Orta Asya’dan batıya (Maveraünnehir’e) kayan Türk tarihi-10

(Türk Orta çağı Önasya’da Türkler)

Geçen haftaki yazımızın 4. paragrafında birinci ve ikinci cümlede yanlış ifadelere yer verilmiş. Özür dileyerek düzeltiyoruz. Uzun iki cümle aşağıdaki gibi olacak.

“Arap İslam orduları, 7.-8. yüzyıllarda Maveraünnehir’e (Çay Ardı’na) ve Anadolu’da İznik’e kadar ilerleyerek, Ortadoğu ve Önasya’daki yerleşik feodal toplumları hakimiyet altına alarak, Bizans ve İran’dan ele geçirdikleri feodal kurumları daha da geliştirerek İslam feodalizminin çeşitli biçimlerini yarattılar. Ancak ilerleyen zaman içinde 8. yüzyılın ortalarında Şiilerin darbeleri Emevî saltanatını, Vasik’in ölümünden sonra da 9. yüzyılın ortalarından itibaren güçten düşen ve birçok küçük devlet ve beyliğe bölünen Abbasi halifelerinin biçare durumları üzerinden ilerleyen Selçuklu kuvvetleri, bu coğrafyadaki büyük feodal İslam mülkiyetini ele geçirdi.”

Şimdi kaldığımız yerden yazımıza devam edelim.

Büyük Selçuklu’da merkezi iktidar çok zayıftır. Merkeziyetçi bir yapıdan çok ademimerkeziyet hakimdir. Merkezkaç kuvvetlidir. Bu durum yapısaldır ve toprak sisteminden kaynaklanır. Çünkü çok geniş topraklar dağıtılan muktailerin (ikta sahiplerinin/ eski aşiret şeflerinin) siyasi kudreti, merkezi iktidardan daha kuvvetlidir. Her muktai, yerelde bir hükümdar gibidir. Çoğu zaman bin askerden daha kalabalık kendi silahlı kuvvetleri vardır. Bu duruma yol açan sebebi Fuad Köprülü, eski Türk devlet örgütlenmesine dayandırır.

“…Köktürk devleti il’lerden müteşekkil, birleşmiş bir hey’et halinde bulunup, hükümdar bir nevi ‘pederane velayet’i haizdi. Samanilere halef olan Karahanlılar’da memleket yalnız hükümdarın değil, bütün saltanat ailesinin malı sayılıyor ve bundan dolayı birçok kısımlara ayrılarak ayrı ayrı idare olunuyordu; hatta bunlardan bazıları merkeze bile bağlı değildirler. Aynı hale Selçuklular’ın ilk zamanlarda da rastlanmaktadır. Devleti yalnız hükümdar temsil etmediğinden, bazı Horasan şehirlerinde Tuğrul Bey adına hutbe okunduğu halde, diğer bazı şehirlerde Davud’un (Çağrı Bey) namına hutbe okunuyordu.” (*32) Köprülü’nün belirttiği dönemde Büyük Selçuklu’da topraklar hanedan ailesinin üç mensubu olan Tuğrul Bey,

Çağrı Bey ve Musa Yabgu arasında paylaşılmıştı. Devlet yönetimi merkezin zayıf olduğu üçlü bir yönetimdi. Eski Türk devlet geleneğinden kaynaklanan Selçuklu feodalizminin bu özelliği, Anadolu Selçukluları’nda da biraz düzeltilmiş ve merkezi göreli güçlendirilmiş halde görülmektedir. Osmanlılar da ise bunun tam tersi görülmekte, bu gelenekten ayrılarak sonunda iyice donarak yeniden üretimi engelleyerek toplumun ilerlemesinin önünde engel oluşturacak olan çok katı bir merkeziyetçilik uygulandığı tarihi bir olgudur.

Tuğrul Bey Anadolu içlerine kadar fetih peşinde koştuğu süre zarfında Dandanakan Savaşı’nı müteakiben gerçekleştirilen aile kurultayı kararları gereği Selçuklu topraklarının doğu kısımları, Çağrı Bey’in fiili yönetimi altındaydı. Çağrı Bey, kısa zamanda Horasan kentlerini, Belh, Cüzcan, Badgis ve Huttalan gibi Toharistan kentlerini de ele geçirdi. Ardından kardeşi Tuğrul Bey’le birlikte Harezm’i ele geçirdiler. Çağrı Bey’in oğlu Alp-Arslan tarafından Horasan savunmasının kritik noktası olan Tirmiz ele geçirildi. Çağrı Bey bu bölgelerin yönetimini oğlu Alp Arslan’a verdi.

Musa Yabgu’nun payına ise Sistan ve Herat düşmüştü. Zaman zaman amcası Musa’yla da mücadeleye girişen Çağrı Bey, Horasan’da yarı bağımsız bir yönetim kurdu. Baştan itibaren devlet yönetimi alameti olan hutbeyi el -Meliku’l -müluk unvanıyla kendi adına okuttu. Ayrıca bir başka egemenlik alameti olan kendi adına sikke (para) kestirdi. Bu sikkelerde Çağrı Bey’in adı Çağrı Beg şeklinde geçiyordu. Ve Selçuklu hanedanı için özel bir önem taşıyan ‘ok’ ve ‘yay’ tamgaları işlenmişti. Bu parçalı idari yapı Selçuklular’ın yumuşak karnıydı.

Gene Dandanakan Kurultay kararlarından olan bir başka ademi merkeziyetçi uygulama, Kirman’ın Çağrı Bey’in oğlu Kara-Arslan Kavurd Bey’e verilmesiydi. Kavurd Bey’in 5-6 bin kişilik bir askeri kuvveti vardı. (*33) Kirman’da yarı bağımsız bir idare kuran Kavurd Bey, Berdesir, Ciruft ve Bam’da adına para (sikke) bastırdı. Bu yumuşak karnın zaafı Selçuklu’nun sonunu getirmiş, parçalanmasına sebep olmuştur. Yani Büyük Selçuklu Devleti’nin merkezkaç kuvveti parçalamıştır.

Geçen haftaki yazımız

DEVAM EDECEK

Not: Okuyucularımızın görüşleri bizim mürşidimizdir. Eleştiri ve görüşlerinizi yazarsanız bu sayfada yayınlarız.

Kaynaklar:
(*32) Prof. Dr. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 4. Basım, Diyanet İşleri Bakanlığı Yayınları, Gaye Matbaacılık Sanayi, Ankara, 1981, s. 187, dipnot 4./Akt. Dr. Doğu Perinçek, Batı Asya’da Devlet teori Firdevsi -Yusuf Has Hacib -Nizamülmülk, Kaynak Yayınları, 2. Baskı, Eylül 2023, s. 155-156
(*33) Hafız-i Ebru, Coğrafiya, The British Library. Or. 1577, vr. 142a /Akt. Doç. Dr. Osman Gazi Özgüdenli, Selçuklu Tarihi, Tuğrul Bey Dönemi (1040-1063), s. 78
Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.