Son 50 yılın en zor kışına giriyoruz

Kovid19 salgının ikinci atağının 15-20 gün içinde başlayacağı tüm uzmanların hemfikir olduğu bir gerçek. Soğuklarla birlikte Kovid19 virüsü de azgınlaşacak. Sağlık Bakanı Dr. Fahreddin Koca, geçenlerde ikinci dalga için İspanyol Gribi benzetmesi yapmış, insanların tüylerinin diken diken olmasına sebep olmuştu.

Ekim’in ortalarında başlayacağı söylenen salgının ikinci atağı, bütün kış ve İlkbahar ayları boyunca Mayıs ayına kadar süreceği belirtiliyor.

Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, –yaptığı mitinglerdeki mesafenin ortadan kalmasını, attığı çay paketlerini itişerek tepişerek kapmaya çalışan vatandaşların yarattığı izdihamı unutup- Kontrollü Toplumsal Hayatın 3 mecburiyetine uymayan vatandaşları suçlayarak ağır tedbirlerin işaretini vermişti. Kimilerine göre, ikinci atakta aylarca sokağa çıkma yasağı uygulanma mecburiyeti doğacak.

Böylesi zor bir süreçte siyasi ortam çok elverişsiz şartlara sahip gözüküyor.

Karadeniz ve Doğu Akdeniz’den Suriye ve Irak’ın kuzeyinden Umman Denizi’ne kadar uzanan bir cephe hattı boyunca Türkiye kuşatılmaya çalışılıyor. Özellikle Doğu Akdeniz üzerinden Türkiye’ye silah gösteriliyor.

Şimdi bir cephe de kuzeydoğudan açılmaya çabalanıyor.

Ermeni-Azeri savaşını bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir.

İç cephede de düşman boş durmuyor.

Özellikle FETÖ ve PKK çevrelerinden başlayan ve kuyruklarına doğru yayılan bir RAND muhalefeti var.

Salgının Mart-Nisan-Mayıs ayları boyunca devam eden ilk atağında her somut durumda mutlaka bir gayrimemnuniyetsizlik çıkaranlar epeyce çoktu.

Sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

“Hürriyetler kısıtlanıyor” yaygarası koparıldı.

Ardından 1 Haziran itibariyle Kontrollü Toplumsal Hayat başlatıldı.

Bu sefer de “ekonomi uğruna insanlar ölüme gönderiliyor” yaygarası geldi.

Türk hekimleri, HDP kuyrukçusu bir CHP’liye bile tahammül kalmamış ki, bölücülüğü tescilli bir kişiye mahkûm ediliyorlar.

Zor şartlarda sinirler tef gibi gerilirken ve kitlelerdeki tahammül gücü azalırken su uyur düşman uyumaz uyanıklığını elden bırakmamak gerekir.

Bu şartlarda kitlelerin memnuniyetsizliğini kışkırtanlar ve eyleme çağıranlar bilsinler ki, düşman cephesinde muamelesi göreceklerdir.

ABD ve piyonlarının, İran’da denediklerini mutlaka Türkiye’de de denemeye kalkışacakları aşikârdır.

Ancak İran halkını dolduruşa getiremeyenler Türkiye halkından hiç yüz bulamazlar.

Türk Milleti, Türkiye’de Noriega’ya izin vermez.

Salgının ilk atağında ekonomi epeyce zarar gördü.

Birinci atakta dünyada 12 triyon dolarlık servetin eridiği belirtiliyor.

Türkiye’de bunun analizi yapıldı mı bilmiyorum.

Ancak ilk atakta istihdamın yarısını barındıran hizmetler sektöründe 700 bin civarında lokanta, kafe kepenk indirmek zorunda kaldı.

İlk atağın yıkıcılığına dikkat!

İkincisinin daha şiddetli geleceği belirtiliyor.

Tabii ki yıkıcılığı da şiddetli olacak.

İlk atakta devlet doğru olarak parasal genişlemeye gitti.

Birçok kesimi kredilerle destekledi.

Ama o desteklerin geri ödenme dönemi, tam da şimdi ikinci atağın başlayacağı zamana denk geliyor.

Dün Maliye Bakanı’nın açıkladığı YEP’te bu konularda açıklık yok.

Belirsizliğin kol gezdiği bir döneme giriyoruz.

Biz bize kalsak çok kolay atlatırız.

Kan ve ateşten ve ihanetten geçerek acılarla yoğrulmuş, aşısı iyi verilmiş bir halkımız var.

Ancak gene de dikkatli davranmakta da fayda var.

Su uyur, düşman uyumaz.

Mutlaka krizi fırsata çevirmeye çalışacaklardır.

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.