Emperyalistlere bir meydan okuma, İstanbul Hükümeti’ni yok hükmünde kabul etme, Milli Kurtuluş Savaşı’mızın programını ilan etme, Millete tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye hedefini ilan etme
Osmanlı Devleti, 20’inci yüzyıla dünyadaki ve kendi ülkesindeki büyük çalkantılar kaosu içinde girdi. Dünyanın İttifak ve İtilaf adlarıyla iki karşıt emperyalist bloka bölündüğü şartlarda Trablusgarp ve Başkan savaşları sonrasında tarafsız kalamayacağı somut bir gerçek olarak ortaya çıktı. (*1) Bunu kavrayan bir hükümet de (1908 Hürriyet Devrimi’ni gerçekleştiren İttihat ve Terakki Hükümeti) kuruldu.
28 Temmuz 1914 tarihinde patlak veren I. Dünya Savaşı’na, 29 Ekim 1914 tarihinde Osmanlı donanmasının Rus limanları Odesa ve Sivastopol’ü bombalamasıyla birlikte İttifak Devletleri safında giren Osmanlı Devleti, bütün cephelerde kahramanca savaşmasına rağmen müttefikleriyle birlikte 1918 yılında yenildi. Emperyalist devletler yeniden paylaşım ve yağma savaşı yaparken Osmanlı Devleti “var olmak ya da olmamak” savaşı, yani vatan savaşı verdi. 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi imzalandı. 7 yıldır savaşlar içinde bunalmış olan Osmanlı halkına belli bir ferahlık ve barış umudu doğurmuştu ama mütareke vatan savaşımızda sadece 50 günlük bir moladır. Ülkesi yer yer işgal edilmeye başlanan halkımız galeyan halindedir. Nitekim vatan savaşımızın ikinci dönemi 19 Aralık 1918 tarihinde Dörtyol’da Karakese köyünde Kara Mehmet Çavuş tarafından Fransız askerlerine atılan ilk kurşunla başladı. (*2)
Osmanlı Devleti toprakları içinde Müslümanların ve Türklerin en yoğun yaşadığı bölge olarak Anadolu’da Mondros Ateşkesi’nin uygulanmasıyla yer yer işgallerin başlaması sonucu halkın kendiliğinden direnişi de patlak verdi. Türk milleti tarihi boyunca zulme ve köleliğe boyun eğmemiş nadir milletlerden biri olarak özellikle Ege ve Güneydoğu’da milli mücadeleyi başlattı. Vatanının işgaline karşı halk kitleleri Müdafayı Hukuk cemiyetlerinde örgütlenerek mücadeleye girişti. Millî Mücadele döneminde oluşan “Müdafayı Hukuk” kavramı, Türklerin kendi kaderlerini ve yaşam haklarını bağımsız bir devlet kurarak belirleme hakkını, işbirlikçi padişaha ve İstanbul Hükümetine, emperyalist işgalcilere karşı savaşarak sağlamayı ifade eder. (*3)
Millî Mücadelenin şekillenmesinde, Kuvayı Milliye’nin örgütlenmesinde İttihatçı etki önemlidir. Anadolu vilayetlerinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin örgütlerinin etkin katılımı Kuvayı Milliye’nin itici gücü ve ruhu oldu. İttihat ve Terakki’nin iktidardayken kurduğu Teşkilatı Mahsusa (Özel Örgüt’ün) kalıntılarından olan Karakol Cemiyeti’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki faaliyetleri bunun en güçlü kanıtıdır. Güçlü olduğu yerlerde bastırıcı, zayıf olduğu yerlerde de zehir yayıcı olan Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin gerici etkisi de tarihi bir hakikattir.
Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti’yle Mondros Mütarekesi’nin uygulanması konusunda ters düşmesi üzerine emrinde bulunan Yıldırım Orduları Grubu’nun feshedilmesi sonucu 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a dönmesinden Nisan 1919’a kadar İstanbul’da kalır. Burada çeşitli temaslar, girişimler ve çareler arar. Sonunda İstanbul’dan herhangi bir kurtuluş çaresinin bulunamayacağını kavradıktan sonra Anadolu’ya diker gözlerini. Bir yolunu bulup Anadolu’ya geçmekten başka kurtuluş çaresinin olmadığına karar verir.
