Umudun ve toprağı direnişçisi olarak Erhan Ünal…

Araştırmacı-yazar Erhan Ünal, yaşamının son döneminde 50 yıllık birikimini aktardığı iki değerli kitap ve yayınlanmamış bir dosya bırakarak iki yıl önce ansızın çekip gitti. Erhan Ünal, toprağın, suyun ve ekmeğin direnişçisi olarak yaşadığı bir ülkede gıda bağımsızlığının adım adım nasıl yitirildiğinin hem tanığı hem de yazarıydı…

21 Şubat 2019’da kaybettiğimiz Erhan Ünal’ı saygı ve özlemle anıyoruz…

“Arjantin, 1970’li yıllara kadar Güney Amerika’nın ‘tahıl ambarı’ konumundaydı. Uçsuz bucaksız meralarında (Pampa) dolaşarak beslenen sığırları ile en sağlıklı, lezzetli ve en ucuz sığır etini üreten ülkeydi. 1978’de Arjantin’i ziyaretimde görmüştüm, ızgarada kuzu pirzolası gibi çıtır çıtır pişebilen sığır pirzolaları ‘fakir yiyeceği’ idi. Menem iktidarında, ‘ultra liberal politikalarla’ ülkenin neyi var, neyi yoksa yabancı sermayeye satıldı, özelleştirildi. Her iflas ile ülke IMF ve Dünya Bankası’na daha bir tutsak oldu. Bu ortamda Monsanto dünyada ilk ülke olarak Arjantin’de GDO’lu soya fasulyesinin kitlesel ekimini dayatabildi. 1970’lerde sadece 37 bin hektar olan soya fasulyesi ekimi alanları, 2007 yılında inanılmaz bir rakam olan 16 milyon hektara çıkmış, koca ülke bir ‘soya cumhuriyetine’ dönüştürülmüştü.”

Bu satırlar Erhan Ünal’la 2014 yılında yaptığımız bir söyleşide yazarın aktardıklarının çok kısa bir bölümü. Arjantin üzerinden özetlenen bu tablo, aslında son 50 yıldır dünyanın benzeri ülkelerinde de adım adım yaşanan bir manzaraydı. Kiminde yavaş, kiminde hızlı, kiminde ise kanla yazılan bir neo-sömürgecilik tarihi.

ONU İLK KEZ BİR YEREL TOHUM DİRENİŞİNDE TANIDIM

Erhan Ünal’ı ilk tanımam, 2013 yılı Eylül ayında Fethiye’de konuşmacı olarak katıldığım bir yerel tohum şenliği sırasında oldu. Küresel tohum ve gıda tekellerine karşı Fethiyeli kadınların yerel tohumu koruma savaşımına destek olmak için katıldığımız etkinlikle ilgili haberi okuyan Erhan Ünal, yaklaşık 500 kilometrelik yoldan kalkıp gelmiş, üstelik yerleştiği köyden de kadın erkek birkaç köylüyü de beraberinde yerel tohum etkinliğine getirmişti. Şenlik sırasında tanışıp sohbet ettiğimiz Erhan Ünal, beni emekli olduktan sonra yerleştiği köyüne davet etti. O günlerin koşturmaları arasından bir zaman aralığı bulup yaklaşık 2013’ün son günlerinde bu davete icabet edebildim…

KALEDRAN’DAKİ CENNETTE BİR BAĞIMSIZ YAŞAM KALESİ

Türkiye’nin adım adım bitirilen tarımının can çekişmelerine tanıklık ederek yaşadığımız bölgenin bir ucundan diğerine yaptığım yolculuk Kaş’tan Anamur’un en batısınaydı. Erhan Ünal’ın yerleştiği köy, Antalya ile Mersin’in sınırını oluşturan Kaledran Çayı’nın doğu yakasındaki Anıtlı köyüydü. Nehrin batısında ise Gazipaşa’ya bağlı Yakacık köyü var. Eskiden bu iki köy birleşikmiş ve ‘Kaledran’ olarak anılıyormuş. Bugün yöre halkı Kaledran adını halen kullanıyor.  Akdeniz’e dik inen uçurumlar ve kızılçam ormanlarıyla teraslanmış yamaçlardaki muz bahçelerinin arasından geçip kıyıdaki eve ulaştığımızda Erhan Ünal ve sevgili eşi Cemile Ünal’ın saklı cennetine vardığımızı anlamıştım. Burası yaklaşık 13 dönümlük bir yamaçta oluşturulan direniş kalesi gibiydi. Her türden sebze ve meyvenin yetiştirildiği, peynirin, zeytinyağının, konservenin, turşunun ve şarabın üretildiği bir kendi kendine yetme bahçesi. Cemile ve Erhan Ünal çifti, kendi ihtiyaçları olan her şeyi burada üretiyor, fazlasını da sevdikleriyle, dostlarıyla paylaşıyorlardı. Tarımsal zehirleri ve GDO’lu tohumları kullanmadıkları gibi, yakın çevrelerine de bunları sokmamak için uğraş veriyorlardı. Çevrelerindeki köylüler de önceleri bu sıra dışı çiftin yaşamlarını tuhaf bulmuşlar ama zamanla alışmışlardı. Çünkü Türkiye hızla kırsaldan kente doğru adeta intihar edercesine bir göçün yaşandığı günlerden geçiyordu.

