Burdur’da coşkulu ve heyecanlı Cumhuriyet Bayramı

23 Nisan 1920 tarihinde Anadolu milli meclisin açılışıyla kurulmuş olan, ancak 29 Ekim 1923 tarihinde resmen ilan edilen Cumhuriyetimizin 99’uncu yıldönümü dolayısıyla düzenlenen ve dün çelenk sunma töreniyle başlayan kutlama programları, bugün Valilik makamında tebrik töreni ve Gazi Atatürk Stadyumunda coşkulu ve heyecanlı etkinliklerle sürdü.

19’uncu yüzyılın ikinci yarısında başlayan demokrasi ve cumhuriyet mücadelemiz, Milli Kurtuluş Savaşıyla taçlanmıştı.

23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni kurmamızla Cumhuriyet fiilen kurulmuştu. Bazı nesnel ve öznel nedenler yüzünden adının resen ilan edilmesi 29 Ekim 1923 tarihine kaldı.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 102’inci, ilan edilişinin 99’uncu yılı ülkede ve ilimizde coşkulu ve heyecanlı etkinliklerle kutlandı.

Sabahın erken saatlerinde ilkönce Burdur Valisi makamında tebrikleri kabul etti.

Daha sonra Gazi Atatürk Stadyumunda Burdur Valisi Ali Arslantaş, beraberinde Garnizon Komutanı P. Kom. Albay Yavuz Çankaya, Belediye Başkanı Sayın Ali Orkun Ercengiz’le beraber tören birlikleri, öğrenciler ve halkın Bayramını kutladı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan tören, Vali Arslantaş’ın konuşması, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajının okunması, okunan şiirler, Osmanlı Mehteran Takımının gösterisi, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü güreş takımı ve halk oyunları ekibinin gösterileri ile devam etti.

İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen yarışma ve etkinliklerde dereceye giren öğrencilere ödüllerinin takdim edilmesinin ardından kutlama programı Vali Arslantaş, Garnizon Komutanı Çankaya ve Belediye Başkanı Ercengiz’in tören geçişini selamlaması ile sona erdi.

Gazi Atatürk Stadyumunda düzenlenen programa Vali Arslantaş, Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Garnizon Komutanı Çankaya, Belediye Başkanı Ercengiz, Cumhuriyet Başsavcısı Osman Kara, MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Âdem Korkmaz, Baro Başkanı Ramazan Gedik, Vali Yardımcıları Ahmet Mailoğlu, İbrahim Özkan ve V. Bahri Gökalp, İl Emniyet Müdürü Ümit Bitirik, İl Jandarma Komutanı J. Alb. Mustafa Güder, İl Genel Meclisi Başkanı Murat Akbıyık, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Asım Ertilav, kurum müdürleri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, şehit ve gazi aileleri ve vatandaşlar katıldı.

Vali Arslantaş programda yaptığı ve “Yaşasın tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti” diye bitirdiği günün anlam ve önemini belirten konuşmada şu ifadelere yer verdi:

Cumhuriyetimizin İlan’ının 99. yıldönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kurtuluş savaşında zafere ulaşmamızda ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunda canını ortaya koyan tüm kahramanlarımızı saygıyla yâd ediyorum.

“KADİM TOPRAKLAR ÜZERİNDE YAŞAMANIN BEDELİ KANLA ÖDENMİŞTİR”

Kadim topraklar üzerinde yaşamanın bedeli tarih boyunca kanla ödenmiştir. Bu topraklarda hüküm sürmek, daima tetikte ve tehlikede yaşamayı peşinen kabul etmektir. Osmanlı Devleti askeri, siyasi, ilmi ve kültürel alanda tarihe şan veren bir serencamın ardından Anka kuşu misali nihai ömrünü tamamlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kaknüs kuşunun külleri içinden yeniden varoluş sancılarını, tüm kılcallarında hissettiği bir doğumla tarih sahnesindeki yerini almıştır.

Milliyetçilik hareketleri, kapitülasyonlar ve beşinci kol faaliyetleri gibi menfi ve sinsi taarruzlarla başlayan Osmanlı’nın yıkım süreci, Osmanlı imparatorluğunun Birinci Dünya Savaşına fiilen katılımıyla başka bir seviyeye taşınmıştır. Pek çok cephede savaşan milletimizin kahraman evlatları müttefiklerinin mağlubiyetlerinin ceremesini savaşın mağlup tarafında kalarak ve Mondros Mütarekesini imzalayarak ödemiştir.

Türk milletinin bağımsızlığını kaybetmesine rıza göstermeyen pek çok kahraman evladı sorumluluk alanlarında düşman hilafına çalışmayı sürdürmüşlerdir. Kazım Karabekir Paşa emri altındaki ordunun silahlarını teslim etmemiş, Fahrettin Paşa 1919’un Ocak ayına kadar Medine’yi müdafaa etmeyi sürdürmüş, yurdun dört yanında kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleriyle düşman işgaline karşı topyekûn direniş başlatılmıştır.

TÜRK’ÜN GEÇEN ASIRDAKİ GÖKBÖRÜSÜ: MUSTAFA KEMAL PAŞA

Oğuz Kaan destanında efsanevi bir kurttan bahsedilir. Yüz yılda bir ya da iki kez görülen bu kurdun yeleleri gök rengindedir. Yalnız avlanan bu kurt savaş ruhunu, özgürlüğü ve çevikliği temsil etmektedir. Adına Gökbörü denir. Türk’ün geçen asırdaki Gökbörü’sü Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da önce Samsun’a çıkmış, müteakiben Amasya’ya geçerek 22 Haziranda Amasya Genelgesini yayınlamıştır. 23 Temmuzda Erzurum ve 4 Eylülde Sivas Kongrelerini düzenleyerek halkı örgütleyen Gökbörü, 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya geçmiştir. 23 Nisan 1920’ye kadar meclis toplama çalışmalarını neticelendiren Gökbörü, bu tarihte Türkiye Devletini kurduğunu cümle âleme ilan etmiştir.

