Yılbaşı’nı kutlamalı mıyız; nasıl kutlamalıyız?

Çağdaş yaşamın meşgalelerinin yoğunluğu zaman algısını değiştirmiş bulunduğundan olsa gerek zaman çok hızlı geçiyor. Eskiden zamanın geçmediğinden, can sıkıntısından bahsedilirdi. Dünyanın dönüş hızı sanki artmış gibi! Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları çok hızlı kovalıyor. İşte yeni bir yıl daha yaklaşmaktadır. 2025 yılına bir hafta gibi kısa bir zaman kaldı. Yeni yıl yaklaştıkça kamuoyunda ve medyada yeni yıl kutlamaları tartışmaları yerini aldı bile. Noel kutlamasıyla yeni yıl kutlamalarını bilinçli bir şekilde birbirine karıştıran kesimler, yılbaşı kutlamalarını Hıristiyan adeti ve bayramı diye karalamayı sürdürmektedir. Yeni yıl kutlamasına en başta muhafazakâr kesimler ve dinci-İslamcı kesimler karşı çıkmaktadır.
Oysa Noel genellikle 25 Aralık’ta kutlanmaktadır.
Noel, genellikle 25 Aralık tarihinde İsa’nın doğumunun kutlandığı bir Hıristiyan bayramıdır. “Doğuş Bayramı”, “Kutsal Doğuş”, “Milat Yortusu” olarak da adlandırılmaktadır.
Noel, her yıl dünyadaki Hıristiyanların çoğunluğu tarafından 25 Aralık’ta kutlanır ama bazı ülkelerde kutlamalar 24 Aralık’ta Noel arifesiyle başlar ve 25 Aralık bitimine kadar devam eder. Ermeni Kilisesi gibi bazı Doğu Ortodoks Kiliseleri, Jülyen takviminde 25 Aralık’a tekabül eden 6 Ocak’ı Noel olarak kutlarlar. Hıristiyanların çoğunlukta olduğu bazı ülkelerde ise pratikte Noel tatili yılbaşı tatiliyle birleştirilir.
Şimdi bu bilgiler ışığında Hıristiyanların pratiği ile yeni bir yıla girmenin sevincinin kutlandığı ve paylaşıldığı yılbaşı eğlencelerini bilinçli bir şekilde birbirine karıştırarak mide bulandırmak ya zırcahillikten kaynaklanmaktadır ya da kötü niyet beslendiğinin işareti olmaktadır.
Bu duygu ve düşünceler altında Millî Eğitim Bakanlığı’nın “milli ve kültürel değerlere aykırı” gerekçesiyle okullarda yılbaşı kutlamalarını ve eğlence programlarını yasaklamasını nereye koymak gerekir? Bunda temel etken, Milli Eğitim Bakanı’nın “Millî Görüş” geleneğinden gelmekte olduğu gerçeğidir.
Aşağıda Ece Ataer’in kaleme aldığı ve Aydınlık gazetesinde yayınlanan “Türkler yılbaşını nasıl kutlamalı?” başlıklı makalesini KıvılcımHaber okuyucu ve izleyicilerinin bilgi ve ilgisine sunuyoruz.

Türkler yılbaşını nasıl kutlamalı?

Ece Ataer

Millî Eğitim Bakanlığı “milli ve kültürel değerlere aykırı” gerekçesiyle devlet okullarında, yılbaşı kutlamalarını yasaklamış. Evet, Türk kültüründe yılbaşı 1 Ocak’ta kutlanmaz ama yılbaşı bizde binlerce yıl öncesinde vardır. Dr. Günnur Arpacı Yücekal’ın 2019’da çıkan “Türk Kültüründe Yılbaşı Kutlamaları” kitabı ilaç gibi. Arpacı, 2006 yılından itibaren Altay merkezli çeşitli Orta Asya kültürleriyle bağlantılı Gök Tanrı inancının temel prensipleri, değerler sistemi üzerinde çalışmış. Doktorasını Yeditepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nde tamamlayan Arpacı, Altay’da yaptığı alan araştırmaları ile Altay Tanrıcı başı “Akay Kiney”le yaptığı görüşmeler sonucunda kitabını yazmış.

Atayurt’tan kopuk olunduğu hem de Türklüğe ait bilgileri Türk dışı kaynaklardan alma alışkanlığı nedeniyle “Tanrıcılık” ile ilgili birçok bilginin yanlış olduğunu fark eden Arpacı, Altaylara gider. Neden Altay? Çünkü uzak olsalar da tüm Türklerin hafızalarında genetik olarak kayıtlıdır. Yılbaşı kültürüne ait bulgular da bunun bir parçasıdır.

İnsan Davranışlarının, Eylemlerinin, Üretimlerinin Anlamlar Dünyasının Arka Planında İnanışlar Vardır

Arpacı Önce Gök Tanrı inancını, Şamanizm’i, kamı; bunlara bağlı gelişen hayatı Altay’ın ışığında tekrar masaya yatırarak Akay Kine’nin aktarımlarıyla mitolojik anlamda yılbaşı kutlamalarına bir zemin hazırlıyor. Akay Kine’nin sesine kulak veriyor.