YEREL MUZ ÜRETİCİLERİNİN SORUNLARI KÜRESEL ÇETENİN OYUNUYDU

O gün Erhan Ünal’la uzun uzun sohbet ettik. Ertesi günü de uyanıp köylüleri ziyaret ettik, muz üreticileriyle, seracılarla konuştuk. Dertlerini dinledik, çaylarını içip sofralarına misafir olduk. Üretici köylüler yaşadıkları sorunları anlattıkça, Erhan Ünal da mikro ölçekte yaşananın aslında büyük ve küresel bir tarım savaşının uzantıları olduğunu dile getiriyordu. Anamur’daki muz üreticilerinin sorunları, küresel muz çetesinin yarattığı çarkın sonuçlarından başka bir şey değildi.

TOPRAK BİTERKEN KİTABININ OKURLA BULUŞMA YOLCULUĞU

Tarımdaki çöküşün hem tanığı hem de bir üretici olarak içinde yaşayanı olan Erhan Ünal’ın birikimi o kadar zengin ve tutarlıydı ki tek sorun bu büyük bilgi birikiminin asıl ilgilisi olabilecek potansiyeldeki insanlara ulaşamıyor oluşuydu. Toprakla uğraştığı için olsa gerek oldukça sağlıklı ve dinç görünüyordu ancak o günlerde Erhan Ünal 67 yaşındaydı ve birikimlerini aktarabileceği, benzeri birikimlerden de yararlanabileceği bir zemin yaratabilmek için çabalarken “benim acelem var” diyordu. İşte o gün başladı iki değerli kitabın, ‘Toprak Biterken’ ve ‘Ekmek Biterken’in okuyucuyla buluşma yolculuğu…

ERHAN ÜNAL’I OKUYUCUSUYLA BULUŞTURAN RÖPORTAJLAR

Erhan Ünal uzun yıllar dünyanın birçok yerini dolaşmış, ticaretten turizme, tanıtımdan fuarcılık organizasyonlarına kadar çeşitli alanlarda çalışmalar yürütmüştü. Büyük bir tutkuyla sevdiği ülkesine geri döndüğünde yılların biriktirdiği notları toparlamaya başlamıştı. Erhan Ünal’ın değerli bilgi birikimlerini ve isabetli analizlerini içeren ilk röportajlarımız o dönem başladı. Toprak, su ve gıda konularında oynana küresel oyunları ve bu oyunların Türkiye’deki izdüşümlerinin aktarıldığı röportajların ardından okuyucunun büyük ilgisi geldi.

AÇLIK KORKUSU YARATILARAK SÜRDÜRÜLEN TARIM SAVAŞI

‘Tarım Savaşı’ başlığı ile ilk kez Odatv’de yayınladığımız Erhan Ünal’ın değerlendirmeleri, toplumların açlık korkusu üzerinden nasıl yönlendirilerek güdüldüğünü anlatıyordu: “Özellikle son 200 yıl içerisinde ‘Küresel Finans Oligarşisi’, başta Afrika olmak üzere dünyanın pek çok yerinde binlerce yıldır süregelmekte olan, makul bir yaşam tarzı için insanlara yeterli ‘geleneksel tarım üretimi’ tarzını, ileride açıklayacağımız çeşitli metotlarla çökertmiştir. Hedef bölgelerin insanlarını ‘açlık korkusu’ ile adeta paralize etmiş ve tarihte görülmemiş boyutlarda ki ‘sosyal bozulma ve çözülme’ (dejenerasyon) ile kimliksizleştirmeyi becermişlerdir. Bu insanlar, Osman Nuri Koçtürk’ün 1970’lerde gayet isabetli bir şekilde belirttiği gibi, ülkelerinde olup bitenlere karşı ilgisiz ve dolayısı ile savunmasız kalmışlar ve ‘açlık korkusu’nun pençesinde, rüzgârın önüne kattığı kuru yapraklar gibi oradan oraya savrulur olmuşlardır.