Gökbörünün hamlesine karşılık olarak Sevr anlaşmasının hükümlerini uygulama bahanesiyle harekete geçen düşman kuvvetleri yurdun dört bir yanında alçak taarruzlara başlamıştır. Güney Anadolu İngiliz ve Fransızların, Batı Anadolu Yunanlıların, Doğu Anadolu ise Ermenilerin işgaline uğramıştır.

 Bu konjonktür altında başlatılan Milli Mücadele savaşı tüm lojistik imkansızlıklara ve engelleme çabalarına rağmen Batı Cephesinde 1. ve 2. İnönü, Eskişehir-Kütahya, Sakarya ve Büyük Taarruz Muharebelerinde büyük zaferlerle neticelendirilmiş; Güney Cephesi İngiliz ve Fransızlardan temizlenmiştir, Doğu Cephesinde Kazım Karabekir Paşa Ermenileri Gümrü’ye kadar sürmüş ve düşmanın Doğu Anadolu’da bir daha hiçbir hak iddiasında bulunamayacakları muhtevalı Gümrü Anlaşması imzalanmıştır. Savaşı kaybetmemizden Cumhuriyetin ilanına kadar geçen bu karanlık dönemin süresi hepitopu beş senedir ki binlerce yıllık insanlık tarihiyle beş seneyi kıyasladığımızda esarete tahammül süremizin ne kadar kısa ve tepki hızımızın

ne denli yüksek olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Milletimizin dünya durdukça istiklalden ödün vermemeye ve bu uğurda önüne çıkan bütün engelleri ‘kükremiş bir sel’ misali aşmaya olan kararlılığı, canlarını vatan uğruna ortaya koyanlara, vatanı yönetme salahiyeti veren Cumhuriyet rejimine geçilmesiyle taçlanmıştır.

Hür doğup hür yaşayan bu milletin evlatları, karakterine en uygun rejimin Cumhuriyet olduğuna hükmetmiş, milli idare her tür hizbin tahakkümünden kurtarılmıştır. Bu yönetim şekli halkın iradesinin, ahlakın, hak ve hukukun simgesidir. Cumhuriyet insan haklarına saygıyı esas alarak ferdin ve toplumun huzur ve refahını sağlamayı temel edinmektedir.

“GÜZELLİK SOY GERZER, ZENGİNLİK DAM GEZER; YİĞİTLİK KAN GEZER”

‘Güzellik soy gezer, zenginlik dam gezer’ derler. Ben bu atalar sözüne ‘yiğitlik kan gezer’ ilavesinde bulunmak istiyorum. Zira Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri adına savaş denilmese de sürekli bir çatışma sürecinin içinde tutulmaya çalışılmakta, gâh eli kanlı terör örgütleriyle, gâh harici hasımlarıyla varlık yokluk mücadelesini biteviye sürdürmektedir. Şükürler olsun ki asırlar geçse de, yaşanılan coğrafya değişse de, Türk’ün kanı doğası gereği daim cenkle kaynamakta, vatan uğruna akmayı şeref saymaktadır. Bu minvalde günümüzde yaşayan Er Turan adlı Kazak Türkü bir gurup Türk milletinin bu hasletini şu sözlerle ifade etmektedir.

Kaynarsa Türkün kanı Karanlığın kalmaz şanı Altın güneş ışık saçar Nuru kaplar tüm cihanı

Atalarımızdan aldığımız kan çok şükür damarlarımızda kaynamaktadır. Vatanı böldürmemek, ezanı dindirmemek, bayrağı indirmemek için gözünü kırpmadan şehadet şerbetini içmeye namzet bir milletin ferdi olmakla ne kadar iftihar etsek azdır.

“CUMHURİYETİ BİZ KURDUK, ONU YAŞATACAK SİZLERSİNİZ”

Gökbörümüz ‘Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak sizlersiniz’ vasiyetiyle, Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmiştir. Güçlü olmak bu emanete sahip çıkmanın ilk koşuludur. Harp sanatında, savaş sanayiinde, sporda, kültürde kısaca medeniyetin hemen her alanında güçlü olmak mecburiyeti, üzerimize tevdi edilen bir yükümlülüktür.

ASIM’IN NESLİ, GELECEĞE GÜVENLE BAKMAMIZI SAĞLAYAN GENÇLİKTİR

Mehmet Akif’in ‘Asım’ın Nesli’ olarak nitelendirdiği gençler bu bayrağın ilanihaye elden ele aktarılmasına aracılık edecektir. Gençlerimiz ilim ve ahlakı aynı potada eriterek, milletine karşı sorumluluklarını bilerek, dünya üzerindeki diğer milletlerle barışçıl ve yapıcı ilişkiler kurmayı başararak, medeniyetin ilerlemesine değerli katkılar sunarak, geleceğe güvenle bakmamızın teminatı olacaktır. Gençlerimize güveniyor ve inanıyoruz. Biliyoruz ki onlar vasıtasıyla Türkiye Cumhuriyeti, hak ettiği muasır medeniyetler seviyesine hızla ulaşacak ve medeniyete yön verme başarısını gösterecektir.

“YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ!”

‘Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır’ diyen Gökbörümüzün vasiyetini yerine getirmek hepimizin üzerine vazifedir. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi nihayete erdirirken hepinize sevgilerimi sunuyor nice bayramları bir arada geçirmeyi diliyorum. Yaşasın tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti!”

Bu Haberi Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.