Üreticinin esamisinin okunmadığı süt kurumu

Ulusal Süt Konseyi 3’ncü toplantısı Aydın’da sütün esas üreticilerinin bulunmadığı şartlarda toplandı. Aydın’da toplanan, yönetimine sütü üretenlerin değil de sütü işleyen ve para kazananların hâklim olduğu Ulusal Süt Konseyi toplantısına bu kez TUDEF damga vurdu. BURTÜKODER Başkanı Kemal Arslan’ın yaptığı yazılı açıklamada, BURTÜKODER’in de üyesi bulunduğu ve Konsey genel kuruluna kuruluş adına katılmayla yetkilendirilen iki kişiden birinin de Kemal Arslan olduğu, TUDEF’in “süt sektörünün tüketici hakları yönüyle yeniden yapılandırılması”, “yüksek girdi maliyetlerine rağmen süt küçük üreticide ucuz, tüketicide pahalı” olduğu, “süt serbest piyasanın insafına bırakılamayacak derecede yaşamsal bir gıda” olduğu, bu nedenle “sütte sosyal devlet politikasının devreye girmesi gerektiği”, “ET ve Süt Kurumu’nun piyasaya hâkim olacak şekilde güçlendirilmesi, piyasayı düzenlemesi” gerektiği şeklindeki söylem ve sloganları milyonlarca küçük ve orta süt üreticisini heyecanlandırdı.

KONSEYLERDE YÖNETİM KURULU TAMAMEN ÜRETİCİNİN ALEYHİNDEDİR

Yönetim kurulu güçler dengesinin tamamen süt üreticisinin aleyhine olarak 9’a 3 oranında oluşturulduğu, yönetimde 3 süt üreticisi örgüte karşılık sanayicisinden devlete 9 kuvvetin konuşlandığı, başkanının bir sanayici, yardımcılarının ve saymanının üniversiteden olduğu tamamen tek yanlı bir örgüt olan Konsey bu yapısıyla son bir yıldır çiğ süt fiyatlarının neden patinaj yaparak yerinde sayıp durduğunu da açıklamaktadır.

(YÖNETİM KURULU GÜÇLER DENGESİ İÇİN TIKLAYINIZ)

Ulusal Kırmızı Et Konseyi, hayvancılık sektöründe kalkınmış, bölgesinde AB ölçütlerinde, güvenilir kırmızı et ve et ürünleri üreten, ürettiğini tüketen ve ihraç eden bir ülke olmasını sağlamak amacıyla yapılandırılmıştır.

Ulusal Süt Konseyi ise süt ürünleri üretimi, tüketimi ve ticaretinin geliştirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunmak, mahalli süt ürünlerinin üretimi, milli ve milletlerarası piyasalarda tanıtımı, tescili ve pazarlanması, sektörün yapısal sorunlarının çözülmesi, ihtiyaçlarının karşılanması ve milletlerarası rekabet gücünün arttırılması, üretimin çeşitlendirilmesi dâhil gerekli önlemlerin alınmasını ve uygulanmasını sağlamak, üretim ve sanayi faaliyetleri çevrenin, kamu sağlığının, üretici ve tüketici haklarının korunması, kırsal kalkınmanın sağlanması, süt üreticileri ve tüketicilerinin organik üreticilik ve iyi tarım uygulamaları konularında bilgilendirilmesi, organik süt üretiminin ve tüketiminin teşvik edilmesi alanlarında çalışmalar yapmak amacıyla kurulmuştur.

Kemal Arslan Konsey hakkındaki düşüncelerine şöyle devam etti: (ANA METİN İÇİN TIKLAYINIZ)

“Sonuç olarak özellikle süt tüketimi konusunda tüketicilerin de etkin temsiliyle, fırsatlar, tehditler, güçlü ve zayıf yanlar belirlenerek bir Ulusal Süt Stratejik Planı hazırlanıp, Sütte Stratejik Hedefler belirlenmelidir. Bu bağlamda sütte; Tüketicilerin Temel Gereksinimlerinin Karşılanması; Ekonomik Çıkarlarının Korunması; Sağlık ve Güvenlik; Seçme; Bilgi Edinme/Eğitilme Evrensel Haklarının sağlanması için tüketicilerin, tüketici örgütleri vasıtasıyla etkin temsili sağlanmalı; bu çerçevede, ilk olarak temsiliyete Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulundan başlanmalıdır. Süt tüketiminde tüketici bilinci artırılmalı, ayrıca, özellikle İskandinav ülkelerinde olduğu gibi devlet sütü bebek, çocuk, yaşlı ve dar gelirlilere sosyal devlet ilkesi doğrultusunda ücretsiz olarak sağlamalıdır”.