KÜRESEL FİNANS OLİGARŞİSİNİN ADIM ADIM UYGULADIĞI PLAN

Küresel Finans Oligarşisi’nin ( KFO) ana hedefi, en başta ‘açlık korkusu’ gibi psikolojik faktörler olmak üzere, diğer politik ve ekonomik faktörleri de kullanarak gıda maddeleri üretimini, diğer bir deyişle tarımsal üretim faaliyetlerini, dünya çapında kontrol altına almak ve belli bir hedefe yönlendirmektir. Kimlerin ne zaman ve nerede, ne kadar ve neler yiyebileceklerine karar verebilmek; günlük olarak belli bir miktar ve tarzda beslenme mecburiyetindeki milyarlarca insanı adeta gırtlağından sımsıkı tutabilmek gibi bir şeydir. Bu yolla KFO’nun ana hedefi, geniş insan kitleleri üzerinde mutlak bir hâkimiyeti, gıda üzerinden devamlı kılmaktır. Bu sebeptendir ki çeşitli kıtalarda var olan tarımsal üretim ve ona dayanan değişik beslenme biçimlerini, oluşturmuş olduğu bir ana plan (master plan) doğrultusunda yeniden şekillendirmek ve standart hale getirmek amacındadır. Bu yeniden tasarımlanmış olan tarımsal üretim sistemini, etken ve devamlı kılabilmek için de kitlesel anlamda tüketimin niteliğini ve niceliğini belirlemek ve bütün gıda maddelerinin dağıtımını elde tutmak için dünya çapında bir savaş verilmektedir. Bildiğimiz toplu, tüfekli sıcak savaş bu ‘ana savaşın’ sadece bir parçasıdır. Bu savaş, ‘Tarım Savaşı’dır.”

BİR AY İÇİNDE 3 BASKI YAPAN KİTABIN İKİNCİSİ AYNI YIL BASILDI

Bu arada durmaksızın çalışan ve üreten Erhan Ünal’ın bir yandan tarımla ilgili gündelik uğraşları sürüyor, diğer yandan de gecelerini araştırmalarıyla ilgili yazma mesaisine ayırıyordu. Yazdıklarını üç kitaplık bir çalışmada toplama isteği ilk kez bu kadar güçlüydü. Ancak içeriği birçok odağı rahatsız edecek türden böylesi bir kitabı basmak her yayınevinin harcı değildi. Bu konuda öneride bulunduğum Asi Kitap Yayınevinin sahibi, gazeteci ve televizyoncu değerli dostum Gürkan Hacır konunun önemini bir çırpıda kavrayıp hemen harekete geçti. Ocak 2017’de Asi Kitap etiketiyle baskısı yapılan Toprak Biterken kitabı, kısa süre içinde üç baskı yapmıştı. Aynı yıl, Ekim 2017’de ise ikinci kitap geldi: Ekmek Biterken…

TARIM SAVAŞININ KARA KUTUSU OLACAK ÜÇÜNCÜ KİTAP YOLDAYKEN ACI HABER GELDİ…

Erhan Ünal okurunu bulan bir yazar, okuyucu da içinde yaşadığı toplumun, beslenme ve tarımsal üretim konularında kafasını yorduğu soruların yanıtlarını bulan bir yurttaştı artık. Konferanslar, kitap fuarları, imza günleri derken Erhan Abi artık giderek daha çok koşturuyor, daha çok yoruluyordu. Ama yıllardır aktarmak istediklerinin okuyucuyla buluşabilmesi biraz olsun onu rahatlatmıştı ve hedeflediği üçüncü kitabı için çalışmalarını sürdürüyordu. İlk iki kitapta toprağın, suyun ve tarımsal üretimin nasıl küresel bir gıda hegemonyası altına sokulduğunu ve bunun tek tek gıda ürünlerine yansımalarını anlatan Ünal’ın son kitabında kendi deyimiyle küresel tarım savaşının tarihsel köklerine ışık tutmayı amaçlıyordu. Büyük ölçüde tamamladığı ve yayına hazır hale gelen kitabının çalışmalarını sürdürdüğü bir dönemde acı haberi aldık…

SON MESAJI: ‘BİR SÜRE SİZLERLE BİRLİKTE OLAMAYACAĞIM’

En son Antalya’daki Konyaaltı Kitap Fuarında, Ekim 2018’in sonlarında görüşmüştük. Ara ara yaptığımız telefon konuşmaları seyrekleşmişti. 5 Şubat 2019’da sosyal medya hesabından şu kısa notu paylaştı: “Değerli dostlarım, sağlık sorunlarımdan dolayı uzunca bir süre sizlerle birlikte olamayacağım. En yakın zamanda buluşmak umudu ile hepinizi selamlıyorum…”

ANSIZIN GELEN ÖLÜM İKİ CAN YOLDAŞI AYIRDI

Bir süre sonra telefonla aradığımda Eşi Cemile Ünal Mersin’de hastaneye yatırıldığını söyledi. Sesi üzgündü, “durum kötü” diyordu. Bir dizi testlerin ardından 21 Şubat sabahında ise o acı haberi aldık. Sabah saatlerinde hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybetmişti. Ansızın gelen bu ölüm, başta sevgili eşi ve can yoldaşı Cemile Ünal ve yakınları olmak üzere hepimizi şoke etti. Erhan Ünal, çok değer verdiği okuyucuları ile bir daha buluşamadı ancak yazdığı kitaplar ve ışık tuttuğu konular onun anısını hep yaşatacak.

