Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) ile Türkiye Sanatçılar Birliği (TSB)’nin düzenlediği “Cumhuriyet’in 100. Yılı Yükselen Kadın Ödülleri Töreni” Bakırköy Leyla Gencer Sahnesi’nde yapıldı. Törende yalnızca ödüller dağıtılmadı. Dinletilerle dans gösterileriyle marşlarla süslenen gecede görsel bir şölen de yaşandı. Kadın hareketinde kuvvetli bir CKD rüzgârı esti.
CKD ile TSB, Cumhuriyetin 100’üncü yılında unutulmayacak bir ödül törenine imza attı. Notalara dans ettiren de vardı ödül alan isimler arasında örnek devrimciler de. Bilime adanmış ömürler de vardı ekmeğini taştan çıkaranlar da…
KADIN HAREKETİNDE CKD RÜZGARI! İSTANBUL’DA GÜÇLÜ KİTLESEL TOLANTI
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) ile Türkiye Sanatçılar Birliği (TSB)’nin düzenlediği “Cumhuriyet’in 100. Yılı Yükselen Kadın Ödülleri Töreni” Bakırköy Leyla Gencer Sahnesi’nde yapıldı. Törende yalnızca ödüller dağıtılmadı. Dinletilerle dans gösterileriyle marşlarla süslenen gecede görsel bir şölen de yaşandı. CKD Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür ile TSB Genel Başkanı Murat Demirbaş’ın açılış konuşmalarıyla başlayan törende, yaptıkları işlerle Cumhuriyetimize değer katan, Türk kadınının yüksek niteliklerini temsil eden isimlere “Cumhuriyetin 100. Yılı Yükselen Kadın Ödülleri” verildi. Törende sergilenen sanatsal gösteriler geceye ayrı renk kattı. Günnur Bayburt yönetiminde “Sihirli Pabuçlar Bale Okulu” öğrencilerinin 4 farklı koreografiyle sundukları dans gösterisi, Ekrem Ataer yönetiminde “Kadınımızın Sesiyle Türküler Korosu” dinletisi ve ilk defa seslendirilen Cumhuriyet Kadınları Marşı büyük büyük beğeni topladı. Yükselen Kadın ödülüne layık görülen isimlere ödülleri, tek tek sahneye çağrılarak, CKD ve TSB Genel Başkanları tarafından takdim edildi.
‘100 YILIN GURURUNU TAŞIYORUZ’
CKD Genel Başkanı Tülin Oygür, ödül gecesi konuşmasında, “Cumhuriyet kadınlarının Mustafa Kemal Atatürk ve kadını erkeğin yanında bir birey yapan bütün devrimlere olan aşkı çok özel bir yere sahiptir” dedi.Konuşmasının devamında Oygür, “Biz bu ülkenin kadınları olarak başarılarla geçmiş bir 100 yılın büyük gururunu taşıyoruz. Ama yine biz bunun yetmediğinin farkındayız. Daha bitmedi. Yapamadıklarımız var!” ifadelerine yer vererek, yapamadıklarını, “Kadının erkekle yaşamın her anında eşitlenmesi; ailenin çürümüş sistemden kendini kurtarması ve sağlıklı, onurlu Türk kadını olarak ailenin çok sağlam bir kurum haline gelmesi lazım. Bu devletin yeniden halkı sahiplenmesi lazım. Halkımız yoksul ve yoksun muamelesi görmek istemiyor. Halkımız üreterek onurlu ve başı dik yaşamak istiyor. Gelecek Türkiye’nin ve kadınlarındır.” İfadeleriyle sıraladı.
‘SÖZ VERİYORUZ’
TSB Genel Başkanı Tahsin Murat Demirbaş da şunları kaydetti: “Cumhuriyetimizin 100. yılını büyük bir onur ve gururla kutladık. Ama unutmayalım ki kutlamalar 29 Ekim 2024 tarihine kadar devam ediyor. Cumhuriyetin aydınlanmacı değerlerini gelecek nesillere taşıyacağımıza onu daha da yükleteceğimize söz veriyoruz. Her devrim aynı zamanda bir kültür devrimidir. Cephede kazanılan zaferi kalıcı hale getirmenin biricik yolu o devrimci sürecin yarattığı estetikle onu büyük halk kitlelerinin dili haline getirmektir. İşte TSB bunun için var. Cumhuriyetin devrimci değerlerini taşıyan sanatçıları yüreklendirmek, örgütlemek ve genç sanatçıları bu ülkeye kazandırmak için var. Türkiye’den yana olan sanatçıların birliğini savunmak için var. Ama en çok da özgürlük kavramının arkasına saklanarak, halka karşı sorumluluğunu unutan sanatçılara sorumluluğunu hatırlatmak için var.”