“Kadim zamanlardan beri kutlanan iki bayramdan biri (21 Aralık) göçer Türkler tarafından yılbaşı kabul edilmiş; bir diğeri de (21 Mart) tarım yapan Türkler tarafından yılbaşı kabul edilmiş.” Bugün, bizde es geçilen her iki bayram da Türk dünyasında kutlanmaktadır. “Göçer Türklerin yılbaşı kutlamasında yer uykuya yatırılmaktadır (21 Aralık), buna karşın tarım yapan Türklerin yılbaşı kutlamasında (21 Mart) yer uyandırılmaktadır.”

Arpacı’ya göre Türklerin yılbaşı kutlaması “Gün Yanırgan-Kün Yanırgan- 21 – 25 Aralık” tarihlerindedir. En uzun gece, en kısa günün yaşandığı 21 Aralık’ı 22 Aralık’a bağlayan geceden ayın 25. gününe kadar olan sürede “günün boşlukta” olduğu kabul edilir. Gün, 25 Aralık’tan itibaren “Güneş Yenilendi” sembolizmiyle uzamaya başlar.

21-25 Aralık tarihlerini kapsayan Güneş’in karşılandığı yılbaşı kutlaması, ailevi bir kutlamadır. Bu kutlamada dışarı çıkılmaz, evde kutlama yapılır. Erlik Bey’e, Yer Su’ya şükran sunulur, “algış” denilen dualar edilir. Ruhumuzu, manevi varlığımızı veren Tanrı’ya, Gök’e dua edilmez. Kanımızı, tüm varlığımızı veren dişi, Yer Su’ya dua edilir. 21 Aralık’tan 25 Aralık’a kadar ise Güneş’e… Bu ritüellerde kadın ön plana çıkar.

Yılbaşı ağacı, Muazzez İlmiye Çığ’ın da belirttiği gibi Hristiyanlara bizden geçmiştir. Erlik Bey’e ait olan köknar ağacı, toprağın altına nüfuz edip ulaşsın diye eve dikilir. Böylece toprak ile suyun gücü davet edilmiş olur. Yer uyansın, tekrar yemiş versin diye köknara (çama) yiyecekler, hediyeler asılır. Bu ağacın etrafında Güneş’in tersi yönünde 7 kez dönülür.

Bugün Erlik Bey’i Türk dünyasında Ayaz Ata temsil eder. Erlik ya da Ayaz Ata çocuklara hediyeler getirir. Bu hediyeler köknarın eteklerine serpiştirilir. Erlik, mavi giysisiyle eve gelince şarkılar söylenir. Tanrı’nın rengi ak, Yer Su’nun rengi mavidir. 21’i 22 Aralık’a bağlayan gece yemek yenir. Erlik, Ren geyikleriyle Yer Su’nun üzerinde dolaşır. Bu zamanda kötülüklerle savaşılmaz. 21-22 Aralık’ta kötülüğü iyilikle karşılamak için evler ışıklandırılır.

Arpacı’nın Araştırmasının Değerini Artıran Türkiye Türklerinin, Bu Kültürü Modern Hayata Nasıl Taşıyacağına Dair Önerileri…

Arpacı “modern” hayatın içinde bu kutlamalara yeni bir anlayış getirilebilir diyor. Önerilerini bir bir sıralıyor:

Yılbaşı kutlaması 21-25 Aralık tarihlerini kapsamalı. 21 Aralık’tan itibaren bu gelenekleri anımsatan ev dekorasyonları, giyimler, yiyecekler kökenden güç alınarak yılbaşına taşınmalı. Altay başta olmak üzere Türk devletlerinden getirilen objeler, Türkiye’ye getirilip satışa sunulmalı. Ritüellerdeki konuşmalarda kullanılan sözcükler Dede Korkut’tan, Manas’tan çıkmalı! 12 Hayvanlı Türk Takvimi Türklerden Çinlilere geçmiştir. Bu takvime göre o yıl hangi hayvana aitse o objeler evlerimize girmeli. Karanlığa ışıkla karşı koymak için evlerin lambaları yakılmalı; mumlar, kandiller alev almalı! Tüm şehirler, kasabalar, köyler kötülüğe, cahilliğe, kavgaya, umutsuzluğa karşı aydınlatılmalı ki olumsuzluklar dışarıda kalsın. Ülkemize barış, umut, sağlık, huzur gelsin.

Arpacı ekliyor “Kadim Türk bayram, kutlama ve ritüellerini başka bir dine ait öğeler olarak algılama yanlışına asla düşmemeliyiz. Bu kutlamaları, ritüelleri yerine getirdiğimizde mevcut dinimizden çıkmış gibi hissetmek beyhude bir endişe olacaktır.”

Özden gelip Türk’ü Türk yapan mitoloji, inanç, geleneklerle yoğrulmuş bu kutlu günlerin yaşatılması Türk kültürünün aktarılması için temel gereklilik değil midir? Yapılan her kutlama, yerine getirilen her ritüel kökleri yaşatmaz mı?

Akay Kine kimdir? Yılbaşı’nın rengi nedir? Bayramda insanlar neden maske takarlar? Neden göbek adlarıyla çağırılırlar? Neden saygı duyulan kişilerin adı ağza alınmaz? Yılbaşı ile ilgili buna benzer birçok sorunun yanıtlarını 27 Aralık Perşembe akşamı, Dr. Günnur Yücekal Arpacı tek tek açıklayacak. Nerede? Saat tam 23.00’te Ulusal Kanal’da H’ECE’de.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.