Böke, Burdur’da KOBİ ziyaretlerinde bulundu

CHP, KOBİ’lerin sorunlarını yerinde saptamak için Genel sekreterini Burdur’a gönderdi

CHP İzmir Milletvekili ve Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, bugün KOBİ’leri ziyaret etmek ve sorunları yerinde saptamak amacıyla Burdur’a geldi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, bugün KOBİ’leri ziyaret etmek ve sorunları yerinde saptamak amacıyla Burdur’a geldi.

KOBİ ziyaretlerinin ardından İstasyon Park’ta partililerine seslenen Böke, siyasi iktidara, Kovid19 salgının iyi yönetilemediğine, salgın rakamlarının gizlendiğine, ekonominin sos verdiğine değindi. Kendi iktidarlarında bu konularda ne yapacaklarını ifade etti.

KOBİ ziyaretleri kapsamında ilimize gelen CHP Genel Sekreteri İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, KOBİ ziyaretlerinden sonra CHP üyeleri ve vatandaşlarla İstasyon Park’ta bir araya geldi. Burada yaptığı konuşmada Genel Sekreter Böke, Türkiye’nin çok ağır bir demokrasi krizi ve ekonomik krizle karşı karşıya kaldığını belirterek, bu krizden kurtulmak için atılacak olan adımın da halkın sesini yükseltmek ve Cumhuriyeti yeniden ayağa kaldırmak olduğunu savundu.

Açış konuşmasını yapan İl Başkanı İzzet Akbulut, ülkenin çok ağır bir krizin içinden geçmekte olduğunu belirterek, herkese iş düştüğünü belirtti.

Başkan Akbulut şunları söyledi:

“Ülkemiz çok büyük zor bir zamandan geçmekte ve bu anlamda da Cumhuriyet Halk Partisi’ne en çok ihtiyaç duyulan günlerden geçmekte. Bunun üzerine CHP Genel Merkezinden örgütlerini, milletvekillerinden, belediye başkanlarına, il başkanlarına, ilçe başkanlarına kadar sürekli sahada bütün vatandaşlarının dertleriyle, sıkıntılarıyla beraber olmakta onların seslerine ses getirmekte. Bugünde bu çalışmalar kapsamında ilimizde Genel Sekreterimiz Selin Sayek Böke’yi ağırlıyoruz. Katılım sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.

Konuşmasında ülkenin içinden geçmekte olduğu ağır ekonomik şartlardan bahseden CHP Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekilli Selin Sayek Böke şunları söyledi:

“Türkiye’nin içinden geçtiği bu ağır koşullarda sahada bu gerçeği yaşıyor olanlarla temas halinde olanlarımızın birbiriyle konuşmasına ve sorunu yaşayanın çareyi üretmesine çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz. Birbirini duyan ve birbirine el uzatan dayanışmacı ruhu gerçek bir devlet anlayışıyla var eden bir yeniye ihtiyacımız var.

“Bugün yaşıyor olduğumuz bu ağır koşulları hepimiz çok iyi biliyoruz. Türkiye çok boyutlu bir krizden geçiyor. O derece ağır bir buhran hali var ki demokrasimiz yok edilmiş.

İşte bu hafta Anayasa Mahkemesi’nin kararını yok sayabilecek kadar kibirlenmiş olan bir yerel mahkemenin Enis Berberoğlu’nun millet tarafından verilmiş yetkisinin gasp edildiğine bir kez daha şahit oluyoruz.

“İşte bu mücadele hukuken verilmesin diye baroları böldüler. Aynı şekilde bugün içinde yaşıyor olduğumuz bu ağır sağlık krizinde de burada halkın sağlığının gözetilmesi gerekir. Halkın sağlığının gözetilebilmesi için her şeyden önce salgının gerçekliğinin ortaya koyulması gerekir. Veriler doğruyu yansıtmalı diyen Türk Tabipler Birliği’ne yapılıyor olan saldırıda işte aynı yerden beslenmektedir. Gerçeği gözden kaçırmak isteyen, adaletin mücadelesi veren, adalet savaşçılarını yok eden, salgına karşı halkın sağlığını korumayı kendi sağlığını yok sayarak yapıyor olan sağlıkçıyla kavga eden ve milletin iradesini sayarak, milletin seçtiği vekilleri TBMM’ye sokmayan ağır bir yıkımın karşısındayız şu anda.