Bilindiği gibi, Osmanlı Genelkurmay’ındaki arkadaşlarının aracılığı sayesinde geniş yetkilerle donatılarak, Karadeniz Bölgesi’nde Rum ahaliye zulmeden Türk çetelerini tenkil etmek ve huzuru sağlamak göreviyle 9’uncu Ordu Müfettişi olarak, vicdanında, Millî Mücadele’yi örgütlemek ve bağımsızlığı sağlamak amacı gibi milli bir sırla Samsun’a çıkar.
Mustafa Kemal’in 9’uncu Ordu Müfettişliği’ne tayini, Ali Fuad (Cebesoy’dan) başlayıp zamanın Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey, Sadrazam Damad Ferid ve Sultan Vahdeddin’e kadar uzanan bir tavsiye zinciri sonucunda hayata geçmiştir. (*4)
Mustafa Kemal, Samsun’a çıkışını şu ifadelerle dile getirir:
“1919 senesi Mayısının 19. günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye: Osmanlı Devleti’ni dahil bulunduğu grup, Harbi Umumide mağlup olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır, bir mütarekenâme imzalanmış. Büyük Harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harbi Umumiye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; aciz, haysiyetsiz, cebin, yalnız padişahın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını vikaye edebilecek herhangi bir vaziyeti razı. Ordunun elinden esliha ve cephanesi alınmış ve alınmakta…İtilaf Devletleri, mütareke ahkamına riayete lüzum görmüyorlar…” (*5)
19 Mayıs 1919 tarihi, bağımsızlık yolunda atılan ilk adımdır.
Bağımsızlık ruhunun oluşmasının fişeğidir.
“Mustafa Kemal’in yeni hayatı, yeni âlemi, onun 1919 Mayısının 19’uncu günü Samsun kıyısında Anadolu karasına ayak basmasıyla başlar, yani onun zuhurunun hem kendi kaderine hem milletimizin tarihine hem çağımızın akışına, çeşitli yönlerden yön ve şekil veren safhası o gün, orada ve Mustafa Kemal’in Samsun kıyısına ayak basmasıyla başlamıştır” (*6)
Mustafa Kemal Samsun’a iskeleden sessiz sedasız geçerek ayak basar. Herhangi bir resmi vs. karşılama olmamıştır. Kimsenin kim olduğundan, neden geldiğinden haberi yoktur. Samsun ve halkı içine gömülmüş kendi kaderini yaşamaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gelmesiyle ilgili 1927 yılına ait bir yazıda şunlar yazılmıştır:
“Ordu müfettişi namı altında memleketimize ayak basan bu simadan o zaman kimse bir şey anlamamıştı… Çünkü o zaman memleket kafası yerinde anlayacak vaziyette değildi. Muhtelif ve müttezâ kavgaların hasıl ettiği hay-huy içinde kendinden geçmiş gibi idi. O büyük sima, burada bir hafta sessiz durdu. Etraf ve eknahı dinledikten sonra mekânı Anadolu içlerine nakletti. İşte o zaman o büyük simadan bir şeyler okunmağa başladı. Meğer o sima, o zat, o zekâ ordu müfettişi değil, bir vatan mübeşşiri imiş…üç sene sonra vatanın nail olacağı şerefli istiklâlini müjdeliğe gelmiş. Pek sarih olarak malûmdur ki böyle bir nasib davasındaki hakkımızın mertebesi yüksekti. Belki de birincidir. Çünkü Anadolu’yu kurtarmağa gelen o büyük Türk, Anadolu toprağı olarak ilk adımını Samsun iskelesine atmıştır.” (*7)
Mustafa Kemal Paşa Samsun’da kaldığı bir haftalık sürede durumu inceledi; refakatindeki 3’üncü Kolordu Kumandanı Albay Refet Bey (Bele’yi) 200 kişilik İngiliz işgal kuvvetinin ve sokaklarında azgın ve acımasız Pontus çetelerinin cirit attığı Samsun (Canik Sancağına) mutasarrıf olarak atadı. Erzurum’daki 15’inci Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir ve Ankara’daki 20’inci Kolordu Kumandanı Ali Fuat Cebesoy Paşalara Samsun’a geldiğini, kendisiyle irtibat kurmalarını istedi. Ayrıca 22 Mayıs’ta İstanbul Hükümeti’ne ilk raporunu gönderir. Rapor, Ordu Müfettişliği talimatının sınırlarını ve amacını aşmakta, kapsamlı Türkiye meselelerin uzandığının işaretini vermektedir. İçeriği, “Samsun bölgesi Rumları siyasi emellerinden vazgeçerlerse asayişin kendiliğinden düzeleceği”, “Türklüğün yabancı manda ve kontrolüne tahammülünün olmadığı”, “Yunanlıların İzmir’de haklarının olmadığı ve işgalin geçici olduğu”, “Milletin milli hakimiyet esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul ettiğini ve bunu gerçekleştirmeye çalışacağını” belirten rapor, (*8) İstanbul’da şaşkınlık ve infial uyandırır.
