Partizanlığa MAKÜ Rektörü de mi başladı?

Konuya girmeden önce tarihsel sürece ve olgulara bakalım.

AK Parti iktidarının yüzyılımızın başında nasıl ve hangi şartlarda kurulduğu artık herkesçe malumdur.

Ecevit Hükümeti’nin ABD emperyalizminin Irak’a saldırısında rol kabul etmeyişi, ülkeyi savaştan uzak tutuşu nedeniyle bir kombinezonla yıkılışı sonucu,  daha 1995’lerden beri iktidara hazırlanmış olan AK Parti’nin iktidara oturtuluşu hikâyesini artık bilmeyen yok ülkede.

Ama ne yazık ki, burası herhangi bir ülke değil, Çılgın Türklerin vatanı… Bunu ABD bir türlü anlamadı, anlayamadı gitti!

Vatanımızı bir teskereyle silah atmadan işgal etmeye kalkıştı ama 1 Mart Teskeresi Meclis’ten geçmedi.

Anayasa çiğnenerek dolaylı yönden ABD’nin Irak işgaline destek verilse de fiilen ve silahlı olarak komşumuza karşı tasalluta ortak olmadık.

Bu arada Mehmetçik de “hizadan çıktı.”

Ergenekon ve Açılım dönemi de herkesin malumu…

Fazla söze gerek yok!

Ancak birkaç sözle konumuzu ilgilendiren yanlarına değinelim.

Açılım ve Barış dönemi, ABD’nin projesiydi.

AK Parti hükümetlerince uygulandı.

Hiç kimseden cepheden reddedemeyeceği “analar ağlamasın!” sloganıyla yürütülmüştü.

ABD, “kara kuvvetim” dediği bölücü ve ayrılıkçı terör örgütü PKK’ya alan açmak, Güneydoğu illerinde becerebilirlerse “özerklik” ilan etmek amacıyla AK parti hükümetlerine uygulattığı akıl almaz bir projeydi Açılım.

Açılım sürecinde ülke öyle bir hale geldiydi ki, Güneydoğu illerinde birer küçük PKK devletçikleri kurulmuş, ülkede toprak bütünlüğü ortadan kalkmış gibiydi.

Türkiye bu işlerle meşgul olurken ABD güneye, Suriye kuzeyinde “ABD-İsrail (Kürt) devleti”ni (meşhur koridoru) kuracaktı.

Ergenekon ve balyoz kumpasları da, Amerikan emperyalizminin yerli işbirlikçileri eliyle hizadan çıkan Mehmetçik’ten ve vatanseverlerden intikam alması, onları hizaya sokmaya çalışmasıydı.

Devrimcilerin önderliğinde vatanseverler tarafından birkaç yıllık dehşetli bir kitle mücadelesiyle püskürtüldü.

Ergenekon ve Silivri duvarları yıkıldı.

Bu olay, Türkiye’de farklı bir süreç başlattı.

Her şey altüst oldu.

Herkes yerini yeniden saptamak zorunda kaldı.

Saflaşmalar derinleşti.

ABD’nin ilk yenilgisiydi.

Demir dağları eritilerek Mehmetçiğin ve vatanseverlerin Ergenekon’dan çıkışı, TSK’yı ABD zincirlerinden kurtardı, özgürleştirdi.

AK Parti ve hükümetinde de aniden değişiklikler oluştu.

Açılım ve Barış sürecine son verdi.

Mehmetçik, ABD kara kuvveti bölücü terör örgütü PKK’yı kazdığı hendeklere eve ilan ettiği sözde “özerklik” çukuruna gömdü.

ABD, 2015 Temmuzunda buna ülke içindeki operasyonel enstrümanı (NATO Gladyosu) FETÖ aracılığı ile Meclis’i bombalayarak cevap verdi.

Amacı Türkiye’yi hizaya sokmak, kara kuvvetini Mehmetçiğin pençesinden kurtarmaktı.

Ancak Türkiye’nin “mecburiyetler”i herkesi önüne katmış sürüklüyordu.

Ok yaydan çıkmış, geriye dönüş imkânı kalmamıştı; çünkü gemiler yakılmıştı.

Ardından bilindiği gibi, Türkiye’nin insan iradesinden bağımsız işleyen nesnel gereklilikleri (mecburiyetleri) hükmünü icra etti; bildiğimiz operasyonlar yapıldı. ABD-İsrail koridoru yerle bir edildi.

Şimdi gelelim konunuza.

Hiçbir kuvvet, akıntıya kürek çekemez.

Nehir tersine akıtılamaz.

Burdur’da siyasi iktidar temsilcileri bu cereyana ters düşen işler peşinde koşuyorlar.

Baş ile el ve ayaklar başka telden çalıyor.

Bir yandan Türkiye’yi kuşatmaya çalışan ABD ile (daha doğru bir ifadeyle Atlantik’le) savaşacaksın diğer yandan Atatürk’ün savaşta pekiştirilmesinin ve sağlamlaştırılmasının belirleyiciliğinden söz ettiği iç cepheyi bölmeye, parçalamaya çalışacaksın.

Yenilgi kaçınılmaz olur.

Kim yaptı bilmem ama MAKÜ’de –Lavanta Tepesi Oteli’nde-12 Mart İstiklal Marşı’nın Meclis’te Kabulünün 100’üncü Yıldönümü programında Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz’in önüne herkesin önündeki çiçekli sehpanın konmayışını ben böyle değerlendirdim.

Kendi evinde olan bu saygısızlık MAKÜ rektörünün omuzlarında bir yüktür.

Öncelikle partizanlığın zirve yapışı…

Ne ilk ne de son partizanlık!

ABD emperyalizmiyle ve piyonlarıyla savaşa tutuşmuşken iç cephemin parçalanma kalkışması…

Tam da 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yıldönümüne denk getirilerek içe ve dışa, dosta ve düşmana birlik gösterisi yapan Beştepe’deki Ekonomi Reformu açıklamasıyla tamamen çelişen ve dış güçlerin değirmenine su taşıyan densiz, seviyesiz, düşüncesiz bir girişim…

Muhtemelen tepki göstermesi ve programı terketmesi için kışkırtıcı bir faaliyet…

Bir ilin Belediye Başkanı’na yapılan bu saygısızlık o ilin halkına, en azından ona oy vermiş yüzde altmışına yapılan bir saygısızlıktır.

Kamuoyu önünde derhal ve behemehâl özür dilenmelidir.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.