Danıştay, Basın Kartı Yönetmeliği’nin yürütmesini durdurdu

Danıştay, Basın Kartı Yönetmeliği’ne karşı açılan davada, “İletişim Başkanlığının yetkisinin kart vermekle sınırlı olduğu; kartın kimlere verileceği, hangi hâllerde basın kartının iptali gerekeceğinin belirlenmesi konusunda yetkisinin olmadığı” gerekçesiyle yürütmeyi durdurdu.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun verdiği 4 Kasım 2020 tarihli karar ile pek çok maddesinin yürütmesi durdurulan Basın Kartı Yönetmeliği’nde, 20 Mayıs 2021 tarihinde tekrar değişiklikler yapılmıştı. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği yönetmeliği yargıya taşıdı. Danıştay 10. Dairesi, yönetmeliğin uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasına yol açacağı sonucuna vararak yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.

Kararda, 14 sayılı İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına basın kartı ile ilgili olarak sadece basın-yayın kuruluşu mensuplarına basın kartı düzenleme yetkisi verildiği, basın kartının kimlere verileceğinin ve hangi hâllerde basın kartının iptali gerekeceğinin belirlenmesi konusunda bir yetkiye yer verilmediği, Anayasanın 13. maddesi ve 26. maddesinin 4. fıkrası gereğince, bu belirlemelerin bizzat kanunla yapılması gerektiği vurgulandı. Bu gerekçelerle; Basın Kartı Yönetmeliğinin 3. Maddesi 1. Fıkrasının hukuka aykırı olduğu ve temel hak ve hürriyetleri ilgilendirmesi nedeniyle uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasına yol açacağı sonucuna varıldığı belirtildi ve bu maddenin yürütmesinin durdurulması Yönetmeliğin tamamını dayanaksız hâle getireceğinden, Basın Kartı Yönetmeliği’nin dava konusu madde ve ibarelerinin tamamının yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.

Ayrıca Danıştay 10. Dairesi, basın kartının niteliğine ilişkin gerekçesinde şu satırlara yer verdi:

“Basın kartı ile basın-yayın çalışanları; haber kaynakları olan kamu kurum ve kuruluşlarının birimlerine ve de görevlilerine akredite bir kart sunarak görevlerini rahatlıkla ifa edebilmekte, ilgili birimlere ve haber kaynağına ilişkin etkinliklere giriş-çıkış yapabilmekte, özlük haklarında ayrıcalıklara sahip olabilmekte, hususi damgalı pasaport sahibi olabilmekte, basın trafik kartından faydalanabilmekte ve toplumsal olayların takibinde ispat aracı olarak bu kartı kullanabilmektedir. Basın kartının mahiyeti incelendiğinde; bu kartın kullanılmasının, basın hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, çalışma hak ve ödevi gibi temel hak ve özgürlükleri doğrudan ilgilendirdiği görülmektedir.”

Yönetmelik değişikliği hakkında:

Basın kartı yönetmeliği değiştirilerek, “gazeteciye kart vermeme yönetmeliği” haline getirildi. İletişim Başkanlığı’nın önerisi ile değiştirilen Yönetmelik’le, “gazeteciler” ile “basın kartı” arasındaki mesafe biraz daha açıldı.

TGS.org.tr’deki ifadelere göre:

“Gazetecilere kart vermemek üzerine” yapılan bu düzenlemeye göre:

Danıştay kararı ile yürütmesi durdurulan; “sigorta primlerinin çalışma mevzuatı esaslarına uygun olarak yatırılmış olması” ibaresi değiştirilerek, “mücbir haller dışında 1 aydan fazla olmamak üzere ara vermeden çalışması” şekline getirilmiş ve böylece, sigorta primlerinin yatırılmış olması şartı aynen korunduğu gibi düzenleme daha da ağırlaştırılarak, gazetecinin işsiz kaldığı sürenin 1 ayı geçmesi halinde, basın kartının elinden alınacağı düzenlemesi getirilmiştir. İşsiz kalan gazeteciye iş bulabilmesi için sadece 1 ay süre verilmiştir.

İletişim Başkanlığı, Danıştay yürütmeyi durdurma kararının arkasından dolanmış ve böylece mevcut siyasi iktidar Yüksek Yargı organı kararlarını yok sayan düzenlemelerine bir yenisini eklemiştir.

İletişim Başkanlığı, bu yönetmelik değişikliği ile kendisini, Terörle Mücadele Savcısı ve Özel Yetkili Mahkeme ilan etmiştir.

Şöyle ki; basın kartına sahip kişilerin “Milli güvenliğe ve kamu düzenine açıkça aykırı faaliyetlerde bulunması veya bu faaliyetlere açıkça destek vermesi; şiddet ve terörü özendirecek, her türlü örgüt suçları ile mücadeleyi etkisiz kılacak içerik oluşturması; Suça tahrik veya teşvik edecek ve suç ile mücadeleyi etkisiz kılacak faaliyetlerde bulunması” durumunda kartları iptal edilebileceği düzenlemesi getirilmiştir. Bu değerlendirmeleri de İletişim Başkanlığı kendisi yapacaktır. İletişim Başkanlığı, ülkenin, yasaması-yargısı, her şeyi olmaya adaydır. Kabul edilemez, hukuka aykırı, iptal edilmesi kesin olan bir hukuka aykırı metin ortaya çıkarılmıştır.

İletişim Başkanlığı, yayımlanan haberlerine göre, gazetecinin basın kartını iptal edebilecektir. Gazeteci ise basın kartını, ancak mahkeme kararı ile geri alabilecektir. İletişim Başkanlığını, yargı organı yerine koyan ve hem gazeteciye, hem yargı organlarına, gereksiz külfet, ağır hak kaybı getiren bu düzenlemeyi de kabul etmemiz mümkün değildir.

Ayrıca, herhangi bir şekilde mahkûmiyet almış gazeteciler hakkındaki, adli sicil kaydı silinmeden, basın kartının geri verilmeyeceğine ilişkin düzenleme de yine gazeteci aleyhine ve gazetecilere basın kartı vermemek üzerine getirilmiş bir diğer düzenlemedir.

Sürekli basın kartı sahibi gazetecilere ilişkin yapılan düzenlemede ise “Taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem sergilemek suretiyle basın meslek onurunu zedeleyecek şekilde faaliyette bulunulması” durumunda basın kartının iptal edilebileceği hükmü getirilmiştir ki, bu tespit, yine İletişim Başkanlığınca yapılacaktır.

Bu değişiklikler ile basın kartı yönetmeliği, gazetecilere “basın kartı” vermemek üzerine çıkartılmış, İletişim Başkanlığının, kimin gazeteci olduğuna ve gazetecilik yapmaya devam edip edemeyeceğine tek başına karar verdiği bir sistem kurmaktadır. Bu da sansürün ta kendisi olup basın özgürlüğünün, Anayasa’da yer alan bir hayalden öteye geçememesine neden olur.

Basın özgürlüğünü engellemeye yönelik bir düzenleme olarak değerlendirdiğimiz bu Yönetmeliğin iptali için gerekli adımları atacağımızı bildiririz.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.