Samsun-Ankara sürecinin ikinci durağı olan Havza’da ilk defa halkla temasa gelir. Burada bir miting düzenlenir. Mitinge katılan halkla temaslarında, 4 yıl önce Çanakkale zaferindeki efsanevi komutanlığının halelerinin buralara kadar geldiğini hissetti. Mustafa Kemal, köprüleri yıkmış, gemileri yakmıştır. (*9)
Erzurum Kongresi’ne doğru…
Mustafa Kemal Amasya’da Komutanlar buluşmasının cereyan ettiği toplantıda son şekli verilen ve 22 Haziran’da kamuoyuna yayınlanan Amasya Tamimi işgalci emperyalistleri çılgına çevirdi. İstanbul Hükümeti’ni yok farzedilerek hazırlandı. Türk halkını cesaretlendiren ve beynini ateşleyen ihtilal beyannamesi yapısındaydı. Milli Kurtuluş Savaşı’mızın bağımsızlık ve egemenlik beyannamesi oldu. Genelge, milli bir kongrenin toplanma zorunluluğunu öne çıkardı. Ayrıca Doğu Anadolu’da Ermeni faaliyetlerine karşı bir kongre toplanmasına karar verdi.
Erzurum Kongresi, yerelde faaliyet gösteren Vilayet-i Şarkiyye Osmaniyye Milliye Cemiyeti (Doğu Vilayetleri Osmanlı Milli cemiyeti) ile Trabzon Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti (Trabzon Milli Hakları Savunma Cemiyeti), ortak mücadeleleri sonucu 23 Temmuz 1919’da topladı.
Kongre, 14 gün sürdü.
Başkanlığını Mustafa Kemal Paşa yaptı.
Kongreye, (2 Van, 3 Bitlis, 10 Sivas, 17 Trabzon, 24 Erzurum’dan olmak üzere) 5 vilayetten 56 delege katıldı.
Yerelde toplandı ama aldığı kararlar itibariyle milli nitelikte bir kongre olarak tarihe geçti.
Bugün Batı ve ABD kara kuvveti ve Gladyosu PKK ve FETÖ aparatlarıyla uygulanmaya çalışılan, o dönemde İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin piyonları Yunan orduları, padişah ve İstanbul Hükümeti, Kürt Teali Cemiyeti vs. marifetiyle hedef alınan vatanın bir bütün olduğu, asla bölünemeyeceğine vurgu yapılır; toprak bütünlüğü öne çıkarıldı.
Here türlü yabancı saldırı ve işgaline karşı millet topyekûn direniş göstereceğinin altı çizildi.
Doğu illerinin ve bütün vatanın istiklali, Osmanlı Hükümetince sağlanamazsa, geçici bir hükümetin kurulacağı belirtilir. Geçici hükümetin, milli bir kongrece seçileceği, kongre toplanmamışsa seçimi Temsil Heyeti’nin yapacağı ifade edildi.
Kuvayı Milliye’yi etkili ve milli iradeyi hâkim kılmanın esas olduğu belirtildi.
