Bu kafa, kendini Batı’ya tasfiye ettirtecek

Bu Yazı Bir Hoca Nasreddin Gibi Bindiği Dalı Kesme Haberidir

İnsanın üzerinde durduğu dalı kesmesi için ya deli olması lazım ya da mazoşist!

Bir de her deneyişinde aynı acı sonuçların alınmasına rağmen döne döne aynı reçeteyi uygulamak, belki de öğrenilmiş çaresizlik veya eğitimi alınmış cahilliktir.

İTHALATLA FİYATLARI KALICI OLARAK DÜŞÜREMEZSİNİZ

2008 yılındaki uygulamayla hayvancılık alanında ülkemize 5 milyar lira zarara yol açan, ABD ve Batılı devletlerin hizaya getiremediği siyasi iktidarı düşürme niyetlerine çanak tutan fiyatları ithalatla düşürme hastalığı gene nüksetti.

Bir türlü düşürülemeyen et fiyatlarını et ithal ederek düşürmeye çalışmak abesle iştigaldir.

Buğday fiyatlarını buğday ithal ederek asla kalıcı bir şekilde düşüremezsiniz.

GÜMRÜK DUVARLARINI SIFIRLAMAK BİNDİĞİN DALI KESMEYE ÇALIŞMAKTIR

Malların fiyatlarının artması ve enflasyonun çift hanelere çıkması sonucu, tüketicilerin nüfusunun üreticilerden çok daha fazla olduğu gerekçesiyle et ve buğday ithalatının kapılarını açmak, bindiğin dalı kesmekten başka bir şey değildir. ABD ve Batılı devletlerin 15 Temmuz darbe kalkışması gibi girişimlerle hizaya getiremediği siyasi iktidarı düşürme niyetlerine çanak tutmanın başka bir şeklidir. Sopayla yola getirilemeyen Türkiye ve yönetimini, ekonomik kuvvetle –ekonomik krizle, not düşürmelerle vs ile- düşürme çabalarına kolaylık sağlamaktan başka bir şey değildir.

TEK VE BİRİCİK ÇARE ÜRETİM

Oysa daha başından ithalat yerine üreticiyi destekleme yoluna gidilse, üretimin artırılması yoluna gidilse belki kısa vadede değil ama orta ve uzun vadede ekonomik dengeler oturuşacak, yabancı güçlere de fay hatları kapanacak.

AŞARIN KALDIRILMASI ÇARPICI BİR ÖRNEKTİR

Bu konuda Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki hazinenin önemli kalemlerinden biri olan ve köylülerden ürettikleri ürünlerden yüzde 10 oranında alınan Aşar (Öşür) vergisinin kaldırılması öğretici bir örnektir. Kaldırılmadan bir yıl önce, 1924 yılında, 27,5 milyon lira ile bütçenin dörtte birini oluşturan ve hazinenin önemli bir gelir kaynağı olan Aşar yüzünden köylüler üretimden çoğu zaman vazgeçiyorlardı. Önemli gelir kaynağından vazgeçildi ama köylü üretimi birkaç katına çıkardı. Devlet kaybettiği vergi gelirini misliyle üretim fazlasının gelirlerinden karşıladı.

BATI AMBARGOYU TARTIŞIYOR

Kurtak otomotiv sanayisiyle ekonomi nereye kadar gidecek? İthalata dayalı bir üretim, Batı ülkelerinden ithal edilecek parçalarla yürüyen bir ekonomi ilk ayrılıkta uygulanan ambargoyla duruma noktasına gelir. Bunu anlamak için ille de yaşamak mı gerekir? Geçmişin deneyimlerinden faydalanmak yerine, ille de kafayı taşlara vura vura mı öğreneceğiz?

Şimdi başta Almanya olmak üzere ABD güdümündeki Avrupa, en son cereyan eden krizin ardından ekonomimizi dar boğaza sokmak amacıyla Türkiye’ye yaptırımları tartışmaya başladılar bile.

İşte düşündürücü üç gelişme:

AVRUPA İSTERSE EKONOMİMİZİ BİR ANDA ÇÖKERTEBİLECEK KABİLİYETTEDİR

Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel geçenlerde, Türkiye’ye Alman ihracat kredi garantilerinin yeniden gözden geçirilmesi, Alman vatandaşlarına Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısının sertleştirilmesi ve Türkiye’ye yönelik AB’nin mali yardımlarının gözden geçirilmesi kararları açıkladı. Bunlara ek olarak Almanya, Avrupa Birliği’ne Türkiye’ye yönelik ekonomik baskıyı artırma çağrısı yaptı.

Bu kararlar gözardı edilecek gelişmeler mi?

Avrupa, isterse ekonomimizi bir anda çökertebilecek kabiliyettedir.

Avrupa’nın icraatları sadece bunlarla sınırlı değil.

