
Özlediğimiz ve gözlediğimiz halkçı-vatansever devlet adamı modeli
2014-2016 arası iki yıllık karanlık bir dönem…
Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlık dönemi…
Bir yandan ilk Açılım-Barış süreci sürmektedir.
ABD “kara kuvveti” PKK terör örgütünün iyice kuvvetlenerek gemi azıya aldığı yıllar;
Güneydoğu Anadolu’nun bazı illerimizde “özerklik çukuru”nun kazıldığı süreç.
Silahlı Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ’nün) darbe kalkışmasının ön yılları.
ABD-İsrail güdümlü Davutoğlu Hükümeti’nin teröristlere sınırlarımızı açıp yol geçen hanına çevirdiği güneyimizde, Suriye’de kıyametler kopmaktadır.
Dünyanın dört bir yanından Suriye’de toplanan terörist gruplar Suriye muhalifleriyle ülkenin altını üstüne getirmiş, Suriye toplumunu hallaç pamuğu gibi atmışlardı. Ülkenin üzerine karabulutlar gibi çöken iç savaşta Rusya, İran, ABD, İsrail, bazı Avrupa devletleri askeri kuvvetlerinin dışında Suriye ordusuyla çatışan toplam 145 terörist örgütün varlığı düşünülürse, internette dolaşan vahşi tabiat videosundaki yüzlerce çakalın bir aslana saldırması olayındaki boğuşmanın bir örneği yaşanmıştı. (*1)

İşte bu süreç içinde 24 Kasım 2015 tarihinde sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle bir SU-24 Rus uçağı iki Türk F-16 uçağı tarafından düşürüldü. Son anda paraşütle atlayan pilotlardan biri havada teröristlerce vurulup öldürülmüş, karaya başarıyla inen diğerini Suriye ordusu kurtararak Lazkiye’deki Rus üssüne teslim etmişti.
Bundan sonra ortalık toz duman oldu, kızılca kıyamet koptu.
Türk Genelkurmayına göre sınır ihlali yapan uçak beş dakika içinde on kez uyarılmasına rağmen ihlali sürdürünce düşürülmüştü. Genelkurmay Başkanlığı resmi sitesinde radar iz haritasını yayınlamıştı.

Rusya Savunma Bakanlığı ise uçağın sınır ihlalinin söz konusu olmadığını iddia etti. Putin, olayın “Türkiye ve Rusya ilişkileri açısından çok ciddi sonuçları olacağını” söyledi. Ayrıca “Türkiye’nin bilerek Rusya ve Türkiye ilişkilerini çıkmaza sürüklediğini ve Türkiye’den hâlâ özür beklediklerini” belirtti. (*2)