KÖY KOOP, KONSEYLERDE ETKİSİZ VE PASİFTİR

Yaşamın her alanında yer alıp tüketicilerin hak ve çıkarlarını korumayı bilen BURTUKODER ve Federasyonumuz TUDEF, Kırmızı Et Konseyinde yer alıp Yönetim Kuruluna seçilmiş; 26 Kasım 2015 günü de yapılacak Süt Konseyi Genel Kuruluna da katılıp Yönetim Kurulunda görev almaya çalışacaktır.

Tüketicinin hak ve çıkarlarını korumaya çalıştığımız günümüzde Köy Koop gibi en eski köylü örgütünün, Et ve Süt Konseylerinde köylünün hak ve çıkarlarını korumaktan uzak etkisiz pasif bir durumda olmasını kabul edilir bulmadığımızı belirtirken köy kooperatiflerini özeleştiri vermeye, başta Burdur köylüsü olmak üzere silkelenmeye çağırıyoruz.”

Ülke ekonomisi ve halkı için böylesine hayati önemde iki kurumun çalışmalarını yürüttüğü süreçte geçtiğimiz günlerde Aydın ilinde Ulusal Süt Konseyi 3’ncü toplantısını gerçekleştirmiştir.

Süt Konseyine Tüketici Dernekleri Federasyonu (TUDEF) adına katılan Ferda Hekimci bir bildiri sunmuştur.

İşte o bildiri!

“Kaliteli ve nitelikli süt ve süt ürünlerinin üretilmesi için ön koşul, hayvanın memesinden, tüketicinin sofrasına kaliteli çiğ sütün elde edilmesidir. Aksi takdirde çiğ süt üretimi hem üretici, hem tüketici hem de sanayici için sorun teşkil eder. Süt ve süt ürünlerinde hijyenin sağlanamamasının yol açtığı sorunların başında halk sağlığı açısından oluşturduğu tehlike ve olumsuzluklar geliyor. Sorunu daha çarpıcı hale getiren ise ülkemizde üretilen 12 milyon ton sütün ancak 5 milyon tonunun hijyenik koşullarda üretiliyor olmasıdır.

Sağlık ve Güvenlik Hakkı

Burada tüketicinin Sağlık ve Güvenlik Hakkı gündeme gelir. Asla unutulmamalıdır ki, sigaranın kanser yaptığı 50 yıl sonra; Asbest’ in kanserojen olduğu 20 yıl sonra ortaya çıkabildi! Et Ürünlerinde katkı maddelerinin kanserojen etkileri yıllarca söylendi. Sonunda Dünya Sağlık Örgütü de yıllar sonra da olsa Nitrat ve Nitritin kanserojen etkisini bunu kabul etti. Ne yazıktır ki, bu arada insanlar yaşamını kaybettiler !…

Oysa hukukta genel bir kural vardır ki buna kısaca ‘İhtiyatlılık İlkesi’ denir. Yani kısaca bir şeyin tehlikeli olmasının kanıtlanması gerekmez. Bu genel kurala göre tehlikeli olma riski yeterlidir. Buna göre Baz İstasyonlarının yerleşim yerlerinde kurulumu Tüketici Hakları Derneği’nin 20 yıla yakın hukuk savaşımı sonucunda yasaklandı… Bu bağlamda hiç bir gerekçe insan yaşamını riske atamayacağına göre; endüstriyel verimliliğin artırılması ve raf ömrünün artırılması için süt ve özellikle de süt ürünlerine uygulanan bazı endüstriyel yöntem ve kimyasal katkı maddelerinin bu ürünlerin doğal faydalarını azalttığı ya da sağlığa aykırı olduğu iddiaları üzerinde önemle durulmalıdır…Örneğin; homejenizasyon, nitrit gibi!….

