafif sanayi bakanı yapıldı. Bu görevi 14 yıl sürdürdü, ardından Ankara’ya büyükelçi olarak atandı.
“Rijov 1957’de Türkiye’ye atandığında dönemin başbakanı Adnan Menderes’i ziyaret etti ve şöyle konuştu: ‘Sayın Başbakan, yüzyıllardır savaşan iki ülke arasında dostluk sağlanamadı. Siz komünizmi beğenmediniz, biz de NATO’ya girmenizden memnun kalmadık. Bu ortamda hükümetim beni iki ülke arasında dostluk kurmak üzere gönderdi. Ekonomik kalkınmanıza ve sanayileşmenize destek vermek istiyoruz. İhtiyacınız olan tüm fabrikaları kurarız, sözde dostlarınız olan bazı ülkelerin sizden esirgediği tesisleri de kurarız.’”
Şahap Kocatopçu devamla o günlere ilişkin şu tanıklığını da anlattı:
“1957 yılında Şişecam Genel Müdürü olduğum günlerde yalnızca Paşabahçe vardı. Pencere camı fabrikası kurmak istedik. 3 yıl Avrupa’daki tüm firmaları dolaştım, ancak hiçbiri bize böyle bir fabrika kurma konusunda yardım etmek istemedi. ‘Zor bir sanayidir. Türkiye bunu yapamaz’ dediler. Amaçları Türkiye pazarını kaybetmemekti.
“Ruslar bunu duymuşlar ki, bize o teklifi getirdiler. Hükümet de bu işi bize verdi ve böylece Ruslar, o dönemin en son teknolojisini kullanmamızı ve 1961’de Türkiye’de pencere camı üretilmesini sağladılar. Biz şimdi Ruslara vefa borcumuzu ödüyoruz. Bu kez biz onlara en son teknolojiyi getirip fabrika kuruyoruz…”
Paşabahçe Grubu’nu ve Şişecam’cıları oldum olası severim. Şahap Bey’in, Talat Bey’in yıllarca genel müdürlük yapmalarının bir rolü var bunda tabi. Ama bu seyahatte, “gerçekten sevilmeleri gerektiğini” bir kez daha gördüm.
Başta İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ve Şişecam Genel Müdürü Doğan Arıkan olmak üzere bu seyahate katılan “bütün şişecam’cılar” tam bir “aile” dayanışmasını gösterdiler.
Birbirleriyle çok uyumlu ve birbirlerini tamamlayan tavırlarını görünce, bu işletmelerin yurtdışında böyle güzel tesisler açmasını normal karşılamak gerekiyor.
(10 Eylül 2002-Yeni Şafak)