“Karşımızda bir tek adam rejiminin Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmiş olan bütün ilerici anlayışını yok etme kararlılığında bir iktidar var. Bütün gücü tek kişinin elinde toplamış olan yani halkın iradesini saraya mahkûm etmiş olan bir anlayış. Kurumları yok etmiş olan ve kurumların yerine şahısları koymuş olan bir anlayış. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin kararını yok sayabilecek olan kendinde böyle bir iradeyi gören mahkeme anlayışında karşımızda bir hâkimin ismi çıkıyor. Seyyar, mahkeme mahkeme dolaşıyor gazeteciyi mahkûm ediyor, Siyasetçiyi mahkûm ediyor. Tek bir kişinin talimatını uygulamakla kendini yükümlü gören tek bir kişinin ortaya çıkardığı yıkım. Bunun karşısına 83 milyonun ortak iradesini koyma sorumluluğumuz var. Dolayısıyla yaşıyor olduğumuz bu yıkımı sadece bugünün karanlığını doğru tespit etmek adına tekrar ediyor. Yoksa bu karanlığın ortaya çıkartması gereken duygu bir umutsuzluk değil. Bilakis bu karanlığı aşabilecek olan reçetede, bu karanlığın neden kaynaklığını tespit ettiğimiz de çok net çıkıyor karşımıza. Bugünkü yıkımı doğuran şey saray rejimiyse eğer ki öyle olduğunu biliyoruz. O zaman bu yıkımın karşısında ortaya çıkan olan yeninin tarifi de sarayın karşısına halkın iradesini koymak olacak. O zaman işte güçlendirilmiş bir parlamenter demokrasi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüzyılının öyküsünün temelinde yatıyor olan Cumhuriyeti yeniden ayağa kaldırmakla yükümlüyüz. Çünkü biz saraylardan alınmış iradenin, halkın iradesine dönüşmesinin nasıl bir kalkınma, nasıl bir milli birlik beraberlik, nasıl bir Cumhuriyet devrimi yarattığının geçmişinin mirasını taşıyanlarız. O zaman gelecek için yazılacak olan hikayenin de nereden yazılacağı belli. İkinci yüz yılı yeniden Cumhuriyetimizi ayağa kaldıracak, yeniden demokrasi dedirtecek saraydan iradeyi alıp, halkın iradesini yönetime taşıyacak adımları atmak zorundayız. İşte tam da bu nedenle ikinci yüzyıla çağrı beyannamesini Temmuz sonunda gerçekleştirdiğimiz kurultayda hep beraber kabul ettik. İkinci yüz yılın iktidarını biz kuracağız. Bizden başkası kuramaz. En önemli adımı bugün ortaya çıkmış olan hukuk yıkımının, demokrasi yıkımının yerine güçlü bir demokrasiyle, bağımsız bir hukukla, işleyen Sayıştay’ıyla, çalışan TBMM’siyle, yeniden halkın sesinin yönetimde olduğu, yeniden bizlerin bir arada kritik bir biçimde Türkiye’yi aydınlığa kavuşturacağımızın temsilcisi de iktidar iddiasının sahibi de biziz. Yapmaya geliyoruz. Reçetesi elimizde.

“Bugün sadece ağır demokrasi kriziyle karşı karşıya değiliz. Çok ağır bir ekonomik buhranı da yaşıyoruz. 83 milyon doğrudan etkileyen bir buhrandan bahsediyoruz. Her hanede ortalama bir kişi işsiz. 4 milyon vatandaşımız iş aradığı halde iş bulamıyor. 4 milyonun üzerinde yurttaşımız artık iş arasam da bulamam diye düşünüyor. Umudunu kaybetmiş, iş dahi aramıyor. İş aramadığı içinde istatistiklere geçmiyor. Oysaki iş arayamayacak kadar umudunu kaybetmiş. Ona umudunu kaybettirmiş olduğunu doğrudan tespit eder isek çareyi de o kadar net ortaya koymamız mümkün olur. Bu sorunun iki yanıtı var. Birincisi arasam da bulamam diye düşünüyor. Çünkü sadece son bir yılda bu ülkede bir buçuk milyona yakın iş yok olmuş. Var olan istihdam, çalışan fabrikalar, işleyen tarlalar 1,5 milyon iş kaybolmuş. Yok olup gitmiş. Bir bu kadar önemlisi de bugün kurulmuş olan kayırmacılık düzeni. Arasam da bulamam diye düşünüyor çünkü ancak iktidara yakın olanın, ancak saraya yakın olanın, bugünkü iktidarın tarife girenlerin iş bulabildiği bir torpil düzenindeyiz. Oysaki kendisine yatırım yapmış olan eğitiminde kendini var etmiş olan, emeğiyle var olmak için mücadele vermiş olan milyonlar için kimi tanıdığı değil, ne bildiğinin önemli olduğu bir düzene ihtiyaç var.”

Daha sonra soru ve cevaplara geçildi. Partililerden üç kişi söz aldı. Eski Belediye başkanlarından Hulusi Büyükyörük, partilerinin medyada fazla yer bulamamasından yakınarak buna niye çözüm bulamadıklarını sordu. Bir başka vatandaş, Antalya’da oturduğunu, Burdurlu hastaların anjiyo için ya Antalya’ya ya da Isparta’ya taşındığını, Burdur’da anjiyo yapılmasının mümkün olup olmadığını sordu. Ahmet Başpınar adlı emekli öğretmen de köylerde öğretmen kalmadığını, taşınmalı sistemin ortadan kaldırılmasının mümkün olup olmadığını sordu.

CHP İzmir Milletvekili ve Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, sorulan sorulara detaylı bir açıklamada bulundu.

Programın son konuşmacıları Milletvekili Mehmet Göker ile Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz oldu.

Milletvekili Göker şunları söyledi:

Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz şunları söyledi:

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.