Bu çerçevede kayıt dışı ve kontrolsüz süt üretimi ve satışı önlenmeli, ucuz süt tozu ithalatı, pal yağının üretimde kullanılması, yapılan çeşitli hile ve tahşişin önüne geçilmeli, süt ürünlerinde doğal olmayan kimyasal katkı maddelerinin kullanımı önlenmeli, süt üretiminde kaliteyi arttırmayı özendirici ve kalite-fiyat ilişkisi temelinde uygulanan bir ceza-prim sistemi kurulmalı, küçük üreticinin kaliteli çiğ süt üretiminin, yöre ve bölgeler düzeyinde organizasyonuyla tüketiciye kaliteli açık süt arzı sağlanmalı, sürdürülebilir, organik süt ve süt ürünleri üretimi desteklenmelidir”.

Ekonomik Çıkarların Korunması Hakkı

Süt üretiminin maliyetlerinin yüksekliğine dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de süt üretim maliyeti neden çok yüksektir. Bu bağlamda süt, fiyatlarında istikrarın sağlanamaması üreticileri ve tüketicileri olumsuz etkiliyor. Örneğin 2009 yılının haziran ayına kadar bazı bölgelerde 40 kuruşa kadar gerileyen son yılların en düşük çiğ süt fiyatlarının aksine yükselen yem ve girdi fiyatları üreticileri ekonomik bir çıkmaza sürüklemişti. Bu ve başka yapısal sorunlar üreticilerin büyük bölümünün üretimden uzaklaşmalarına sebep olmuştu. Bu durum ise üretim düşüşüne fiyat yükselmelerini beraberinde getirdi.

Bugün sorunların kaynağı gibi gösterilen olumsuzluklar aslında küçük üretici ve işletmelere devletin yardım elini yeterince uzatmaması ve devletin gerekli yapısal ve piyasayı düzenleyici, regüle edici önlemleri almasıdır !…

Ulusal Süt Konseyi’nin verilerine göre Üreticinin Çiğ Süt Satış Fiyatlı 2015 Ocak-Ekim dönemi ortalaması 1,15 TL’dir. Ankara marketlerinde Kasım 2015 İşlenmiş Süt Fiyatları 1 litre UHT Süt: 3 TL, 1 Litre Pastörize Süt 4 TL’dir.

Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) öncesi dönemde süt/yem paritesi 1.5-2 olarak gerçekleşmekteydi. Ancak özelleştirilme sonrası bu oranın ortalama 1 civarında seyrettiği ve hatta bazen yem fiyatlarının aşağısına düştüğü gözlenmektedir. Sonuçta ne küçük üretici abat olmakta ; ne de sütü 3-4 misli fiyatlara tüketmek zorunda olan tüketici yeterince süt tüketebilmektedir. Sütten ancak büyük süt üreticisi şirketler kazanmaktadır.

Piyasa, Et ve Süt Kurumunca Düzenlenmelidir

Süt serbest piyasanın insafına bırakılamayacak derecede yaşamsal bir gıdadır. O zaman sütte sosyal devlet politikası devreye girmeli, süt fiyatlarındaki dengesizlik düzenlenmeli; ET ve Süt Kurumu etkin olarak devreye girmelidir. Halihazırda aldığımız bilgiye göre kurumun süt piyasasında %2 dolayında olan payı kesinlikle piyasayı düzenleyebileceği oranlara çıkarılmalıdır!…

Böylece ESK aracılığıyla küçük üretici desteklenmeli, gereğinde yem vb. girdi ve taban fiyatlar regüle edilmeli, ayrıca ESK eskiden SEK’ in yaptığı gibi marketlerde direkt tüketiciye satış yaparak, güvenli ve erişilebilir fiyatlardan sütü halkımıza sunabilmelidir.