YÜKSELEN KADINLARIN PORTRELERİ
Ulusal Kanal’dan Gülşah Ekinci’nin sunumuyla düzenlenen ödül töreninde sahneye davet edilen kadınların hepsi, mücadele güçlerini ayaklarını bastıkları Türkiye’den yükseltmiş isimlerdi. Her biri Türk milletinin içinden yükselmiş birer fidan gibi sahneye çıktı.
İşte yükselen kadınların portreleri:
Setenay Acı Uruç
Kendisinin yazdığı, yönettiği, oyunculuk da yaptığı “Geçmişin Sesi, Gılgamış” adlı kısa filmle Gılgamış Destanı’nı modern bir hikâyeyle günümüze uyarladı. 100’ü aşkın ödül aldı. Filmini “İnsanın aşk ve ölüm karşısındaki çaresizliğine meydan okuma destanı” olarak özetledi. Son Sümer Kraliçemiz Muazzez İlmiye Çığ’ın danışmanlığını yaptığı filmle olağanüstü bir başarı elde etti. “Gılgamış bir Türk destanıdır” diyerek mitolojik algıları ters yüz etti…
Lelya Bayramoğulları
Nefesiyle notalara dans ettiren ilk flüt sanatçısı… Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nda başlayan sanat hayatı Hollanda’dan Japonya’ya, Almanya’dan Afrika’ya, dünyanın dört bir yanında sürdü. Akdeniz Üniversitesi’nde flüt bölümünü kurdu, gönüllü öğretmenliğe başladı. Yediden yetmişe eğitimler verdi. Uluslararası flüt yarışmalarında jürilerin aranan ismi oldu. Türk müzisyenliğini en iyi şekilde dünyaya tanıtmak için olağanüstü üretkenlikle çalışmalarını sürdürüyor…
Tansu Bele
Çocuk ve kadın haklarını Türkiye’de, öykülerle işleyen ilk yazar oldu. Çeşitli derneklerde görevler aldı. Gazete ve dergi yayıncılığında Attilâ İlhan’ın öğrencisi oldu, yazıları köklü edebiyat dergilerinde yayınlandı. 60’a yakın kitabının yanında birçok öykü ve deneme ödülü aldı. Uyuşturucuya karşı bayrak açtı. İstanbul’da 90’lı yıllardan itibaren gözlemlediği uyuşturucu kullanma sorunu nedeniyle, özellikle çocukları bilinçlendirmek amacıyla yazdığı hikâyelerde İstanbul’un nasıl uyuşturucu trafiğine teslim olduğunu araştırıp anlattı… Bele, ödülünü alırken “Hepimizin en önemli hazinesi olan Cumhuriyetimiz adına bu ödülü almak uzun yaşamımın en önemli onurudur. Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşı kutlu olsun!” dedi.
Yasemin Bulut
Mücadeleci ruhunu doğduğu topraklardan, Karadeniz’den aldı. Medya sektörüne yıllarını verdikten sonra kurucu ortağı olduğu Önder Mekatronik Asansör Ltd. Şirketi‘nde Genel Müdür oldu. Yarattığı özgün marka ile şirketinin iç ve dış pazarlarda tercih edilen bir firma olmasını sağladı. “Asansörde Topuk Sesleri” grubu ile sektördeki kadın dayanışmasının ilk ve tek interaktif oluşumunu hayata geçirdi. Asansör ve Yürüyen Merdiven Sanayi İş Kadınları Derneği’nin kurulmasına öncülük etti. Sektörde gençlerin eğitimi ve kadın istihdamının desteklenmesine yönelik etkili çalışmalar yürütüyor…
‘KADIN ERKEK YOK İSTİKLAL VAR’
Sevtap Çapan
Kendisini “Yaşadığı ülkenin kıymetini bilen bir vatanseverim.” diye tanımlıyor. İBB Şehir Tiyatroları ile başlayan profesyonel oyunculuk hayatını sinema ve televizyon dizileriyle sürdürdü. Sanatın mutfağını da sevdi. Önemli ödüller aldı. Türk Kadınlar Birliği Beykoz Şubesi Kurucusu ve Başkanı olarak görev yaptı, halkın sanatla buluşması için çalıştı. “Özümüze Dönüş Projesi” olarak nitelendirdiği “Ben Serisi Kurtuluş” adlı tiyatro projesiyle gönüllerimizi fethetti. Çapan, ödül konuşmasında “Kadınız ama insanız. Ben Kara Fatma’dan bir söz söylemek istiyorum. ‘Köylere gidiyoruz. Karşılarında kadın olarak beni görünce şaşırıyorlar. Onlara diyorum ki. Kadın erkek yok. Artık istiklal var!” diyerek duygularını dile getirdi.