Bir başka maddede, Osmanlı Devleti’nin dağılmasında belirleyici bir etken olan azınlıklara siyasi hâkimiyetimizi ve toplumsal dengemizi bozucu hak imtiyazlarının verilemeyeceği, ancak can, mal ve ırz güvenliklerinin de sağlanacağı, kapitülasyonların asla kabul edilemeyeceği ifade edildi.
Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye’nin hedeflendiğini ortaya koymak için manda ve himayenin kabul edilemeyeceği ilan edildi.
Ve nihayet milli meclisin derhal ve behemehâl toplanması ve hükümetin faaliyetlerinin meclisçe denetiminin sağlanması gerektiği belirtildi. Bu maddeyle Erzurum Kongresi, milli irade konusunda 150 yıllık milli demokratik devrim tarihimizde önemli bir sıçrama sağladı.
Anadolu’da yeni bir hükümetin inşasına giden yolda önemli bir adım olarak Temsil Heyeti kuruldu.
İstanbul Hükümetini ve işgalci emperyalistleri çılgına çeviren kongre, dosta düşmana artık bundan böyle Anadolu’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacağını ilan etti.
Böylece 1699 Karlofça Antlaşması’ndan beri süregelen ve 1920 Sevr’i ile amaçlarına ulaştıklarını sandıkları “büyük bir suikast”ın, Türklüğü bitirme sürecinin tamamlandığını sanan emperyalistler ve piyonlarının asırlardır kavrayamadıkları hakikati, tarih bir kez daha kafalarına vura vura soktu.
KAYNAKLAR: (*1) Yavuz Ercan, “Bloklar Arası Çatışmalarda Osmanlı Devleti Topraklarının Stratejik Önemi”, Beşinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri I, Değişen Dünya Dengeleri İçinde Askerî ve Stratejik Açıdan Türkiye (23-25 Ekim 1995-İstanbul), Gn. Kur. Başk. Yayınları, Ankara, 1996, s.122./ Akt. Doç. Dr. E. Semih Yalçın, Mustafa Kemal’in Anadolu’ya Geçişi ve 19 Mayıs Ruhu, https://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/medergi/8.htm (*2) Dörtyol Kaymakamlığı- http://www.dortyol.gov.tr/milli-mucadele-de-ilk-kursun-un-atisilisin-102-yil-donumu (*3) T. Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasî Partiler, 1859-1952, İstanbul, 1952, s.435-437/Akt. Doç. Dr. E. Semih Yalçın, age. (*4) Sina Akşin, İstanbul Hükûmetleri ve Millî Mücadele, İstanbul, 1983, s.276-296 (*5) Nutuk, C.I., İstanbul, 1973, s. 1-2 (*6) Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Mustafa Kemal (1881-1919), C.I, İstanbul, 1963, s. 390 (*7) Dursun Ali Akbulut, “Samsun’un “Gazi Günü” Ya Da 19 Mayıs Bayramı”, AAMD, Sayı 33, Kasım 1995, s.776 (Samsun, 15 Mayıs 1927, N.115/ Akt. Doç. Dr. E. Semih Yalçın, Age (*8) Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da (1919-1921), Ankara, 1959, s.30/ Akt. Doç. Dr. E. Semih Yalçın, age. (*9) Şevket Süreyya Aydemir, Age, (1919-1922), İstanbul Remzi Kitabevi 1964, C. 2, s.22-23 |
- KKTC Antalya Başkonsolosu’na Vatan Partisi ziyareti
- Yıllar sonra Burdur’da ana arterlerde yeniden ücretli otopark
- Teknoloji Tutkunu Gençler MAKÜ’de Buluştu
- MAKÜ, Honamlı ve Kıl Keçisi Damızlık Oğlaklarını Satacak
- İşKur’dan alacağı sermaye hayatını değiştirecek
- Danimarka’dan tarihi kültürel iade
- DENEME- “Atalarımızın Katilliği”, Uluslararası Emperyalist Bir Yalandır1
- Yüksek Verimli ve Nitelikli Embriyo Transferiyle Hayvancılıkta Büyük Atılım