‘BİREYSEL DİRENİŞ, KURTULUŞUN BAŞLANGICIDIR’ DEDİ VE ÖYLE YAŞADI

Toprağın ve ekmeğin bu onurlu savaşçısı, eşiyle birlikte bir direniş kalesi gibi sürdürdükleri yaşamı boyunca umutsuzluğa hiç pirim vermedi. Sıkışmışlık duygusu ve çaresizlik içinde “peki ne yapabiliriz ki? Diye soranlara her zaman “Bireysel direniş, kurtuluşun başlangıcıdır” sözünü bıkıp usanmadan söyledi durdu ve öyle de yaşadı. Yakınları, sevenleri ve okuyucuları Erhan Ünal’ı 23 Şubat’ta Tarsus’ta son yolculuğa uğurladı. 1946’da Samsun’da başlayıp, 2019 Şubat’ında Tarsus’ta sona eren 73 yıllık yaşam yolculuğu boyunca Erhan Ünal’ın yazdığı ve yazmadığı onca şey arasından, Ekmek Biterken kitabının girişinde çocuklara yönelik yaptığı kısa sesleniş belki de onun yaşamdaki duruşunu ve tavrını en güzel özetleyenidir:

‘ACINIZI HAFİFLETECEK BİR ŞEY YAPAMADIM, SİZDEN AF DİLİYORUM’

“Çocuklar… Kocaman gözleriyle bize umutla bakan; sevilmeyi, kollanmayı, şımartılmayı bekleyen güzel, sevimli yavrular. Afganistanlı, Iraklı, Suriyeli ve hele Afrikalı çocuklar. Tarifsiz acılara dayanmaya mecbur edilen o güzel yavrular. Gözlerinizdeki umut ışığını, yüzünüzdeki masum gülücüğünüzü söndürenlere, dünyayı her ne sebeple olursa olsun bir vahşet alanına çeviren ve sizlere bu tarifsiz acıları çektirenlere, bedenimin bütün hücreleriyle lanet ediyorum. Acınızı hafifletebilmek için hiçbir şey yapamamanın acısıyla eziliyor ve sizlerden af diliyorum…”

ERHAN ÜNAL’IN ÜÇÜNCÜ KİTABI MUTLAKA OKURLA BULUŞMALIDIR

Erhan Ünal’ın üzerinde çalıştığı ve serinin üçüncü kitabı da okurla buluşmalıdır. Bugün sonuçlarını yaşadığımız küresel tarım ve gıda savaşının tarihsel kökleri ve günümüze doğru nasıl şekillendiğini ele alan bu değerli çalışmayı da yayınlaması için yayıncısı değerli dostum Gürkan Hacır’a buradan açık bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu, her şeyden önce Erhan Ünal’a ve okuyucularına hepimizin vefa borcudur. İlk iki kitabın da tamamlayıcısı olan bu çalışmanın yayınlanarak geleceğe aktarılması toprak ve gıda bağımsızlığı mücadelesine ışık tutacaktır.

Güle güle Erhan Abi. Bizlere bıraktığın acını hafifletmek için anını hep yaşatacağız…

Erhan Ünal ile yaptığımız röportajlar ve bazı yazı ve haberlerimizde yer verdiğimiz değerlendirmelerinden bir seçkiyi ilgilenenler için burada paylaşıyorum:

TARIM SAVAŞI:
ÇOCUKLARINIZA SOYA SÜTÜ İÇİRMEYE HAZIR MISINIZ?:
KÖFTE YERİNE MERMİ YİYOR OLABİLİRSİNİZ:
TOPRAK, SU VE GIDA NEDEN TEK MERKEZDE TOPLANIYOR:
SÜTLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ UNUTUN: —
UCUZ ET OYUNUNUN ARKASINDAKİ KORKUNÇ PLAN:
ET, EKMEK VE MEŞRUBAT:
ZEYTİNCİLİKTEKİ BÜYÜK OYUNU BİR DE BÖYLE OKUYUN:
YÖRÜKLERLE NEDEN HAİNCE UĞRAŞIYORLAR?:
Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.