Başkan Ercengiz İl Başkanları toplantısında tarım ve hayvancılık Üzerine Konuştu

Burdur Belediyesi ev sahipliğinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Başkanlığında, belediyelerarası dayanışma ve iş birliğini artırmanın yanı sıra tecrübe paylaşımlarında bulunmak amacıyla düzenlenen CHP İl Başkanları Toplantısında konuşan Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, “Konumuz ve gündemimiz tarım ve hayvancılık ve yerel yönetimlerin tarım ve hayvancılığa etkisi. Bunu konuşacağız. Bu konu üzerinde kafa yoracağız ve üreticiyle tüketicinin halkasını daraltıp üreticinin mutlu olduğu, tüketicinin daha ucuza satın alabildiği bir sistemi kurup vatandaşımıza hizmet etmiş olacağız.” dedi.

Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz İl Başkanları Toplantısında konuştu. Başkan Ercengiz, hayvancılık ile yerel yönetimlerin tarım ve hayvancılığa etkisine değinerek, “Konumuz ve gündemimiz tarım ve hayvancılık ve yerel yönetimlerin tarım ve hayvancılığa etkisi. Bunu konuşacağız. Bu konu üzerinde kafa yoracağız ve üreticiyle tüketicinin halkasını daraltıp üreticinin mutlu olduğu, tüketicinin daha ucuza satın alabildiği bir sistemi kurup vatandaşımıza hizmet etmiş olacağız.” ifadelerine yer verdi.

Başkan Ercengiz’in konuşmasında yer verdiği ifadelerin satır başları şunlar oluşturdu:

“Sizlerin de takdir ettiği ve her fırsatta ifade ettiğiniz gibi 2019 Yerel Seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partili Belediyeler olarak belediyecilik anlayışını değiştirip, temel belediyecilik hizmetlerini yapmanın yanısıra; insana, doğaya, sokak canlarına, engelli bireylere, ihtiyaç sahiplerine, öğrencilere, dezavantajlı gruplara, tarıma, hayvancılığa kısacası her şeye kafa yoran ve sorunları çözen yeni yaklaşımlarla hayatı olumlu etkileyen başarılara imza attık. Pandemide, Orman yangınlarında, asrın felaketi 6 Şubat Depreminde belediyelerimiz seferber olmuş, varını yoğunu ortaya koymuş; olası zararı, yok olmayı ve kayıpları en aza indirmeye çalışmıştır. 2023 Kurultayı sonrası Sayın Genel Başkanımızın önderliğinde değişimi yerele de hissettirip 47 yıl sonra birinci parti olarak sandıktan çıktık. Belediye sayımızı yaklaşık iki katına çıkarırken nüfusun yüzde 65’ini, ekonominin de yüzde 85’ini yönetme yetkisi kazandık. Genel Başkanımız Belediye Başkanları ile yaptığı ilk toplantıda üzerimizdeki yükü ve bize düşen sorumluluğu bir kez daha hatırlattı, bizler de partimizi ilk seçimde iktidar yapmak, halkın beklentilerine yanıt veren mutlu, huzurlu ve yaşanabilen kentler için daha çok çalışıyoruz.

