
“Git ceddine bir sor hele
Hatırına neler gele
Darboğazda “Çanakkale”
Tarihin en zor meydanı… (N.Y.GENÇOSMANOĞLU)
“Biz Çanakkale’de Türklerin tomurcuklarını tükettik” diyor bir İngiliz tarihçi. Çanakkale yüzünden İstanbul’da, Anadolu’da bir dönem mezun veremeyen liselerimiz var. Yok edilen bir genç kuşak. İngiliz tarihçinin dediği gibi, taze tomurcuk bir nesil. Bir Alman general “bu kadar genç bir kuşak böylesi bir iman ve kararlılıkla nasıl savaşabiliyor” sorusuna; “Temiz geçirilen ilk gençlik yılları” şeklinde cevap veriyor.
Osmanlı, alan değil, veren imparatorluktu. Kamu vicdanında temiz oluşu bu yüzdendi. Oyunu kuralına göre oynamadığı için dağıldı. Çöküşünün sessiz oluşu da bu yüzden oldu. İmparatorluk, yatırımı İstanbul’a yaptı hep. İstanbul işgal edilince kendi malımızın hırsızı durumuna düştük. Anadolu’ya geçirmek durumunda olduk. İslam ülkelerinden destek gelmeyişi, parçalanmaya onların da katılması, hilafetin fiilen iflas ettiğinin göstergesidir.
Dua müminin silahıdır”. Her dönem dualarına muhtaç olduklarımız vardır. Çanakkale’de de moral gücün, maneviyatın etkili olduğu doğrudur. Ancak sırf duayla kazanılacak olsa Balkan hezimetini yaşamazdık. Nedensiz yaprak kımıldamaz. Çalışmadan olmaz.
Çanakkale kendi destanını, kendi masalını, şirini, menkıbesini, kısaca kendi edebiyatını yaratmıştır. Bu gayet doğaldır. Ancak meydan masallara, menkıbelere bırakılırsa zaman içerisinde gerçeğin yerini alırlar. Gerçeğe saygıda buluşmak durumundayız. Öyle olursa sorunları aşmamız kolaylaşır.
Yenilen taraf olmalarına rağmen İngilizlerin, Fransızların, Anzak’ların Çanakkale Savaşları üzerine araştırmaları, eserleri bizden daha fazladır. Gelibolu’yu Anzak filmlerinden öğrenmemeliydik?
Mehmetçik cepheye sadece vatan için ölmeye gitmiyor. Şahadet mertebesine erişeceğine de inanıyor. O inanç bu kahramanlıkta önemli bir faktördür.
Savaş çığlığı “Allah, Allah” olan bir ordumuz var. Ordusuna peygamberinin adını veren tek millet biziz. Mehmetçik mareşalden daha üstün rütbeyle, aguşunu açmış kendisini bekleyen peygamberin yanına, gideceğine olan inançla hücum ediyor. Bu ruh, ordumuzda dün vardı, bugün de var, hep var olacak. Cumhuriyet bu ruha dokunmadı. Bilinçle daha da zenginleştirdi yüceltti onu.
İşgalcilerin ortak amacı Türksüz bir Anadolu yaratmaktı. Anadolu’da Türklük, Türkçülük şuuru etrafında kader birliği eden topluluk dünya durdukça unutulmayacak destan yarattılar bu bahtsız dönemi atlatmayı başardılar.
Çanakkale’nin şişeye benzeyen dar yerinden sekiz ay boyunca her gün ortalama iki bin asker giriş yapmaktaydı. Sekizle çarp eder beş yüz bin. Yarısı şehit, kalanı gazi. İşte bilanço…
Çanakkale’de kullanabildiğimiz üç uçağımız vardı. Karşı taraf uçak gemilerine sahiptiler. Suriye’de çarpışan askerlerimizin sırtlarında kışlık, Sarıkamış’ta çarpışanlarımızın sırtlarında yazlık elbiseleri vardı. Hazırlıksızdık.
Çanakkale, Türk-İslam âleminin Batıya karşı iki yüz yıl aradan sonra kazandığı ilk büyük zafer olması bakımından çok önemlidir. Büyük zaferdir, ama yenilgimizi önlemeye yetmemiştir. Sakarya zaferi Polatlı’da, İnönü zaferi sadece Bozhöyük’te, Çanakkale zaferi ise tüm Türkiye’de kutlanılır. Bunun bir anlamı vardır onu doğru yorumlamak lazım.
Milli benliği olmayan topluluklar kuru kalabalıklardır. Ülkesini başkalarının idare ettiği bir devletin, devlet olma niteliği bitmiş demektir.
Karadeniz iç denizdir. Kapısı da boğazlardır. Kilidi Türk’ün elindedir. Bugünkü mücadele bu kilidi elimizden almak gayretidir.
Milli tarih doğru anlatılmıyor. Kasıtlı, bilinçli biçimde sahte tarihler yaratılıyor. Gerçekler saptırılıyor veya abartılıyor. Parlak, görkemli sayfalar ise ya karartılıyor ya cılız gösteriliyor. Ya da hiç alınmıyor, anılmıyor. Bu şekilde sahte belgelerle yanıltılıyor sonraki kuşaklar. Bu büyük hatadır.
Yakın tarihimizi okuyanlar emperyalizmin tuzağına düşmezler. Bugün yaşanan hadiselerin aynısı yakın tarihimiz içinde fazlasıyla var.
Bu zaferde küçük rütbeli subayların rolleri büyük olmuştur. “18 Mart” Cumhuriyetten önce Osmanlıda da kutlanmaktadır. Denilebilir ki Çanakkale Zaferi Osmanlıdan miras, kesintisiz kutlanmaya devam edilen ender bir tarihtir bizim için.
İngiliz, İsrail, Anzak, Yeni Zelanda, Pakistan millet olduklarını Çanakkale’de öğrendiler. Zira, biz de öyle.
“Büyük dağın dumanı büyük olur”.
Birçok kahramanımız var.
Gaflet ya da delalet sebebiyle bir o kadar hainimizin olması da normaldir.
Rıza Tevfik; “Ben ne yaptım ki, Sevr’i imzalamaktan başka…” demiştir.
Mondros Sevr’in, Çanakkale Kurtuluş Savaşının önsözüdür. Kimi tarihçiler “Osmanlı, Balkan Harbi yenilgisinden sonra Çanakkale’de öğrendi savaşmayı” diye yazar.
Milli Mücadeleyi Çanakkale Zaferine borçluyuz. Bu zafer bize Kurtuluş Savaşı yapma gücü vermiştir. Bu zaferle iki yüz yıllık yenilgi kompleksini üzerimizden attık.
[3d-flip-book mode="thumbnail-lightbox" urlparam="fb3d-page"
id="12654" title="false" lightbox="dark"]
- TÜRK-İŞ süresiz oturma eylemine gidiyor
- Kifayetsiz muhteris yöneticinin ülkesine ve halkına verdiği zarar
- Jandarma yangına yönelik devriye atıyor
- Erdoğan’dan çiftçiye yeni kredi paketi müjdesi
- Cuma’da ders gibi hutbe: “Kamu hakkı dokunulmazdır”
- Yazarımız, Sagalassos’ta tarihi dokudaki tahribatı altı maddede gösterdi
- Hükümet krizin yükünü emekçinin sırtına yükleme kararından vazgeçmiyor
- GÜNAH HARİTAMIZ