Sütte Sorun Üretimde Değil Tüketimde

Süt yaşam için bebeklikten yaşlılığa tüketilmesi şart olan bir temel gereksinim olup ‘Temel Gereksinimlerin Karşılanması Hakkı’ doğrultusunda ‘süt hakkının’ karşılanması zorunludur. Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde kişi başına süt tüketimi 100 litreye yaklaşmışken, Türkiye’de bu oran 20 litrenin biraz üzerinde. Süt tüketimindeki düşüklüğün en önemli nedeni ise insanların süte ulaşamaması. Yüksek girdi maliyetlerine rağmen süt üreticide ucuz, tüketicide pahalı… Sadece girdi maliyetleri değil, taşıma maliyetleri de çok yüksek olduğu için tüketici pahalıya süt tüketmek zorunda kalıyor; daha doğrusu tüketemiyor… Ne oluyor?…Antalya’dan, Adana’dan, Diyarbakır’dan çiğ süt alınıyor… Bu süt İstanbul’a taşınıyor ve paketleyerek tekrar Antalya, Diyarbakır, Adana’ya satılıyor…Ucuza alınan süt ülkeyi dolaşıp tüketiciye geldiğinde pahalı oluyor… Peki tüketici bu sütü nasıl alıp tüketsin?…

Garip olan, yerelde süt alıp işleyenler de o büyük sanayicilerle aynı fiyata süt satıyor. Bu hangi ekonomik kuralla açıklanabilir?..

Özetle, Türkiye’de süt arzında sorun yok. Yani Süt üretimi fazla değil… Kişi başına süt tüketimi Avrupa’nın, Amerika’nın yarısı olsa Türkiye’nin bugün 12 milyon ton olan süt üretiminin 37.5 milyon ton olması gerekir. Hesap ortada. Bilmem başka söze gerek var mı ?”

Süt sektörünün yeniden yapılanması için TUDEF’in önerileri:

  • “Tüketicinin güvenli, kaliteli, sürekli, uygun fiyatlarda süte ulaşabilmesi sağlanmalıdır.
  • Yerel bazda süt üretimi teşvik edilmeli; Küçük üretici kooperatif ve birlikler aracılığıyla etkin bir şekilde örgütlenmelidir.
  • Bir yandan kayıt dışı üretim önlenmeli, diğer yandan da ambalajlı süt yanı sıra açık-kaliteli ve güvenli çiğ süt üretimi gündeme getirilmeli; örneğin mililitresinde 10.000’ den az mikro organizma olan sütün marketlerde +5 derecede çiğ olarak satışı sağlanmalıdır.
  • Birlik ve kooperatifler yerel bazda direkt piyasaya pastörize süt sunabilecek kapasite ve organizasyona kavuşturulmalıdır.
  • Yerel bazda doğal-ekolojik süt ürünleri desteklenmeli ve bu ürünlerin markalaşması sağlanmalıdır.
  • Okul sütü projesi, yerel, bölgesel süt birlik ve kooperatifleri ile firmalarına öncelik tanıyan bir yaklaşımla yaygınlaştırılmalıdır,

Sonuç olarak özellikle süt tüketimi konusunda tüketicilerin de etkin temsiliyle, fırsatlar, tehditler, güçlü ve zayıf yanlar belirlenerek bir Ulusal Süt Stratejik Planı hazırlanıp, Sütte Stratejik Hedefler belirlenmelidir. Bu bağlamda sütte; Tüketicilerin Temel Gereksinimlerinin Karşılanması; Ekonomik Çıkarlarının Korunması; Sağlık ve Güvenlik; Seçme; Bilgi Edinme/Eğitilme Evrensel Haklarının sağlanması için tüketicilerin, tüketici örgütleri vasıtasıyla etkin temsili sağlanmalı; bu çerçevede, ilk olarak temsiliyete Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulundan başlanmalıdır. Süt tüketiminde tüketici bilinci artırılmalı, ayrıca , özellikle İskandinav ülkelerinde olduğu gibi devlet sütü bebek, çocuk, yaşlı ve dar gelirlilere sosyal devlet ilkesi doğrultusunda ücretsiz olarak sağlamalıdır”.

 

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.