“2019 seçimleri sonrası CHP’li 11 il Belediye Başkanı olarak kendi aramızda başlattığımız ve zamanla gündemli toplantı haline dönen; tartıştığımız konularla yol haritamızı belirlediğimiz İl Belediye Başkanları toplantılarımızın ilkini 2024-2029 döneminde daha kurumsal tematik ve Genel Merkezimizin katılımıyla Burdur’dan başlatıyoruz. Geçmişe ait deneyim ve talebimiz doğrultusunda; bölgenin ve dönemin hassasiyetini de göz önünde bulundurarak TARIM HAYVANCILIK ve YEREL YÖNETİMLER konulu toplantımızın ev sahipliğini üstlenmiş bulunuyoruz. Bizler bu görevi layık gören Sayın Genel Başkanımıza, Genel Başkan Yardımcılarımıza ve bugün bu toplantıyı onurlandıran tüm konuklarımıza teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. M.Ö. 5000-6000’lerde yaşam izlerini gördüğümüz bu topraklarda yerleşik hayata dair önemli bulgulara da rastlanmıştır. Dönemin insanları kendilerine güvenli alanlar yarattıktan sonra, buğday ile tarım, zaman içerisinde de hayvancılık yapmaya başlamıştır. Yerleşik yaşamın bir sonucu olan düzenli tarım ve evirilen hayvancılık, insanlığın vazgeçilmezidir. Zamanla, Teke Yöresinin başkenti Burdur’da, Yörük/Türkmen geleneği olan küçükbaş hayvan yetiştiriciliği çok uzun yıllar geçim kaynağı olmuş, hatta hayat küçükbaş hayvancılığa göre şekillenmiştir. Kıl çuvaldan kıl dokuma kilime, tulum içine basılmış keçi peynirinden kıl çadıra varıncaya kadar birçok gereksinimi, küçükbaş hayvancılıktan karşılamıştır. Bölgemizin doğası gereği tarıma dayalı hayvancılık modeline geçilmiş, iç içe birbirinden ayrılmaz bir şekilde sürdürülmüştür. Ancak hızla sanayileşen ve insan istihdamına ihtiyaç duyan metropollere göçün başlaması, eğitimde fırsat eşitsizlikleri, yaşam kalitesi karşılaştırması, kırsaldaki kadının yükünün çok olması, kazancın azalması, girdi maliyetlerinin artması, sağlığa, ulaşımda sosyal güvencenin değerli olması, tarım ve hayvancılıkta güçlü sermaye ile rekabet edemeyen aile işletmeleri, kooperatifleşmenin suiistimali ya da becerilememesi gibi birçok nedenle kırsal hızla boşalmaya başlamış, artan nüfusun gereksinimleri de karşılanamaz hale gelmiştir.

“Türkiye kendi kendine yetebilen bir ülke iken, tohumunu bizden alan Kanada’dan mercimek, Trakya kadar toprağı olan Yunanistan’dan pirinç ve ne yazık ki anavatanı Anadolu toprakları olan buğdayı da savaş halindeki iki ülkeden, yani Rusya ve Ukrayna’dan ithal eder hale geldik. 2000’li yılların başından itibaren dünyada paranın arz fazlasını iyi yönetebilen ülkeler, üretime yatırım planları yaparken, Türkiye olarak maalesef betona yatırım yaptık. Hızla gelişen teknolojik ürünleri hızla tüketen bir toplum yaratarak üretimden uzaklaştık. Artan gübre, mazot, tohum, ilaç, yem ve su gibi giderleri sübvanse etmek yerine, üreticiyi açıklanan düşük alım fiyatları ile tüccarın ya da sanayicinin kucağına ittik. Her fırsatta ithalatla üreticiyi terbiye ederek canından bezdirdik. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de plansız, programsız ve sonu belli olmayan bir göçmen/sığınmacı politikası ile kontrolsüz nüfus artışının önünü açıp, üretim açığımızın olduğu bir noktada daha da yetemez hale getirildik. Sığınmacılara 300 milyar doların üzerinde para harcandığı söylenirken, övünülen tek şey bazı sektörlerdeki istihdam açığının bu alandan karşılandığı yönündedir. Bir zamanlar turizmde yapılan yanlışlar, çok daha büyük maliyetli sonuçlarla tarım ve hayvancılıkta yapılıyor. Bir süre sonra bugün “ırgat” olarak çalışan sığınmacılar, o toprakların sahibi olabilir. Daha şimdiden işledikleri topraklara ortak olduklarını duyuyor ve derin bir kaygıya kapılıyoruz. Peki, ne yapmalıyız? Bugün burada uzmanlar ve sizlerle bu konuları konuşacağız. Ancak birkaç noktanın altını çizmek isterim. Çok kolay bir geri dönüş olmayacağı kesindir. Önce planlamaya, ardından da zamana ihtiyacımız var. Türkiye’nin tarım ve hayvancılık envanterini çıkarıp su potansiyelimizi de dikkate alarak nerede, neyi, nasıl üreteceğimizi planlamalıyız. Yerel yönetimler olarak üretime de üretilen ürünün satış ve pazarlamasına destek olmalı, hatta süreci birlikte yönetmeliyiz. 14 Büyükşehir, 21 il belediyemizin yanı sıra toplamda 412 belediyemizin de içinde olacağı bir organizasyonla, metropollerden başlamak üzere tüm yurttaşlarımıza daha ucuz gıdayı ulaştırabilmek, üretim ve tüketim arasındaki halkaları azaltarak üreticiye de ürettiğini değerinde satabilmesini sağlamalıyız. Yıllar içerisinde tarıma dayalı hayvancılığı bırakıp tamamen hayvancılığa dayalı tarımı seçen çiftçimiz, et ve süt para etmeyince çok zor duruma düştü. Şu anda sütte yaşanan krizin en büyük nedeni, kamuya ait fabrikalarının olmaması olabilir. Bizim ölçeğimizdeki belediyelerin et kombinaları ve mandıradan başlayarak süt fabrikası ve et entegre tesislerine giden sanayi tesislerini açması gerekir. Sonuçta ticari faaliyetleri olan bu işletmelerin kırsal yaşama ve üreticiye katkısı çok büyük olacaktır. Elbette bizim üreticiden aldığımız ürünü mamule çevirdikten sonra büyükşehir belediyelerimizin aracılığı ve desteği ile tüketiciye daha ucuza ulaştırabiliriz. Daha önce iki kez Ata Tohumu vererek üretimini yaptırdığımız ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açıkladığı fiyatın iki katına satın aldığımız Buğday Projesi’nde paydaş olan İzmir Büyükşehir Belediyesi ile tam da yapmaya çalıştığımızı birlikte modellemiştik. İnanılmaz bir talep ve üretici işbirliği ile 1300 dönüm araziye buğday ektirdikten sonra buğdayı satın alarak un ürettik ve ihtiyaç sahibi yurttaşlarımıza muhtarlarımızın destekleri ile ulaştırdık. Örneklerle çoğaltabiliriz.