Muazzez Demir
Beş kız kardeşten biri olarak babasına yardım ederken başlayan toprakla sevdasını evlendikten sonra eşi ile el ele vererek devam ettirdi. Çiçek üreticiliğiyle başladı, 20 yıldır ise sebze yetiştiriciliği yapıyor. Beykoz, Kanlıca ya da Kavacık pazar yerlerinde rastlayabilirsiniz ona. Kendi bahçelerinde doğal yöntemlerle yetiştirdiği birçok çeşit sebzeyi pazar tezgâhlarında tüketici ile buluşturuyor. “Zor mu pazarcılık?” diyenlere uzun süre yer edinme mücadelesi verdiğini, hakkını direne direne aldığını söylüyor. Şimdilerde ise meşhur şeflerin bile uğrak yeri: Madis Hanım’ın Çiftliği…
Zehra Bilge Eray
Ömrünü Kıbrıs davasına adamış bir mücahide… Türk Mukavemet Teşkilatı’nın en eski üyelerinden bir kadın… 1945 yılında Lefkoşa’nın Minareli Köyü’nde doğdu. Rum mezalimi köylerine gelip, annesinin amcasını, atıyla tarlasına giderken katlettiğinde 13 yaşındaydı. Kıbrıslı Türkler üzerinde kitlesel “göç ettir, sür, baskı yap, öldür” politikalarının başladığı 1963 yılında ise liseyi henüz bitirmişti. Ersin Tatar’dan devraldığı Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin İstanbul Şube Başkanlığı’nı 20 yıldır sürdürüyor… Eray, ödül gecesinde duygularını “Anavatanımızın dışında küçücük bir adada doğup büyüyen, üniversite yıllarında anavatanına kavuşan cumhuriyet sevdalısı bir Kıbrıs Türküyüm. Çok zor şartlarda geçen çocukluğumuzdan sonra sizlerle buluşmanın mutluluğu içindeyim. Beni bu geceye layık gören tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum.” diyerek ifade etti.
Nural Güran
Kırklı yılların Türkiye’sine doğdu. Anne babasını erken kaybetti. “Mutlaka okuyacağım, kimseye muhtaç olmayacağım!” dedi. Hep sınıf birincisi oldu. Yazıldığı öğretmen okulunu, kalacak yeri olmadığı için bırakmak üzereyken, devlet elinden tuttu. Bir cumhuriyet öğretmeni olarak yetiştirdi kendini. “Şikâyet etme, mücadele et!” diyerek Türkiye Öğretmenler Sendikası’na kaydoldu. 12 Mart darbesi sonrasında Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği kurucuları arasında yer aldı ve çetin bir mücadeleye girişti. Öğrencileri ona “yaşayan hazine” diyor. Şair Cemal Süreya’ya göre de “Cumhuriyet ete kemiğe bürünse nasıl biri olurdu?” derseniz, yanıtı “Nural Öğretmen gibi” olurdu. Nural öğretmen, “Bizim bir Mustafa Kemalimiz var, o zaman pusulamız var, emeğimiz var, onurumuz var, Filistin’e uzanan yüreğimiz var. Ezilenlere kurtuluş bayrağı açan Kurtuluş Savaşımız var… Öyleyse biz varız, Cumhuriyet kadınları var, yolumuz açık.” diye konuştu.