ÜRETİMİ DURDURAN FABRİKALARDA DURUMU İNCELEMEK LAZIM

Son zamanlarda basın yayın organlarında bazı otomobil fabrikalarının işi birkaç haftalığına durdurduğu yazılıp çizildi. Örneğin Toyota; geçen haftalarda 2 hafta işi tatil etti. Resmi açıklama fabrikalara bakım yapıldığı ya da işçilere yıllık izinlerinin kullandırıldığı yönünde.

Gerçek nedenleri hakkında kafa yoruldu mu?

Ekonomi çevrelerinde, Türk sanayisinin AB’den yaptığı hammadde ithalatının azaldığı söylentilerinin dolaştığı belirtiliyor. Plastik, tekstil ve otomotiv başta olmak üzere birçok sektörün hammadde ve yarı mamul madde sağlayamadığı için üretimi durdurmak zorunda kaldığı ifade ediliyor. Örneğin otomobil fabrikalarına Avrupa şanzıman göndermeyi durdurarak üretimi kestirdiği dedikodusu ayyuka çıkmış durumda.

Bu ve benzeri gelişmeler basında yazılıp çiziliyor.

Avrupalı firmaların, hammadde satışında önceliği Romanya ve Polonya’ya kaydırmaya başladığı ileri sürülüyor. Aydınlık’ta Zelyut yazdı geçenlerde; “Avrupa’da buzlu viskisini yudumlayan CEO, Türkiye’deki taşeron genel müdürüne bir e-posta atarak, Bursa’da, Gölcük’te üretimi kesin derse ne olacak? Var mı milli markanız? Var mı motor üretme kapasiteniz? Ana metal sanayi ürünleri (altın ve bakır katotlar vb), demir-çelik ürünleri, sentetik, kauçuk ve plastik üretebiliyor musunuz?” diye…

Açılım’ın sona ermesi, Açılım boyunca kentlerin altına tüneller kazan, cadde ve sokaklara barikatlar kuran, hendekler kazan, her yeri bomba ve silah depolarıyla donatarak biti kanlanan ABD “kara kuvveti” bölücü terör örgütü PKK’nin 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Ergenekon ve balyoz kumpaslarıyla beli kırıldığı sanılan Türk ordusu ve polisince kazdığı hendeklere gömülmesi ABD’yi ve Batı’yı çıldırtmıştır.

15 TEMMUZ, HİZADAN ÇIKAN TÜRKİYE VE

ERDOĞAN’IN ESKİ ABD ROTASINA SOKULMASU OPERASYONUDUR

Hizadan ve kontrolden çıkan Erdoğan ve Türkiye’nin bir şekilde ABD ve Batı rotasına yeniden sokulması gerekiyordu.

İşte 15 Temmuz Amerikancı CİA casusu FETÖ’cü kalkışması bunun için yapıldı.

KALDIRDIKLAR TAŞ AYAKLARINI DÜŞÜNCE EKONOMİK SOPA DENEMESİNE GİRİŞTİLER

Ancak bu silahlı sopa metodu tutmayınca epeydir ekonomik sopa metodunu denemeye başladılar.

Geçen yıl bunun ilk denemesini, ipleri ellerinde olan uluslararası derecelendirme kuruluşlarına Türkiye’nin notunu düşürttürerek yaptılar. Temel amaç eroin bağımlısı gibi sıcak paraya muhtaç Türkiye’ye gelen akışkan yabancı sermayenin önünü kesmekti. Nitekim Ecevit’in Cumhurbaşkanı Sezer’e Anayasa kitapçığı fırlatmasındaki gibi olmasa da hemen başarılı da oldular. Sıcak para çıkmaya başladı. Ekonominin ateşi yükseliverdi. Bu fırsatı Batı’ya, hükümetin yürüttüğü yanlış ekonomik ve siyasi politika ve uygulamaları verdi.

Halk oylaması sürecinden bu yana ise ekonomik sopa dalgasının ikincisi üzerinde çalışılmaktadır. Bu yeni silahın, yukarıda biraz değindiğimiz ekonomik ambargolar olacağı çok net anlaşılmaktadır. Halk oylaması bir Amerikan ve Batı tuzağıydı Türkiye’ye ve Erdoğan’a. Uyarılara rağmen bu tuzağa gözü kapalı düşüldü. Şimdi gene aynı hatalı politikalar yürütülüyor. En çok birliğe ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde erken seçim çalışmalarına gömülerek millet geriliyor, ayrıştırılıyor. Millete (yani üreticilere) dağıtılacak para, artan fiyatları düşürmek bahanesiyle tarım ve hayvan ürünleri ithalatında gümrükler sıfırlanarak Avrupa çiftçilerine akıtılıyor; üreticimiz perişan ediliyor.

Oysa çözüm, 15 harf ve 2 sözcükten oluşan üretim ekonomisinde…

Hükümet ise 15 harf ve 2 sözcükten oluşan bu sihirli formülün sadece adını anmakta, bir türlü eyleme geçmemektedir. Hiç kuşkusuz gümrük duvarlarını yerle bir ederek üretim ekonomisine geçilemez.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.