“Özetlemek gerekirse: Önce araştıracağız. Bilimin ışığında planlayacağız, inandıracağız, yol göstereceğiz, destek olacağız, yanlarında duracağız, güvende olduklarını hissettireceğiz ve üretimi değerli kılacağız. Gerçek anlamda yapılacak tarım ve hayvancılık kongreleri ile mümbit topraklarımızda doğru tekniklerle, teknolojik yatırımlarla kendimize yetecek kadar üretimi sağlayıp, üretim ve tüketim dengesinden sonra da gıda maddeleri ihracat koşullarını bir kez daha gözden geçireceğiz. Üretimi desteklemeden asla ithalat kapısını aralamayacağız. “Elin çiftçisi ve hayvancısı” yerine kendi çiftçi ve hayvancımızı desteklemeliyiz. Çok değil, bir sezon tohumda, gübrede, mazotta, ilaçta, yemde üreticiyi sübvanse etsek, ertesi sezon her şey çok farklı olabilir. Biz bugün belediyemize ait akaryakıt istasyonlarında %5 indirimle çiftçimize mazot satıyoruz. Akaryakıt dağıtım şirketlerine yapılacak vergi indirimleri ile bu oran daha da artırılabilir ve pek çok şey yapılabilir. Üreticilerin üretimde kalabilmelerini sağlamak adına birçok organizasyon ve projeler geliştirerek bu alanda adımlar atacağız. Bu toplantıda, başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, genel başkan yardımcılarımız, parti meclis üyelerimiz ve alanında uzman kişilerin katılımıyla, her birimizin kendi bölgesindeki üreticilere nasıl katkı sağlayabileceğimizi ve yerel yönetimlerin bu süreçteki rolünü değerlendireceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında üretimi nasıl değerli hale geleceğini konuşacağız. Katılımlarından ötürü Sayın Genel Başkanımıza ve diğer tüm katılımcılara teşekkür ederim.”

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.