İki ülke savaşın eşiğine gelmiş, Rusya burnundan soluyordu.
Durumun vahameti ve sonuçlarının ne olabileceği hakkında berrak bir kavrayışı olmayan Türkiye ise sınırların korunmasının her ülkenin hakkı ve görevi olduğu açıklamaları yapıyor, buna saygı duyulması gerektiğini ileri sürüyordu.
2016 FETÖ darbe kalkışmasına karışan ve tutuklanan Hava Kuvvetleri askerlerinden ikisinin Rus uçağını düşüren uçaklarımızın pilotları olduğu ortaya çıkınca, olayın, FETÖ tarafından gerçekleştirildiği, Türkiye-Rusya ilişkilerini dinamitleyerek Türkiye’nin üzerine çullanan Atlantik emperyalistleri karşısında tecrit olmuş yalnızlaşmış duruma düşürülmek istendiği anlaşılmış oldu.
TÜRKİYE-RUSYA ARASINDA ARABULUCULUĞU VATAN PARTİSİ HEYETİ YAPMIŞTI
Rusya’nın resmi özür beklentisi ilk aşamada Türkiye tarafından karşılanmaması üzerine yaptırımlar devreye girdi. Rusya Türk malı ürünlerin ithalatında, Türk vatandaşlarının Rus şirketlerinde işe alımında kısıtlama, Rus turistlerin Türkiye tatil paketlerinin iptali, Türklerin Rusya’ya vizesiz girişinin askıya alınması gibi bazı yaptırımlar uygulanmaya başladı. Hatırlanacağı gibi Orta ve Batı Akdeniz sahillerinde domates, Pıtrak F1 -Dikenli salatalık ve benzeri 14 tarım ürünü üreten üreticiler büyük zararlara maruz kalmış, infial derecesinde ayağa kalkan üreticiler hükümeti korkutmuştu.
Sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel ricasıyla Vatan Partisi Rusya’ya bir heyet göndererek Rusya-Türkiye arasını bulmuş, Türkiye’nin özür dilemesiyle iş tatlıya bağlanmıştı.
TEK YOL ÜRETİM ODAKLI EKONOMİ
Şimdi yukarıda konumuzla alakalı Rus uçağının düşürülme olayından sonra gelelim konuyu bağlayacağımız ekonomik uygulamalarımıza.
40 yılı aşkın süredir uyguladığımız Batı ekonomileriyle bütünleşme ekonomisi politikasının duvara dayanması üzerine FETÖ darbesinin bastırılmasını müteakiben Enerji Bakanı Berad Albayrak’la birlikte başlattığımız üretim odaklı milli politikalar ülkede ve uluslararası ortamda kızılca kıyameti koparmıştı. Uygulanan milli politikalar sonucu enerji alanında önemli adımlar atılmıştı. Ancak son iki yıldır Şimşek eliyle uygulamaya başladığımız ekonomi politikaları, günümüz şartlarına uyarlanmış eski kemer sıkma politikalarından, küreselci emperyalizmin neoliberal ekonomi politiğinden başka bir şey değildir. 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlattığımız bu uygulama yöntemleri ülkemizde hiçbir dönemde sürekliliği olan, kalıcı bir istikrar sağlamamış, tersine ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar, yapısal bozuklukları sabitleştirmiştir. İşin ilginç yanı bakanların hepsinin de “üretim, üretim” deyip durdukları halde üreticinin tam ürününü piyasaya sunacağı anda ithalatın kapılarını açmaları olağan hale gelmiştir. Daha dün Karadeniz Bölgesi’nde fındık ve çaya alternatif ürün diye başlanan 15 bin ailenin geçim kaynağı olan kivinin tam hasat ve piyasaya sunum zamanı kivi ithalatının gümrük vergileri düşürüldü. Üretici ürününü maliyetinin altında satmak zorunda kaldı. Keza hayvancılık sektöründe karkas et ve hayvan ithalatı hayvancılığımıza devasa zararlar açmaktadır. Oysa doğrusu milli ekonomi politikası, üreticimizi koruma altına almaktır.
KENDİ ÜRETİCİSİNİ KORUYAN HALKÇI-MİLLİYETÇİ DEVLET ADAMI TAVRI
Uçak düşürülme olayında zaman için sükunet sağlanınca yasaklanan tarım ürünlerinden 13’ü serbest bırakılmış, ancak domateste yasak kaldırılmamıştı. Görüşmelerde domates yasağının kaldırılması konusunda yoğun ısrarlara rağmen kabul edilmemişti. Nedeni üreticileri kambur olarak gören, üretimi artırmak yerine ithalata yüklenen, onları ithalatla terbiye eden bizim ithalatçı devlet adamlarımız için ders niteliğindeydi. Putin, “Türk domatesi daha ucuz ve kaliteli, tüketicimizin bundan yararlanmasını isteriz. Ancak bizim domates üreticilerimiz büyük miktarlarda kredi aldılar ve yatırım yaptılar. Bir üretim süreci söz konusu. Dolayısıyla kısıtlamalar devam edecek” dedi. Ülkesini, milletini seven milliyetçi devlet adamı uygulaması budur.
| Kaynaklar: (*1) Terörist örgütler için kaynak: (*2) AlJazeera- |

- Üretim ve ithalat konusunda üreticisini koruyan halkçı-milliyetçi tutum örneği
- Milletimizin “Zorluklardan Güneş Yaratacağı”
- Emekliler: “İlan edilen yılımıza rağmen bataktayız”
- Burdur’a 2,5 yılda toplam 17,460 milyar liralık yatırım
- Başkan Gün, biçare esnafa kol kanat gerdi

