YA O GECE ULUSAL KANAL OLMASAYDI!

Ya da…

O gece,

Kanlı kalkışmaya yeltenenlerin aklına,

İlk Ulusal Kanal’ı susturmak gelseydi…

Belki de gelmiştir,

Hainler de, düşman da biliyor ki;

Canını, malını varlığını, bu ülkeye vermeye hazırların,

Bu durumlarda,

Alfabenin ortasına kadar birçok planları vardır.

Cumhuriyetin aydınlık yolunda, kervan dizenlerin,

Kapıları da develerin gireceği kadar planlıdır.

En gümüş süt gecede de,

En hain tipili boranlı gecelerde de,

Göz kapağını kaşına çivileyen nöbetçileri vardır.

Ve her daim uyanıktır…

Onlar da bunu biliyorlar.

Peki..

Ya o gece Ulusal Kanal olmasaydı!

Diğer kanallardan haberi izleyenler,

Bu harekâtın Türk Ordusuna ait olduğunu zannedip pijamaları ve terlikleriyle evlerinden izlediklerinde

Ay bacayı çoktan geçmiş olacaktı.

Kim bilir, belki de..

“Hükümetten kurtulduk” diye sokaklara indiklerinde,

Karşılarında

Sınırımızda o gece için bekletilen,

Amerikan ve İngiliz askerlerini bulacaklardı.

Bizim hainlerle de işbirliği…

Kan gövdeyi sürükleyecekti.

Sabaha da; Amerika:

Genel Başkanımız Doğu Perinçek, 15 Temmuz akşamı yaşanan Amerikancı-Fethullahçı darbe girişimi sırasında Kanal A’ya telefonda bağlanarak çağrıda bulundu.

“Bakın kaos çıktı, insanlık için oraya gidiyorum” diyecekti.

…Ve o gece Ulusal Kanal olmasaydı,

O geceden itibaren,

Kanlı infazlar başlayacaktı

Mahkemelerle, hâkimlerle, savcılarla uğraşmayacaklardı.

Yüzyılın intikamıydı planlanan.

Karşılarında kimi görmüş, listeye almışlarsa hepsinin kafalarına sıkılacaktı.

Sonra?

Sonrası malum;

Selahattin Demirtaş’a dillendirdikleri,

Demokratik bölgeler planı işleyecek,

Türkiye 32 eyalete ayrılacak;

Süryaniler, Araplar, Tatarlar, Aleviler, Sünniler, Hemşinliler, Kürtler, Zazalar…

Kim varsa üç şehirli beş şehirli tarikatı, cemaati bol devletçikler…

Amerika ve Avrupa’nın işte bu hayalle hala ateşler içinde yanıp tutuşmasının sebebi budur!

Eğer o gece Ulusal Kanal olmasaydı,

Evlerinden Mustafa Kemal’in askerleri,

Pijama ve terlikleri ile kışlalarına koşmayacaktı.

Karargâhlarına ayaklarına geçirdikleriyle gelemeyecekti;

Jetlerinin yakıtları boşaltılamayacaktı,

Pistler patates tarlasına çevrilmeyecekti.

Tankların paletleri sökülmeyecekti…

Ömer Halisdemir

Alnından vurup o hani, kendi şerbetini içmeyecekti.

Ve dahası..

Halk sokağa inmeyecekti.

İnanın bana,

O gece

O saat diliminde

Ulusal Kanal değil Türkiye’nin,

Dünyanın en çok izlenen kanalı olmuştur.

Düşmanınızın sizi aradığını duyduğunuzda

En güvendiğinizin evine sığınırsınız.

Bu ülkenin aklı, vicdanı, zekâsı, namusu da

O gece,

Ulusal Kanal’a bakmıştır:

“Ne diyor” diye…

Ne demişti Genel Başkan öfke ve kararlı bir ses ile:

Bu darbe Türk Ordusunun değil,

Amerikan ve Fetö kalkışmasıdır.

15 Temmuz gecesi ilk açıklamayı yapan Genel Başkanımız Doğu Perinçek: ‘‘ Bu kalkışmanın size kesinlikle söylüyorum TSK ile bir ilgisi yoktur. Komuta kademesi,TSK, göreceksiniz Milletle birlikte bu Amerikancı, Fettullahçı kalkışmayı ezecektir, bozguna uğratacaktır. Bu faaliyet başlamıştır.TSK Harekete geçmiştir ve bu ABD ile işbirliği yapan unsurları bastırmaktadır. Millet onları desteklemektedir.”

Korkmayın çıkın evlerinizden.

Yeneceğiz bunları, yeneceğiz!

Halkın güvendiği kanaldır.

O güvenilir sese kulak verdi halk.

İşte bunu daha geçen öğrendik:

Bir yabancı şirketin araştırmasında

Ulusal Kanal

En güvenilir kanal sıralamasında,

İlk beşin içinde.

Ve hatta ikinci sırada sayılır.

Üstelik milyonlarca üyesi bulunan platformlar içinde henüz olmamasına rağmen!

Peki ya Ulusal Kanal olmasaydı..

Tellal tutup bağırtacak mıydık,

Türkiye’nin sahiplerine toplu mesaj mı geçecektik,

Kapıların ziline mi basacaktık,

Yaşadığı ülkenin nereye gittiğini, gideceğini gören partinin,

Gözetleme kulesidir Ulusal Kanal,

Tehlike anında alarm butonudur Ulusal Kanal.

Geçmişte başardığı işleri saymıyorum.

Silivri örgütlenmesi;

Ermeni soykırım yalanı,

Talat Paşa Komitesi,

Komşularla barış görüşmeleri,

Avrasya oluşumu,

Sendikal haklar,

Emeğin yüce değeri,

İstanbul sözleşmesi..

..Ama bugün buradaysak ve ayaktaysak,

Yarın güzel günlere doğru hep birlikte yürüyeceksek,

Ulusal Kanal ve Aydınlık

Önümüzde buldozer gibi ilerliyor.

Şimdi 25 milyonluk bir yerleşime daha ulaşmak istiyor.

Şimdi önümüzde 3,5 tonluk bir kaya var.

Buldozerimizin egzozundan kara dumanlar çıkıyor.

Zorlanıyor.

At nalı, gaz lambası zamanı değil..

Fedakarlığımızı dolduracağız deposuna.

Güç katacağız,

O yol üstündeki taşın yerinden oynatmasını beklemeden,

Biz de gireceğiz o taşa, omuz ile, göğüs ile,

Kavrayabildiğimiz yerden on parmak ile,

Sırt ile…

Muharrem Yerli / Ulusal Kanal Programcısı

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.