Elif Vatanoğlu
Lutz Tıp doktoru ve bilim insanı… Sosyal bilimlere olan merakı ile tıp felsefesi ve tıp hukuku gibi konularda kariyerini geliştirdi. Tıp ile sanatın birleştiği dersler verdi. Sanat alanında işleri tıbba değen sanatçılarla ortak projeler üretmek, yenilikçi müfredat önerileri geliştirmek, sağlık çalışanlarının dayanıklılığını artırmak, iyileştirici sanat tedavileri geliştirmek, toplumu bilinçlendirmek üzere 2019’da “Oksitosin Tıp ve Sanat Platformu”nu kurdu. Tıpla sanatı birleştirme çabaları nedeniyle, 2021 yılı Uluslararası Gusi Barış Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödüle layık görülen ilk Türk kadını oldu.
İmmihan Nilifirka
Tam 1557 gün önce evlatlarını terör partisi HDP’den almak için mücadele başlatan Diyarbakır Annelerinden… Mehmet, üç çocuğundan biriydi. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun olmasına iki ay kala, 2015 yılı 21 Martında, İzmir’den bir haftalığına geldiği baba evinde aldığı bir telefonla apar topar evden çıkan Mehmet’ten bir daha haber alınamadı. Yürekli anne “Dağda tek bir çocuk kalmayana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.” diyerek görev başında.
Ayşe Begüm Onbaşı
Gecenin en genç ödül sahibi, 2001 doğumlu milli sporcumuz. 7 yaşında başladığı spor hayatında 11 yaşında millî takıma seçildi. Aerobik jimnastik dalında, 2016, 2019, 2021 yıllarında olmak üzere 3 defa tek kadınlar dünya şampiyonu oldu. Ulusal ve uluslararası yarışmalarda bugüne kadar, 60’tan fazlası altın, 130’dan fazla madalya kazandı. Özgüveni, sempatikliği, güzel diksiyonu, güler yüzü, enerji ve çalışkanlığıyla Cumhuriyetimizin yükselen genç kadını…
Çiler Öner
İş hayatına satış uzmanı olarak başladı, şiddet ve sadakatsizlik sarmalındaki evliliğini sonlandırırken kendi işini kurmaya karar verdi. Yalnız ve çocuklu bir kadın olarak tüm engellemelere rağmen “Girişimci kadın olacağım.” dedi. Tezgâhtarlık ve semt pazarlarında satıştan kazandıklarıyla mesleki kurslara gitti. Erkek egemen bir sektörde tehdit, yol kesme, taciz gibi birçok engelle karşılaştı, ancak geri çekilmedi. Halen mimarlık ofisiyle, sergi ve satış salonuyla, fidanlık ve 20 dönüm üretim alanıyla, birçok büyük firmaya peyzaj danışmanlığı, proje çizim ve uygulama hizmeti veren işletmenin sahibi.
Şule Perinçek
1968 gençlik hareketinin içinden geldi. 2068’te bile içimizde en genç olacak, gençliğinden zerre geri durmayacak dirayetiyle öne çıkacak kadınlarımızdan. 1970’ten bu yana siyasi mücadele içinde. Hapislerde yattı, 12 yıl eşi için, 2 yıl da oğlu için hapishane yolu aşındırdı. Örgütçü. Çeşitli kademelerinde görev yaptığı Vatan Partisi’nin halen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi, gazeteci. Kültür sanattan ekonomiye, değişik alanlarda yürüttüğü meslek kariyerinde yarım asra yaklaştı. Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı 30 ciltlik Atatürk’ün Bütün Eserleri, Türkiye’ye kazandırdığı ölmez bir armağanı… Görev Vakfı’nda Yönetim Kurulu Üyesi ve Ulusal Strateji Merkezi (USMER) Başkanı. Her şeyden öte, erdemleriyle örnek bir devrimci.
Emine Seyhan
İş hayatından çeşitli nedenlerle uzak kaldı, çözümü emeğini kazanca dönüştürmek isteyen kadınları kooperatifte birleştirmekte buldu. 2002’de ilk kadın kooperatifi olan Bahçelievler Kadın Kooperatifini kurdu ve halen Yönetim Kurulu Başkanı. Kooperatifi, Türkiye’nin tekstil alanında kalbinin attığı bölgede örnek bir kadın dayanışmasına öncülük etti. Üretmek, kazanmak ama birlikte dayanışma ile başarmak şiarıyla Türk kadınının içindeki cevheri yaşama geçirmek için öncülük etti.
Foto: Gökhan Büyük- Haber Kaynağı: Aydınlık